Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 22 MART 2008 CUMARTESİ Konser Rock’n roll gecesi ‘Doritos Live Nights’ konserleri kapsamında 27 Mart Perşembe akşamı Tibet Ağırtan ile rock’n roll gecesi Roxy’de gerçekleşecek. Ağırtan, 1979’dan 1994 yılına kadar Mavisakal isimli rock müzik grubunun vokalistliğini yaptı. Ardından solo çalışmalara yönelen Ağırtan, 1995’te ‘Yat Geliyorum’ ve 1997’de ‘Kalk Gidiyorum’ isimli iki albüm çıkardı. 2005 yılında Tanju Eren, Korhan Karuşağı, Batur Yurtsever ve Nedim Tanyolaç ile birlikte ‘Kırık Kalpler Blues Band’ adlı grubu kurdu. Tibet Ağırtan, Murat Tümer, Taylan Dedeoğlu ve Batur Yurtsever, Mavisakal’ın 2006’da yayınlanan ‘Son...ki..beş..on’ albümünde bir araya geldi. Ağırtan, perşembe akşamı müzikseverleri 60’lar ve 70’lerin popüler şarkılarıyla rock müziğe doyuracak. (0212 249 12 83, biletler 15 YTL) Yeni albümün ilk konseri 20. yıl hediyesi Yüksek Sadakat, yeni yayınlanacak ikinci albümü ‘Katil & Maktul’den şarkıları ilk kez 25 Mart Salı akşamı saat 21.00’de Balans Music & Performance Hall’de çalacak. Kendi adlarını taşıyan ilk albümlerinin çıkışıyla beraber hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen topluluk, iki yıl içinde 20’ye yakın ‘Yılın Rock Grubu’ ödülü aldı. Geçtiğimiz Ekim ayında yeni vokalisti Kenan Vural ile albüm için stüdyoya giren gruba ‘Katil & Maktul’de Zeynep Casalini, Sibel Gürsoy ve Şenova Ülker gibi konuk sanatçılar eşlik etti. (0216 556 98 00, biletler 15 YTL) Türkiye’nin en çok tanınan heavy metal ve rock müzik gruplarından Pentagram, 30 Mart Pazar akşamı saat 18.00’de Bostancı Gösteri Merkezi’nde konser verecek. 1986 yılında kurulan topluluk, 2007 yılı içerisinde verdikleri özel 20. yıl konserleriyle seyircilerini sevindirmişti. Topluluk şimdi de, bu eşsiz performansları topladıkları DVD’leri satışa sunuyor. 30 Mart akşamı yapılacak konser de bu DVD’nin gala konseri. Bu konser için bilet alan ilk bin kişiye, konser günü 20. Yıl DVD’si hediye edilecek. (0216 556 98 00, biletler 23 YTL) Latin caz ve fusion bir arada Levent Altındağ ve Erdem Sökmen’in öncülüğü, Şenova Ülker, Eylem Pelit, Volkan Öktem, Serkan Özyılmaz’ın katılımıyla kurulan Grup Passiflora, 24 Mart Pazartesi akşamı Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde müzikseverlerle buluşacak. Yaklaşık 4 yıldan beri birlikte çalan topluluk, Latin caz ve fusion tarzı müzikler çalacak. Grubun oldukça geniş olan repertuvarında, John Patitucci, Joe Bosco, Garry Willis, Steve Khan, Julio Baretto, Paco de Lucia ve J.C.Maillard gibi besteci ve müzisyenlerin eserleri yer alıyor. (0212 244 25 58, biletler 20 YTL) Plağın görkemi Sevdiğiniz grubun albümünün çıktığını öğreniyorsunuz ve hemen bilgisayarınıza koşup bir güzel internetten indiriyorsunuz. Bu eylemi o albümü merak ettiğiniz için yapıyorsunuz. Çünkü öykü burada bitmiyor, hâttâ yeni başlıyor. Ertesi günden itibaren de albümün Türkiye’de çıkıp çıkmadığına bakıyorsunuz. Neden mi? Neden olacak ki? Orijinal albümü için. Herhalde böyle APTÜLKADİR edinmek bir kişiye en nazik halinden “deli” demeniz uygundur. ELÇİOĞLU Ancak birazdan size anlatacağım kişilere salak, idiot, divane, enayi gibi sıfatları günümüz gerçeğinde rahatlıkla yakıştırabilirsiniz. Yıllar öncesine şöyle bir gidelim. Takvimler 80’leri nihayete erdirirken 90’lara göz kırpıyor. İşte bu zaman diliminde yukarıda anlattığım öyküdeki “internet” bölümünü kaldırıp “kasetçi” yapabiliriz. Ve öykümüz de yerli yerine oturur. O dönemlerde CD yerine plak vardı. Yeni çıkan yabancı bir albümün hemen plakçıya gidip kaset kaydını alırdık ardından da plağını almak için ya oraya ısmarlar ya da dışarı giden bir tanıdığımızdan isterdik. Tabii o arkadaşımıza en azından 50 dolar ya da mark vermek suretiyle böyle bir istekte bulunurduk. Ha bu arada kasete kaydettirmek için de para öderdik. Yani şimdiki gibi internetten beleşe indir vaziyeti de yoktu. Yani salaklık ikiye katlanıyordu. O dönemdeki insanlardan sevdiği grubun yasal kasetini ya da orijinal plağını almak gibi bir alışkanlığı (bugünkü deyimle “takıntısı”, “psikolojik bozukluğu”) vardı. Bu takıntı hali kimilerinde “Ben bu topluluğu çok seviyorum, para kazansınlar” gibisinden nevrozlara bile rastlanırdı. Sadece bu kadarla kalsa iyi. Daha önceki nesilde iki plak alma gibi patolojik durumlara da rastlanırdı. Bunu yapmalarının nedeni olarak da; “Bir plağı dinlemek için alıyorum. Ötekini ise tertemiz korumak ve ses kalitesinin bozulmamasını sağlamak için alıyorum” derlerdi. Bir albümü fazladan alma vakalarına Türk gruplarının albümlerinde sıklıkla rastlanırdı. Sebep olarak da “destek vermek” gibisinden bir yanıt sunulurdu. Pentagram’ın ilk kaseti çıktığında 10 tane alan birini bile tanımıştım. Türk gruplarının albümlerinin kaset kaydını yaptırmak ise olacak şey değildi. Bunu o günlerde yapan biri olursa, toplumdan tecrit edilmiş hale bile gelirdi. Günümüzde bu tavırlardan en az birini gerçekleştiren kişiye “salak” denilmez de ne denir. Bu davranışları gördüğünüz bir yakınınız olsa ne yapardınız? Kesinlikle bir psikoloğa başvurup uzman desteği aldırırdınız… Ya da akıl hastanesini arardınız. Yakın geçmişimizin bu örneklerinin asıl nedeni plağa duyulan ilgiden kaynaklanıyordu. Plak ile buluşmak sevgiliyle bir araya gelmek gibiydi. Öyle ki yeni bir plak geldiğinde kapağını bile açamazdınız. Kapaklar da büyüleyiciydi. 70’li yıllara damgasını vuran Yes, Uriah Heep’in kapakları yıllara meydan okuyacak illüstrasyon harikalarını oluşturuyordu. Bu kapakları yapan grafiker ya da ressamların isimleri de gruplar kadar bilinirdi. Roger Dean bunlardan biriydi. Evdeki plaklarınızdan birinin kapağı yitirilmişse onu arşivinizde saymazdınız. Bir arkadaşınız evinize geldiğinde kapaksız plağınızı görse utanırdınız. Her şey böylesine bir bütünlük ve sevgi zinciri içindeydi. Şimdi kapaklı bir CD görseniz de olur görmeseniz de. Albüm kapağını yapanı bilmek bir yana grubun elemanları bile tanınmıyor günümüz dünyasında. Bugün müzik insanlarının en fazla şikâyet ettiği konu korsan oluyor. Bir televizyon programında ya da röportaj da müzisyenlerin, “MP3 ve korsana meyletmeyin” nidalarını hiç yoksa 67 yıldır duyuyoruz ama sonuç yok. İnsanlar yine teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor. Zira buna karşı da duramazsınız. Belki de asıl mesele insanların buna başvurması değil galiba. Eski müzik dinleyicisinin plak hayranlığının, tutkusunun bugünkü dinleyici de olmaması asıl sorun. Bunu yitirmemizi sağlayan en önemli faktör de herkesin sandığı gibi internet değil, kâr hırsıyla müziği bir metaya döndüren müzik sanayii olsa gerek. Sorgulanması gereken, insanlar internetten bir sürü müziği indiriyorlar ama acaba bunlar dinleniyor mu? Asıl mesele bu. Müziğin dinlenmesi gereken bir şey olduğunu unutturdular. Bu duyarlılığı tekrar kazanamazsak, bu sağırlar diyaloguna devam eder dururuz. Kurtuluş, MP3 ya da internetten şikayetle olmayacak… Asıl kurtuluş o plak günlerinin görkemini ve tabii ki müziğin dinlenen bir şey olduğunu tekrar hatırlamamızla olacak. Buna hazır olan müzik şirketi ve sanayii var mı? Yenitürkü yeniden 1978 yılında kurulan, Türk müzik dünyasının efsanevi gruplarından Yeni Türkü, 29 Mart Cumartesi akşamı saat 22.00’de Riddim’de sevenlerine buluşacak. İlk gününden beri Derya Köroğlu önderliğinde çeşitli müzisyenleri bünyesinde barındırmış olan topluluğun şu anki kadrosunda; Erkin Hadimoğlu, Raci Pişmişoğlu, Furkan Bilgi, Erdinç Şenol ve Fatih Ahıskalı bulunuyor. Grup, Yeşilmişik, Vira Vira ve Aşk Yeniden gibi unutulmaz albümlerdeki parçaları sevenleri için seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler 25 ve 20 YTL) Erşahin ve arkadaşları İlhan Erşahin’in New York’taki canlı müzik kulübü Nublu’da birlikte çalışmaya karar veren müzisyenlerle oluşturduğu Wax Poetic, The Miller Way sponsorluğuyla 28 ve 29 Mart akşamları Babylon’da olacak. Son olarak “Istanbul”, “Copenhagen” ve “Brasil” üçleme albümleriyle tüm dünyada takdir toplayan grup, şimdi de hiphop, acidjazz, groove, triphop ve drum’n bass gibi güncel sokak ritimlerini elektronik bir altyapıda Ortadoğu ezgileriyle kaynaştırıyor. Topluluğa, İstanbul albümünde de yer alan Nil Karaibrahimgil, underground camianın efsane ismi Siya Siyabend’ten Biz10 ve Erşahin’in ‘Wonderland’ projesinde ilk kez kendini gösteren genç yetenek Dilara eşlik edecek. (0212 292 73 68, biletler 30 ve 20 YTL) Türk, Fransız ve Almanlar sahnede FG 93.7’nin, Goethe Institut ve Institut Francais işbirliğiyle hazırladığı ‘TurkeymeetsFrancemeetsGermany’ festivalinin ikinci gününde, Almanya’nın electronic pop yıldızları 2Raumwohnung ve Fransa’nın son dönemdeki en dikkat çekici isimlerden Teenage Bad Girl, Indigo sahnesinde olacak. Saat 23.00’de başlayacak gecede topluluklardan önce Ali ve Ozan sahnede olacak. 2Raumwohnung ve Teenage Bad Girl, sabaha kadar müzikseverleri dans ettirecek. (0212 244 85 67, biletler 25 ve 15 YTL) Sakman ve Artniyet Vedat Sakman, Artniyet isimli grubuyla birlikte bu akşam Sakman Club’de olacak. Saat 22.30’da başlayacak gecede, önce Artniyet sahneye çıkacak. Ardından Sakman’ın parçalarıyla neşelenecek gece sabahın ilk ışıklarına kadar devam edecek. (0212 244 58 73, biletler 15 YTL) Özgürlüğün sesleri 18 Mart akşamı New York’ta bir salonda toplanan barış yanlıları, heyecan içinde “Voices of Freedom” diye tempo tutuyordu. Slogan değildi söyledikleri; Lou Reed’le birlikte şarkı söylüyorlardı. Nasıl heyecan duyulmaz ki? 18 Mart, Irak’ın işgalinin beşinci yıldönümüydü. Üstelik rock müziğin duayeni Lou Reed’e muhteşem bir grup eşlik ediyordu: Kemanda müzik dünyasının çok yönlü ismi Laurie Anderson, vokalde Antony Hegarty, gitarda Moby. Bu kadar da değil; daha kimler yoktu ki sahnede! Usta kzulal0?yahoo.com müzisyen David Byrne, caz vokalisti ve piyanist Norah Jones, indie rock’ın son dönemdeki favori gruplarından Blonde Redhead, alternatif müzik grubu Scissors Sisters; folk müziğin büyüleyici sesi Damien Rice, ünlü dans sanatçısı/koreograf Bill T. Jones; Kanadalı gazeteci/yazar Naomi Klein... ZÜLAL KALKANDELEN Salondaki herkesin beraber söylediği Voices of Freedom, aslında 2 buçuk saat süren olağanüstü güzel bir konserin finaliydi. “Irak’ta barış, Amerika’da adalet” sloganıyla faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine destek amacını taşıyan etkinlik, Lou Reed, Laurie Anderson ve Antony’nin ortak fikri olarak ortaya çıkmış. Gecenin siyasi açıdan taşıdığı önemin yanı sıra, müzik açısından da bir o kadar önemli olduğunu belirtmem gerek. Efsanevi Talking Heads üyesi David Byrne’ü sahnede Norah Jones, Scissors Sisters ve Damien Rice ile birlikte görecebileceğimi hiç düşünmezdim. Laurie Anderson’ın, Moby’nin “Honey” adlı şarkısının blues/rock versiyonuna kemanla eşlik edebileceği ise hiç aklıma gelmezdi. Brooklyn’deki St. Ann’s Warehouse, o akşam öyle ilginç bir konsere sahne oldu ki, müzik tutkunlarını ilgilendirebilecek bazı ayrıntıları yazmadan geçemeyeceğim. Usta müzisyen David Byrne, “One Fine Day”i söylerken bir yerde şaşırınca, “Olmadı, önce buray ı tekrar alacağım,” diyerek şarkıyı baştan aldı ve durumu espriyle geçiştirdi. Görülecek şeydi doğrusu. “Only An Expert” adlı şarkısını keyboardların elektronik sesleriyle icra eden Laurie Anderson, bana göre gelmiş geçmiş en akıllı, en yetenekli ve en esprili kadınlar listesindeki yerini iyice sağlamlaştırdı. “Sorunları sadece uzmanlar çözebilir, ama kendi kendini bir alanda (örneğin terörle savaş konusunda) uzman ilan edenlerin varlıklarını koruyabilmeleri için soruna ihtiyaç vardır; böylece bir süre sonra çözüm diye görülen şey de sorun olur” dedi şarkısında. Norah Jones, Kasım 2004’te, Bush ikinci kez başkan seçildiği sırada yazdığı “My Dear Country”yi söylerken, “Umarım bu kasım ayı o kadar korkutucu olmaz” diye bir dilekte bulununca salondan güçlü bir destek aldı. sirin.guven?gmail.com İÇİMİZDEKİ “ANNE”Yİ BULMAK İrlandalı sanatçı Damien Rice’ın, gitarının hoparlör bağlantısını kestirip, mikrofonsuz söylediği “Cannonball”, bugüne kadar tanık olduğum en etkileyici sahne performanslarından biriydi. (Bu arada, Damien Rice’ı dinlerken, bizim festivalciler ya da Babylon ekibi kendisini ülkemizde de ağırlamayı düşünür mü acaba diye geçti aklımdan. Nasıl da yakışır Babylon’a!) Gecenin kapanış konuşmasını yapmaksa Antony’ye düşmüştü. “Ben bu işi yapabilecek en son kişiyim ama rica ettiler” diye başladı konuşmasına ve bir uyarıda bulundu. Dünyada her yeri saran şiddete karşı insan olarak içimizdeki “anne”yi bulmamız gerektiğini düşünüyor Antony. Yanlış anlaşılmasın; lafı yalnızca erkeklere değil, bütün insanlara... Obama ve Clinton’a da mesajı var Antony’nin: “Sadece birisine değil, barış için her ikisinin de aynı hedef doğrultusunda çalışmasına ihtiyacımız var” diyor. Başkanlık yarışı iyice kızışıp işin içine ırk faktörü girmişken çok da yerinde bir uyarı... Geçen yaz İstanbul’da verdiği konserde, şarkıları ne kadar yoğun bir duygusallıkla seslendirdiğini gördüğümüz Antony, bu defa “You’re My Sister”ı söyledi. Ve şarkıyı Irak’taki bütün kadınlara; savaşın içinde yaşayan Iraklı kadınlara ve Amerikalı kadın askerlere adadı. O akşam sahneye çıkan müzisyenlerin her biri Özgürlüğün Sesi’ydi. Düşüncelerini, duygularını şarkılarla anlattılar; sahip oldukları en büyük yeteneği, daha yaşanabilir bir dünyanın kurulmasına katkı yapmak için kullandılar. Amerikan tarihinin en kritik başkanlık seçimi öncesinde gerçekten çok önemli bir işlev bu. Gitarın efsane ismi geliyor! Rock müzik tarihinin efsane ismi Mark Knopfler, Shop&Miles’ın sponsorluğunda, BKM ve GNL organizasyonuyla 13 Haziran’da Turkcell Kuruçeşme Arena’da olacak. 29 Mart’ta başlayacağı 2008 turnesinin 62. ayağını İstanbul’da gerçekleştirecek olan Knopfler, kendine özgü gitar çalma tekniği ve şarkı sözleriyle 70’lerin sonlarında dikkatleri üzerine çekmişti. Kariyerine 90’ların ortasından itibaren çıkardığı solo albümlerle devam eden gitarist, 2007 yılında çıkardığı 12 parçadan oluşan 8. albümü ‘Kill to Get Crimson’la halen satış listelerinde üst sıralarda yer alıyor. Knopfler’in albüm çalışmalarının yanı sıra, Emmylou Harris ile beraber hazırladığı ‘All The Roadrunning’ de büyük beğeni toplamıştı. İlk kez İstanbullularla buluşacak sanatçının konser biletlerini, Garanti Bankası kredi kartı sahipleri yüzde 20 indirimle alabilecek. RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B