22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 10 21/2/08 16:10 Page 1 CUMARTESİ EKİ 10 CMYK 10 23 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ İnsanların dünya karşısındaki çaresizliğini spermlerin anne karşısındaki çaresizliğiyle veriyor Dokuz Ay Son Gün nne karnında dört sperm. Biri eşcinsel, diğeri Liberal, öteki Marksist Feminist, bir diğeri İslamcı… Sermiyan Midyat’ın yazıp yönettiği oyunda her bir sperm bir görüşe gönderme. Savundukları kavramlara körü körüne bağlı olan bu spermlerin ortak bir yazgısı var. Zaten oyunu cazip kılan da bu yazgı. Çünkü anneleri bir canlı bomba ve yaşamları annelerinin kararına bağlı. 4 yeni can dünyaya getirecek olan annenin yeni nesillere bırakmak istediği dünya ZUHAL için kendini patlatması karnındaki nesilleri de yok edecek. Oyun AYTOLUN yeni bu sorunsalla yürüyor. Hiçbir spermin anne karnında bir güvenliği yok. Anne, bir canlı bomba. Hem katil hem de kurban... Henüz sperm olan 4 can... İki perdelik komedi olan oyun, sürpriz sonu ile aslında çok net bir trajediyi de içinde barındırıyor. Dokuz Ay Son Gün, Oyunbozan Tiyatro’nun ilk oyunu. Sermiyan Midyat’ın yazıp yönettiği oyunda Emel Çölgeçen, Sermiyan Midyat, Erdem Akakçe ve İsmail Hacıoğlu rol alıyor. Ayrıca tiyatro ustaları da Oyunbozan Tiyatro’ya kuruluş yılı hediyesi olarak sesleriyle destek veriyorlar. Sumru Yavrucuk, Altan Erkekli, Ferhan Şensoy, Zuhal Olcay, Bülent Emin Yarar ve Nihat İleri’yi oyunda seslerinden tanıyabilirsiniz. Biz de Midyat, Akakçe, Hacıoğlu ve Çölgeçen’le bu karmaşık dünyanın en güvenli yeri olduğunu düşündüğümüz anne karnında dahi dünyaya gelebilme ve yaşayabilme şüphesi taşıyan dört spermin çelişkilerini konuştuk. Sermiyan Bey, hem komedi hem trajedi öğeleri taşıyan bu oyunu yazmaya ne zaman başladınız? Midyat: “İlk aklıma gelen ana rahminde 4 spermin hikayesiydi. Sadece matrak bir hikaye olarak duruyordu bilgisayarımda. Çalışan ve onu oyun yapacak bir özelliği yoktu. Sonra 11 Eylül’de yaşananlar ve canlı bombalarla dünyanın da miladı değişmeye başladı. Canlı bombalarla ilgili biraz tesadüf biraz da benim ilgim dolayısıyla kitap, belgesel, film, makale pek çok şeyle karşılaştım. Bunların hepsi birleşti kafamda. Bir buçuk yıl önce başladım üzerinde çalışmaya ve çok güzel bir proje çıktı karşıma.” Diyalogları vurucu ve bir o kadar da komik bir oyun. Midyat: “Ana rahminde 4 sperm biraz tecrübe ve yetenek sahibi herhangi bir kişi tarafından da kaleme alınsa komik bir durum ortaya çıkardı zaten. Ama bizim oyunu cazip kılan taraf spermlerin bir canlı bomba içinde olması. Yazmaya başladığım zamanlarda üstatlar da bu yönde fikir verirdi. Bir oyunu ne kadar trajik yapmak istiyorsanız o kadar komedi öğesiyle döşemek gerekiyor. Trajedi de o komedinin arkasından gelecektir. Bunun Türk Sineması’ndaki en iyi örneği Züğürt Ağa ve Muhsin Bey’dir. Onlar da çok trajik hikayelerdir ama bir o kadar da komiktirler.” Her bir spermin bir de göndermesi var… Midyat: “Başlarına böylesi bir felaket gelen ve trajedinin içinde bizzat bulunan 4 spermden bahsediyoruz. Komedi burada en A sorguluyor önemli ve en etken silah. Tüm muhalifler, krala isyan edenler, komedyenler çoğunlukla.. Oyundaki spermlerin anne karşısında, metaforik olarak da bizlerin dünya karşısındaki çaresizliği olayları daha da komik duruma sokuyor. Burada haksızlık haklılık yok. Eşcinselinde haklı haksız yanları var, liberalin de, diğerlerinin de. Mesela İslamcı spermi canlandıran Erdem Akakçe’ye türbanlı bir kadın da gülüyor. Takdir edebiliyor. Kimse onu yermiyor, hakaret etmiyor. Ona kimse yanlış demiyor. Ona yanlış diyen ne kadar doğru ki! Biz sahnede bunu irdeliyoruz. Bence bu anlamda bir dengesi var spermlerin. Bilmiyorum Erdem’in rolünü anlattım biraz.” Akakçe: “Tabi anlatacaksın sen yazdın. Ben Sermiyan’a katılıyorum. Bir çok yerde muhafazakar diye çıktı ama aslında takiyyeci bir sperm benim oynadığım. Ben buna karakter de diyemiyorum henüz sperm çünkü. Hepsinin genetik kodlamaları var. Hepsi kendine göre doğru ve haklı. Ama hiç bir şeyin de fazlası iyi değil. Körü körüne bağlanmayı doğru bulmuyorum.” Çölgeçen: “Benimki Marksist ve feminist bir sperm var. O komünist rejim istiyor. Kapitalist sperm, kadın olarak onu ezmeye başladığı anda feminist yanı ortaya çıkıyor. Türk halkında olan bir şey aslında. Ama benim hayatımda yok. Ben inanmıyorum hiçbirine. Ama her birimiz bir yönünü gösteriyoruz tiyatro sahnesinde. Bir şeye körü körüne bağlı olmak komik biraz da. Biz bunları anlatmaya çalışıyoruz. Körü körüne bağlılık hiçbir zaman mantıklı değil.” Hacıoğlu: “Benim canlandırdığım karakter bir eşcinsel. Oyunun geneline baktığınızda toplumda az olan, azınlık olan bir kitleden söz ediliyor eşcinsel spermle.” şiirini mitinginde okuyabiliyor. Erbakan da keza. Oyunda da ‘Yapışık doğalım’ diyerek o üç kağıdı düşünen solcu geçinen kadının aklına geldi. Yani ikinci tiradlarında kendine göre namuslu şeyler söylüyorlar. İslamcı spermin özeline özellikle indim. Çünkü son dönemde malum Türkiye’nin gündemine sinir bozucu bir şekilde oturdu bu hikaye. Ama bu bir karakter sonuçta. Kimse ona şerefsizsin demiyor.” Tepki geldi mi hiç? Midyat: Kulağıma gelmedi benim. Ama burası Türkiye. Oyunda bizleri anlatıyoruz. Farklı biri gibi görüp gülemezsiniz. Kimse üstüne alınmıyor, aslında bizleri anlatıyoruz sahnede. Spermler hayatı !f İstanbul’da sergi Sergi !f İstanbul etkinlikleri kapsamında festival açılışından bu yana süren bir sergi var. Henüz Yapılmamış Filmleri Hayal Ediyorum Afiş Sergisi, Herkesin yaşamı boyunca süren ya da anlık anektodlardan oluşan bir filmi vardır. !f hayal güçleri ile eğlenmeyi bilen sanatçı ve tasarımcılara, hayallerindeki filmlerin afişlerini tasarlama şansını veriyor. Festival merkezini on gün boyunca bir galeriye çevirecek olan bu sergi, Galeri xist ile birlikte gerçekleştiriliyor. Zeynep Aygüler, Ansen, Deniz Beşer, Zeynep Aygüler, Cüneyt Özalp, Ahmet Burak Beceren, Ferah PekerDidem Gürer, Ersinhan Ersin ve Ercan Akkaya’nın çalışmalarının yer aldığı sergi, 25 Şubat tarihinde sona erecek. Zekai Ormancı’la 40 yıl Gerek sanatıyla, gerek verdiği eğitim ile soyut geleneğimizin önde gelen temsilcilerinden olan Zekai Ormancı’nın 40 yıllık sanat çalışmalarından bir kesit, İş Sanat Kibele Galerisi’nde gerçekleşecek sergiyle sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Ormancı’nın 40 yıllık sanat yaşamı boyunca ürettiği resimlerden örneklerin bulunduğu sergide 60’a yakın eser yer alıyor. Her zaman sanat gündemindeki yerini koruyan Zekai Ormancı, soyut çalışmalarıyla çağdaş Türk resmine yön veren ressamlarımızdan biri. 1968’den bugüne varan süreçte sanatçının farklı safhalarının sunulacağı sergide gerek formlarda ve renklerde, gerekse kompozisyonlardaki dönüşümün nasıl çeşitlendiğini kavrayabilmek açısından izleyiciye yeni ilişkilenme olanakları sunuyor. Sergi, 29 Mart tarihine dek sürecek. (Tel: 0 212 316 15 80) Bize dair soyut resimler Yurt içinde ve Prag, Brüksel, Atina, Kopenhag, Kazakistan, Londra’da karma sergilere katılmış olan Selim Altan, Lefkoşa ve İstanbul’da olmak üzere toplam yedi kişisel sergi açmıştır. Sanatçı resimlerini oluştururken geleneksel yapı ile hareket ederek ilkele ve hiçliğe ulaşıyor. Varederek ulaşmayı hedeflediği hiçlik, kendisine ait yeni bir dünya oluşturuyor. Yüzeyde gördüğümüz imgeler tanımlayamasak da bize dair olduklarını soyut bir dille hissetiriyor. İçsel olarak başlayıp aklın, duyguların ve rastlantıların birleşimiyle ifade bulur. 18 Nisan’a dek Mine Sanat Galerisi’ne dek görülebilir. (Tel: 0 216 385 12 03) ÖFKELİ BİR DURUŞU VAR Oyunun müziklerini Ceza’nın yapması da mı böyle bir tercih? Midyat: “Ceza bir müzik yapıyor ama aşka dair yapmıyor. Bütün şarkılarında anlatmak istediği bir derdi var. Bir öfkesi var hayata dair söylemek istediği. Tabi aşk şarkıları da değerlidir ama Ceza’nın böyle bir tarzı var. Özel bir öfkeli duruşu var Ceza’nın. Caz ve blues daha uzlaşmacı. Ama sokağın dili rap. Oyunbozan’ın böyle bir duruşu olması benim en büyük düşüm. Sokağın dilini konuşmak...” Oyun başlamadan önce arkamda konuşan bir çift, sizleri birbirlerine diziler üzerinden tanıtıyordu. Gün gelip Emel Çölgeçen’i tarif ederken Dokuz Ay Son Gün’deki Marksist sperm denebilecek mi sizce? Çölgeçen: “Öyle bir şey olamaz. Televizyonun ulaştığı kitleye tiyatroyla ulaşmanız imkansız. Televizyonda tüm Türkiye’ye ulaşıyorsunuz. Her hafta evine misafir oluyorsunuz onların. Sizi gerçekten o karakter sanıyorlar ve bütün sırlarınızı bildiklerini sanıyorlar. O kadar bütünleşiyorlar ki sokakta gördüklerinde dizide size gelebilecek kötülüklere karşı uyarıyorlar. O yüzden tiyatroyla bu kadar tanınmak ne dünyada ne Türkiye’de mümkün olabilir.” Hacıoğlu: “Ama biz dizilerin sağladığı popülerlikle bir araya gelmedik.” Çölgeçen: “Bence bütün oyuncular bu durumu bir avantaj olarak kullanabilir. Böylece tiyatroya da seyirci çekilmiş olur. Onu izlemek için tiyatroya gider ve bu da sana ilgi gösterdiği anlamına gelir. Hoş bir oyuna gidip bir de keyif alırsa tiyatro izleyici kazandırabiliriz.” Midyat: “Tüm bunların akıllıca yapılması gerekiyor. Çünkü şu an mesleği olmayan meşhurlarla aynı ülkede yaşıyoruz. Semra Hanım ne iş yapıyor mesela. Mesleğinin ne olduğunu bilmediğimiz ama ünlü olan binlercesi var. Onları mutlaka ayırmak gerekiyor. anların, bu ekipte bulunma sebepleri hakikatten yetenekli olmaları. Popüler olmaları değil. Ayrıca bir insanı popüler diye de cezalandıramazsınız. Biz sözümüzle öfkemizle buradayız.” Kedi resimleri Sedef Yılmabaşar Ertugan, resimlerinde kedi figürlerini kullanıyor. Kendisine çok güzel görünen kedilerin bu özelliğini kendi karakteri ve ruh haliyle birleştirerek tuvale aktaran sanatçı, “Kedilerim bana ilham vermeye devam ettikleri sürece onların resimlerini yapmayı sürdüreceğim” diyor. Sergi, Bursa Hayela Toprak Sanat Galerisi’nde 20 Mart tarihine dek sürecek. (Tel: 0 224 549 29 90) sinemsd@yahoo.com HER ŞEY BİRBİRİNE KARIŞTI Görüşler arası kaymalar da var değil mi? Midyat: “Ben 1974 doğumluyum. 12 Eylül döneminde benim babam da tutuklandı ve cezaevinde yattı. Böyle bir ailenin içinde büyüdüm. Siyaset 7 yaşımdan beri aile içinde beni hep etkiledi. 1980’den beri Türkiye öyle bir yere geldi ki... Benim derdim sağcılar, solcular, islamcılar hakkında ahkam kesmek değil. Bu oyunun bir göndermesi de bu karışıklık. Artık her şey birbirine karıştı. Akakçe: “Bugünün TKP’si manifesto okurken inşallah diye başlayabiliyor. Midyat: “Tayyip Erdoğan, Nazım Hikmet’in Olya S ahne tozu Alman devrimci Olga Benario Prestes’in yaşam öyküsü Bizim Tiyatro tarafından sahneye konuluyor. Genç yaşında komünizmle tanışan daha sonra hapse giren Prestes, kızını da hapiste dünyaya getirir. Ve yahudi ve komünist olduğu için toplama kampında yaşama veda eder Benario Prestes. Zafer Diper’in oyunlaştırdığı ve yönettiği ve rol aldığı oyunda kendisine Didem Başer, Nazan Diper, Aslı Nişancı, Nevin Doğan, İzgen Diğer, Özgür Sağlık eşlik ediyor. Oyun, bugün ve 1 Mart tarihlerinde Barış Manço Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. (Tel: 0 216 418 95 49) Karatavuk Tiyatro Dot’un yeni oyunu Karatavuk, David Harrower’in aynı adlı eserinden Türkçe’ye Emre Koyuncuoğlu tarafından çevrildi ve sahneye koyuldu. Karatavuk, 12 yaşındayken cinsel tacize uğradığı adamla 15 yıl sonra tekrar karşı karşıya gelen kadının öyküsünü anlatıyor. Cüneyt Türel ve Mine Tugay’ın rol aldıkları oyun Emre Koyuncuoğlu tarafından yönetiliyor. Karatavuk, 27 28 29 Şubat ve 1 Mart tarihlerinde sahnelenecek. (Tel: 0 212 251 45 45) Ekmek İşçileri Görüntüden taraf, küratörden muaf! BERİL ZAMAN Kurye Video Organizasyonu, bu yıl Kargart Uluslararası Video Festivali’nin üçüncüsünü düzenliyor. “Oda” altbaşlığı altında düzenlenen festivalde ses videoları, klipler, animasyon ve dokümantasyon videoları gösterimleri gerçekleşiyor. Festivalin bir özelliği daha var. O da gösterilecek videoların seçiminin sanatçılarla birebir iletişim kurmadan “kurye” konseptiyle yapılması. Bu konseptle, günümüzde her an her yerde ulaşılabilen ve sürekli dolaşıma sahip olan görüntüden taraf olup küratör ve galeri sisteminin öngördüğü seçici ve seçilen olma haline karşı bir duruş sergilenmek isteniyor. Festival, elektronik müziğin en gizemli isimlerinden Komputer ve grubun video kliplerini yaparak dikkat çeken video sanatçısı Atıl Altaş’ın beraber sahne aldığı açılış partisiyle başladı. İngiliz elektronik müziğinin en gizemli isimlerinden Komputer, müzik endüstrisine ve “vitrin”e mesafeli duruşuyla elektronik müzik sahnesinde özel bir yer edindi. Yabancı müzik grupları için ev yapımı video klipler hazırlayan Atıl Altaş ise, Komputer’in müzik kliplerini çekiyor ve kısa filmci Serdar Kökçeoğlu ile kurduğu video grubu ((GVP)) ile video klipler hazırlıyor. Farklı sanatçıların işlerini sergilemek isteyen festivalde özel gösterimler bünyesinde ilginç, başkaldıran ve anarşist bir rockçı Swamn Schilling; daha çalışmalarının adından başlayarak film, animasyon ve videolarında kendine özgü bir atmosfer yaratan Ozan Adam; yabancı müzik grupları için ev yapımı video klipler hazırlayan sanatçı Atıl Altaş ve sinema yazılarının yanı sıra kısa filmleri de bulunan Serdar Kökçeoğlu ile birlikte kurduğu ((GVP)) bağımsız video grubunun tüm işleri sergilenecek. Açılış partisinde ilk defa yüz yüze gelen Komputer ve grubun üç klibini yapan Atıl Altaş doğaçlama performans sergilediler. Atıl Altaş, gecede çekilen Seçici ve seçilen olma haline eleştirel bir bakış getiren Kargart Uluslararası Video Festivali başladı fotoğrafları ve görüntüleri bir araya getirip üstüne dijital animasyonlar katarak Komputer grubunun 4. klibini böylece hazırlamış olacak. Özel gösterimin diğer Türk ismi Ozan Adam ise sanata; metnin, tasarımın, illustrasyonun, resmin, heykelin, animasyonun, filmin kuvvetini katarak hazırladığı seçkiyi sunacak. 16mm’den videoya uzanan çalışmalarıyla dünyaca önem kazanan Adam, Cannes Festivali Kısa Film Bölüme, VideoFormes Film Festivali gibi yerel ve uluslararası birçok sergi ve festivalde gösterilen, 17. Uluslararası Ankara Film Festivali En İyi Deneysel Film ödüllü “Bir Olayın İnfazı Hakkında Tutanağın İki Adı ve Kırık Plaklarla Dolu Bir Bavul”, 14. Uluslararası Ankara Film Festivali Jüri Özel ödüllü animasyonu “ZymoticAmaurosis”, “İstanbul” adlı belgeseli ve diğer işleriyle festivalde bulunuyor. Diğer özel gösterimi Kinki Texas ve Swamn beraber gerçekleştiriyor. Ayrıca Myritza Castillo, Gruppo Sinestetico, Tan Cemal Genç, Tortor Prodakşın, Kevin Murphy, Jose Alejandro Lopez Perez, Michael Greathouse, Olga Mink, Thorsten Fleisch, Özlem Gök, Suat Öğüt, Özge Yılmaz, Karl Nussbaum, Marina Steinacker& Susanne Katharina Willard, Savaş Çağman Coşkun, Candaş Şisman, Gözde İlkin, Şinasi Güneş, Hülya Küpçüoğlu, Zoran Popeski, Zum Tasarım, Nicolas Brault, Josh Raskin, James Braithwaite, Jody Kramer, Maya Ersan, Nadin Reschke Kindlimann, Sena Başöz ve Self Burning bu yılki festival sanatçıları... Festival programının bu geceki mekânı Kadıköy Barlar Sokağı’ndaki KargART Salonu. Türkiye’den önemli ses/görsel tasarımcı ve müzisyenlerin katılacağı gecede GVP, Cotton AV, Osman Kaytazoğlu, Analog Suicide ve DJ biennial VJ 2010 yer alacak. GVP festival için özel hazırladığı performansıyla dışavurumcu sinemaya ve gotik sanatlara gönderme dolu, eşi olmayan deneysel bir çalışma olan Barış Yöş’ün “Dr. Caligari’nin Karısı ve Oğlu” filmi üzerine canlı müzik yapacak. Ozan Akıncı ve Kaya Hacaloğlu’un ses ve görsel performans grubu olan “Cotton AV”, video klipleriyle canlı sinemanın gösterisel kavrayışına erişmek istiyor. Gecede Osman Kaytazoğlu ise “.....Monique enters the room” adlı performansında Jean Vigo ve Stan Brakhage filmleri için canlı seslendirmeler yapacak. DJ Biennial 1970’den beri İstanbul’un underground sahnesinde jungle’dan belly’e kadar çalarken; VJ 2010 ise 1950’den beri deneysel videolar üretiyor ve gecede bu iki yetenek bir araya geliyor. Batur Sönmez ses kavramının üzerinde durulması gereken gerçek konu olduğunu savunan, içinde endüstriyel, minimal ve elektronik tınıların yoğunca bulunduğu projesi “Analogue Suicide”ı festivalde sunacak. Festival 29 Şubat’a dek sürecek. İlgilenenler 0216 330 31 51 numaralı telefondan ya da www.kargart.org internet sitesinden ayrıntılı bilgi alabilir. Maksim Gorki’nin eserinden uyarlanan Ekmek İşçileri, Gorki’nin özyaşam öyküsünden kesitler barındıran bir oyun. Bir fırında çalışan patron Semenov ve işçilerinin hayatlarından yola çıkarak işçilerin, patronların ve devleti hümanizmi irdelendiği oyunda, Rusya’daki halkın yaşamı üzerinden toplumsal olaylar, gerçekçi bir üslupla anlatılıyor. Çetin Etili’nin yönettiği oyunda, Çetin Etili, Emin Maltepe, Berat Yenilmez, Cem Malkoç, Hakan Seven rol alıyor. Oyun, bugün Göztepe AFL Kültür Merkezi’nde sahneleniyor. (Tel: 0 216 338 15 12) Albay Kuş Bulgar yazar Hristo Boytchev’in bu bol ödüllü oyunu Albay Kuş, son birkaç yıldır değişik ülkelerde de sıkça sahnelenmiş ve kapalı gişe oynamıştır. İç içe geçmiş halkların. Balkan Yarımadası’nda akıl sahiplerinin başaramadığı bir arada yaşayabilmenin delilerce başarılmasının, insanın, ‘büyük bir hayal hatta paranoya da olsa’ o harika dünyayı arayışının trajikomik öyküsü. Murat Karasu’nun yönettiği oyunda, Ali Kil, Deniz Özmen, Burak Dur, Aşkın Şenol, Ayça Aykut, Sarp Akkaya, Fatih Koyunoğlu ve Ferit Kaya rol alıyor. Oyun 28 Şubat tarihinde Çevre Tiyatrosu’nda izlenebilir. (Tel: 0 212 585 59 35) Basit Bir Ev Kazası Murat İpek’in yazıp yönettiği ‘Basit Bir Ev Kazası’, hayatında gerçekler ve hayalleri arasında gelgitler yaşayan, aradığı aşkı bulamamış bir ev kadınının yaşadıklarını ve kurduğu hayal dünyasında mutluluğu arayışını anlatılıyor. Karakteri Günay Karacaoğlu canlandırıyor. Tek kişilik oyun, yarın Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. (Tel: 0 216 386 29 49)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle