22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

figenatalay?yahoo.com Faks: 0 212 343 72 64 22 MART 2008 CUMARTESİ 5 Başı ağrıyorsa Çocukların da başı ağrır. Hatta, migreni olan çocuklar da var. Çocuklar başları çok ağrıdığında, bizler gibi karanlık bir odaya çekilip uyumak yerine mızmızlanır. Nöroloji uzmanı Dr. Emel Gökmen, çocuklardaki en önemli sorunun, hastalığın tanısının konulamaması olduğunu belirtiyor ve ‘’Özellikle migrenle uğraşan bir hekim olarak tedavi ettiğim yetişkin hastaların bir bölümünde migren çocukluk çağında başlamıştır. Ancak hastalar sadece erişkin yaşlardaki klasik ataklarını tanımlarlar. Ağrı hikâyelerini aldığımda çocukluk dönemlerinde baş ağrılarının olduğunu veya bulantıkusmanın eşlik ettiği, hasta olarak yattıkları günlerin olduğunu belirtiyorlar. Yaşadıklarının migren atağı olduğunun farkında değiller” diyor. FİGEN ATALAY dikkat! yor: “Dersten ya da istemedikleri şeyleri yapmaktan kaçınmak için baş ağrılarını bahane ettikleri düşünülmemeli. Çocuklar ne yaşadıklarını anlayamaz ve tam anlatamaz. Genellikle bir gün kadar sü ren ataklarda çocuğun sevdiği şeyleri yapmak istememesi en önemli göstergedir. Çocuk televizyon seyretmez, bilgisayar oynamak istemez. Kendisi tanımlayamasa da ses ve ışıktan rahat sız olur. Hareketli oyunlar oynamaz. Ancak, yetişkinler gibi karanlık odaya çekilip uyumak istemezler. Mızmızlanarak annelerinin yanında olmak isterler.” Üzerinde güneş batmayan ajans Nil Karaibrahimgil, Hande Yener, İstinyepark, Soda Film, Seratonin’in internet sitelerini yapan iGoa çalışanlarına ‘cennet’ vaat ediyor Çok değil belki 10 yıl önce internetin bu kadar vazgeçilmez olacağını, reklamların, markaların, şirketlerin profillerini internetten araştıracağımızı hayal bile edemezdik. Şimdi reklam ajansları kampanyalarını sadece gazete, pano ya da televizyon üzerinden değil, internet üzerinden gerçekleştiriyor. Reklam sektörü ayrıca gelişiyor; gelişirken doğal olarak maliyetler de yükseliyor. Şimdi gelişen sektöre alternatif bir sisteme imza atan, bir şubesi İstanbul, bir şubesi Goa’da olan bir ajans var. Ozan Coşkun, Borga Dinçler ve Muzaffer Malkoç‘un kurdukları İgoa, çalışanlarına cenneti vaad ediyor. Biraz da Goa’dan sözetmekte fayda var. Goa, Hindistan’ın batı kıyısında yer alan bir sahil eyaleti. 300 yıl Portekiz sömürgesi olarak kalan Goa, bu yüzden Hindistan’ın diğer eyaletlerine göre yaşam standardının çok daha yüksek olduğu bir yer. Hippiliğin de yayıldığı Goa, gidenlerde genellikle yerleşme isteği uyandıran bir yer. Çalışanlarına alternatif koşullar yaratan iGoa da bu yüzden Goa’yı seçmiş. 4 yaşından beri migrenli Kendisinin de küçük yaşlarda migrenle tanıştığını anlatan Dr. Gökmen, yılda 3–4 defa olan kusmalı günlerinin ailesi tarafından eve çağrılan kasaba doktorunca sindirim sistemi rahatsızlığı olarak yorumlandığını hatırlıyor. Doktor olduğunda gelişen klasik ataklarıyla birlikte migrenin başladığını düşünen Dr. Gökmen, şunları söylüyor: “Nöroloji ihtisası yapmaya başladığımda, kendimde de çocukluk çağı migreni olduğunu ve 4 yaşımdan bu yana bu dertten mustarip olduğumu anlayabildim. Migreni yaşayanlar ne kadar ağır ve zor olduğunu bilir. Yaşadıklarını tam olarak tanımlayamayan çocukların migrenlerine tanı konulamadığını, tedavi edilebilecekken migren atakları yaşadıklarını düşündüğümde bir anne olarak daha da üzüntü duyuyorum. Yapılan çalışmalar, okul çağındaki her 100 çocuktan 5’inde migren olduğunu ortaya koyuyor. Migren teşhisi koyduğum çocuk hastalarımdan biri, annesinin migreni olduğu için kendisini anladığını, başının ağrıdığını söylediğinde çocuk nöroloğuna götürdüğünü anlattı. Okulda bir arkadaşının başı çok ağrıyormuş ve bir köşede ağlıyormuş. Diğer arkadaşlarından gürültü yapmamalarını istemiş ama kimse dinlememiş. Bir başka çocuk hastam da başı ağrıdığında migrenli olan öğretmeninin gözlerine bakıp onu anladığını ve eve gönderdiğini anlattı.’’ “Çocuklarımızda migreni anlamak için migrenli anne, öğretmen olmamıza gerek yok. Sadece çocukların ‘başım ağrıyor’ şikâyetleri dikkat alınmalı” uyarısını yapan Dr. Gökmen şöyle devam edi Belirtiler Çocuklarda migren ataklarında baş ağrısının, belirgin olarak ön planda olmadığına dikkat çeken Dr. Gökmen’in verdiği bilgilere göre, migren, daha çok kusma, karın ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, iştahsızlık, nadiren bir şeyler yeme isteğinde artış, gürültülü ortam ve hareketli oyunlardan uzaklaşma isteği olarak ortaya çıkıyor. Bazen sadece tekrarlayan karın ağrısı ve kusma atakları şeklinde de kendini gösterebiliyor. Migren ve çocukluk çağı migreniyle ilgili daha geniş bilgiye www.dremelgokmen.com adresinden ulaşabileceğiniz gibi 0 212 343 66 66 nolu telefonu da arayabilirsiniz. SİNEM DÖNMEZ PARA YERİNE CENNET Coşkun ve Dinçler, bir ajans kurma hayaliyle bu işe girdiklerinde öncelikle çalışma sistemini oturtmuşlar. Goa’dan sonra Dubai ve Rio’da ofis açmayı düşünen ortaklar, daha sonra da açılacak ofislerle birlikte yaratıcılığın zaman engeline takılmadığı bir sistem hayal etmişler. Bu yüzden de dünyanın pek çok ülkesinde ofisleri olan uluslararası bir ajans olmayı hedefliyorlar. Ajansın ikinci şubesini neden Goa’da açtıklarını sorduğumuz Coşkun, “Fikir ortak çıktı. Ben düşündüm, ajans kuracağım ama Türkiye’de çok pahalı. O zaman elemanların ucuz olduğu bir de doğanın güzel olduğu bir yere gidelim dedik. Goa’da karar kıldık. Beraber bu işe girdik. Çok büyük reklam ajansları da bu işe girdiler ve sonuçta çok büyük paralar veriyorlar” diye yanıt veriyor. “Para yerine insanlara başka bir şey verelim, cennette yaşam vaad edelim” düşüncesiyle yola çıktıklarını anlatıyor Coşkun. Ayrıca Hindistan’da bilgisayar programcılığı ve yazılım sektöründe çalışan oldukça büyük bir nüfus olduğunu ve yazılım ihracatının 80 milyar doları bulduğunu söyleyen Dinçler, bir yandan da Hindistan’ın kültürel çeşitliliğine dikkat çekiyor: “Yerleşik 30 bin batılı insan var, kozmopolit ve kültürel olarak çok farklı bir yer. Goa’ya yerleşmiş olan Avrupalıların ikinci nesil çocukları var. Goa Hippiliğin başladığı yer dünyada. Ayrıca Goa dünyada kilometrekareye en fazla doktor düşen yer.” İstanbul’dan sonra Goa’da açtıkları ofis, kafalarındaki sistemin ikinci adımı. Dubai ve Rio’da açacakları şubelerden sonra üzerinde güneş batmayacak bir ajans olacaklar. iGoa, açacağı diğer şubelerle birlikte güneşi batırmayan bir ajans olarak yoluna devam etmeyi hedefliyor. Bir şubede mesaisi biten ya da yorulan bir çalışanın işine, diğer şubede güne yeni başlayan başka bir çalışan devam edebilecek. Böylelikle zaman, yaratıcılığı kıran bir engel olmuyor. İlk başta olumsuz tepkilerle karşılaştıklarını söyleyen Coşkun, yarattıkları bu yeni iş modelinin işlerliğini kanıtlayacaklarını ekliyor sözlerine. Dünyadaki saat farklarından yararlanırken bir taraftan da Türkiye ya da başka ülkelerde yaşanma ihtimali olan ekonomik krizlere de karşı koymayı ya da temkinli olmayı da sağlayacaklarını söylüyor Coşkun. iGoa, şu anda dünyanın dört bir yanından iş başvurusu alıyor. Brezilya, İtalya, Japonya, İsveç gibi ülkelerden alacakları yaratıcı çalışanlarla iGoa’yı bir çeşit Nuh’un Gemisi haline getirecekler. Amaçlarının da dünyanın her yerindeki kaliteli çalışanları bir araya getirip rüya ajans kurmak olduğunu belirtiyor. Okul çağındaki her 100 çocuktan 5’inde migren olduğu düşünülüyor. Anne ve babalar, çocuklarının ‘başım ağrıyor’ yakınmasını dikkate almalılar ÖNCELİK ÇALIŞANLARIN MUTLULUĞU Ajansın önceliği müşteriden önce çalışan memnuniyeti. Çünkü bu yolla çok daha başarılı işlere imza atabildiklerini söylüyorlar. İnsanların rahat ettiği bir yerde yaratıcı direktörün hamakta sallanarak düşüneceği bir ortam yaratılması ütopik gelmesin size. iGoa çalışanları, işe “scooter”la gidip geliyor, Goa’da kalıyor, öğle arasında denize giriyor. Goa’da dört saat uyku yetiyor. Çalışanlar sabah yogalarına gidiyor, hangi ofiste çalışmak istiyorlarsa orada çalışıyor. Çalışma koşullarını esnettiklerini söyleyen Coşkun, karşılığında da hatasız işler beklediklerine vurgu yaparak “Başkaları daha fazla maaşı kabul edip giderken biz istemediğimiz sürece kimse gitmek istemiyor iGoa’dan. Bugüne dek işe almak istediğimiz kimse de bize ‘hayır’ demedi. Bizim de çalışanlarımızdan beklediğimiz, her şeyde etkili ve dikkatli olmak. O açıdan iGoa’da hataya yer yok” diyor. İstanbul Oyuncak Müzesi’nde açılan “Ozmo Çikolata Evi”nde, yıl boyunca atölye çalışmaları düzenlenecek. Şölen Çikolata’nın desteği ile yapılan Çikolata Evi’ni, sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan tasarladı. İstanbul Oyuncak Müzesi’nde iki yıldır gönüllü olarak gerçekleştirdiği tahta oyuncak boyama atölyesi ile çocukların sevgilisi haline gelen 83 yaşındaki Hollandalı Theo Dede, her hafta sonu Ozmo Çikolata Evi’nde tahta oyuncak boyama etkinliğini gerçekleştirecek. Oyuncak Müzesi’nde Çikolata Evi Hünerli anneler, iştahlı bebekler... Milupa’nın düzenlediği Bebek Yemekleri Yarışması sonuçlandı. Yaklaşık 400 annenin, birbirinden ilginç tariflerlerle katıldığı yarışmada, ‘‘Bebek Kahvaltıları Kategorisi”nde Seçil Portakal, “Bebek Çorbaları Kategorisi’’nde Emel Dönmez Demirbaş, “Bebek Meyveli Karışımları Kategorisi”nde Canan Dervişoğlu, “Bebek Muhallebileri Kategorisi’’nde Füsun Coşkun, ‘’Bebek Gece Lezzetleri Kategorisi’’nde Kadriye Önal birinci oldu. Yarışmaya katılan annelere, bebekleri de eşlik etti. Jüri değerlendirmesinin ardından minik şampiyonlar, hamarat annelerinin hazırladığı yemekleri tattı. Keyif için şişenin dibinde biraz bırakın ŞİRİN GÜVEN Türkiye’nin en eski ve köklü şarap markalarından Kavaklıdere yeni ürünlerini raflara çıkardı bile. Üstelik de pek çok yeni yasanın ve dolayısıyla yasağın kapıda olduğu bu zorlu dönemde... RTÜK’ün alkol kullanımını özendirici türde yayın yapılmamasıyla ilgili tasarısı beklerken, ilan ve reklam giderleri, gelir ve kurumlar vergisi matrahının dışında tutulurken... Nitekim Kavaklıdere’nin Basın ve Reklam Yönetmeni Elif Erol da, zorlu bir dönemde 32 olan şarap türlerine 15 yeni çeşit daha eklediklerini söyleyerek bizi Kavaklıdere’nin ana vatanı olan Ankara’ya yeni şarapları tanıtmak için çağırdı. Gittiğimizde öğrendik ki, Kavaklıdere’deki tek yenilik yeni çıkan ürünler değil. Üzümün, yetiştiği topraklarda işlenmesine özen gösteren ve bu yüzden bağların bulunduğu bölgelere fabrikalar da açan Kavaklıdere, ürettikleri şarabın kalitesini arttırmak için bir adım daha atmış. Yeni başladıkları sertifikalı fidan üretimiyle, şarap yapımındaki en önemli hammadde olan üzümü daha da kaliteli hale getiriyorlar. Nitekim Kavaklıdere Şarapları Murahhas Üyesi Ali Başman da, kendi bağları için üretmeye başladıkları fidanlara artan ilgiden dolayı, seneye daha çok fidan yetiştirip onların satışına da başlayacaklarını söylüyor. Gelelim yeni şaraplara... Bugün bağcılığa yılda 5 milyon Euro’luk yatırım yapan ve üretimde kullandığı üzümlerin yüzde 25’ini 5 bin 500 dönümlük kendi bağlarından elde eden Kavaklıdere, Pendore isimli yeni bir seri çıkardı. Ancyra ve Egeo serilerindeki ürünlere de yenilerini ekledi. Bu yazıda daha ziyade Egeo serisinden bahsedeceğiz çünkü Ankara’dayken Başkent Aşçılar ve Turizm Birliği Derneği Başkan Yardımcısı, Ankara Etap Hotel Baş Aşçısı ve TRT 1’in sabah programında yemekler yapan Şef Reşat Erdemir‘i Egeo Syrah’la ziyaret ettik. Serinin yumuşak ama yoğun tanene sahip yeni ürününü şefimize tattırıp, ona uyumlu yemek tarifi aldık. 2001 yılında çalışmalarına başlanan Manisa’daki bağlardan üretilen ve 67 yıllık büyük bir emeğin sonucunda ortaya çıkan şaraplar eşliğinde yenilebilecek yemekleri sorduk. Tabii yemeklerin yapılması da şaraplar gibi zahmetli ve uzun olmasın diye, her evde bulunabilecek malzemelerle herkesin pişirebileceği tarifler istedik. Biber soslu dana antrikot Şef Erdemir, Egeo Syrah’a biber soslu dana antrikot önerdi. Yapılışı son derece kolay bu yemeğin tarifi ise şöyle; Yarım santim kalınlığındaki antrikotları bir kaba koyuyoruz. Üzerine biberiye ve adaçayıyla birlikte zeytinyağı koyup yarım saat kadar dinlendiriyoruz. Ardından bu etleri çok az yağla kızgın bir teflon tavada pişiriyoruz. Küçük bir kuru soğanı doğrayıp yağda bir dakika kadar kavuruyoruz. Bir çorba kaşığı kadar değirmenden en iri şekilde çekilmiş tane karabiberleri de soğanın üzerine koyuyoruz. Bir dakika kadar bir tatlı kaşığı domates salçasıyla birlikte de kavurmaya devam ediyoruz. Sonra da çekirdekleri alınmış ve püre gibi yapılmış domatesleri karıştırıyoruz. Bir kahve fincanı et suyunu veya suyu ve tuzu ilave ettikten sonra sosumuzu hazırlamış oluyoruz. Kaynayan sosun içerisine etleri ilave ediyoruz ve bir dakika kadar pişiriyoruz. Son olarak aldığımız etlerin üzerine sosla karışmış kremayı döküyoruz. Şefimizin bir önerisi daha var: “Yemekle şarabı içtikten sonra mutlaka şişenin dibinde biraz bırakın. Kahvelerinizi içip, misafirleriniz gittikten sonra birer kadeh için çünkü Shiraz tam keyif şarabı”. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle