12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 22 MART 2008 CUMARTESİ Karlar içinde nefis İtalyan ocukluk ve gençlik yıllarımda kayak sporu ülkemizde yaygın değildi. Uludağ’a gidip kaymak ise bizim ekonomik olanaklarımızı aşardı. Bu yüzdendir ki, kayak sporuyla hiçbir ilişkim olmadı, kış aylarında bir kez gittiğim Uludağ dışında kayak merkezleriyle de... Ancak, bu spora meraklı olan dostlarımdan, mevsiminde gittikleri Avrupa’nın çeşitli kayak merkezlerindeki damak şölenlerini çok işittim. Türkiye’de örnekleri var mı bilmiyorum. Bir ay kadar önce, kitapları elden ele dolaşan, TV’deki programlarını yakaladıkça beğeniyle izlediğim, “gurme – gezgin” dostum Mehmet Yaşin’in, Kartalkaya Goldenkey’de, ülkemizde örneğine az rastlanan güzellikteki bir İtalyan mutfağı tatma önerisi alınca “hayır” diyemedim. Aslında öneri başkasından gelseydi, kuşkuyla yaklaşırdım ama, bu kez yediğini içtiğini değerlendirmesini bilen birinden geliyordu ve katılanlar arasında bir başka üstat Ahmet Örs de vardı... Bir cumartesi sabahı tuttuk Kartalkaya yolunu... Merhaba Savaş, ölüm, dehşet, soykırım... İnsanlık tarihinin en büyük ayıplarından birinin sembolü Auschwitz. İkinci dünya savaşında Nazilerin işgal ettiği Polonya topraklarında kurduğu cehennemin diğer adı. 6 gaz odası ve ölülerin yakıldığı 5 fırında milyonlarca Yahudi’nin komünistler, Romanlar ve eşcinsellerle birlikte katledildiği vahşet kampı. SS subayları, ölüm kampı yolculuğu için insanları öbek öbek hayvanların taşındığı yük trenlerine doldurdu. Kimi kampa ulaşamadan yolda son nefesini verdi. Hayatta kalanlar belki de şanssız olanlardı. Gaz odaları, açlık, işkence, gestapo ve cani doktor Josef Mengele’nin tıbbi deneyleri bekliyordu onları. Önce ‘ayırma’ işlemine tabi tutuldular. Yaşlılar, hastalar, zayıflar yani ‘işe yaramayanlar’ doğrudan gaz odalarına gönderildi. Diğerlerine birer numara verildi. Vücutlarına damgalandı numaraları... Dünyanın gözü önünde çaresizce ölümü beklediler, ölüme gittiler. Onlardan geriye 7 ton saç kaldı... Kamptan kaçmak neredeyse imkansızdı. Ama 4 kişi üstelik Nazi subaylarının giysilerini çalarak başardı bunu. Bir Polonyalı, bir Ukraynalı, bir Varşovalı ve bir papaz... Polonyalı adam 918 numaraydı. Yani Kazimierz Piechowski... Marek Tomazs, bugün 90 yaşında olan Piechowski’nin yaşadıklarını ‘Kaçak’ adlı filmle sinemaya taşıdı. Kaçak, Ankara Film Festivali’nin açılışında gösterildi. Piechowski de eşiyle birlikte Ankara’daydı. Film, Piechowski’nin şu sözleriyle başlıyor: “Hayatım boyunca hep kaçtım. Savaş boyunca Nazilerden, Auschwitzde ölümden, savaştan sonra kızıllardan. Şimdi ise dünyaya doğru kaçıyorum, yaşlanmamak (bunamamak) için.” Selda Güneysu ve Mahmut Gürer, Piechowski ile yaşadıklarını ve kaçışını konuştular. 20’li yaşlarda girdiği kampta iki yıl kalmıştı Piechowski. Günde 250 gram ekmekle 12 saat çalışarak ölüme direnmiş, her gün binlerce insanın ölümüne şahit olmuştu. Uzun zamandır ‘özgür’ Piechowski. Eşiyle birlikte dünyayı gezerek bunun tadını çıkarıyor ama rüyalarında hala faşist Alman subaylarından kaçmaya devam ediyor. İyi hafta sonları. Ç Aynı zamanda, somellier yani şarap tadıcı şefi olan Gian Carlo’nun her daim taze açılan hamur işlerini tatmanızı tavsiye ederim. MUHTEŞEM BİR ÖZEL MÖNÜ Gian Carlo’nun o gece bize, Goldenkey’in Brasserie’sinde İtalyan şarapları ve Türk “Sarafin”ler eşliğinde sunduğu mönü, bufallo mozarella, S. Dainel jambonlu toscana usülü kanape ile başladı. Ardından kremalı ve beyaz trüf mantarlı yerelması çorbası ile devam etti. Doğrusu beyaz trüf bulamasanız bile, (ki nisanda ülkemizde de mevsimidir ve Konya ile Gaziantep’te çıkmaktadır) yerelması çorbasını kendiniz de pişirmeyi deneyin derim. Biz evde deneyeceğiz, tabii Gian Carlo ile rekabete girmeye kalkışmadan... Yeşil fasulyeli ve patatesli taze ev yapımı pizzoccheri’yi, artık pirinci ülkemizde de satılan harika bir risotto izledi. Ardından şimdiye kadar yediğim en şaşırtıcı alabalık geldi, Karışık sebzeler ve patlıcan ezmesi eşliğinde gelen alabalık sotesi gerçekten muhteşemdi. İrmikli tart ve sote edilmiş ıspanakla sunulan süt danası eskalop, yemeğin doruğunu oluşturuyordu. İtalyan mutfağının tatlıları deyince herkesin aklına tabii ki, tiramisu geliyor, ama bizim o gece yediğimiz limonlu tart da ki mönüde var çok iyiydi mutlaka denemelisiniz. Yukarıda anlattığım özel mönünün bütün yemeklerini aynı anda, bulamayabilirsiniz, ama mönüde yine İtalyan mutfağının seçkin örnekleri var, onlar arasından seçim yapabilirsiniz. Ben özellikle mantarlı risotto’yu, ev yapımı ve taze açılmış papardelle’yi tavsiye ederim (Mantar sucuk ve domates soslusu var. Tavsiyem papardelleyi çok hafif domates sosuyla almanız veya mantarlıyı tercih etmenizdir). Yine ev yapımı taze patatesli ravioli veya yine hepsi ev yapımı olup taze açılmış olan maccehroni veya canneloni’yi mutlaka denemelisiniz. Ama bunlardan birini denedikten sonra arkadan ana yemeklere geçmeden önce, çok özel ipince açılmış kıtır kıtır pizzaları da mutlaka tadın. Ben Gian Carlo’nun mutfağında gerek pizzalar gerek hamur işlerinde en yalınlarını seçmenizi, böylelikle hamurdaki hüneri fark etmenizi tavsiye ederim. Eğer kayak meraklısı iseniz, ya da yolunuz düşerse, bu güzel tatlara ulaşın derim. Mutfağın tadı, yolun zahmetine (ki yollar çok iyi, zahmetli değil) değer. mutfağı Hazır kahveler piyasayı büyüttü HEVAL TÜRK Artan hazır kahve çeşitleriyle birlikte Türk kahve pazarı son yıllarda hızlı bir büyüme sürecine girdi. 2007 yılında büyüklük olarak 18 bin ton, cirosal bazda ise 310 milyon ytl’ye ulaştı. Pazarın cirosunun yüzde 57’sini 3’ü 1 arada ürünler oluşturuyor. Çözünebilir kahveler yüzde 27, Türk kahvesi ise cironun yüzde 17’sine sahip. 1985 yılında Almanya’da yaratılan ve 1995 yılından bu yana Türkiye pazarında bulunan Jacobs da son çıkardığı iki yeni aromalı 3’ü 1 arada çeşidiyle piyasadaki iddiasını sürdürüyor. Jacobs, Amerika’nın en büyük, dünyanın ikinci en büyük markalı gıda ürünleri üreticisi olan ve dünyada 150’nin üzerinde ülkede ürünleri satılan Kraft’ın kahve markaları arasında yer alıyor. Kahve çeşitlerinin yanı sıra peş peşe açılan kahve mekanlarıyla da dikkat çeken piyasayı Kraft Türkiye Pazarlama Müdürü Sibel Raif ile konuştuk. Çay ülkesi olarak bilinen Türkiye’de kahve içme alışkanlıkları nedir? İnsanlarımız kahveyle yeni yeni tanışmaya başladı diyebiliriz aslında. Çünkü Türkiye bir çay ülkesi. Türk kahvesi haricinde hazır veya filtre kahveleri günlük hayatın içerisinde daha fazla görmeye başlamamızın geçmişi 5 seneden çok daha uzun değil. 3’ü1 arada ürünler hesaplı fiyatları ve kolay hazırlanabildikleri için bilhassa gençlerin kahveyle tanışmasına olanak sağlıyor. Yeniliklere ve yeni lezzetlere açık olan gençlerimiz aromalı kahveleri hemen benimsedi. Yeni aromaları denemek keyifli bir deneyim onlar için. 3’ü1 arada ürünler iş hayatındaki yetişkinler ve üniversite öğrencileri gibi temposu yüksek yaşama sahip kişiler için çok pratik bir çözüm sunuyor. Türk insanı kahveyi daha çok ofiste, kafe ve restoranlarda tüketiyor. Hangi yaş grubu ne tip kahveyi tercih ediyor? Kadın ve erkekler arasında kahve içim oranı arasında bariz bir fark var mı? Evde kahveyi daha çok öğrenciler tüketiyor. Yetişkinler ise evde daha çok Türk kahvesini tercih ediyor. Ancak 3’ü bir arada konseptindeki ürünlerin çoğalması tüketimin ve tercih edilirliğin daha da artmasına neden oluyor. Kadın veya erkeklerin kahve içme tüketim miktarları birbirinden önemli ölçüde farklılık göstermiyor. Jacobs’un Türkiye pazarındaki hızlı büyümesini neye bağlıyorsunuz? Kahve tüketimi alışkanlığının artmasının ve tüketicilerin farklı kahve kültürler hakkında yeni deneyimler elde ederek daha fazla tanımasının etkisi var. Jacobs da kahve sektörünün önde gelen kaliteli markası. Bununla birlikte Jacobs olarak sürekli olarak tüketiciyle buluşturduğumuz yeni kahve çeşitlerimiz farklı damak zevklerine farklı beğeni ve ihtiyaçlara hitap ederek tercih edilir hale geliyor. İstanbul gibi büyük şehirlerde son yıllarda artan kahve içme mekanlarının sektöre ne gibi olumlu katkıları oldu? En önemli katkısı bilhassa gençlerimizin kahve kültürü ve çeşitleri ile tanışmasını sağlamak oldu. Hızlı akıp giden hayatın içinde bir soluk alıp değişik kahve çeşitlerini denerken arkadaşlarla bir araya gelip sohbet etmek çok keyifli bir değişiklik. Bu mekanlarda kahve ile tanışan gençlerimiz kahveyi evde de daha çok tüketmeye başlıyorlar tabii... Sizce hazır kahvelerin Türkiye’ye girişiyle Türk kahvesi kültürü yavaş yavaş yok oluyor mu? Böyle bir şeye imkan olduğunu sanmıyorum. Türk kahvesi geleneksel bir lezzet ve yerini alacak bir alternatif de yok. Farklı bir tadı, farklı içim ritüelleri var. Türk kahvesi kültürel bir unsur ve tiryakileri oldukça fazla. GOLDENKEY VE ŞEF GİAN CARLO Kartalkaya’nın pistlerinden ve kayak olanaklarından söz edecek değilim, çünkü bu konuda bir şey söylemeye konumum elverişli değil. Ülkemizin görece yeni kayak merkezlerinden birindeki Goldenkey Chalet Kartalkaya bu yıl hizmete açılmış, daha yüzme havuzlu SPA’sı buz pateni pisti ve toplantı salonları devreye girmemiş (Bunların önümüzdeki yıl hizmete gireceği belirtildi). 41 odalı özgün mimarili, (Türkiye’nin en iyi beton prefabrike yapısı ödülünü de almış) iç dekorasyonu da çok orijinal tesisin, akşamları, otel ücretine dahil, çok zengin fiks mönülü ve her defasında ızgara etin de servis edildiği restoran salonu, bir de Şef Gian Carlo’nun hamurlarını her zaman taze açtığı italyan işi yemeklerinin tadıldığı, kayak sonrası barında yorgunluğun atıldığı Brasserie’si var. Goldenkey Chalet Kartalkaya’nın deneyimli (Hisarönü ve Börtübet’te butik otelleri de var) yöneticisi ve sahibesi Şebnem Uyar ve eşi Sedat Uyar’ın tesislerine kazandırmakla iftihar ettikleri İtalyan Şef Gian Carlo Milanolu. Gerçekten işinin ehli bütün İtalyan şefler gibi o da yemek tutkusunu büyükannesi ve annesinden almış. Tabii bununla yetinmemiş Milano’daki İnstituto Pnofessionale Alberghiero di Stato Carlo Porta’da eğitim görmüş, oradan mezun olup çeşitli Milano restoranlarında çalıştıktan sonra Amerikan “cruise line”lardan birindeki gemilere geçerek dünyayı gezmek olanağını bulmuş. 1999 yılında Toscana’da 15. yüzyıldan kalma bir şatoda bölgenin yemek okulunu kurarak öğrencilerini yetiştirmeye aynı zamanda da bu tesiste müşterilere kendi tatlarını sunmaya başlamış. Türkiye’de Goldenkey Chalet’de çalışmaya başlayan Gion Carlo, bütün büyük İtalyan şefler gibi yemek pişirmenin yalnızca tarifleri uygulamak olmadığını, şefin içinde var olan sevginin de ürüne yansıması gerektiğini söylüyor. GOLDONKEY KARTALKAYA TEL: (0 374) 234 50 59 eposta: [email protected] hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle