22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 MART 2008 CUMARTESİ 3 Yaşamayı bilmek için sergi Meryem Pınar Yolaçan ‘Meryem/Maria’ sergisiyle sanatseverlerin karşısına çıkıyor. 4 Mayıs tarihine dek açık kalacak sergide, Brezilya’nın kuzey doğusundaki Bahia Eyaleti’nin Itaparica Adası’nda gerçekleştirdiği bu seride Yolaçan, yirmi yedi ile doksan yaşları arasında, Afrika kökenli Brezilyalı kadınların, plasenta ve ciğer gibi malzemelerden yapılmış kıyafetler giydiği portreler üretmiş. Yolaçan, ‘Meryem’ serisinde kadın bedeni, sömürgecilik ve ölüm meselelerini ustalıkla birbirine bağlıyor. (Tel: 0 212 252 47 00) ölümü görmek gerek Auschwitz’ten kaçan 4 mahkumdan biri olan 90 yaşındaki Kazimierz Piechowski kamptan kaçışını anlattı azilerin ölüm kampı Auschwitz’ten kaçabilen 4 mahkumdan hayatta kalan tek kişi Kazimierz Piechowski 19. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin konuğu olarak başkente geldi. Yaşadıklarını Cumhuriyet‘e anlatan Piechowski, kampın amacının “insanlığı yok etmek” olduğunu belirtirken kampta günde 5 bin ile 12 bin arasında cesedin yakıldığını söyledi. Hayatı kaçışlar ve demir parmaklıklar ardında geçen Piechowski, özgürlüğün tadının başka hiçbir şeyde bulunamayacağını dile getirdi. 19. Ankara Uluslararası Film Festivali bu yıl çok önemli bir konuğu ağırladı. Auschwitz Toplama SELDA Kampı’ndan kaçan hayattaki tek kişi Piechowski’nin yaşamını anlatan “Kaçak” adlı film, festivalin açılışında GÜNEYSU sinemaseverlerin beğenisine sunuldu. Şimdi 90 yaşında olan Piechowski, festivale bizzat katıldı ve sorularımızı MAHMUT gözyaşları içinde yanıtladı... Auschwitz’e nasıl girdiniz? GÜRER Ben 2. Dünya Savaşı nedeniyle çok zor bir yaşam sürdüm. Yaşama dair isteklerim vardı. En büyük isteğim de üniversitede okumaktı. Bu isteğimi 36 yaşındayken gerçekleştirebildim. Şimdi insanların birçoğu, bizlerin suçlu olduğumuz için Auschwitz Kampı’na gönderildiğimizi düşünüyor. Oysa ki ben bir suç işlediğim için o kampa gönderilmedim. Ben o kampa, Polonyalı ve Slav olduğum için gönderildim. Bu, Almanlar için yeterli bir nedendi. O kamp, insanlığı yok etmek için vardı. Neden böyle söylediğimi şöyle anlatayım: Kamptaki fırınlarda, her gün 5 bin ile 12 bin arasında ceset yakılıyordu. Yani, yaşamayı bilmek için ölümü görmek gerekiyordu. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ Farkında Değilim Çınar Eslek, ilk kişisel sergisiyle Pi Artworks Ortaköy’de. Hasan Bülent Kahraman’ın küratörlüğünü yaptığı Akbank 25. Günümüz Sanatçıları sergisi başarı ödülünün sahibi genç sanatçı, işlerinde kendi bedeninden yola çıkıyor. Sanatçı, Farkında Değilim sergisinde bedeninin aynı zamanda seyirlik olma nedenini sorguluyor. Farkında Değilim, farkında olmadan yaşanan kişisel bir serüvene bir anlatı olma özelliğini taşıyor. Bu anlatı karşısında durduğumuz işlerin etkisiyle, bedenimizle kurduğumuz ve kuracağımız ilişkinin çeşitlenmesi kaçınılmaz. Sergi, 29 Mart tarihine dek sürecek. (Tel: 0 212 236 68 53) N Bellek Manzaraları Evin Sanat Galerisi, çağdaş Türk resminde romantik tavrın temsilcilerinden, bireysel yalnızlığı şiirsel bir işleyişle sorgulayan, İrfan Okan’ın 17. kişisel sergisi ‘Bellek Manzaraları’na ev sahipliği yapıyor. Romantik tavrını, destansı anlatımların egemenliğinde sürdüren, tuvalde, insanın varoluş ve yalnızlık gerçekliğini kurgulayan ressam, bireyi düşsel boyutta bir üslup bütünlüğü içinde anlamlandırıyor. Mekan derinliğini psikolojik algıya izin verecek biçimde yorumlayan İrfan Okan, içinde bulunduğu durumdan memnuniyetsiz, kaygıları olan ancak değiştirme arzusu ve umudu taşıyan bireyin ruh halini irdeliyor. (Tel: 0 212 265 81 58) ‘Yalnızca 250 gram ekmek veriyorlardı’ Auschwitz’de insanlara nasıl davranılıyordu ? Şunu söylemek gerekir ki kampa gönderilen 40 yaşından büyük insanların yaşamaları kesinlikle mümkün değildi. Çünkü kamptaki insanlar, çok ağır işlerde çalıştırılıyorlardı. İnsanlara günde yalnızca 250 gram ekmek veriyorlardı. Kampa ilk gittiğimde bana, insanların cesetlerini yakmak için kullanılan fırınların inşaatında görev verdiler. Kampta bu fırınlardan 5 tane vardı. Her gün 12 saat çalışıyorduk. Az yemekle bu kadar çok iş yapmaya ancak 20’li yaşlardaki güçlü ve sağlıklı insanlar dayanabiliyordu. Auschwitz’den kaçmaya nasıl karar verdiniz ? Aslında ben kaçmayı düşünmüyordum. Bir sabah yanıma, Ukraynalı arkadaşım geldi ve bana, “Kazimierz, ben yakında öleceğim. Bunu hissediyorum. Buradan kaçalım. Sence bu mümkün müdür?” diye sordu. Ben de bu durumun asla mümkün olamayacağını söyledim. Daha sonraları, kaçma fikri benim de hoşuma gitmeye başladı. Çünkü başka çare yoktu. Bu yerden gitmemiz gerekiyordu. Nasıl kaçtınız? Kaçma fikrini belirledikten sonra, bu işi nasıl yapabileceğimizi düşünüyorduk. Tabii çalıştığımız kıyafetlerle kaçabilmemiz pek mümkün görünmüyordu. Bu nedenle ilk yapmamız gereken üniformaları bulmaktı. Ben o zamanlar bir depoda çalışıyordum. Birgün bir SS subayı beni, bulunduğum kattan başka bir kata gönderdi. Karton kutuları getirmemi istiyordu. Orada tesadüfen bir oda gördüm. Odanın kapısında “Kıyafet Deposu” yazıyordu. Hemen Ukraynalı arkadaşıma, o katta böyle bir oda olduğunu söyledim. Arkadaşım araba tamircisiydi. Çok iyi bir tamirci olduğu için de Almanlar onu çok seviyordu. Bana, “Eğer sen plan yapabilirsen, ben de kaçış için araba ayarlayabilirim” dedi. tiyatro İnfazcı no: 14 garajistanbul, artık her pazar Semaver Kumpanya’nın oyunlarına ev sahipliği yapacak. Adel Hakim’in yazdığı, Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği ve Tansu Biçer’in rol aldığı İnfazcı No: 14, sevgilisi ve ailesiyle sıradan bir yaşam süren otuzlu yaşlarında genç bir adamın, ülkesinde gitgide yoğunlaşan gerginliği, tehlike ancak burnunun ucuna kadar geldiği zaman anlamasını konu alıyor. Oyun, yarın ve 30 Mart tarihlerinde garajistanbul’da sahnelenecek. (Tel: 0 212 244 44 99) ‘Kaçıştan önceki gece çok zordu’ Peki sonra ne oldu? Sonra birgün, çok sayıda araç geldi kampa. Araçlar yüklüydü. Biz de araçtakileri, başka yerlere boşaltmakla görevliydik. O araçların birinde de kömür yükü vardı. Kömürü araçtan indirirken, yer altında depoların olduğunu öğrendim. Yerin üzerinde de depoların kapakları vardı. Aynı gün arkadaşım da deponun içine atılan kömürü düzeltmekle görevliydi. Tabii bunu yapabilmesi için deponun içine girmesi gerekiyordu. Bu arada arkadaşım, içeriden kapakların nasıl kapatıldığını gördü. O anda, eğer kapakları tam olarak kapatmazsak, deponun içine kolayca girebiliriz diye düşündük. Deponun içinden üniformaların bulunduğu odaya görünmeden gidebilirdik çünkü. Kaçış için cumartesi günlerinin daha uygun olduğuna karar verdik. Cumartesi günü Almanlar bizi öğleye kadar çalıştırıyorlardı. Sonra da bizi kampa götürüp, kendileri dışarıya çıkıyordu. Ancak bir sorun vardı. Çünkü Almanlar, kampa yeni getirilen işçilere sürekli, “Buraya tatil için gelmiyorsunuz. Çalışmak için geliyorsunuz. Sakın kaçmayı düşünmeyin. Çünkü kaçarsanız, sizin yerinize, çalışma grubunuzdaki 10 kişiyi öldürürüz” diyorlardı. Yağmurcu Richard Nash’ın yazdığı, Müşfik Kenter’in yönettiği Bakırköy Belediye tiyatroları’nın yeni oyunu Yağmurcu, büyük bunalım zamanında, Amerika’da kurak bir taşra kasabasında geçiyor. 1950 yılında yazılan, sinemaya ve müzikale de uyarlanan oyun, umudun inançla beslendiği bir ortamda sıcak insan hikayeleri anlatıyor. Oyunda Defne Şener Günay, Münir Akça, Ali Kil, Alican Yücesoy, Doğacan Taşpınar, Nişan Şirinyan ve Ragıp Savaş rol alıyor. Oyun, yarın Yunus Emre Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. (Tel: 0 212 661 38 95) Özgürlüğün tadı Kaçış süreci nasıl gelişti? Kaçıştan önceki gece çok zordu. Çünkü bütün plan hazır olmasına karşın, biz kaçarsak diğer arkadaşlarımıza ne olur sorusu beynimizin içini kemiriyordu. Ama ertesi gün de mutlaka kaçmamız gerekiyordu. Ertesi gün 20 Haziran ve günlerden cumartesiydi. Gece çok düşündüm. Birden, kayıtlarda olmayan bir çalışma grubu kurarsak, kimseyi öldüremeyecekleri aklıma geldi. Ancak bunun için bize 2 kişi daha gerekiyordu. Çünkü bir çalışma grubu en az 4 kişiden oluşuyordu. Bunun üzerine biz de bir papaz ve bir Varşovalı’yı grubumuza dahil ettik. Kaçışa gelince... Kaçtığımız gün, kampın içindeki mutfağın arkasında bir el arabası vardı. El arabasını aldık ve kaldığımız yerden çalıştığımız yerdeki geçiş kapısına doğru ilerledik. Bu geçiş kapısında bir SS subayı bulunuyordu. Subay bize “Siz kimsiniz?“ diye sordu. Ben de kendi numaramı söyledim ve “Benimle birlikte 3 kişi daha var. Mutfaktaki çöpleri götüreceğiz, dönüşte de inşaat malzemesi getireceğiz” dedim. Onay verdi ve kapıdan geçtik. Kapıdan geçtikten sonra biraz yürüdük ve arabaların bulunduğu yere geldik. Ukraynalı arkadaşta garajın yedek anahtarı vardı. Arkadaşım burada kaldı. Biz de kömür deposunun içine girdik, oradan kıyafet deposuna doğru ilerledik. Kıyafet deposundan içeri girdik ve üzerimizi değiştirdik. Arkadaş için de üniforma aldık. Daha sonra arkadaşımızın olduğu yere doğru ilerledik. Arkadaşımız da kıyafetini değiştirdikten sonra, arabaya yerleştik. Kampın çıkış noktasına doğru ilerlemeye başladık. Kamptan çıkarken Almanlar bize “Heil Hitler” diyordu. Bu kaçış Almanları derinden sarsmıştı. Kampta kaç yıl kaldınız? Tam iki yıl. 20 Haziran 1940’ta kampa girdim, 20 Haziran 1942’de de kamptan kaçtım. Kaçtığım sıralarda kampta 200 bin mahkum vardı. Bir de size inanılmaz bir şey söylemek istiyorum. Biliyorsunuz şimdi Auschwitz’den geriye bir arşiv kaldı. O arşivler, 1943 yılında, 8 ay içinde kampta 400 bin Yahudi’nin öldürüldüğünü belgeliyor. Peki, artık bir şeylerden kaçmıyor olmak nasıl bir duygu? Kampta yaşadıklarımı yıllar sonra da hissediyorum. Rüyalarımda halen Alman subaylardan kaçtığımı görüyorum. Dünyayı gezmek çocukluğumdan beri tutkumdu. Şimdi dünyayı geziyorum. Özgürlüğün tadı hiçbir yerde yok. Kim o? Tiyatrokare’nin Ray Cooney ile Gene Stone’un orijinal adı ‘Why not stay for breakfast?’ adlı oyunundan uyarladığı Kim o? orta yaş üzeri, kendi halinde, içine kapanık, tutucu bir memurun, üst katında yaşayan rockçı, genç, güzel ve uçarı, üstelik de hamile komşusuyla tanışıp yeni dünyalar keşfetmesini keyifli bir dille anlatan anlatıyor. Oyun iki farklı kuşağın hayata bakışlarını ve çatışmalarını dile getiriyor. Nedim Saban’ın yönettiği, Metin Serezli ve Özlem Tekin’in rol aldığı oyun, 25 Mart tarihinde Enka İbrahim Betil Oditoryumu’nda sahnelenecek. (Tel: 0 212 276 22 14) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle