Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 29 MART 2008 CUMARTESİ Mimari doğayla barışınca üresel ısınma kavramının popüler hale gelmesiyle birlikte su, elektrik, fosil yakıtlar gibi tüketimi dünyayı tehdit eden kaynakları kullanma konusundaki hassasiyet arttı. Dolayısıyla sürdürülebilirlik kavramı da hemen her sektörde karşımıza çıkmaya başladı. Bugün küresel ısınmaya “dur” demek için dünyanın 24 ülkesi yerel saatleriyle 20.00’de bir saat süreyle ışıklarını kapatacak. Earth Hour (Dünya Saati) adındaki topluluğun başlattığı eylem, geçen yıl 20 ülkede uygulandı. Bu yılki eyleme, ABD’nin Şikago, San Francisco ve Phoenix, Tayland’ın Bangkok, Kanada, SİNEM Ottawa, Vancouver, Toronto ve İrlanda’nın Dublin, DÖNMEZ Montreal, Avustralya’nın Sidney, Perth, Melbourne, Canberra, Brisbane ve Adelaide, Danimarka’nın Kopenhag, Aarhus, Aalborg ve Odense, Filipinler’in Manila, Fiji’nin Suva, Yeni Zelanda’nın Christchurch ve İsrail’in Tel Aviv kentleri de katılacak. Geçen yıl Dünya Çevre Kalkınma Programı‘nın yayınladığı rapora göre, hükümet düzenlemeleri, enerji kaynakları kullanımı ve insan davranışı, inşaat sektöründe yapılacak yeniliklerle, dünyanın enerji tüketimi yüzde 3040 oranında azaltılabilir. Bu nedenle küresel ısınmanın önemli boyutlarından birini mimari oluşturuyor. Evlerde ısınma, aydınlatma, havalandırma gibi ihtiyaçlar elektrik, fosil yakıt gibi kaynaklar aracılığıyla giderildiğinden bu kaynakların tüketiminin kısılması doğal olarak dünyanın kaynaklarının yok olmasını da etkileyecek. Biz de sürdürülebilirlik kavramının mimariyle ilişkisini, yapılabilecekleri ve Türkiye’nin konuya yaklaşımını Lefke Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Semih Eryıldız‘la konuştuk. K Eko evler, insanın evdeki ihtiyaçlarının doğal kaynaklardan sağlandığı, atıkların değerlendirildiği, karbon salınımının en az derecede olduğu yani dünyaya zarar vermeyen evlere deniyor. Bir ev düşünün. Doğalgaz derdiniz yok çünkü güneş enerjisiyle ısınıyorsunuz. Küçük çocukların hep hayal ettiği gibi ellerinizi çırpınca ışıklar sönüyor. Elektrik kesildi gibi bir derdiniz yok çünkü elektriğiniz rüzgâr türbinlerinden elde ediliyor ve güneş panelleri sayesinde siz kullanırken depolanıyor. Binanın ısı yalıtımı sistemleriyle de enerjiden tasarruf ediliyor. Banyolardaki armatürler sensörlü, rezervuarlar kademeli, sulama ve rezervuarlarda kullanılan su, arıtılmış yağmur ya da deniz suyu. Bunlar hayâl değil. Hele Türkiye gibi bir ülkede yaşarken rüzgârın ve güneşin bu kadar verimli kullanılabileceği yerde hâlâ mimarlık sektörünün nasıl geleneksel sistem ve malzemeleri tercih ettiğini anlamak çok güç. Tam da küresel ısınma bilinci kafalara yerleşmişken. Son dönemde akıllı ev diye duyduğumuz evler de aslen ekoevlerin otomasyonla desteklenmişi. Eko binalardaki ısıtma, soğutma, havalandırma, aydınlatma, sulama işlemlerinin otomasyona bağlanmış şekilde inşa edilenlerine akıllı bina deniyor. Akıllı bir binadan beklenen en önemli özelliklerden biri, enerjiyi verimli kullanması. Kendi enerjisini kendi üreten, atıkları dönüştüren sistemlere sahip, sensörlü ve gerektiği kadar su harcayan su tesisatlarına sahip olmaları. Ne yazık ki sadece içinde oturanların konfor ve güvenliği için akıllı konutlar sloganlarıyla lanse edilseler de aslında akıllı bina olması için sürdürülebilirlik esaslarına uygun olması gerekiyor. Yani aslında bir evden başlayarak bir siteye; oradan da sonradan inşa edilecek ekokentlere dönüşebilecek sistemlerin yapılması mümkün. Bu kentleri inşa ederken altyapıları da öyle yapılıyor ki, atık yönetimi de uygulanabiliyor. Atık yönetimi, atıklarımızın en kıymetli kaynaklarımız olmasını ve üretimde; doğadaki her varlığın kullanım sonrası aslına en kısa yoldan döndürülmesi üzerine kurulu bir sistem. Aslında mimaride son yüzyılda ortaya çıkan bu akımın bir yandan ne kadar primitif olduğu da insanı düşündürüyor. Yine de insan, dünyayı kirlettiği teknolojiyi de kullanarak yeniden doğayla barışacak gibi görünüyor. BİLİNMEDİĞİ İÇİN KORKULUYOR Dünyayı, çevreyi ve ülkesini seven, ilgili ve bilgili bir avuç mimarın bu konuda çalıştığının altını çizen Eryıldız, haketmedikleri yollardan ticari başarı ve şöhret yakalamış olan profesyoneller ve yöneticilerin bilmedikleri bu çalışmalardan korktuğunu söylüyor. İstanbul ve Diyarbakır Büyükşehir ve Kayapınar gibi az sayıdaki belediyelerin bazı birimlerinde gördükleri duyarlılık haricinde genel olarak bakıldığında ‘bilinmeyen sayılan’ ekolojik tasarım ve planlama uygulamalarının ‘iktidar ve çıkar erklerine zarar verme olasılığı‘ paranoyasının pek çok yöneticiyi korkuttuğunu da eklerken “Şu anda, sürdürülebilirlik, ülkemizde, inşa edilen binalarda hemen hemen hiçbir biçimde dikkate alınmıyor. Çünkü sürdürülebilirlik uygulaması yoğun dikkat, bilgi, ilgi, gayret, zaman ve özveri ister. Türkiye’de salt kurallara ve kamuoyu istemlerine uygun görünme amacıyla veya ilgi çekme beklentisiyle yapılabilirliklere ve cici broşürlere eklenen, cafcaflı ve boş sözler dışında, kesinlikle dikkate alınmıyor” diyor. Los Angeles, Melbourne, Londra, Tokyo ve Şangay ve daha pek çok kentte şu an yapılan ekokent projeleri yapılıyor. Bu kentlerde ulaşım bisikletle, yaya ya da raylı sistemlerle sağlanıyor. Yeniden dönüşüm sistemleri de kentin alt yapısına döşeniyor. Böylece atıklardan da yararlanma imkânı sağlanıyor. Güneşten korunmak için gölgelikler, kullanılan su için tuzlu su arıtma tesisleri de cabası. En bilinen örneği olan geçen aylarda Abu Dabi’de inşası başlayan Masdar City (Kaynak Kent) BBC’de yayınlanan habere göre, 2016 yılında tamamlanacak. WWF tarafından desteklenen projede, Masdar kentinde, enerjiden tasarruf etmek için geleneksel körfez mimarisi kullanılacak ve bölgedeki sıcak havayı yumuşatmak için rüzgâr kuleleri kullanılacak. Su ise, güneş enerjisiyle çalışan arıtma tesislerinde, tuzlu suyun arıtılmasıyla elde edilecek. Güneş enerjisi dışında kullanılacak diğer enerji kaynaklarının da tümüyle yenilenebilir kaynaklar olacağı belirtiliyor. Yurtdışında neredeyse yarım yüzyıl önce başlayan bu uygulamanın örneklerini vermeye başladığını belirten Eryıldız, İskandinavya’nın tamamında, Avrupa, ABD ve Çin’in belli bazı bölge ve alanlarında ekolojik mimarlık kurallarına uymayan hiçbir yapının yapılamayacağı günlerin yakın olduğunun altını çiziyor. Mimaride sürdürülebilirlik, çevreden yararlanırken kalıcı bozulmalara neden olmayan, çevreyi geliştiren bir yaşam, yerleşme ve kentleşme için planlama, tasarım ve uygulama esasına dayanıyor. Türkiye’de çok az da olsa örnekler tasarlanıyor. Üniversiteler aracılığıyla uygulama da yapılmış durumda. Eryıldız, Türkiye’de kooperatifleri, yerel yöneticileri, çok zor da olsa devlet veya üniversite yöneticileri ile bazı özel girişimcileri ikna edebildikleri ölçüde örneklerin inşasını sağladıklarını belirtirken “Mesleğimizin en zor işi olan bu ikna sürecine harcanan enerjinin yarısını daha çok örnek inşa etmek için harcayabilsek, bazı dış ülkeleri yakalamamız mümkün olabilir” diyor. Sizin komutunuzla ışıkların yanıp söndüğü, perdelerin açılıp kapandığı, elektriklerin hiç kesilmediği, güneşle ısındığınız bir yaşam alanı düşünün. Tüm bunlar sadece konfor için değil, EKOLOJİK ALIŞVERİŞ dünyaya daha fazla zarar MERKEZLERİ vermemek adına Türkiye’de ekolojik mimariye verilebilecek ilk örneklerden biri İstanbul Etiler’de bulunan yapılacak. Kanyon alışveriş merkezi. Yapı malzemesinin doğal taşlar olduğu Kanyon’un mimari tasarımında, doğal ışık ve kent manzarası en üst düzeyde iç mekâna taşınırken güney cephelere de koruyucu olarak güneş kırıcı elemanlar yerleştirilmiş. Ayrıca Ümraniye’de bulunan Meydan Alışveriş Merkezi de gün ışığından maksimum ölçüde faydalanılan yeni nesil bir alışveriş merkezi olarak dikkati çekiyor. Meydan’da kalorifer kazanı yok ve jeotermal enerji ile kurulmuş. Ayrıca Eryıldız, ODTÜ ve Lefke Üniversitesi’nin yürüttüğü projelerden de sözetti. Diyarbakır Güneş Evi Eğitim ve Uygulama Merkezi, Fethiye’de yer alan Durudeniz Yer Altı Evleri, Bodrum İkizada Turkcell Baz İstasyonu, Hasandede’de Saman Balyası Eğitim Merkezi, Ege, Çukurova, Gazi Üniversiteleri’nin yürüttüğü güneş evi projeleri gibi deney projeler de var. C MY B C MY B