Katalog

figenatalay?yahoo.com Faks: 0 212 343 72 64 Haftada 1 lira N e ekerseniz onu biçiyorsunuz. Bir çocuğun davranışlanına bakarak annebabası ve hatta öğretmenleriyle ilgili fikir sahibi olmak hiç de zor değil. Okulda ve ailede yardımseverliğe özendirilen bir çocuğun, büyüyünce duyarsız bir yetişkin olacağına inanmak zor. Ya da hayvan sevgisiyle büyütülen, hayvan barınakları için projeler üreten çocukların, hayvanlara zarar veren büyüklere dönüşmesi pek mümkün görünmüyor. Kimi okullardaki “sosyal sorumluluk projeleri” çocukların küçük yaşta sorumluluk almalarını, başkalarına yardım etmeyi öğrenmelerini sağlamayı amaçlıyor. Özel Sezin Okulu’nda yürütülen “Haftada 1 Lira” projesinde, her öğrenci, sınıfındaki kumbaraya hafta başında 1 Lira atıyor. Ceren FİGEN Bu paralar, çeşitli kurumlara Diker: 5. sınıftayım. Öğrenciler destek 5. sınıfların seçtiği kurum ATALAY bağışlanıyor. olacakları kurumları kendileri Lösev. Lösemi çok kötü bir seçmişler. Birinci sınıflar TEMA hastalık, Lösev yetkilileri Vakfı‘na, ikinci sınıflar Ataşehir Hayvan okulumuzu ziyaret ederek bize hem bu hastalık hakkında bilgi verdiler hem Barınağı’na, üçüncü sınıflar Bedensel Engellilerle de biz topladığımız paraları onlara Dayanışma Derneği’ne, dördüncü sınıflar Evsiz bağışladık. Sonra da bağış makbuzu Hayvanları Koruma Derneği’ne, beşinci sınıflar aldık, bir de bize takvim hediye ettiler. Ben Lösev’e, altıncı sınıflar da Tohum Otizm bu çalışmayı yaptığımız için çok çok Vakfı’na bağışta bulunuyor. ! 5 NİSAN 2008 CUMARTESİ 5 Diyadin YİBO’da farklı bir yardım Diyadin Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda düzenlenen kermeslerle, öğrenciler hem kendi gereksinimlerini karşılıyorlar hem de çeşitli kuruluşlara bağışta bulunuyorlar. Okuldaki yoksul öğrenciler için gönderilen kitap, kırtasiye ve giysiler, doğrudan çocuklara dağıtılmak yerine, öğretmen Nilüfer Özbey’in organizasyonu, okuldaki öğretmen ve öğrencilerin desteğiyle, sembolik fiyatlarla kermeslerde satışa sunuluyor. Bu kermeslerde yalnızca öğrenciler alışveriş yapabiliyor ve öncelik, yoksul ve yetim öğrencilere veriliyor. Öğrenciler, kermeste yer alanlardan istediklerini çok çok ucuza satın alıyorlar. İlk kermes sonucunda toplanan 366 YTL ÇYDD’nin YİBO projesine gönderildi. Okuldaki üçüncü kermes, geçen hafta Türk Anneler Derneği’nce gönderilen 32 koli kitap, giysi ve ayakkabıyla gerçekleştirildi. Umut Biziz... Türkiye’de her yıl yaklaşık üç bin çocuk kanser hastalığına yakalanıyor. Tedavi maliyetleri çok yüksek olduğu için birçok aile bu masrafları karşılayamıyor. Devlet hastanelerinde de çok büyük yer sıkıntısı yaşanıyor. Uluslararası Lions Dernekleri’nin “Umut Biziz” projesiyle, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 650 metrekarelik bölüm, kanserli çocuklar için yeniden düzenleniyor. Bu proje çerçevesinde, yoğun bakım servisi, psikolog odası, oyun odası, tedavi gören çocuklar için eğitim odası ve refakatçiler için kafeterya, hasta ziyaretçileri için de ayrı bir bölüm yapılıyor. Projeler... mutluyum. Belki yaptığımız yardımlarla bir çocuğun hayatı kurtulur. O zaman o kadar heyecanlanır ve sevinirim ki anlatamam. Seren Horasanlı: Ben 6. sınıftayım, bizim Beylem Ceyişakar: Ben 6. sınıftayım, biz sınıflarımızın seçtiği kurum Tohum Otizm Vakfı. Tohum Otizm Vakfı’na destek oluyoruz. Biz önce vakfın internet sayfasını inceledik. Sonra Bu çok güzel bir çalışma. Mesela 3. da tüm 6. sınıfların bu kurumu tanıması için bir sınıflar topladıkları paralarla Bedensel grup arkadaşımla birlikte bir tanıtım filmi Engellilerle Dayanışma Derneği’ne hazırladık. Otistik çocukların öğrenmesi çok uzun tekerlekli sandalye aldılar. zaman alıyor ve çok pahalı bir eğitim gerekiyor. Yürüyemeyen bir insan için bu Mesela siz birşey anlatırken bu çocuklar birdenbire çok önemli. Kimse bunu kafasını çevirebiliyor ve anlamsız sesler çıkarabiliyorlar. anlayamaz. Onlara kızmamak lazım. Ne yapsınlar, bu onların ellerinde olan bir şey değil. Bu herkesin başına gelebilir. Bunu bize vakıftan gelen yetkililer de anlattı. Topladığımız paralarla bu öğrencilerin eğitimine katkıda bulunmak istiyoruz. Çok mutluyuz, bu amaçla bir de kermes yaptık. Asya Yılmaz: Biz Lösev’e destek oluyoruz. Lösemili çocukların tedavisi çok uzun ve çok zor. Bu çocuklar çok acı çekiyorlar. Topladığımız parayla belki de bazı ilaçları alınabilir. O zaman biz çok mutlu oluruz. Selin Horasanlı: Mesela 4. sınıf öğrencileri de evsiz hayvanlara destek veriyorlar. Birçok insan evine köpek alıyor. Köpek tam eve alıştığında sokağa atıyor. Bu çok kötü bir şey. Ben köpek alırsam mutlaka barınaktan alacağım ve hiç bırakmayacağım. 4. sınıflar bu sokağa atılan hayvanlara yardım ediyorlar, onlara yiyecek alınmasını sağlıyorlar. Kısırlaştırma çalışmalarına destek oluyorlar. Kısırlaştırırsak köpekler çok çoğalmaz ve sokakta acı çekmezler. Ilgın Omayra Özmen: 2. sınıflar Ataşehir Hayvan Barınağı’na yardım ediyorlar. Ben 5. sınıftayım. Bizim yardım ettiğimiz kurum Lösev ama, sadece insanları değil, hayvanları da düşünmeliyiz. Onlar da canlı, biz onları çok seviyoruz. Okulumuzda artan yemekleri de Ataşehir Hayvan Barınağı’na gönderiyoruz. Mesela 1. sınıflar da Tema vakfına yardım ediyorlar. Orada da ağaç dikiliyor, erozyonu önlemek için çalışmalar yapılıyor. Çocuk Gazetesi için çağrı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için hazırlayacağımız “Çocuk Gazetesi”ne tüm çocukların katkılarını bekliyoruz. İsteyen ilköğretim öğrencileri, bu gazetede yer almasını istedikleri kompozisyon, röportaj, haber, şiir, resim, karikatür vb ürünlerini, 15 Nisan 2008 tarihine kadar [email protected]’a ya da Cumhuriyet Gazetesi Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişli İstanbul adresine gönderebilir. ‘Çünkü dünya çok renklidir’ Yıldız İbrahimova ‘Dünya neden bu kadar güzel’ sorusunun yanıtını kültürel çeşitlilikle açıklıyor Yıldız İbrahimova KadıköyGeleneksel günleri çerçevesinde bugün 20.00’de Nazım Hikmet Kültür Merkezi Ruhi Su Salonu’nda ilk defa kanun eşliğinde ikili bir konser verecek... İbrahimova, Tahir Aydoğdu ile birlikte gerçekleştireceği bu performansı bir çeşit “provokasyon” olarak GAMZE niteliyor. Sahnede 30 yılınızı ERBİL geride bıraktınız hatta çıkardığınız bir albümle de 30 yıllık deneylerle dolu zengin müzik maceranıza dinleyicilerinizi ortak ettiniz. Yıldız İbrahimova müzikte 30 yılda nereden nereye geldi? “30 yıl zaman olarak benim için çabuk geçti, ama bir ses için uzun yolculuk sayılır. Bu süreç içinde tek başıma çok mücadele verdim. Yaşadıklarımdan deneyim kazandım, üzüntüyü ve sevinci birlikte yaşadım.” Klasik müzik eğitimi aldınız, caz söylediniz, geleneksel müzikte özellikle Balkan müzikleriyle ilgili derlemeler yaptınız. Nasıl bir arka plan, nasıl bir disiplin bu farklı müzik türlerinin göze batmadan içiçe geçmesini sağlıyor? “Ailemannem ve anneannemden dinlediğim eski Rumeli türküleriyle büyümem, Bulgaristan’da aldığım klasik müzik eğitimi, 10 yaşımda Çocuk Müzik Okulu’nda piyanoya başlamam, sonra Sofya müzik lisesini okul birincisi olarak bitirmem ve Bulgar Devlet Müzik Akademisi’nden mezun olmamla; yani 14 senelik müzik eğitimiyle ilgili sanırım. Çocuk yaşımda caz müziği dinlemeye başladım. Müziğe bakışımı bütün bunların etkisiyle şekillendirdim ve caz müziği, içimde sınırları kaldırma arzusu uyandırdı. Disiplin konusuna gelince... Sesle ilgili, sesi koruma konusunda daha 14 yaşımda iken bana öğretilenleri hiç unutmadım ve yaşam tarzı olarak benimsedim.” Geleneksel müziklere yaklaşımınız nasıl? Yıllardır yurt dışında birçok önemli müzisyenle konser veriyorsunuz? Sizin müziğinizle ilgili onların yaklaşımı nasıl? “Küreselleşen dünyamızda aynı yaşam tarzında birbirimize benzemeye başlıyoruz. Kendi kültürel özelliklerimizi kaybetmemek için asırların sınavından geçmiş, nesilden nesile aktarılmış zengin müzik hazinemizi özenle korumalıyız ve sonraki nesillere bırakmalıyız. ‘Neden dünyamız bu kadar güzeldir?’ sorusuna benim cevabım: Çünkü dünya çok renklidir... Birçok müzisyenle çalıştım farklı ülkelerden. Çok başarılı konserler verdik. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da Martfestivali’nde konserimiz vardı. İtalyan ve Türk müzisyenlerle mükemmel bir uyum içinde aynı sahnede müzik yaptık ki birbirimizi birkaç saatten beri tanıyorduk. Sesimin diyapazonu, değişik tekniğim, sesin tüm renkleriyle söylemem, doğaçlamalarım müzisyenleri şaşırtıyor ve ilgilerini çekiyor.” “Asırların Şarkıları” isimli konser dizilerinizin yanı sıra, KadıköyGeleneksel etkinlikleri çerçevesinde ilk kez ikili olarak kanun sanatçısı Tahir Aydoğdu ile sahne alacaksınız. Repertuvarınızda neler olacak? Bu ikili için söylemek istedikleriniz... “KadıköyGeleneksel günleri için konser teklifi alınca, ‘Neden sadece kanunla konser vermeyeyim?’ diye düşündüm ve en iyi kanuni ustalarımızdan her türlü müziği icra edebilen Tahir Aydoğdu’yu davet ettim. Kendi kendime provokasyon yapmaya karar verdim provokasyonları severim müzikte, çünkü bir ses için sadece kanunla söylemek kolay değil. Ama ben tek başıma da bir buçuk saatlik konserler veriyorum hiç enstrümansız. Repertuvarımızda Barok müziğinin en güzel örneklerinden biri Bach’ın olağanüstü ‘Ave Maria’ eseri, ‘Çocukça Şarkıları‘ albümümde birleştirdiğim iki deha bestecinin Mozart’ın ‘Bahar şarkısı‘ ve Dede Efendi’nin ‘Gülnihal’ şarkısı bir arada… Oyun havaları, türküler, caz eserleri…“ Bundan sonraki projelerinizle ilgili biraz ipucu verebilir misiniz... “Çocukça Şarkılar” albümünde olduğu gibi dinleyicileri şaşırtmaya devam edecek misiniz? “Çocuk şarkılarından bahsedince, ikinci bir çocuk şarkıları albümü daha düşünüyorum. Eşim Ali Dinçer bunu çok istiyordu. İlk ‘Çocukça Şarkılar’ albümü fikrini o vermişti. Bu yeni albüm de eşimin anısına olacak. Sadece caz şarkılarından oluşan bir albüm ve henüz düşünülen tamamlanmamış projeler var…“ Son olarak eklemek istedikleriniz... “Son olarak şunu söylemek istiyorum: Dünyaya çok kısa bir zaman için geliyoruz, şairin dediği gibi; ‘Neden geldik, kaldık, neden gidiyoruz bilmeden...’ Aramızdaki sevgi ve hoşgörü gitgide eksiliyor. Sevgiyi öğrenelim, öğretelim. Olağanüstü güzellikte olan bu dünyaya geldiğimiz için şanslıyız, bir an süren hayatımızın değerini bilmeliyiz.” C MY B C MY B