Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 22 MART 2008 CUMARTESİ Poppy gökkuşağının renklerini anlatıyor ‘Bez bebek Cimcime’, türküleri dijital ezgilerle süsledi, yeniden uyarladı, ses kayıtlarını kendi zevkine göre kesti biçti. Bir anlamda onları enstrüman gibi kullandı. Ortaya Saybirtürkü adlı albüm çıktı. Albümde bir parça var ki belki de hepsinden önemli. Poppy’s Rainbow adlı şarkıyı İngiltere’de yaşayan 5 yaşındaki duyma engelli bir kız çocuğu söylüyor. Şarkısında gökkuşağının renklerini anlatıyor. arkıcı olmak isteyenlerin plakçı kapılarında gezme dönemi artık bitti. Şimdi internet var. Ve paylaşım siteleri. Artık şarkılar, internet yoluyla milyonlara ulaşıyor, parçalar dillere dolanıyor, şarkılar hit oluyor ve sonra ünlülerle düet yapılıyor. İnternet sayesinde parçalarını yayınladıktan sonra plak şirketlerinin dikkatini çeken yeni isimlerden biri de Cimcime Aybala. Herkesin bildiği “Helvacı”, “Üsküdar” gibi türküleri alternatif dijital ezgilerle süsleyip yeniden uyarlayınca dinleyicilerin beğenisini kazanan, yayınlanan klipte bez bebek BERİL oynatan Cimcime Aybala‘nın “Saybirtürkü” albümü Amazon.com’dan ve ZAMAN adlı Itunes.com’dan satışa sunuldu bile. Yakın bir zamanda Türkiye’de de albüm çıkaracak Cimcime Aybala‘nın arkasındaki isim Erdinç Kılıçlı ile konuştuk. Cimcime Aybala adı nereden çıktı? Cimcime’yi yani videoda görünen bez bebeği şans eseri bir gün oyuncakçı dükkânından aldık, çok cimcime olduğu için de adını Cimcime Aybala koyduk. Adımla yani Erdinç olarak çıkmayı hiç düşünmedim, belki yurtdışında kullandığım, çoğu kişinin bildiği adım DJ Kambo‘yu kullanabilirdim. Türkiye’deki plak şirketi de DJ Kambo adını kullanmamı ve Cimcime’nin de albümün maskotu olmasını istediler. Ama ben adımın albümün arkasında yapımcısı olarak geçmesini daha doğru buldum. Çünkü Cimcime Aybala müziklerle daha çok uyuyor ve albümde yer alan herkesi temsil ediyor. Cimcime’yi herkes sevdiği ve tanıdığı için albümün Cimcime Aybala adıyla çıkması daha iyi oldu. TİYATRO Unutma! Tek hazinen var, o da yaşamın... İstanbul Bilgi Üniversitesi tiyatro grubu Tiyatro Candela, “savaşa ve militarizme” karşı duruşuyla tarihe damgasını vuran rock müzikali Hair’den sonra, uyuşturucu ve AIDS ile savaşan bir grup arkadaşın öyküsünü anlatan devrimci rock müzikal RENT’i sahneye koymaya hazırlanıyor. New York City’nin cesur bölgesi East Village’ta geçen devrimci rock opera RENT, kiralarını ödemek ve yaşayabilmek için gereken paraya sahip olmakta zorlanan bir grup bohemin hikâyesini anlatıyor. “Hayatlarını sahip oldukları sevgiyle ve aşkla ölçen” açlıktan ölmek üzere olan bu sanatçılar, bir yandan fakirliğin, hastalıkların ve AIDS salgınının zorluklarına dayanmaya çalışırken, diğer yandan başarmak ve kabul görmek için deliler gibi çabalıyor. Jonathan Larson’un, kaleme aldığı RENT’i Bora Severcan uyarladı ve yönetti. Oyunun müzikleri ise İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi asistanlarından Uygur Vural yönetiminde gerçekleştirildi. 1998’de üniversitenin tiyatro kulübü olarak oyunlarını sergilemeye başlayan Candela, “üniversite tiyatrosu” kavramını kurumsallaştırmasıyla da dikkat çekiyor. Müzikalde Rager karakterine yaşam veren Candela’nın kurucularından Ömer Vatanartıran, müzikalin yönetmen asistanı Melisa Biryol, müzikalin yönetmeni ve Candela’nın kurucularından Bora Severcan’la RENT üzerine konuştuk. Unutmadan “yaşadığın anın değerini bil, başka yarın yok” mesajını sıkça dile getiren RENT müzikali 24 Mart’ta İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapdere Yerleşkesi’nde sahnelenecek. Bu müzikale nasıl karar verdiniz? Açıkçası yaklaşık 10 yıldır oyunlara Ömer ile beraber karar veriyoruz. Bir sürü seçenek oluşuyor aralarında ve gerçekten bizi heyecanlandıran metinde karar kılıyoruz. Bu yıl Türkiye’de daha önce hiç denenmemiş bir gençlik müzikali sahnelemek istedik. Aslında Hair ile açtığımız yolu devam ettirmek istedik. RENT bunun için biçilmiş kaftandı ve işe koyuluverdik. Bu bir üçleme olacak. Planımız bu. HAIR, RENT ve çok gizli bir oyun daha var elimizde. Bu bir sır, asla söyleyemem! Oyunu Türkiye’ye uyarladınız mı? Başta fikrim buydu. Oyun New York’ta geçiyordu. Ben de neden İstanbul ve Asmalımescit ya da Tarlabaşı gibi bir yerde geçmesin dedim. Ama üzerinde çalışmaya başlayınca oyunun orijinalliği bozulmaya başladı. Zaten küreselleşme aldı başını gitti. Artık tamamen eğlenceyi de, yemeği de yaşamı da Amerikalı gibi tüketiyoruz. Koca Maslak bile oldu Mashattan. Elimizde Starbucks’tan kahvelerle sokaklardayız. Bu durumun altını çizmek için isimleri orijinal bıraktım ve zaman mekân kavramını kaldırdım. İzleyenin biraz aklı karışsın. Ne yapıyorum ben desin. Müzikali güncellediniz mi? Tabii ki… 2008’deyiz! Ben açıkçası dönem oyunları yapmayı demode buluyorum. Artık bunlar bitti. Kimse klasik bir Sheakespeare ya da Molliere izlemek istemiyor. Var olduğu zaman dilimi ve dinamikleri paylaşmak istiyor. Kendini arıyor. Türkiye’deki izleyiciye ağır gelir diye bir korkunuz oldu mu? Hayır. Böyle bir oyunu seçiyorsanız, böyle bir şeyden korkmayacaksınız. Korksaydık, kendimizle çelişirdik. Zaten şu anda dik çıkan, derdini anlatmaya çalışan bir profesyonel tiyatro kalmadı. Haklı olarak riske girmeden aynı oyunları çevirip çevirip oynuyorlar ya da müthiş bir buluşmuş gibi barok müzikle birleştiriyorlar. Amatör tiyatrolarsa çok fazla elitist olmaya çalışıyor ve seyirci bulamıyor... Oyun mesaj veriyor mu? Oyun mesaj veriyor. Tüm şarkılar, tüm metin bağırıyor! “Ölüyoruz! Ölüyoruz! Hayat geçiyor! Yaşa! Anı yaşa! Keyfince yaşa! Unutma! Tek hazinen var! O da yaşamın!” diye bağırıyor. Üstelik bir grup bohem sanatçının umutsuzluk cehenneminde geçirdikleri bir yılı, değer yargılarına, ekonomik dinamiklere ve rant sistemine karşı sanata ve aşka tutunan marjinallerin tutkularını, AIDS mücadelesini ve uyuşturucu karşıtlığını anlatıyor. Kiralık hayatları ve aranan küçük mutlulukları sergiliyor. Ş ÜLKEM EVRİM KEPENEK Sesler enstrüman oldu Nasıl oluştu Cimcime Aybala? Rastlantı sonucu oluştu. Cimcime Aybala solo bir proje olmasına rağmen albüme birçok arkadaşın desteği oldu. Albümde vokal yapan arkadaşlar, Angel, Aylin, Kleftra, Poppy ve Sultan Tunç. Aylin ile bir arkadaşım vasıtasıyla tanıştım. Angel ve Poppy benim İngiltere’den arkadaşlarım, Kleftra ve Sultan Tunç’la ise internetten tanıştık. Onlar olmasaydı, farklı bir albüm olurdu diye düşünüyorum. Özellikle de Aylin çok çalıştı bu albüm için. Aylin’in, Cimcime için seslendirdiği türkülerin alternatif tarzımıza katkısı olduğunu düşünüyorum. Vokal kayıtlarının tamamını kendi zevkime göre kesip, biçtim bilgisayarda. Hemen hemen hiç bir vokal orijinal kayıt değil. Mesela Helvacı şarkısının sonundaki tekerlemeler, kesbiçlerle ortaya çıktı. Sultan Tunç’un vokalleri de keza öyle. Bence bu düzenlemeler müziğe başka bir güzellik kattı. Genelde kayıtlarda hatalar varsa vokal kayıtları düzeltilir. Bense onların vokallerini enstrüman gibi kullanıp onların seslerinden yeni anlamlar, sesler, cümleler ürettim. Bu, vokal yapan arkadaşlara da değişik ve güzel geldi. Düzenlemeleri kesinlikle onların kötü söylediğini düşündüğümden ya da beğenmediğimden yapmadım. Vokallerin orijinal halleri de gayet güzeldi ama ben yeni bir şeyler yapmayı tercih ettim. Neden ‘Helvacı’, ‘Reyhan’, ‘Üsküdar’ ve ‘Azize Nerde’ gibi eski türküleri yeniden düzenlemek istediniz? Sadece bu türküleri yeniden düzenlemedik aslında. Albümde türkü kadar beste de var. Türküleri değişik bir havada yaptığımızdan belki dinleyiciler onları daha çok beğendi, biz de türküleri ön plana çıkardık. Favori şarkım aslınsa ‘Poppy’s Rainbow’. Poppy, İngiltere yaşayan 5 yaşında duyma özürlü şeker bir kız. Bu şarkıda gökkuşağının renklerini anlatıyor. Bir de ‘The Zoo’ parçasını Poppy söylüyor. ‘The Zoo’da ise hayvanat bahçesinden istediği evcil hayvana bir türlü sahip olamamasını anlatıyor. Poppy’nin duymayan kulaklarıyla bu kadar tatlı müzik yapabilmesi, birlikte bu müziği paylaşmamız çok değerli. Onunla yaptığımız şarkılar yakında Amerika’da ve Avrupa’da ‘Angeldrips’ adı altında maxi single olarak çıkacak. Video klip için de o şarkıyı seçtik zaten. İnsanların bunu dinlemesi lâzım Türkiye’deki çıkış parçası farklı mı olacak? Bu zor bir soru, ama sanırım ayrı olacak. Bana kalsa ‘Poppy’s Rainbow’. Kaliforniya’da onun video klibini hazırlayan arkadaşlarla toplantıyı yaptık bile. Türkiye’de ise iki farklı görüş var, ‘Reyhan’ ya da ‘Helvacı’ parçalarının klipleri olsun diye. İkisinin de seveni çok. Türkiye’deki plak şirketi ‘Helvacı’nın klibi olmasına daha sıcak bakıyorlar sanırım. Bence de ‘Helvacı’ olabilir, ama ‘Reyhan’ veya ‘Üsküdar’ da olabilir. Gerçi biz bu türküleri yapalı 4 seneden fazla oluyor. O zamanlar hep kendi kendimize dinleyip ya biz bir yerlerde yanlış yapıyoruz kimse ilgilenmiyor bizim müziğimizle diye düşünüyorduk. Yakın zaman Türkiye hedefleriniz neler? Erdinç Canlı performans yapabilmek Türkiye’de, ama önce bir grup Kılıçlı kurmak lazım, o da şimdilik zor görünüyor. İlgilenen arkadaşlara duyurulur. En geç iki ay içinde Türkiye’ye gelmeyi düşünüyoruz, albümün tanıtımı için. Tabii, grup kurabilirsek canlı performanslar da yapmak istiyoruz. Balans’ta Murat Beşer var. Zaten başımıza bütün işleri açan kendisidir. Daha önce de bahsettiğim gibi türküler kimsenin ilgisini çekememişti ama biz yinede ‘myspace’deki sayfaya koyduk. İnternetteki sayfa sayesinde bir sürü arkadaş edinmeye başladık. Sonra bir gün Murat Beşer ve DR1210 “‘Helvacı’ şarkısını ne yapmışınız siz, mutlaka bu şarkıları insanların dinlemesi lazım, bunları albüm yapıp yayınlamalısınız” dediler ve 68 ay önce Murat Beşer benimle iletişime geçti. O zamanlarda şans eseri Türkiye’deydim. Murat Beşer de bize yardımcı oldu. Balans’ta da mutlaka çalacağız. Diğer yerlerden de teklifler var ama öncelikle albümün çıkmasını bekliyoruz canlı performans için. Bir de bu işin grup kurma ve prova aşamaları var. Balans için kesin bir tarih yok şimdilik ama yazdan önce mutlaka çalacağız. Türkiye’de müzisyen olmak astronot olmaktan zor Şu an neler yapmakta Cimcime Aybala? Yan gelip yatmakta annesiyle... Herkes Cimcime’yi çok seviyor, bu albüm için çok çalıştı o da. Albümün onunla mümkün olduğu kadar bütünleşmesi gerekiyordu. Internet’teki videosunda olduğu gibi dans etmek istiyor diğer oyuncak arkadaşlarıyla demek istedim birden... Bense, genelde filmler için fragman müzikleri ya da reklam ve diziler için müzik yapıyorum. Film müziği yapmak yorucu olmasına rağmen sevdiğim işler arasında. Şu sıralar bağımsız bir filminin müzikleriyle uğraşıyorum. Filmin yönetmeni yaptığım müzikleri beğendiği için benimle çalışmak istedi. Filmin açılış müziği üzerinde çalışmaya hâlâ devam ediyorum. Cimcime Aybala’nın bir mesajı var mı ezgilerinde saklı? Aslında Cimcime Aybala birçok mesaj söylese bile mesaj veren bir kişilik olmak istemiyor. Şu kadarını söyleyeyim; Türkiye’de müzisyen olabilmek, NASA da astronot olmakdan daha zor. Ama bunun sorumlusu bir kişidir demiyorum belki de sorumlusu herkes... C MY B C MY B