22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 7/2/08 17:02 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 9 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ Mütevazı Teoman iki yeni projeyle karşımızda. ‘Söz Müzik Teoman’ isimli albüm ve kitapla... Teoman’ın şarkılarını Sezen Aksu, Yalın, Candan Erçetin, Yaşar, Nil Karaibrahimgil, Emre Aydın, ŞİRİN İzel, Mirkelam, İrem Candaş, Bingöl, Kreş, Harun GÜVEN Yavuz Tekin, Rashit ve Hayko Cepkin’in seslendirdiği albüm geçtiğimiz günlerde piyasaya çıktı. Teoman’ın deyişiyle onun şarkı yazarı kimliğini ön plana çıkaran albümde Teoman’dan duymaya alışık olduğumuz şarkılar bambaşka yorumlarla seslendirilmiş. Aynı isimli kitapta ise, Teoman’ın şarkı sözleri, notaları ve ilk konserinin biletiyle afişi gibi sürprizler var. Teoman’la bu iki projesini konuşmak için buluştuk. Ancak farkettik ki, fazlasıyla bunalmış Teoman. Peşindeki gazeteci Fotoğraf: Charles Richards Sabah erken kalkan şarkı yapıyor Lale Devri, Kaçak, Cennet gibi bilinen şarkıların bestecisi Bülent Özdemir, müzik piyasasında emeğe yeterince değer verilmediğini söylüyor. Çok küçük yaşlarda yaşadığı Rum evinde dolap kapaklarını davul olarak kullanarak müzik yapan ve yıllar içinde Lale Devri, Cennet, Kaçak, Deli Kızın Türküsü, Kınalı Kuzum, Hoşçakal, Sana Değer gibi dillerde dolaşan bir çok şarkının bestecisi olan Bülent Özdemir, müziğiyle tanınmasına karşın isim olarak bilinmiyor. Özdemir hak ettiği ilgiyi görememekten şikayetçi... Televizyon ekranlarında milyonların izlediği kliplerin sonunda dahi adının yazılmadığından yakınan Özdemir, “Kral Tv, yayınladıkları şarkıların altına söz ve bestesinin kime ait olduğunu yazmıyor. 15 kez ihtar çektim. İşte ülkemizde sanatçıya verilen değere bakın” diyerek önemli bir noktaya değiniyor. Yalnızca televizyon kanallarının değil, yorumcuların da bestecilerine olan vefa borçlarını unuttuklarına ve bu durumun bestecileri küstürdüğüne vurgu yapan Özdemir, “Sabah erken kalkan şarkı yapıyor. Sanat değeri olmayan balon şarkılar insanların gözüne sokuluyor. Bu nedenlede iyi besteci ve yorumcular gözden kaçıyor” diyor. Özdemir’le müzik yaşamını ve Türkiye’deki müzik piyasasını konuştuk. Müziğinizle tanınıyorsunuz ama isim olarak bilinmiyorsunuz. Bu sizin tercihiniz mi? “Ülkemizde sanata değer verilmiyor. Gizli olmayı ben istemedim. Ben yokmuş gibi sayıldım. Ancak insanın kendini övmesi kadar kötü bir şey olamaz. Türk popunu sıçratan Yıldız Tilbe’nin ‘Delikanlım’ albümünü yaptım. O albüm 2 milyon sattıysa benim payım yadsınamaz. Ama hiç kimse bunun farkında değil. Ben şarkılarıma emek veriyorum. Fazla bir maddi getirisi yok. ‘Lale Devri’ şarkısını Amerika’da yapsaydım tek şarkıyla 20 milyon dolarlık adamdım. Ama burada 21 milyar aldım. Manevi yönden de istismar edilmek canımı acıtmaya başladı.” eski yaşamımı geri istiyorum İki yeni projeyle karşımıza çıkan Teoman, istediğinden daha fazlasını elde ettiğini ve hevessiz kaldığını söylüyor ordusundan, kendiyle baş başa kalamamasından, hatta çocukluğundaki gibi duvarın üstüne oturup arkadaşlarıyla çekirdek yiyecek özgürlüğe ve rahatlığa sahip olamamasından... Hevessiz kalmış Teoman, motivasyonsuz kalmış... Öyle ki, “Ben artık kariyerime çok fazla önem vermiyorum. Bundan yirmi yıl sonra da insanlar benim konserlerime gelsinler diye bir dileğim yok. Ben sadece mutlu, huzurlu olmak istiyorum. Onun çaresi de hiçbir şey üretmemekse, onu da yaparım” diyecek kadar bunalmış Teoman. Aynı yaşamı yaşamaktan, peşindeki basın ordusunun ona sürekli müdahale etmesinden... ‘Bir dönemi kapatmak istiyorum’ dedi bize. İstediğinden çok daha fazlasını elde ettiğini, hevesinin kalmadığını anlattı. Ve inatla vurguladı: “Çok daha mütevazı eski hayatımı geri istiyorum”. AHMET YAZICI Söz Müzik Teoman projesini yapmaya nasıl karar verdiniz? “Plak şirketinin teklifiydi. Aslında düetler olarak başladık ama zamanla her şey karıştı ve değişti... İlk yola çıkışımızdan tamamen farklı bir projeye dönüştü. Eski şarkılarımı ve yapacağım yeni parçalarımı arkadaşlarımla kaydedip, onlarla düetler yapacaktım. Carlos Santana yapıyor ya bu tarz şeyler... Ama sonra bir baktım ki, bazı şarkılar bensiz daha güzel oluyor, bana o şarkılarda yer yok. O zaman illa düet olmak zorunda değil dedim. Arkadaşlarımın şarkılarımı söylemesi hoşuma gitti. Kayıtlara sonradan baktığımda ben olmadan da onlar şarkıları güzel bir hale getirmişler diye düşündüm. Sonra seçtiğimiz şarkıların sayısı 28’e çıktı. Plak şirketiyle bunları 2 ayrı albüm olarak yayınlayalım dedik. İkinci albüm de üç ay sonra çıkacak.” Şarkıları ve onları söyleyecek isimleri nasıl seçtiniz? “Eşimiz dostumuz zaten tümü. Yani hepsini bireysel olarak tanıyordum. Sevdiğim, müziklerini beğendiğim ve saygı duyduğum insanlar tümü. Sezen Aksu, Erol Büyükburç, Yaşar, Mirkelam, Feridun Düzağaç, Nil Karaibrahimgil gibi isimler var. Genç kardeşler de var tabii. Kreş, Rashit ve Hayko Cepkin gibi çok sevdiğim yeni jenerasyondan isimler...” Yavuz Bingöl var bir de... “Yavuz Bingöl’e ‘İki Çocuk’ şarkısını özellikle verdim ben. Etnik sazlarla benimkinden daha güzel olacağını düşünmüştüm. Kim olabilir diye düşününce de aklıma Yavuz geldi. Hem beğendiğim bir sanatçı, hem de arkadaşım. Çok severim Yavuz’u. O parçayı Yavuz söylesin, istediği gibi yapsın istedim. Zaten ben ona direktif verebilecek pozisyonda değilim. O, gerçekten yaptığı tarz müzikte güzel şeyler yapmış biri. Üstelik de benim bimediğim bir alan onun alanı. Ve çok da güzel oldu.” Hevessiz kaldım Yönetmenlik de yaptınız. Yeni bir film düşünüyor musunuz? “Bir senaryom var aslında. Fakat açıkçası illa da yapayım diye bir hevesim yok. Şu sıralar garip bir dönemdeyim zaten. Ben her sene arada bir depresyona, anlamsızlık dönemine girerim. Bu seferki uzun sürdü ama. Baharda kendimi daha iyi hissedeceğim herhalde. Senaryom bir müzik grubunun yırtmaya çalışmasıyla ilgili. Yani benim iyi bildiğim bir konu. Ama illa ki çekmek zorunda değilim. Senaryoyu yazarken çok mutlu oldum. Beni mutlu etsin yeter. Şöyle bir pozisyona geldim... Artık kariyerime çok fazla önem vermiyorum. Bundan yirmi yıl sonra da insanlar benim konserlerime de gelsinler diye bir dileğim yok. Ben sadece mutlu, huzurlu olmak istiyorum. Onun çaresi de hiçbir şey üretmemekse, onu da yaparım.” Eskiden bu tarz dilekleriniz, dertleriniz vardı değil mi? “İnsan kendini tanımlamak istiyor, bir işe yaradığını hissetmek istiyor. ‘Bir mesleğim, kariyerim olsun’ diye düşünüyor. Ama ben hayallerimden çok daha fazlasını elde etmiş biriyim. Mesela bir albümümün 20 bin satmasını isterken, birden bire 600 bin albüm satan biri oldum. Küçücük bir evim olsun diye düşünürken, birkaç tane ev ve iki araba alabilecek seviyeye geldim. Ama bunlar beni mutlu eden şeyler değil. İnsan böyle bir şeyi hedeflemediği zaman, küçücük şeyler hayal ettiği zaman bunlara sahip olsa da mutlu olmuyor. Eninde sonunda ben bu eski koltukta oturuyorum işte. Pek bir şey üretmek istemiyorum şu sıralar. Daha çok edebiyatla ilgileniyorum aslında ama kendi kendime yazıyorum tabii. Onları illa ki çıkarayım diye bir hevesim yok.” Hevessiz kalmışsınız siz. Çok başarılı olmaktan belki. “Evet hevessiz kaldım. Sanırım o yüzden. ‘Hiçbir motivasyonun kalmadı’ diyor arkadaşlarım bana. Motivasyonum yok, istediğimden çok daha fazlası var elimde...” İçinizde ukte kalan neler var? “Ben boşu boşuna bir sürü şey yaptım aslında. Keşke onları yapmasaydım dediğim şeyler var yani. Bir de sevgililerimle yanlış şeyler yaptım. Çok daha iyi ilişkiler kurabilirdim. Saçmaladım açıkcası. Bağlanmaktan korktuğum için hep kaçtım. Korkaklık yaptım ilişkilerimde, yanlış yaptım...” Bu bir pişmanlık olarak kaldı yani... “Evet, pişmanım. Dört yıl öncesine dönsem şimdikinden daha farklı davranırdım. Bozuldum... Ama bundan sonra değişeceğim. Çünkü yıllardır aynı hayatı yaşıyorum ve aynı hazzı da alamıyorum. Demek ki kendime başka bir yön seçmek zorundayım. Bu gezerek, eğlenerek olacak bir şey değil. Her şeyin cılkını çıkardım yani. Biraz daha düzgün olmalıyım. Her şey önümde fazlasıyla var. Ben çok daha mütevazı eski hayatımı istiyorum.” ŞARKICI DEĞİL SÖZ YAZARIYIM Albümdeki şarkılar içinden hangileri için ‘Benim yaptığımdan farklı olmuş, güzel olmuş’ diyorsunuz? “Çok ilginç şeyler oldu. İkinci albümde daha eksantrik şeyler var aslında. Mesela Cem Adrian ‘İki Yabancı’yı söyledi. Çok geniş bir ses yelpazesi var onun. Hem kadın, hem erkek vokali seslendiriyor. Yani hem Şebnem Ferah’ı, hem de Teoman’ı seslendiriyor. Albümdeki bütün şarkılar gerçek hallerinden, onları seslendiren sanatçıların hallerine doğru gittiler. Öyle de olması gerekiyordu zaten. Mesela Sezen Aksu, ‘Paramparça’yı fado yaptı, tamamen başka bir yere götürdü. Çok da güzel oldu tabii. Daha evvelden Müslüm Gürses ‘Paramparça’yı başka bir tarza çevirmişti. Ben onu da çok sevimiştim, hatta kendiminkinden daha çok sevmiştim. Yeni şeyleri çok seviyorum zaten, o yüzden beni hayal kırıklığına uğratan hiçbir parça olmadı gerçekten.” Bu albümdeki isimlerden şarkısını seslendirmek istediğiniz biri var mı? “Bir sürü var canım. Yaşar’dan, Mirkelam’dan ve Sezen’den istediğim şarkılar var aslında. Daha önce bir kere uğraşmıştım ama yapamamıştım. Yani her zaman beceremiyorum böyle şeyleri. 2003’te Sezen’in şarkılarından ‘Kaybolan Yıllar’ı denemiştim ama bir türlü halledememiştim. Ona çok yakışıyordu, bana bir türlü olmadı. Çalıştım, çabaladım ama olmadı. Belki bir daha denesem, halledebilirim. Çok güzel bir şarkı, çok seviyorum gerçekten. Beceremedim ama... Bir de Yaşar’ın Körbıçak’ını, Mirkelam’ın Hatıralar’ını da söylemek isterim.” Bu projede besteci kimliğinizi mi öne çıkarmaya çalıştınız? “Sonradan iş ona döndü zaten. Yani bu albümün bir anlamı olacaksa, benim şarkı yazarı olarak orada bulunmam gerekiyordu. Kimi şarkılarda düetler yaptım ama bu albümlerin asıl anlamı benim şarkı yazarı olmam. Zaten kendimi düşündüğümde, ‘Ben neyim’ diye sorduğumda, kendimi bir şarkıcı değil de, şarkı yazarı olarak görmeyi tercih ediyorum.” Albümde erkekle düet var mı hiç? “Yavuz Bingöl’e ‘İki Çocuk’ta vokal yaptım. Ama tam anlamıyla düet sayamayız onu. Erkeklerle daha zor oluyor zaten. Aşk şarkılarını iki herif söyleyince pek olmuyor. Kendimi geri planda tutmak istedim. Yani şarkıcı olarak pek görünmek istemedim, katılan sanatçılardan rol çalmak istemedim. Mümkün olduğunca onların olsun o şarkı istedim.” Marangozu kıskanıyorum Kitap ve albüm... Bu ikisi ‘olgunluk’ projeleri mi? “Aslında öyle biraz. Yani ben bir yandan kendimle ilgili bir dönemi kapamak istiyorum. Sürekli aynı hayatı yaşamak istemiyorum, sıkıldım biraz. Kalıcı bir şeyim olsun istedim. Dünya değişti, ben de kendimle ilgili bir dönemi kapatıyorum. Bu kitap ve albüm benim için güzel birer nokta olacak.” Bir dönemi kapatmak derken... Müziği bırakmayı mı düşünüyorsunuz? “Bırakmayı değil. Ben müziği bırakamam. Fakat yeni bir şeyler yapmak istiyorum. Sürekli aynı hayatı yaşamaktan gerçekten çok sıkıldım. Neredeyse 20 senedir müzik yapıyorum ben. Çok da yoruldum açıkcası. Şöyle bir şey var... İnsan ilk albümünü eline aldığı zaman inanamıyor elindeki şeye. Ama beşinci albümde aynı hissi almıyorsunuz... Şarkılarınızı seviyorsunuz, konser vermekten zevk alıyorsunuz ama aynı olmuyor işte. Bazı şeylerin hazzı azalıyor sonuçta zamanla. Müziğin bana verdiği haz azalsın istemiyorum. O yüzden onu doğru bir dozda tutmam gerekiyor. Eskiden olduğu gibi yılda 150 konser vermek yerine, 50 konser vereceğim mesela. Bir de kendimi en mutlu hissettiğim anlar, sevdiğim insanlarla beraber olduğum anlar. Çok yoğun çalışmak istemiyorum bundan sonra.” Emekliliğe hazırlanır gibi konuşuyorsunuz... “Tam öyle değil. Hazzı yüksekte tutmak ve mutlu olmak istiyorum sadece. Daha az ama daha özenli konserler vermek istiyorum. Ya da daha az şarkı yapmak ve annemle daha çok vakit geçirmek istiyorum. Onunla tatile gitmek istiyorum mesela. Öyle planlarım var. Bir de şöyle bir şey de var. Bu sanat meselesi fazla sanal geliyor bana. Bir ayakkabı yapan ya da bir şeyi tamir eden insanları kıskanıyorum. Marangozu kıskanıyorum... Daha elle tutulur işler yapanları kıskanıyorum gerçekten. Bazı arkadaşlarım var benim, çok özenerek yemekler yapıyorlar mesela. Onların aldığı o hazzı görüp, ‘Benim niye böyle şeylerim yok’ diye kıskanıyorum. O tarz şeyler yapmak istiyorum ben de.” Bunları yapamamanızın nedeni ünlü olmak mı? “Evet. Haftada bir dışarı çıkıyorum mesela. Ama o gün on kişi üzerime geliyor. Çok rahatsızlık verici bir şey, çok bunaldım. Gerçekten büyük bir rahatsızlık. Bunaldım ama yapacak da bir şey yok sanki. Ne yapsam kurtulamıyorum. Bir yandan onlara da kızamıyorum, nefret edemiyorum o çocuklardan. Benim için durum o kadar zor ki... Gerçekten ne yapacağımı bilemiyorum. Elimden hiçbir şey gelmiyor, yapabilecek hiçbir şeyim yok. Yurt dışına gidiyorum, orada rahat ediyorum bazen. Ama her yerde olmuyor tabii çünkü biz Türkler her tarafa yayılmışız. Oralarda da birilerinin gelip resmimi çektiği oluyor. Ama küçük kasabalara gittiğimde rahat ediyorum.” Şöhretin bedelini ağır ödüyorum diye düşünüyor musunuz? “Ben kendimi önemli biri gibi hissetmiyorum ki... Benim üstüme çok geliniyor. Önemliymişim gibi geliyor. O çok rahatsızlık verici bir şey. Bir dakika ya, ben kimim ki? Üç, beş tane şarkı yazdım alt tarafı. Niye benim üstümde 20 herif olsun ki? Çocukken yaptığımız gibi, arkadaşlarımla duvarın üzerinde çekirdek yemek istiyorum mesela... Ama hiçbirini yapamıyorum. Bir kere herkesin benimle ilgili bir fikri var. Hiç kimse beni gerçekten tanımıyor. Birçok kişinin derdi bu aslında. Çözüm olarak insanlar kendilerini bir yerlere çekiyorlar ve kimseyle de görüşmüyorlar. Öyle bir şey yapamam ben. Sonuçta eninde sonunda sokak çocuğuyum ben. Ben aslında tamamen ortada durarak ‘Benle ilgilenmeyin ya’ demeye çalıştım ama onlar tam tersine benimle fazla ilgilendi.” Kendinizi popüler kültürün bir parçası olarak görüyor musunuz? “Benim yaptığım popüler müzik değil. ‘Lale Devri’ son yüzyılın ilk 10 şarkısının içine alındı. Popüler olsun diye müzik yapmam. Şu zamana kadar balon işler yapmadım. Laf olsun diye şarkı yapamıyorum. Sezen Aksu’nun ‘Deli Kızı’ türküsü hala dillerde.” Pop müziği piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz? “10 yıldır korkunç bir kirlilik söz konusu. İnsanlara bıkkınlık geldi. Artık halk izlememeye başladı. Çok ciddi işler de gözden kaçtı. Hiçbir sanat değeri olmayan şarkılar insanların gözüne sokuldu. Bu arada iyi şarkıcı, besteci ve yorumculara yazık oldu. Beste yapan insanları çok küstürdüler.” Sizce besteciler hakettiği değeri görüyor mu? “Bazı sanatçılar bestecilerine olan vefa borçlarını unutuyor. Şarkıcı kadar bestecinin de önemi var.Kral Tv yıllardır şarkıları alıyor. Klipleri döndürmek için 20 bin dolar para alıyor. Şarkının altına söz ve bestenin kime ait olduğunu yazmıyor. 15 kez ihtar çektik. Sonra yazmaya başladılar ama 2 şarkımın da altına söz ve müzik Sezen Aksu yazdılar. Yıllardır söz ve müziğin kime ait olduğunu yazmayıp, ‘şu numaraya mesaj gönder şarkı cebine gelsin’ yaparak bizleri yok saydılar. Bir de üzerimizden para kazandılar. Ama altına 2 satır yazmayı beceremediler. Herkes birbirinin üzerine attı. Yok klibi çeken yazmamış. Bilgisayarla yapmayı denediler, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Lale Devri ve Kaçak şarkımın altına söz müzik Sezen Aksu yazdılar. Telefon açtım. ‘Bu bilgiyi nerden aldınız’ dedim. ‘İnterneten bakıyoruz’ dediler. Bu kadar ciddiyetsizlik olur mu? Bu işten milyarlar kazanıyorlar. Bir albüme 10 YTL vermek zor geliyor. Bağlı bulunduğumuz meslek birliklerine açıp bu şarkı kimin diye sorabilirler.” En çok beğendiniz besteniz hangisi? “Böyle bir ayrım yapmam söz konusu değil. Ancak ‘Kaçak’ şarkısının ayrı bir yeri var. Çünkü Sezen Aksu’yla birlikte o şarkının üzerine çok uğraştık. Duygulandık, eğlendik. Bu nedenle özel bir şarkı.” Müziğe başladığınızda neden sol gitar almadınız da zoru yapıp sağ gitarı tersten çaldınız? “O zaman ses aleti azlığı vardı. Mesela davulcu arkadaşımız davullarıyla yatardı. Eskiden şimdi olduğu gibi müzik aleti marketleri yoktu. Şimdiki nesil çok şanslı. Bizim zamanımızda İzmir’e bir gitar gelirdi. Herkes onu konuşurdu: ‘Ahmet’in gitarını gördün mü? Ya arkadaş versene bir resim çektireyim’ muhhabetleri olurdu. Bizim gitarist Hasan’ın Fresher marka gitarı vardı. ‘Abi gitarı ver bu akşam çalayım’ diyordum. ‘Hadi git dalgamı geçiyorsun’, ‘Ağabey bir şey olmaz’, ‘Olur mu çizersin’, ‘Parası neyse öderiz ya’ şeklinde bir baskıyla gitarı alırdım. Ama ben solaktım. Hasan’ın gitarının bana göre ters olduğunu anlayınca tellerin yerlerini değiştireyim dedim. Bir baktım 8 saat geçmiş. Yarım saat gitar çalacağım diye o kadar saat gitarın telleriyle uğraşmak zor geldi. Ters bir şekilde çalmaya karar verdim. Yani imkansızlıklardan imkan yarattım. O günden bu güne sağ elle çalınan gitarı sol elle çalıyorum. Dünya’da bu şekilde gitar çalan 4 kişi var.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle