19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 7/2/08 16:32 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Esrarengiz Kadın (La Sconosciuta) Giuseppe Tornatore’un yönettiği ve Kseniya Rappoport, Michele Placido, Claudia Gerini ile Margherita Buy’ın oynadığı Esrarengiz Kadın, korku ve trajedileri konu alıyor. Irena, Ukrayna’dan uzun yıllar önce İtalya’ya gelmiş, geçmişin hayaletleri arasından şimdiki zamanı arayan bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca derinlerde, bütün bu trajik olaylara karşın karakteri sapasağlam durmaktadır. İtaatkar görünüşü altında, doğal gururu ve asi kişiliği hala varlığını sürdüren İrena, bir apartmanda temizlikçi olarak işe alınmasını önermesi için, apartmanın kapıcısı ile konuşurken oldukça motive olmuş görünmektedir. Adam, pek de ilgisiz kalmayarak, kadının işi almasında aracı olur. Çalıştığı apartman, yaşadığı dairenin tam karşısındadır. Evinden, bu binayı gizli gizli gözetlemektedir. Her ne kadar Irena’nın işi apartmanın merdivenlerini temizlemekse de, esas amacı orada yaşayan bir ailenin yanına girebilmektir. Adacher ailesinin Irena’yı, yanlarında işe girmekten hiçbir şey alıkoyamaz, cinayet bile. Si ne ma 8 ’inci yılına ulaşan Selanik Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali: 21. Yüzyılın Görüntüleri 2008’de onuncu yaşını kutluyor. 716 Mart’ta Kültür Bakanlığı, ulusal kanal ERT, Yunan Film Merkezi, Makedonya ve Trakya Bakanlığı, Selanik Belediyesi’nin sponsorluğuyla gerçekleştirilecek etkinlikte 200 belgesel izleyiciyle buluşacak. Festivalin ana bölümü ASLI Dünya’ya Bakışlar’da SELÇUK toplumsal açıdan önemli konuları işleyen, Portreler: İnsan Yolculukları’nda toplumsal, kültürel, tarihsel değişimlere, gelişmelere katkıda bulunan kişileri konu alan, Bellek Kayıtları’nda tarihsel kaynaklı vurucu tanıklıkları, gerçek olayları yansıtan, Anlatılacak Öyküler’de insanın doğayla ilişkisini, onunla nasıl iç içe yaşadığını, çok sayıda şeyi nasıl paylaştığını betimleyen, Habitat’ta toplumsal değişimlerin sonuçlarından etkilenen çevrenin sorunlarını irdeleyen, Müzik ve Ulusal Panorama’da 2007 yapımı belgeseller yer alıyor. Etkinliğe 2007’de eklenen iki yeni bölüm Odak Asya ve İnsan Hakları, Avrupalı izleyiciye Asya belgesellerini (Japon, Tayland, Filipin, Çin) tanıtıyor, cehalet, çağdaş toplumlarda hâlâ süren kadın sorunları, ifade ve inanç özgürlüğü, politik ve dini inançların farklılığı temalarını içeren birçok çalışma bu bölümde. ? Semum Dabbe’nin senarist ve yönetmeni olan Hasan Karacadağ’ın ikinci filmi Semum’da Ayça İnci, Burak Hakkı, Nazlı Ceren Argon ile Cem Kurtoğlu rol alıyor. 27 yaşındaki Canan Karaca ve kocası Volkan Karaca yeni aldıkları büyük bir eve taşınırlar. Her şey çok iyi giderken bir gün Canan’a garip şeyler olmaya başlar. Canan yavaş yavaş başka bir varlığa, kendisine hükmetmeye başlayan bir yaratığa dönüşmeye başlar. Semum, kendisine hedef olarak neden Canan’ı seçmiştir ve ona ne yapacaktır? Sıradan bir insan için cehennemin kapısı nasıl açılır? Mike Nichols’un yönettiği ve Tom Hanks, Julia Roberts, Seymour Hoffman ile Amy Adams’ın rol aldığı filmde, Afganistan’daki Sovyet işgali sırasında komünizme karşı direnen mücahitlere gizli yollardan silah ve finans desteği sağlayan Teksaslı kongre üyesi Charlie Wilson’un gerçek yaşam öyküsü anlatılıyor. 2003 yılında George Crile’in yazdığı aynı adlı kitaptan uyarlanan filmde, Teksaslı kongre üyesi rolünde Oscar ödüllü Tom Hanks oynuyor. Wilson, hayatını dolu dolu yaşayan ve kişiliğinin geri planına politik kurnazlığı, derin vatanseverlik duygusunu ve Afganistan halkına duyduğu tutkuyu başarıyla gizlemiş Teksaslı bir kongre üyesidir. Rus işgalcilerin 1980’li yılların başındaki hedefi Afganistan halkıdır ve Charlie zengin ve antikomiünist olan arkadaşı Joanne Herring (Julia Roberts) ile birlikte Sovyetler’in Afganistan’ı işgaline Amerika’nın verdiği cevabın yetersiz kaldığı inancıyla Afganistan’daki Mücahitlere Amerika Birleşik Devletleri’nin destek olmaya karar verirler. O güne kadar hiç kimsenin yapmadığı birşeyi yaparak mücahitlere gizli fon ve silah sağlayarak ülkedeki Sovyet işgalinin sona ermesini sağlarlar. Afganistan’daki dokuz yıllık işgal sırasında Sovyetler’e karşı düzenlenen gizli operasyonlar için Birleşik Amerika’nın sağladığı fonlar yılda 5 milyon dolardan 1 milyar dolara ulaşır. Sonunda Kızıl Ordu, Afganistan’da geri çekilir. ? Charlie Wilson’ın Savaşı (Charlie Wilson’s War) ??????????????????????????????????? ‘Selanik Belgesel’ 10 yaşında Love and Sex in China 48 ONUR KONUKLARI Belgesellerin Balkanlar ve Doğu Avrupa’da dağıtım ve satış şanslarını geliştirmek amacıyla her yıl olduğu gibi 1015 Mart’ta kurulacak Belgesel Pazarı’nda 450 yapım var. Kanada’dan Films Transit, Fransa’dan Arte France ve Histoire, Dubai’den 03 Productions gibi Avrupa, Asya, Kanada ve ABD’den 50 alıcı pazara katılacak. Avrupa Belgesel Ağı EDN’nin katkısıyla 2001’den beri düzenlenen Pitching Forum’da (1216 Mart) belgeselciler projelerini sunup ortak yapım olanakları araştıracaklar. Ana programdaki çalışmalar doğrudan İzleyici ve Fipresci ödüllerinin adayı oluyorlar. İzleyici, süresi 45 dakikayı aşan (4 000 Avro) ve süresi 45 dakikadan az (2000 Avro) ikişer ulusal ve uluslararası toplam dört yapımı ödüllendiriyor. Onuncu yılında festivalin onur konukları Joe Berlinger, Bruce Sinofsky ve Arto Halonen. Amerikalı yapımcı yönetmenler Berlinger ve Sinofsky, belgesel türüne yaklaşımlarıyla, ayrıntılı gözlemleriyle Amerikan belgeselciliğine Frederick Wiseman, Errol Morris, Richard Leacock gibi önemli katkılarda bulunmuş adların arasındalar. İlk çalışmaları Brother’s Keeper’da (1992) hasta ağabeyini öldürmekle suçlanan mandıracı Delbert Ward’ı medyanın amansızca izlemesini, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı tutucu bir topluluğun ilginç yaşamını ele alan Berlinger’le Sinofsky bir ustalar sınıfı yapacaklar. Yönetmenlerin, Paradise Lost: The Children Murders at Robin Hood Hill (1996), Revelations: Paradise Lost 2 (2000), Gray Matter (2004), Metallica: Some Kind of Monster (2004), Iconoclasts: Quentin Tarantino, Fiona Apple (2006), Iconoclasts: Sean Penn, John Krakauer (2007) filmleri de programda. Yeni kuşak Finlandiyalı belgeselci Arto Halonen, meslek yaşantısına kolayca ayırt edilmeyen seslerin kaydını yapmakla başladı. Helsinki Belgesel Film Festivali DocPoint’ın da kurucusu olan Halonen şirketi AFP ile bağımsız, ödünsüz projeleri destekliyor. Avrupa Birliği İnsanlık (1998), Finlandiya Kültür Bakanlığı’ nın Fin ödülünü (2005) alan Halonen’in Something in the Blood (1994), A Dreamer and the Dreamtribe (1998), Karmapa: Two Ways of Divinity (1998), The Star’s Caravan (2000), The Tank Man (2004), Conquistadors of Cuba (2005), Pavlov’s Dogs (2005), Shadow of the Holy Book (2005) belgeselleri gösterimde. Etkinlik bu yıl çok sayıda önemli belgeselin dünya ve Avrupa ilk gösterimini de yapıyor. Ünlü tiyatro yönetmeni Peter Brook’un oğlu Simon Brook, tarihi devrimci etkisinden 40 yıl sonrada ortalığı dalgalandıran Mayıs 68 olaylarını babası Peter Brook, Milos Forman, William Klein, Dennis Hopper, Vaclav Havel’ in tanıklıklarıyla Culture 68’de (ABDİngiltere) anlatıyor. Love and Sex in China’da (Annamaria Gallone/İtalya) evlilik bunalımındaki genç Çinli kadın Yang Li Na, Bejing (Pekin) sokaklarını arşınlarken salt kendi ilişkisini değil hızla değişen ülkesinin Batı’ya dönük yeni yüzünü de sorguluyor. To LiveSave Ours Saemankum (Kanggil Lee/Kore) tarım bölgelerini çoğaltmak, endüstri çiftliklerini genişletmek amacıyla girişilen Saemankum Tarım Projesi’nin Gyehwa adasında yıllardır balıkçılıkla geçinen halk üstündeki olumsuz etkilerini gösteriyor. 21. yüzyılda kaybolmaya yüz tutmuş el zanaatlarına saygıda bulunan The Potter from Binis (Cosmin Tiglar/Romanya) yedi kuşaktan beri çömlekçilik yapan 80 yaşındaki Ionica Stepan’ın etkileyici portresi. Citizen Nawai (Nissim Mossek/İsrail) İsrailli politikacı, sosyal eylemci Ezra Nawi’nin Filistinli köylüleri, çiftçileri İsrail askerlerinden korumasını, eşcinselliğinden ötürü sürekli tutukevine girip çıkan Filistinli dostu Fuad Mussa’yla olan ilişkisini betimliyor. As Seen Through These Eyes (Hilary Helstein/ABD) 2. Dünya Savaşı’nda toplama kamplarında sanatla Nazilere karşı duran yürekli insanların tanıklıkları. Metallica: Some Kind of Monster Son Ders: Tren kaçmadan aşkı yakala Son Ders: Aşk ve Üniversite… Biraz gönderme, biraz da siyaset sosu… Kahkaha ve hüzün… Peşi sıra… Gencecik yönetmenler, el ele verip, kuşak çatışmasını, depolitizasyonu, suya sabuna dokunmayan öğrencileri, zamanın rüzgârında savrulan dönek ana babalarımızı masaya yatırmışlar. Ama korkmayın, konu o kadar da ağır değil… Sadece aşkın her şeyden üstün olduğuna dair bizden bir hikâye bu… Gelelim film ekibine… Son Ders: Aşk ve Üniversite’nin senaristi ve yapımcısı 34 yaşındaki Mustafa Uğur Yağcıoğlu… ALPER Daha önce çeşitli dizi senaryolarını kaleme alan Yağcıoğlu, filmin TURGUT yönetmenliğine de soyundu. Ortağı ise Iraz Okumuş… Son Ders’in müzikleri Tolga Sünter ve Emrah Anul’a ait. Filmin görüntü yönetmenliğini ise Colin Mounier ve Ulaş Zeybek üstlenmiş. Belirtmeden geçemeyeceğim; filmin hemen hemen bütün yükü usta tiyatrocu Ferhan Şensoy’un sırtında… O, işini zaten iyi yapıyor, komediden sonra duygusal bir rolün de hakkını vermesini biliyor. Lafı uzatmadan dört dörtlük oynamış dersek sanırım kâfi gelir. Ve diğerleri; Kaan Urgancıoğlu, Ege Aydan, Ece Uslu, Durul Bazan, Ekin Türkmen, Dost Elver, Engin Hepileri, Birce Akalay, Burak Sarımola, Aylin Kontente, Neriman Uğur, Ali Yaylı, Burcu Okutulmuş… Kimi sırıtmış, kimi rolüne cuk oturmuş. Kalabalık kadrolu yapımların sanırım böyle bir kaderi var. Filmle ilgili birçok şey söyleyebilirim. Uçmuş, karmakarışık, geveze, zorlama, sulu, ütopik ve benzeri… Ayaklarını yere basmayan senaryoyu, devrimci değerlerin karikatürize edilmesini… Eksiğini, gediğini, yanlışlarını… Teker teker hiç üşenmeden yazabilirim. Ancak iki genç yönetmenin, yakın tarih, komedi ve dramı birleştirip ortaya çıkardığı filme şans tanımak gerek. Bu onların beyazperdedeki ilk deneyimleri… Yıllar geçtikçe demlenecek, acemilikleri törpülenecek, büyüyecek ve Türk sinemasına sağlam eserler kazandıracaklar. Bundan adım gibi eminim… Ve bunun dışında Son Ders: Aşk ve Üniversite, özellikle gençlerin ilgiyle izleyecekleri bir film. Gülüp, ağlayabilecekler… Zamanlama ve aşk arasındaki ilişkiyi kavrayıp, sevda adına harekete geçmeyi öğrenecekler. Filmin sloganı ise şu: “Hayatta söylemek istediklerini, duygularını, sevdiğini söylemeyi erteleme!” Son tahlilde; filmi beğenip beğenmemek göreceli bir kavram ve Son Ders’in gişede iş yapması büyük bir ihtimal… Son Ders: Aşk ve Üniversite, dün vizyona girdi. Film, ayrılığa ayarlı bir aşk hikâyesi ile başlar. İliklere kadar işleyen yağmurun altında, polis tarafından aranılan genç, sevdiğinden ayrılır. Yüreği yanan genç kız ağlamaktadır. 12 Mart 1971 muhtırasında az bir zaman kalmıştır. İçerisinde beş solcu gencin bulunduğu ev, polis tarafından çepeçevre sarılır. Gençlerin arasında ayrılık acısıyla perişan olan Hakan da vardır. Yoldaşlar birbirlerine söz verirler, ayrı düşsek bile yıllar sonra birbirimizi bulalım, bu evde buluşalım. Sonra kirişi kırıp kaçarlar, her biri ayrı bir yöne ve geleceğe doğru koşmaktadır. Aradan 35 yıl geçer. Hakan hariç diğerleri, buluşurlar. Kimi dönek olmuş, kimi köşeyi dönmüş, kimi de inançlarından asla vazgeçmemiştir. Gençliğe ait delikanlılık ve masumiyet, sırra kadem basmıştır. Onlar, büyümüş ve kirlenmiştir. Sonra kamera üniversiteye döner. Okulun öğrencilerinin, İsviçre’den gelen Saffet Hoca ile tanışma vaktidir. Saffet Ercan’ın değişik ve farklı bir metodu vardır. Gençlere öğreteceği yaşamın ta kendisidir, bu nedenle okulun müfredatı onun asla ilgisini çekmemektedir. Saffet, kendisine uzaylı görmüşçesine garip garip bakan öğrencilerine döner ve der ki; “İlk dersimiz kimsenin buradan alınacak derse ihtiyacı olmadığıdır…” Günümüz öğrencileri, tabiî ki apolitiktir. Ülke sorunları, fakir halk, adaletsizlik… Onlar bakarlar ama göremezler… Varsa yoksa cep telefonu, MP3 çalar, yeni sevgili, dersten kaytarma, okulu asma… Yarınlara dair ne varsa zengin olmak ve sadece kendini kurtarmak ile eşdeğerdir. “Dünya küçük” derler ya öykümüz için kesişmelerin zamanı gelmiştir. (Merak uyansın diye burada kesiyorum, derine inmek yerine yüzeyde kalmayı seçiyorum.) Sevdiğine, yanında kekeleyecek kadar âşık bir öğrencidir Ulaş, Saffet Hoca’nın “kendiniz için bir şeyler yapın” öğretisini hayata geçirecek ilk kişi de o olacaktır. Hocasının ömrünün son demlerini yaşadığını fark eder etmez kollarını sıvar ve yardıma koşar. Bu arada, Saffet Ercan’ın kızı, babasını merak ettiği için yurtdışından gelir. Ancak onun Türkiye’de kalmasını engelleyemez. Çünkü Saffet Hoca’nın ölmeden önce yapması gereken bir işi vardır. Finale doğru ilerlerken artık dünyaları değişen öğrenciler ile geçmişlerini sorgulayan büyükleri de görürüz. Onları yeniden birleştirecek ve ayıracak olan sır açığa çıkmak üzeredir. Brother’s Keeper The Potter from Binis !f İstanbul başlıyor Yapı Kredi World’un ana sponsorluğunda gerçekleşen !f Istanbul 1424 Şubat tarihleri arasında Beyoğlu AFM Fitaş, AFM İstinye Park ve AFM Caddebostan Budak sinemalarında gerçekleşecek. Sinemaseverler tarafından merakla beklenen, ‘İhtiyarlara Yer Yok’ (No Country For Old Men), ‘Tanrının Vadisinde’ (İn The Valley of Elah), ‘Lars and the Real Girl’, ‘Taxi to the Dark Side’, ‘Sicko’ ve ‘I Met The Walrus’ gibi Oscar adayı filmler de dahil olmak üzere 70 filmi programına dahil eden festival, bu yıl da ‘!f Ankara’ ile 28 Şubat 2 Mart tarihlerinde AFM Cepa sinemasında Ankaralı sinemaseverlerin karşısına çıkacak. !f İstanbul bu yıl yine çok sayıda ödüllü yapımı sinemaseverlerle buluşturuyor. !f Filmleri 12 ayrı kategoride ödül için yarışacak. Bugünden itibaren AFM Beyoğlu Fitaş, AFM Caddebostan Budak, AFM Akmerkez, AFM İstinyePark, AFM Teşvikiye ve AFM Profilo gişelerinde satışta. 9 Şubat’tan itibaren biletler tüm Yapı Kredi World Play Club üyelerine yüzde 50 indirimli. Festival websitesi www.ifistanbul.com adresindeki ‘interakt!f’ adlı uygulama ile sıkı festival takipçileri şimdiden festivalde gidecekleri filmlerin listelerini hazırlamaya başladılar. Dünyanın dört yanından 10 filmin katılacağı !f İnspired/ Keş!f yarışmasında uluslararası jüri ‘sinemada cesur hikaye anlatımı, teknik ve tarzda yenilik’ kriterleriyle ‘En İlham Veren Yönetmen’i seçecek. Reha Erdem’in başkanlığını yapacağı yarışma jürisinde ünlü yönetmen John Cameron Mitchell, Cannes Film Festivali yönetmenlerinden Christophe Leparc, Screen International dergisi editörü Wendy Mitchell ve tanınmış fotoğrafçı Perry Ogden yer alıyor. ‘Geleceğin Sineması’ ödülleri veriliyor T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sinema öğrencilerinin kısa film projelerini senaryo aşamasında desteklediği ‘Geleceğin Sineması’na yapılan başvurular 28 Ocak’ta son bulmuştu. Sinema öğrencilerinin sinema projelerini yolladığı yarışma dört yıldır devam ediyor. ‘Hatırla Sevgili’ dizisinin genç oyuncusu Cansel Elçin, sinema yazarı Çiğdem Kömürcüoğlu, sinema oyuncusu Fadik Sevin Atasoy, oyuncu ve yönetmen Kenan Işık, yönetmen Ömer Faruk Sorak, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü Sinema Daire Başkanı Nejat Gökçe ve TÜRSAK Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil’den oluşan seçici kurul, 11 Şubat Pazartesi akşamı projeleri değerlendirecek. Dereceye girenler 18 Şubat gecesi Bergüzar Korel’in sunacağı ödül töreniyle açıklanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle