Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 05 7/2/08 16:33 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 74 62 9 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ 5 Onu sanal dünyaya terk etmeyin ocuklar, cep telefonu ve internetle artık çok küçük yaşlarda tanışıyor. 78 yaşlarında arkadaşlarla cep telefonuyla mesajlaşma, MSN’de yazışma başlıyor. 7 yaşında kendine ait cep telefonu olan çocuklar bile var. Telefonunu değiştirirken eskisini çocuğuna veren annebabaların gerekçesi hazır: “Yalnızca bizden ayrı bir FİGEN yere gittiğinde, bizi istediği arayabilsin, biz ona ATALAY zaman çabucak ulaşabilelim diye veriyoruz.” Bu sınırlamada ne kadar başarılı olunuyor çok kuşkuluyum. Cep telefonuna bu kadar erken “kavuşamayan” çocuklar da anababalarıyla sürekli pazarlık halindeler. Cep telefonu 10 yaş doğum gününde mi alınacak yoksa 11 yaş mı? Çocuğumuza cep telefonu almayı geciktirmeye çalışsak da, interneti sınırlandırsak da sanal iletişim kurmaları kaçınılmaz ve neyazık ki bu tür iletişim çocukların sosyal gelişimini olumsuz etkiliyor. Ekin Koleji Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölüm Başkanı Rezan Turhan, öğrencilerin, iletişim araçlarını yerinde ve doğru kullanımlarıyla ilgili sorunlar yaşadıklarına dikkat çekiyor. Turhan’a göre, özellikle büyük kent koşullarında, “okul sonrası paylaşım” gereksinimlerini yüz yüze yaşayamayan çocuklar, bu açığı cep telefonu ve internet (MSN) kullanımı gibi yollarla karşılıyor. Turhan, “Ön ergenlik ve ergenlik dönemleriyle birlikte çocukların hem arkadaş ilişkilerini keşfetme, anlama, başlatma ve sürdürme ihtiyaçları vardır. Bununla beraber bu ilişkileri konuşmayı ve paylaşmayı severler. Bu onların özel iletişim konularıdır ve yaş dönemi özelliklerine göre oldukça doğaldır; ancak, yalnızca teknolojik araçların kullanımı ile iletişim kurulması ve bu paylaşımların yapılması, çocuğun sosyal gelişimine zarar verebilir” diyor. Ç Yalnız oyuncaklara yeni arkadaşlar... Çocuğunuzun artık oynamadığı, evin bir köşesinde yalnız kalmış oyuncakları yeni arkadaşlarıyla buluşturmak isterseniz, Şubat ayı sonuna kadar Yeni Yüksektepe GEA Arama Kurtarma Ekoloji Grubu’nun 21 şubesine götürebilirsiniz. Bu grubun gönüllüleri tarafından 2007 Eylül ayında başlatılan “Yalnız Oyuncaklara Yeni Arkadaşlar” kampanyasının ilk bölümünde, Şanlıurfa Birecik’te 12 okuldaki 3 bin 120 çocuğa 9 bin 620 hediye paketi götürüldü. İkinci aşamada, Mersin ve Adana’da 10 okuldaki toplam 5 bin 583 çocuğa 12 bin 543 oyuncak, karne hediyesi olarak dağıtıldı. Her iki kampanyada oyuncakların bölgeye taşınmasını CEVA Lojistik gerçekleştirdi. Kampanyanın üçüncü bölümü, Mart ayının ilk günlerinde Van’daki ilköğretim okullarında gerçekleşecek. Annebabalara Çocukların yalnızca sanal iletişime terk edilmemesi için öneriler: Öncelikle, çocuğunuzu, yaşıtlarıyla daha çok birlikte olabileceği sportif ve sanatsal alanlardaki etkinliklere yönlendirebilirsiniz.Çocuğunuzla ailece ortak geçirebileceğiniz zamanlar yaratabilirsiniz. En önemlisi, çocukların sanal ortam yerine birlikte vakit geçirebilecekleri, öğrenebilecekleri zamanlara ortam hazırlayabilir ya da izin verebilirsiniz. Evde internet ve MSN kullanımıyla ilgili çocuğunuzla birlikte belirli gün ve zaman aralıkları belirleyebilirsiniz. Hafta içi yerine hafta sonu 4060 dakika süre ayrılabilir. Bilgisayarı ailenizin ortak kullanım alanında bulundurabilirsiniz. En Neşeli Orkestra Antalya’da Doğuş Grubu’nun sosyal sorumluluk platformu olan Doğuş Çocuk bünyesindeki “Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası” 2008 konserlerine Antalya’dan başlıyor. 9 ve10 Şubat tarihlerinde Antalya Kültür Merkezi’nde verilecek konserlerde, çocuklara çizgi film aracılığıyla klasik müziği sevdiren Symfollies de, dev ekranlardan yansıtılacak. Türkiye’deki birçok konservatuvarın 1016 yaş grubu öğrencilerinden oluşan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, bu yılki tüm konserlerinde, klasik müziğe ilgiyi artırabilmek ve çocukların müzik yoluyla gelişimine dönük katkılarını güçlendirebilmek için, dünya çocuklarına klasik müziği sevdiren Symfollies çizgi filmi ile işbirliğine gidiyor. Symfollies, dünyanın 48 ülkesinde televizyonlardan yayınlanıyor. Yapı Kredi’de çocuk atölyeleri Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ta, Şubat ayı boyunca çeşitli çocuk atölyeleri düzenlenecek. Sermet Çifter Salonu’nda, bugün, “Çocuklarla Alfabe Tasarımı”, 15 Şubat cuma günü “Çocuklar İçin Salon Dansları”, 16 ve 23 Şubat cumartesi günleri de “Kilden Frig Masalları” konulu atölyelere katılmak isteyenler, ayrıntılı bilgiyi www.ykykultur.com.tr’den öğrenebilirler. Türküler barışın anahtarıdır… Türk halk müziğinin yeni ve özgün seslerinden biri Özgür Kıyat… Ve henüz 27 yaşında. O, pop ve rock gibi daha revaçta olan müzik türlerinin yerine, en zorlu yola yani türkülere meyletmiş. Amacı, barışın anahtarı bellediği türküleri önce yaşıtlarına sevdirmek sonra geniş kitlelere yaymak. Söz Özgür’ün; “İdealistlik, günümüzde ne ALPER yazık ki tu kaka ilan ediliyor. TURGUT Bunu biliyor ve görüyorum. Ancak yine de çizgimi bozmayacağım. Asla pes etmek yok. Çok çalışacağım, sabredeceğim. Çünkü türkülerin aşkın ta kendisi olduğuna inanıyorum…” Gurbet illerde yaşayan bir gencin içinde büyüyen sıla hasreti, onu türkülere yakınlaştırır. Evet, Özgür Kıyat, Brüksel’de henüz lise öğrencisiyken bağlamaya ve türkülere vurulur. Aşk, ayrılık, acı… Her bir türkünün farklı bir öyküsü vardır. Lafın kısası, Özgür, 18 yaşında ilk bağlamasına sahip oldu. Turizm şirketinde çalışarak bağlama parasını denkleştirmişti. Bugün, biri cura dört bağlamaya sahip ve onlara gözü gibi bakıyor. Her gün istisnasız birkaç saat çalışıyor. (Geçen yaz heves edip aldığım gitarı düşünüyorum; zavallı enstrüman, salonumun köşesinde tozlanıp durmaktan başka işe yaramıyor.) Özgür Kıyat, ilk başlarda çalgı aletleri konusunda maymun iştahlı olduğunu söylüyor. Bağlamayla tanışana dek bir, iki sene klavye çaldığını da eklemeden edemiyor. Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel Şatıroğlu, Ruhi Su, Âşık Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş, Arif Sağ, Zülfü Livaneli… O, mezbelelik türkü barlarda iğdiş edilen ve her türlü tarzdan muaf müzik gruplarınca kötü bir şekilde yorumlanan (cover) türkülerin namusunu kurtarmak adına ustaların yolundan gidiyor. Bizler, Özgür Kıyat’ı daha çok 2005 tarihli “Yurdun Kokusu Var” ve 2007’de çıkardığı “Eskiye Götür Beni” adlı albümlerinden tanıyoruz. Özgür, Türkiye’nin yöresel ezgilerini sesine katık ediyor hatta büyük bir keyifle Azeri türkülerini de repertuarına alıyor. Ancak sesine en çok Ege türkülerinin yakıştığından emin… Bu genç ses, şimdilik iki beste yaptı. Üçüncü albümünün ise kendi bestelerinden oluşmasını istiyor; “Bir albüm için harcanılan paraların geri çıkartılması çok zor. Örneğin Burak Kut’un bir şarkısı internetten tam 2,5 milyon kişi tarafından indirilmiş ancak onun son albümünün satışı 35 bin dolaylarında… İnternet ve korsan CD satışı, müziğin gelişimini büyük ölçüde baltaladı. Artık ucuz, piyasa işi Seattle’de Türk edebiyatı Walter Andrews (University of Washington, Seattle) ve Mehmet Kalpaklı’nın (Bilkent Üniversitesi, Ankara) düzenledikleri Türk Edebiyatı Yılı etkinliklerinin ilki ABD’nin kuzeybatısında Selim S. Kuru’nun desteğiyle Seattle’da Türk Edebiyatı etkinliği ile başladı. Ünlü şairimiz Ataol Behramoğlu’nun şiirlerini okuduğu ve Walter Andrews tarafından İngilizcelerinin okunduğu “Love in the Four Quarters of Poetry” (Şiirin Dört Çeyreği Aşk) adlı etkinlik 1 Şubat 2008 gecesi Washington Üniversitesi kampüsünde gerçekleştirildi. Doçent Dr. Selim S. Kuru tarafından yapılan konuşmadan sonra Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Daire Başkanı Prof. Ahmet Arı Kültür Bakanlığı’nın Türkçeden yabancı dillere yapılan çevirilere verdiği önemi anlatan ve Bakanlığın TEDA projesini tanıtan bir konuşma yaptı. Ahmet Arı’nın konuşmasından sonra Behramoğlu ve Andrews, Ataol Behramoğlu’nun lise yıllarından bugüne yazmış olduğu şiirlerden oluşan 20 şiirlik bir seçkiyi önce Türkçe sonra İngilizce olarak sundular. Behramoğlu’nun şiirleri ve Andrews’un İngilizce çevirileri seyircileri büyüledi. Ataol Behramoğlu şiirlerini hangi bağlamlarda yazmış olduğunu anlatarak bir bakıma Türk edebiyatı ve toplum tarihi konularında da izleyenleri bilgilendirmiş oldu. Washington Üniversitesi’nin toplantı salonlarının bulunduğu Kane binasını dolduran kalabalık, sorular sorarak ve duygularını belirterek etkinlikten duydukları mutluluğu dile getirdiler. Etkinliğin ikinci gününde profesör ve çevirmen Aron Aji (St. Ambros University İnsan ve Tabii Bilimler Dekanı), Maureen Freely (Warwick University) ve Erdağ Göknar’ın da katıldıkları dört panel ve klasik müzik bestecisi ve ud virtüözü Profesör Münir Nurettin Beken’in ud konseri büyük ilgi topladı. Profesör Walter Andrews, Mehmet Kalpaklı ve Selım S. Kuru’nun da katıldıkları panellerde Osmanlı ve Modern Türk edebiyatından yapılan çevirilerin önemi, çevirilerin yayınlanma ve alımlanma süreçleri ayrıntılı olarak tartışıldı. “Modern Turkish Literature (Modern Türk Edebiyatı: Çevirmenin Ateşten Gömleği)” başlıklı ilk panelde Erdağ Göknar, Aron Aji ve Selim S. Kuru akademik çeviri ve yazınsal çeviri süreçlerini tartıştılar. Erdağ Göknar çevirinin alımlanma sürecini değerlendirirken, Aron Aji, Bilge Karasu’nun Garden of Departed Cats (New York: New Directions 2004) adıyla çevirdiği Göçmüş Kediler Bahçesi adlı eserini yayınlama yolunda verdiği kişisel uğraşı anlatarak, “İngilizceye çevrilecek Türk edebiyatı eserlerini seçerken, İngilizce okuyanların zevklerini değil, onların gereksinimlerini ölçüt olarak aldığını” söyledi. Orhan Pamuk’un romanlarını çeviren Maureen Freely ve Erdağ Göknar, Walter Andrews yönetimindeki “Translating Orhan Pamuk: Nobel Ödülüne Doğru (Translating Orhan Pamuk: On the Way to Nobel Prize)” başlıklı panelde yazar ve çevirmen ilişkilerini tartıştılar. Freely ve Göknar çeviride yazarın yarattığı anlatıcının sesini yakalamanın önemi üzerinde durdular. Aynı zamanda insan hakları konusunda gazetecilik uğraşı da veren Freely, Pamuk’un Türkiye ve dünyada tepki almasının nedeninin yabancı medyanın Pamuk’un sözlerini çarpıtmasıyla da ilişkili olduğunu ekledi. “Osmanlı Mirasını Çevirmek (Translating Ottoman Heritage)” başlıklı panel, Mehmet Kalpaklı’nın açılış konuşmasıyla başladı. Walter Andrews ve Ataol Behramoğlu Osmanlı şiirini tartışarak ve izleyenlere Andrews’un çevirilerinden örnekler vererek Attilâ İlhan, Hilmi Yavuz ve Sezai Karakoç’un şiirleri üzerinden Modern Türk şiirinde bu şiir geleneğinin izlerini sürdüler. Ataol Behramoğlu, Nâzım Hikmet’in şiirinde kullandığı serbest vezin üzerinde hece vezninin etkisini anlattı. Bu panelle birlikte Türk yazın geleneği değişik açılardan ele alındığı gibi ne denli zengin bir gelenek olduğu da vurgulandı. Son olarak tüm çevirmen ve uzmanlar sempozyumun “Türk Edebiyatını Çevirmek: Neyi? Niçin? ve Nasıl? (Translating Turkish Literature: What? Why? And How?)” başlıklı kapanış panelinde sempozyum sürecinde tartışılan, Türk dili ve edebiyatı, İngiliceye çeviri, yayın dünyası ve İngilizce okuyanlara nelerin ulaştırılması gerektiği gibi konularda genel görüşlerini bildirerek izleyenlerin sorularını yanıtladılar. 50 ünsüz Türk’ün peşinde… Özgür, küçüklüğünden beri fotoğraf da çekiyor… Şimdilerde Nikon D200 fotoğraf makinesi sürekli elinde… O, anı yakalamaya bayılıyor; “Birkaç ülke gezdim ama en çok ‘Uygarlıklar Beşiği’ Anadolu’da dolaşmayı seviyorum. Eskiye yönelik bir düşkünlüğüm var. Tarihi evler, geçmişten gelen eserler ve insan portreleri… Âşık Veysel’in ailesiyle tanıştım, Âşık Mahzuni Şerif’in Hacıbektaş’taki mezarını ziyaret ettim, yakınlarıyla bir araya geldim. Sarıkamış’ta şehit olan 90 bin askeri anmak için yapılan saygı yürüyüşüne katıldım. Meşhur zeybeğe adını veren Pisi’li (yeni adı Yeşilyurt) Kerimoğlu Efe’nin torunuyla sohbet ettim. Bunların hepsi benim için büyük ve güzel bir deneyimdi. Anlayacağınız, Anadolu’da tanışma fırsatına eriştiğim insanları fotoğraflıyorum. Sonra çektiğim fotoğrafların altını yazacağım. Umarım fırsat bulurum ve ‘50 ünsüz Türk’ adlı bir fotoğraf kitabı çıkartırım.” “Sana Adanmış” adlı ilk fotoğraf sergisini, 2007’nin Kasım ayında açan Özgür, gelirini Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Mehmetçik Vakfı’na bağışladı. O, bu yılın Nisan veya Mayıs ayında ikinci kişisel sergisini açacak. Ucundan kıyısından fotoğraf makinesini tutmuşluğumuz var, hiç olmazsa Özgür’ün fotoğraflarındaki ışığı ve geleceği görecek kadar… Bizden söylemesi… Özgür’ün babası Emekli Koramiral Atilla Kıyat, bir dönem Fenerbahçe’nin yöneticisiydi. Kıyat ailesi üyelerinin sarı kanaryalara gönül verdiğini, Özgür’ün Fenerbahçe PAF takımının eski forveti olduğunu belirtelim. Neyse… Hem üniversite hem de futbol, Özgür’ün dışında gelişen nedenlerden dolayı birlikte gidemeyince geriye sadece taraftarlık kalmış. Reggae müziğinin Jamaikalı efsanesi Bob Marley’in koyu bir hayranı olan Özgür Kıyat’ın en büyük hobisi balık tutmak. Huzuru ise, biraz da yalnızlığı sevmeye endeksli olan içsel yolculuğunda buluyor. Özgür, sessiz, sakin, alçakgönüllü genç bir adam, işin doğrusu fazla duyarlı ve aşırı romantik... Akranları gibi gününü gün etmeyi, çok kalabalık olmayı sevmiyor. Ha unutmadan ekleyelim, çocukluk hayali gazeteci olmakmış… Özgür Kıyat, 2001 yılından bu yana birçok bar ve eğlence merkezinde sahneye çıktı. Onun güçlü, gür, davudi sesinden bin bir anlam yüklü türkülerimizi dinlemek ve kulaklarındaki pası silmek isteyenler, Cuma akşamları Taksim Sanat Evi’nde yerlerini alabilirler. şarkılara prim tanınıyor. Bu durumda bizlere düşen görev ise dik durmak ve inatla doğru bildiğimiz yoldan yürümektir… Ben yarınlar adına hala umutluyum.” O, Türk halk müziğinin diğer ülkelerin müziğinden daha geride kaldığını düşünüyor; “Örneğin Goran Bregoviç ve Haris Alexiou, kendi müziklerini başarıyla dünyaya tanıtıyorlar. Bizim de çok önemli değerlerimiz var. Türkülerin altyapısı sağlam ve dünyaya yaymak için müsait. Ancak bakış açıları kısıtlı insanların, türkülerin önünü kesmemesi lazım. Türküleri genişletmek, geliştirmek ve çok sesli hale getirmek gerekiyor.”