Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 29 MART 2008 CUMARTESİ Sevmeyi bilmiyorsanız Merhaba “Yaşamın katı gerçeği, bütün uydurmaların sınırını aşar. İnsanoğlu öyle katı gerçekler yaşar ki,bunları yaşamadan uydurmanın olanağı yoktur. İşte bu yüzden yaşanmış kimi olaylar, anlatınca kimsenin inanmayacağı denli gerçekten daha gerçektirler. Oysa ülkemizin insanları, 62 yaşımın aklımın erdiği yarım yüzyılı içinde sürekli olarak, anlatılsa kimsenin inanmayacağı, inanamayacağı olayları yaşamışlar, yaşamaktadırlar.” Aziz Nesin, Uğur Mumcu’nun ‘Sakıncalı Piyade’ kitabı için yazdı bu yazıyı, “acı acı gülmeyi” unutmayarak... Uğur Mumcu’nun, 12 Mart dönemindeki trajikomik yargılanmasından ve askerlik anılarından ‘Sakıncalı Piyade’ doğdu. Uğur Mumcu’nun ve daha nicelerinin resmi yazışmalardaki adıdır ‘Sakıncalı piyade er’... O, yakın tarihimizde yaşanan ve takdir edersiniz ki günümüzü de etkileyen bir dönemi mizahi bir yaklaşımla ele aldı. Karanlığın içinde gülümsetmeyi unutmayan bu belge niteliğindeki kitap, daha sonra tiyatro oyunu olarak da sahnelendi. Sakıncalı Piyade, bugünlerde Orhan Aydın’ın Genel Sanat Yönetmenliği’nde yeniden oynanıyor... İçinde bulunduğumuz çağ değişse de çağdışı anlayışın sürdüğüne tanıklık ediyoruz. Oyun, yaşadığımız şu olağanüstü günlerde geçmişimizle bir kez daha yüzleşmemizi sağlıyor. Unutmamalı, geçmişiyle hesaplaşamayan yarınlara da umutla bakamaz. 12 Mart’larda, 12 Eylül’lerde askeri müdahalenin balyozunu yiyen aydınlar, tutuklandılar, yargılandılar, işkenceden geçirildiler... Aradan yıllar geçse de aydınlarımız hala sorgulanıyor, hala ‘sakıncalı‘ görünüyor. Uğur Mumcu’nun dediği gibi; “Güler misin, ağlar mısın?...” İyi hafta sonları... mutlu olamazsınız alıklı Rum Hastanesi Vakfı Anatolia Bağımlılık Tedavi Kliniği Şefi Doç. Dr. Ayhan Kalyoncu Türkiye’de bir ilke imza atmaya hazırlanıyor. Sadece kadınların başvurabileceği kadınlar üzerine uzmanlaşmış Kadın ve Çocuk Ruh Sağlığı ve Rehabilitasyon Merkezi ile ruhsal rahatsızlıklarda erkeklerden daha fazla risk altında olan kadınların hizmeti daha kolay ve daha uygun şartlarda almalarını hedefliyor. Doç. Dr. Kalyoncu’yla Türkiye’nin ruhsal SABİHA yapısını ve 21. Yüzyıl insanın konuştuk. KURTULMUŞ sorunlarını Türkiye’nin ruh sağlığı nasıl? “Tabii ki ülke içinde yaşanan şartların insanlara getirdiği artı stres gerilimi var. Düzensizlik, yönetimdeki tutarsızlık, ekonomik şartlardaki olumsuzluk, coğrafyanın getirdiği gerilimler insanlara mutsuz bir şekilde yansıyor. Özellikle ekonomik dengenin bozulması, siyasi dengeyle birlikte ekonomiye yansıyan olumsuzluklar insanların alım gücünü, yaşam güvencesini, geleceğe yönelik bakışlarını olumsuz etkilediğinde tabii ki insanın psikolojik yapısı, bedensel yapısı, hatta sosyal yapısı bunlardan etkileniyor. Zaten etkilenmediğini söylemek çok iyimserlik olur.” 21. yüzyıl iletişim ve teknoloji çağı. Bu bağlamda insanın ruhsal yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz? “Teknoloji ve iletişim paylaşımının insan üzerinde etkisi var. Bu bazen olumlu, bazen olumsuz etki yapmakta. Nasıl olumsuz etki yapar? İçinde bulunduğumuz şartlarda daha önce başkaları tarafından ne durumda, nasıl yaşanıldığı bilinmediğinde, kendinize iyi gelebilecekken, şimdi şartlarınızı başkalarıyla mukayese ederek değerlendirebilme olanağına sahipsiniz. Dolayısıyla şartlarınız dünya ortalamasının altındaysa bu sizde olumsuz etki yapmakta. Dünyadaki serbest ekonomi piyasasının anında yansıması insanların sürekli bir mücadele içerisinde olmasını gerektirmekte. Yani çok kısa ve dar bir alanda yaşama şansı yok artık insanların, hep rekabetçi, yarışmacı bir yaşam içerisinde olmaları gerekiyor, bu da insanların üzerinde çirkin bir gerginlik oluşturmasına neden oluyor.” Stresle başedebilmek için insanlarda yoğun bir şekilde ilaç kullanımı başladı, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? “Özellikle son on yılda, inanılmaz düzeyde antidepresan kullanımı arttı. Ama sadece antidepresanlar değil, insanlar kolay ve rahat mutluluk arayışlarını uyuşturucular üzerinden de sağlamaya çalışıyor, biraz uyuşturucu alıp günlük streslerden kaçma, rahatlama eğilimi var. İşin gerçeği bunu kimyasallar olmadan sağlamaya çalışmak. Yaşamın getirdiği streslerle baş edilebilir yöntemleri kendi içinde geliştirmesi, zamanını iyi kullanması, bunun dışında fiziksel aktivitelerini insanların bırakmaması hatta arttırması ve özellikle temiz olan doğayı kullanmaya çalışması gerekiyor. Kültür ve sanatla ruhunu beslemeye çalışması insanların kendileriyle daha barışık yaşamalarını sağlayacaktır.” Stresle başa çıkmak ilaç kullanmadan bu kadar kolay mı, gidin doğaya, temiz hava, bol gıda ya da iki sergi görün yetiyor mu? “Stresle başa çıkmak derken tamamen insan yaşamındaki stresi yok etmek gerekli mi? Bunu da sorgulamak gerekir. Stresin bir kısmı eğer insanın taşıyamayacağı boyutlara ulaşmıyorsa yaşam için ciddi bir motivasyon kaynağıdır. İnsanları üretkenliğe motive eder, hiçbir stresin yoksa üretmek için de nedenin yok demektir. Dolayısıyla hayatta belirli bir düzeyde sosyal statü kazandıracak çaba göstermeni gerektiren şey strestir. Ancak azı karar çoğu zarar şeklinde de düşünmek B Kadınlara özel ruh sağlığı merkezi Peki yalnızlık, yalnız yaşama eğilimi? “İnsanlar kendilerine ait bir alanda özgürlük arayışına geçiyor. Ve sorumluluklar, beraberlikler insanlar için büyük bir yük oluşturmakta. Bir eşiniz olduğunda onun hizmetini de sağlamanız, eşinizin de memnuniyetine yönelik davranışlar göstermeniz lazım. Bu o kadar ileri boyutlarda olabilir ki, bazı insanlarda bir başkasına hizmet vermek bir başkasının memnuniyetini sağlamak yerine sadece kendini memnun etmeye yönelik davranışın içerisine girmesine neden olabiliyor. Bazı insanlar o kadar ileri düzeyde yalnızlık yaşıyorlar ki, cinselliklerini kendi kendilerine, hazlarını günün şartları içerisinde mesela monitörün karşısında internet üzerinden yaşıyor. İçe kapanık, hiç kimseye ihtiyaç duymadan tek başına yaşayabilir çünkü, bütün iletişim ihtiyacını bilgisayarlarla karşılayabiliyor. Oyun oynamak istiyorsa oynuyor, bilgi edinmek istiyorsa bilgi ediniyor, sanal seks yapabiliyor.” Mutluluğun reçetesi çikolata mı? “Çikolata mutluluk durumu değildir. Eğer çikolatayla da mutlu olmaya kalkarsanız 225 kiloya gelirsiniz. Mutluluğun reçetesi aslında insanların yaşamı ele alışlarıyla ilgili. Bugünü bugün yaşamıyorsanız, yaşamak için gerekli çabayı göstermiyorsanız, yeteri kadar çalışmıyorsanız, sevmeyi bilemiyorsanız mutlu olmak pek mümkün değil.” Yeni bir hastanen açılış çalışmaları içerisindesiniz, ne zaman açılacak? Kadın ve çocuk ruh sağlığı merkezi nisan ayında açılacak. Fulya’da birinci dereceden tarihi eser olan bir köşkü aldık, restore ettik. Bir psikiyatri merkezinin nasıl bir organizasyon içinde olması gerektiğini düşündüğümüzde, kadınlara yönelik olmasına karar verdik. Çünkü son yıllarda tüm dünyada kadın konusuna yönelen psikiyatristler özelleşmekte. Kadınların başvurabileceği, sadece kadınlar üzerine uzmanlaşmış bir klinik açılmamıştı. Niye kadınlar ruhsal rahatsızlıklarda erkeklerden daha fazla risk altında olmalarına rağmen hizmete uğraşmakta zorlukları var. Onun için kadınlara ayrı bir ünite oluşturup bu hizmeti daha kolay almalarını sağlayacağız, hizmetin bedelini de günümüz şartlarına göre daha uygun sağlayacağız. Kadınlarla ilgili bir kliniğin tabii vazgeçilmez bir parçası çocuk olacağı için, kadın ve çocukların bir arada tedavi edilebileceği bir klinik olarak hizmet vermesini düşünüyoruz. lazım bunu, çok fazlaysa, yani insanda kalp, solunum, cilt hastalıkları, birçok bedensel adet düzensizlikleri, cinsel hayat bozukluğu gibi yaşam kalitesini direkt düşüren biyolojik ve psikolojik etkileri olan bir stresse tabii ki tedavi gerektirir. Herkese uygun sihirli bir reçete söylemek mümkün değil. Her insan için farklıdır. Bazı insanlara tatil yapmak, işe bir süre ara vermek, başka aktivitelere yönelmek iyi gelebilir.” Biraz da bağımlılık üzerine konuşalım. Sadece alkol, uyuşturucu değil, günümüzde iş bağımlılığı, ilişki bağımlılığı, yalnız kalamama korkusu. Bu tip bağımlılıklarla nasıl baş edebiliriz? “Bağımlılık aslında insan için çok da uzak bir kavram değil. Herkes bağımlı olmaya yatkın olabilir. Genetik olabileceği gibi, psikolojik gereksinimlere de bağlı olabilir. Mesela kendi içindeki sıkıntılarını yenemeyen bir insanın sıkıntılarını çözmek için biraz alkol alması kendisine iyi geliyorsa alkolün etkileri nedeniyle fiziksel bir bağımlılığa dönmesi de söz konusu olabilir. Ama bazı insanlar da o gerilimi veya öfkeyi kontrol etmek için alışverişe yönelebilirler. O alışverişte tamamen kendi ihtiyacının dışına çıkıp, ihtiyacı olmayan ekonomik kaynaklarını tüketecek boyutlarda harcamalar yapabilir. Cinselliğe olan bağımlılığı, düzensiz rastgele cinsel ilişkiler içinde bulunması, bunun nedeni çocukluğunda yaşadığı cinsel travma ya da hayatın bir başka alanındaki başarısızlarını hazla geçiştirmeye çalışmak olabilir. Yani çok değişik nedenleri olabilir. Bazı insanlar çok monoton hayatı yaşadıklarından dolayı heyecan arayışlarını kumar masalarında bir şekilde ortaya koyabilir.” Fotoğraf: VEDAT ARIK Marquez’e AYÇA AKPEK Sadakatin, sonsuza dek süren aşkların, yazgısı birbirine eklemlenmiş kahramanların, hep büyülü bir havanın hâkim olduğu, tesadüflerle şekillenmiş öykülerin yazarıdır o. Mekânları; dünyanın hiç bilmediğim, görmediğim yerleridir. Bazen Andların zirvesinde bir dağ köyü, bazen dünyanın ucundaki limanlardan biri, bazen de jungle’ın ortası. Ya çatısı bambudan kulübeler, ya büyük malikâneler çoğunlukla ikisi birden vardır o mekânlarda. Varsıl ve yoksulun tezadı yalnız mekânlara değil, kahramanlara da yansımıştır. Çirkin ve güzel; kabaköylü ve aristokrat aynı kaderde buluşur. O öykülere hep sıcak bunaltıcı ve yağmurlu bir iklim hâkimdir. Öyle gerçektir ki sıcaklık okurken sizi de bunaltır. Ama akıcılığına kapılır gidersiniz öykülerinin. Tıpkı isimleri gibi yaşamları da uzundur kahramanlarının. O öykülerin yaratıcısı “Latin Amerika’nın dili”dir Castro’nun deyimiyle, Gabriel Garcia Marquez’dir. “İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır” böyle diyor Marquez “Anlatmak için Yaşamak” kitabında. Yaşamı ile kahramanları arasındaki bağı anlatıyor o kitapta. Onun kitapları aslında hep birbirinden izler taşır, birbirinin devamıdır kimi zaman öyküleri. Kendi yaşamında biriktirdikleri ve büyükannesinin masalları kendi deyimiyle. Bana göre o öykülerin kahramanı sabırdır, metanettir ve kaçamayışıdır insanın kaderinden. Dinle ilişkisi yoktur onun anlattığı kaderin; insanın kendi ördüğü, yarattığı, biriktirdiği ve seçtiklerinin sonucudur kader. Tıpkı “Labirentindeki General”de olduğu gibi; o yaşlı ve hasta adam, Simon Bolivar, kendi seçmiştir sonunu ve kaçamaz ondan. Şimdi sinemalarda gösterimde olan “Kolera Günlerinde Aşk”ın kahramanı Florentino Ariza’nın da öyle, nasıl da beklemişti Florentina Ariza kendi kaderini; Fermina Daza’yı. Tam 54 yıl. Ve 54 yılın ardından ilk buluşmalarında ona Türkiye’de yetişen siyah güllerden götürmeyi düşünmüş, bulamayınca beyaz güller almıştı, çıkarmıştı güllerin dikenlerini. Hep metindir kahramanlar, Florentina Ariza ne kadar metinse Fermina’yı beklerken; “Kırmızı Pazartesi”nin Santiago Nasar’ı o kadar metindir ölümü beklerken. Ve de kaderinden kaçamaz insan ne Bolivar, ne Nasar, ne de Florentina. Kimse geçmişinden de kaçamaz. O uzun ömürlü kahramanları geçmişin, sabrın, bir de çilenin hatırlatıcısıdır. Yaşlı ve hasta olmalarına karşın dirençlidirler ve de kararlı. Hiçbiri değiştirmemiştir huyunu, hepsi inatçıdır. Kadınları da öyledir Marquez’in. Aslında onun öykülerinin kahramanı düpedüz gerçektir. Şaşırtıcı ve çoğunlukla da ürkütücü olabilen gerçek. O da böyle diyor zaten, “Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek bir satır bulamazsınız!” hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri