14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 7/2/08 16:32 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 9 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ Konser Aşk dolu Lekman Şarkı sözlerindeki kimi zaman melankolik, kimi zaman eğlenceli hikâyeleriyle son 30 yılın dev müzisyenleri Scott Walker ve Jonathan Richman ile birlikte anılan Jens Lekman, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Babylon’da konser verecek. Bant ve Arkaoda’nın işbirliğiyle düzenlenecek konserde Lekman, sevenlerini inatçı tavrı, alışılmışın dışındaki sahne performansı ve muazzam melodileri bir araya getiren parçalarıyla büyüleyecek. Sevgililer Günü’nde Babylon’a gelenleri aşkın farklı yüzeylerine temas eden ironik ve melankolik parçalarıyla dolu bir gece bekliyor. (0212 292 73 68, biletler 30 ve 20 YTL) Deyişten Nefese Türkülerimize getirdikleri kendilerine özgü yorumla tanınan Erkan Oğur ve İ. Hakkı Demircioğlu; Dertli Divani, Mustafa Kılçık, Hüseyin ve Ali Rıza Albayrak’ın katılımıyla 15 Şubat Cuma akşamı İş Sanat Kültür Merkezi’nde olacak. ‘Deyişten Nefese’ isimli konserle müzikseverleri dingin bir yolculuğa çıkaracak topluluk, saat 20.00’den itibaren sahnede olacak. Anadolu ezgilerindeki hümanizmi, sufice bilgeliği, erdem arayışını yansıtan albümleri ile müziğimize yalnız Türkiye’de değil dünya çapında da farklı zevkler ve tınılar getiren Erkan Oğur ve İ. Hakkı Değirmencioğlu’nun bu özel projesini kaçırmayın. (0212 316 10 83, biletler 35, 30, 25 ve 20 YTL) Yansımalar konseri 1990 yılında A. Şenol Filiz ve Birol Yayla tarafından kurulmuş, temelde akustik bir tınıya sahip olan Yansımalar, 11 Şubat Pazartesi akşamı Nardis Jazz Club’de konser verecek. Geleneksel müziğimizden yola çıkarak günümüzü yansıtan ve geniş bir yelpazede müzik yapan topluluk, bugüne kadar ‘Yansımalar’, ‘Babı Esrar’, ‘Serzeniş’, ‘Vuslat’ ve ‘Pervane’ isimlerinde beş albüm yayınlamışlardır. (0212 244 63 27, biletler 25 ve 15 YTL) Sevgililer Günü’nde Feridun Düzağaç Feridun Düzağaç, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde saat 20.00’de Ankara MEB Şura Salonu’nda sevenleriyle buluşacak. Altıncı stüdyo albümü ‘Uykusuza Masallar’ı piyasaya süren Düzağaç konserde yeni şarkılarının yanı sıra eski parzalarını da seslendirecek ve müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. Hey gidi günler... ’lerden 80 ortalarına kadar olan müzikal dönemle ilgili sohbetlerde mutlaka referans oluşturan üç harfli bir sözcük geçer. Cem Karaca, Erkin Koray, Barış Manço, Erol Evgin, Ayten Alpman gibi isimlerin eski plaklarından bahsederken “Hey yazmıştı”, “Posterini Hey vermişti”, “İlk kez Hey’de görmüştüm” gibi vurgular da eklenir. Bu üç harften oluşan, çağırma nidası sözcük bir döneme damgasını vuran müzik dergisinin ismiydi. Çizgi roman kahramanı Kızılmaske’yi zor durumda APTÜLKADİR çağıranların “Fantoma” nidası gibi “Hey” de müzik açlığımızın ELÇİOĞLU kurtarıcısıydı. Hulusi Tunca yeni çıkardığı “Hey Gidi Hey” isimli kitabında bizi o günlere götürüyor. “Hey”in son editörü olan Hulusi Tunca kitabını oluştururken ne akademik ne de anı özelliklerinden hareket etmiş. O dergide çıkan haberlerini, yazılarını, konser kritikleri ve izlenimlerini, roportajlarını tekrar tarayıp aralarından seçim yaparak bir kitap Tango gecesi İş Sanat, İstanbullu tango tutkunları ve dansseverleri için özel bir gece ayarlıyor. Buenos Aires’in gelenekseliyle, modern anlayışı bir araya getiren, çağdaş tangonun yeni yüzü Ensamble Nuevo Tango, bu akşam İş Sanat Kültür Merkezi’nde olacak. Fernando Egozcue, Ezekiel Lezama, Rafael Herrador, Sergio Menem, Miguel Rodriganes, Coni Le Chner ve Borja Berrueto’dan oluşan topluluğa danslarıyla Nalatia Vicente ve Juan Manuel Nieto eşlik edecek. (0212 316 10 83, biletler 50, 40, 35 ve 30 YTL) 70 oluşturma yoluna gitmiş. Yani müzisyenlerin “BestOf” albümlerini andıran bir çaba söz konusu olmuş, diyebiliriz. 18 Kasım 1970’te yayın hayatına başlayan Hey dergisi, Abdi İpekçi’nin yönetimindeki (o zamanlar patron ismi bugünkü gibi önde gitmezdi) Milliyet’in bünyesindeydi. (Merak edenler için o dönem Milliyet’in sahibi Karacan ailesiydi ve Aydın Doğan daha henüz araba galerisi olan biriydi.) Müzik ve gençlik dergisi olarak 70’li yılların en önemli dergisi olan Hey, haftada bir çıkardı ve bugün imkânı olamayacak bir okur kitlesine sahipti. Muhteşem editörü Doğan Şener’in yönetiminde titizlikle oluşan dergi zamanla bir tutkuya dönüşerek müziğin nabzını da tutacaktı. İlk sayısından son sayısına kadar baktığınızda Türkiye’deki müziğin macerasının iğne deliği kadar bile bir eksiği olmayan arşivini görürsünüz. “Hey”in yayın hayatı boyunca Türkiye’de çıkan her plak, dergi sayfalarında eksiksiz yerini bulabilmiştir. O dergilerin sayfalarını karıştıranlar kesinlikle müzik tarihimizin o döneminin izlerini de sürebilirler. Sadece müzik mi? Türkçe’nin en doğru kullanımına sahip bir radyocu olan Orhan Boran mizahla müziği ince bir çizgide buluşturduğu yazılarıyla yer alırken Sinema yazılarıyla Erman Şener, şimdilerde müzik yazarı olarak tanıdığımız ve sevdiğimiz Tolga Akyıldız’ın babası Erhan Akyıldız,Yener Süsoy gibi isimler derginin kadrosunu oluşturuyordu. Bunların yanısıra o dönem Milliyet’in dış haberlerinden sorumlu olan yurt dışı muhabirleri de müzik haberlerinin peşinde koşabiliyorlardı. Hollanda’dan Kamuran Sümercan, Almanya’dan Reha Erus, İtalya’dan Cihan Akerson gibi yazarların müzik haberleri de gündemi sıcak tutmayı sağlıyordu. Hey dergisi, okuyucusuyla var olan bir dergiydi. Okuyucu mektuplarına büyük bir önemle cevap verilirken yanı sıra onların oluşturduğu yazılardan seçmelerin yayınlandığı köşeler de vardı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi okuyucudan gelen yerli yabancı gruplarla ilgili soruların itina ile cevaplandığı köşeler de olurdu. Genç insanların bu katılımı bir süre sonra da derginin üretimine katılarak sürecekti. Derginin okuyucularıyla paylaşımı çok sağlıklı bir plak listesinin de çıkmasını sağlıyordu. Her hafta halkın oylarıyla yerli yabancı albüm listeleri oluşturuluyordu. Her sene gene halkın oylarıyla oluşan Yılın Müzik Oskarları oluşuyordu. Bunların 70’den 80 ortalarına dek olan dökümlerini yapsanız şunu görürsünüz; o yılın özeti. Bir de şimdiki seçimlerimize bakın, oysa o yılların en iyileri, ümit verenleri seçimleri konusunda en ufak bir tereddüt yaşamazsınız. Üstelik 40 yıla yakın bir tarihsel sürecin hakemliğine karşın. İşte Hulusi Tunca’nın “Hey Gidi Günler Hey” kitabında o günlere zaman makinesine binmişçesine bir yolculuk yapıyoruz. Belki daha araştırıcı ve belgesel nitelikli bir kitap beklenebilirdi (ki “Hey” buna fazlasıyla değer). Ancak Tunca’nın aracısız olarak bizi o günlere götürmesi bizi yapılan işlerle aracısız yüzleştiriyor. Bu sayede de o dönemin müzik dergiciliğinin titizliğini ve samimiyetine daha net ulaşabiliyoruz. Keşke bunlara eşlik eden görsel öğeler de yer alabilseydi. Kitabın içinde Hey dergisinin çalışma düzeninin anlatıldığı ve bugün neden Hey’in çıkamayacağını anlatan ironik bir yazı var ki, bugüne ışık tutabilecek kadar önemli diyebilirim. Kitabı okurken “Hey gidi günler” diye iç geçireceğinize eminim. Belki bugün kaybettiklerimize üzüleceksiniz de… Ama artık şu kayıp ve kaybetmişlikten kurtulalım artık. Bunun yerine geçmişte kaybedilenlere şöyle bir bakıp nerede hata yaptığımız bir düşünelim hele. O zaman göreceğiz ki, kaybettiklerimizin var olduğu günlerde geleceğe duyulan umut vardı. İşte biz o umudu tükettiğimiz için kayıplarımıza ağlıyoruz. Aslı coşturacak Aslı, 13 Şubat Çarşamba akşamı Beyoğlu hayal Kahvesi’nde müzikseverlerle buluşacak. Üç yıllık uzun bir bir aranın ardından piyasaya çıkardığı ‘Söylediğim Şarkılarda Saklı’ isimli albümünde yer alan şarkılarının yanında eski şarkılarını da seslendirecek Aslı, saat 22.00’den itibaren sahnede olacak. Şarkıcı sevenlerine unutulmaz saatler yaşatacak. (0212 244 25 58, biletler 20 YTL) Sevgililer Günü konseri Balans music & Performance Hall, Sevgililer Günü için özel bir etkinlik yapıyor. Bülent Ortaçgil ve Zuhal Olcay, 14 Şubat akşamı saat 21.00’den itibaren sahnede olacak. Yaptıkları albümler ve seslendirdikleri şarkılar ile dinleyicilerinin gönlüne taht kuran ikili, seslendirecekleri şarkılarla çiftlere unutulmaz bir Sevgililer Günü yaşatacak. (0212 251 70 20, biletler 85 ve 45 YTL) Sardunya’da aşk ‘Lale Devri’, ‘Kaçak’ ve ‘Cennet’ gibi parçaların bestecisi olan ve Sezen Aksu da dahil olmak üzere bir çok ünlü sanatçıya şarkı veren müzisyen Bülent Özdemir, solisti Nicola’yla birlikte Sevgililer Günü akşamı Sardunya Restaurant’ta olacak. Boğaz’ı ayaklar altına alan manzara, lezzetli bir mönü, özenli servis ve müzik isteyen çiftler için edial bir gece. (0212 249 10 92) !F 2008’de müziksinema buluşması 14 Şubat, Sevgililer Günü olarak kutlanıyor olabilir ama bu yıl İstanbullular için ayrı bir önemi daha var. Çünkü tam on gün boyunca sürecek olan !f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali de aynı ZÜLAL gün başlıyor. Bu ilk kez 28 KALKANDELEN yıl Şubat 2 Mart kzulal?yahoo.com tarihleri arasında Ankaralı sinemaseverlerle de buluşacak olan festivalin programı, birbirinden ilginç ve heyecan verici filmlerle dolu. Ama benim bu yazıda üzerinde durmak istediklerim, festivalin “Life In Sound” (Sesli Yaşam) adlı bölümünde gösterilecek olan müzik belgeselleri. Joy Division [email protected] PETER HOOK, “JOY DIVISION” BELGESELİ İÇİN İSTANBUL’DA! Festivalde müzikle sinemayı buluşturan belgesellerden ilki, efsanevi postpunk grubu Joy Division’ı anlatıyor. Yapımın yönetmeni Grant Gee, müzikle ilgilenenlere yabancı bir isim değil. İngiliz yönetmen, daha önce Radiohead grubunun 1997 yılı turnesini izleyip “Meeting People Is Easy” adlı bir belgesel yaptı. Ayrıca, Gorillaz, Blur, Badly Drawn Boy, Spooky, Coldplay ve Suede’in de aralarında bulunduğu birçok grubun videolarını çekti. Gee’nin “Joy Division” adlı belgeseli, son yıllarda grup üzerine yapılan üçüncü büyük yapım. İlk olarak 2002’de Michael Winterbottom imzalı “24 Hour Party People”i izledik. Geçtiğimiz yıl ise, Anton Corbijn’in “Control” adlı filmi, Cannes Film Festivali’nin açılışında gösterildi. Fakat Gee’nin belgeselinin, bazı açılardan her iki yapımdan da farklı olduğunu belirtmek gerek. “24 Hour Party People”, yalnızca Joy Division’a değil, 1970’lerin ortalarında Manchester’daki müzik ortamına ve o dönemdeki postpunk grupların ortaya çıkışına odaklanmış; “Control” ise, Joy Division’ın solisti Ian Curtis’in eşinin anılarından yola çıkarak daha çok Ian Curtis’in özel yaşamını aktarmıştı. Oysa Gee’nin belgeseli, Joy Division’ın karanlık müziğinin arkasındaki etkenlere, örneğin Beat kuşağının önde gelen temsilcilerinden Amerikalı romancı William S. Burroughs’un Ian Curtis üzerindeki etkisine, fabrikalarla kuşatılmış sanayi kenti Manchester’ın grubun müziğine yansımasına değiniyor. Ayrıca yapım, grupla plak anlaşması yapan Factory Records’ın ve ünlü kulüp Haçienda’nın kurucusu Tony Wilson, Ian Curtis’in Belçikalı sevgilisi Annik Honore ve prodüktör Martin Hannett ile yapılan röportajların yanı sıra, temelde Joy Division’ın yaşayan üyeleriyle yapılan söyleşilere odaklanması nedeniyle de, diğer filmlerden farklı bir bakış açısı sunuyor. !f 2008’in bu yılki sürprizlerinden birisi de, Joy Division’ın basçısı Peter Hook’u festivalin açılış partisi için İstanbul’a getirmesi. Hook, Joy Division yalnızca belgeselinin gösteriminde özel bir söyleşiye katılmakla kalmayacak, aynı zamanda 16 Şubat gecesi Beyoğlu’ndaki The Hall’da DJ’lik de yapacak. 131 yıllık tarihi bir kilisenin içine konumlandırılmış The Hall’da “Love Will Tear Us Apart”ı dinlemenin zevkine az kaldı! Stephen Kijak, müzk dergisi Harp’a verdiği röportajda güzel bir yanıt veriyor bu tür yorumlara: “Dünyadaki herkesin Scott Walker’ı sevmesi gerekmiyor. Ama en azından açık fikirli olun: Bu film, bir sanatçıyı ve onun serüveninin keşfini anlatıyor.” Üstelik bu öyle bir sanatçı ki; kariyeri, “bunu ancak Scott Walker yapabilir” dedirten şarkılarla dolu… 12 BÖLÜMLE PHILIP GLASS’IN PORTRESİ !f 2008’in “Sesli Yaşam” bölümünün ağır toplarından birisi de, minimalist klasik müziğin en önemli bestecilerinden Philip Glass. Yönetmenliğini Scott Hicks’in üstlendiği yapım, günümüzün en tanımış ve en tartışmalı müzisyenlerinden Glass’ın bilinmeyen yönlerine 12 bölümde ışık tutuyor. Belgeselde ünlü bestecinin aile üyelerinin yanı sıra, Martin Scorsese, Errol Morris, Chuck Close ve Christopher Hampton gibi çalışma arkadaşlarıyla yapılan röportajlara da yer veriliyor. SCOTT WALKER: 30 YÜZYILLIK ADAM Festivalin merakla beklenen ikinci müzik belgeseli “Scott Walker: 30 Century Man”. Scott Walker, doğduğu ülke Amerika’da bile yalnızca müzikle haşır neşir olanların tanıdığı bir müzisyen ama, aslında o, müzik tarihinin en yaratıcı isimlerinden birisi. David Bowie’nin idolü; Jarvis Cocker’ın yeteneğine gıpta ettiği tek kişi; Radiohead, Sting, Brian Eno gibi isimlerin büyük ilham aldıklarını söyledikleri olağanüstü yetenek; yaptıkları müziğin Amerika’da pek de takdir edilmediğini görerek İngiltere’ye yerleşip popüler olan 60’ların grubu The Walker Brothers’ın karizmatik solisti; Jacques Brel şarkılarının muhteşem yorumcusu… Uzun yıllardır gözlerden uzak kalarak ama derin etkiler bırakarak müzikal çalışmalarını aralıksız sürdüren Scott Walker’a olan hayranlığım, 80’li yıllarda dinlediğim The Walker Brothers şarkısı “No Regrets” ile başladı. Duyduğum o eşsiz bariton sesin sahibini yıllar içinde izleyip müziğe yaklaşımına tanık oldukça da, hayranlığım giderek arttı. Scott Walker, dinlenmesi zor, avangard müzik yaptığı gerekçesiyle eleştirilere hedef oldu. Ama belgeselin yönetmeni SİGUR ROS’U DAHA YAKINDAN TANIMAK İÇİN Birkaç yıl öncesine kadar İzlanda deyince, müzikseverlerin aklına yalnızca Björk gelirdi. Ama artık hayatımızda postrock grubu Sigur Ros da var. Dört İzlandalı genç, şarkılarını, anlamı olmayan, kendilerine özgü bir dilde söylüyor, keman yayıyla gitar çalıyor, atmosferik ve minimalist müzikleriyle dinleyenleri muhteşem bir hayal alemine sürüklüyor. Dünyanın en anlaşılmayan ve en utangaç grubunu biraz daha yakından tanımak istiyorsanız, grubun 2006 İzlanda yaz turnesinin arka planını aktaran “Heima” (Homeland: Evde) adlı bu filmi kaçırmayın. (Filmlerin gösterim tarih ve seansları için: www.ifistanbul.com) RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle