15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 10 31/1/08 17:16 Page 1 CUMARTESİ EKİ 10 CMYK 10 2 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ Zulüm esnek koşullarda Ekmek İşçileri 9, 15 ve 23 Şubat tarihlerinde AFL Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. ostlukları, kavgaları ve aşklarıyla dünyaya bir fırın penceresinden bakan patron Semenov ve işçiler... AFL Kültür Merkezi’nde sahnelenen ve Maksim Gorki’nin romanından uyarlanan Ekmek İşçileri, bir ekmek fırını üzerinden sistemi, işçi ve işverenin bakış açısıyla anlatıyor. Semenov’a göre kimi insanlar çalışmak zorunda, kimilerinin ise görevi onları çalıştırmak ve ZUHAL yönetmek. Hiçbir işe gelince, AYTOLUN yaramayanlara yani bunlardan birini bile beceremeyenler cehennem olup gitmeliler. 19. yüzyıl başlarında yazılan kitaba bakılırsa, günümüzde de sistem hala sürüp gidiyor. Bir yanda sosyal hakları gün geçtikçe azalan, çoğu zaman ezilen işçiler ile amacı yalnızca kar etmek olan işverenler... Düzen aynı düzen. Ekmek İşçileri’nde, bir yanıyla sistemi savunurken diğer yanıyla hümanizmden bahseden eski işçi yeni işveren Semenov tipik küçük burjuva kaypaklığına ‘21. yüzyılda’ bir örnek aslında. Gorki’nin yazarlığının ilk zamanlarında, gerçekten bir ekmek fırınında çalıştıktan sonra yazdığı kitapta tüm karakterler gerçek yaşamdan. Oyunda da geçiyor hatta, Gorki fırından ayrılırken Semenov kendisine bir somun ekmek hediye ederek, “Bizi yazmayı unutma” diyor. Gorki de yıllar sonra ekmek fırınında yaşadıklarını kitaplaştırıyor ve ekliyor: “Bana Marksist diyorsunuz. Elbette öyleyim... ama Marks’a göre değil, hamurum böyle yoğrulduğu için... kitaplardan çok ve daha iyi Marksizm’i Kazan’daki eski ekmek işçisi Semenov’dan öğrendim.” Gorki’nin yaşamında fırınların ve ekmek işçilerinin özel bir yeri var. Fırınlar, onun Üniversiteleri’nden biri. Oyunda da, Gorki’nin ilk kez çalıştığı fırınlardan biri anlatılıyor. Çetin Etili’nin uyarlayıp yönettiği ve Emin Maltepe, Berat Yenilmez, Selahattin Onan, Sertan Erkaçan, Cem Malkoç, Tolga Yücer, Kıvanç Tiner, İsrafil Köse, Hakan Seven, Akan Atakan ve Çetin Etili’nin oynadığı oyunda ekmek işçilerinden biri olan Berat Yenilmez’le yıllar önce yazılmış ancak günümüzde de geçerliliğini sürdüren sistemi ve sistemin taleplerini konuştuk, tabii yarattığı insan tiplerinden de dem vurarak. D S devam ediyor 444 ahne tozu Kırkıncı Kapıyı Açarsan Dansçı ve koreograf Talin Büyükkürkciyan’ın, içinde farklı hikayeler barındıran bu çalışması, sanatçının kişisel geçmişiyle kendi tanıklıklarından yola çıkarak tasarlanmış bir gösteri. Daha önce Hollanda, İtalya ve İrlanda’da sahnelenen gösteri, Büyükkürkciyan’ın yedi yıl önce Hollanda’daki çalışmaları sırasında ortaya çıkmış. Sanatçının büyükannesiyle büyükbabasından duydukları, kendi kişisel geçmişi, etnik kimliği ve içinde bulunduğu toplumsal ortamı anlatan ve böylece sürekli güncelleşen masalsı bir çalışma olan Kırkıncı kapıyı açsana, 8 Şubat tarihinde Fransız Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. (Tel: 0 212 334 87 54) YAŞAMAYA MECBURUZ Ekmek İşçileri, günümüze nasıl bir gönderme yapıyor? “Aslına bakarsanız yıllar sonra yine aynı ilişkiler, yine aynı çatışmalar görülebilir. Ayrı karakterlerde olsak da birarada yaşadığımız için çatışıyor, kavga ediyoruz. Ama birarada yaşamaya mecburuz ve bir şekilde geçiniyoruz. Oyunun sonunda bir isyan var. Her bir karakter ortak noktada buluşarak, sistemin gidişatına itiraz ediyor. Ancak patron ‘Kovuyorum’ dediği an tekrar işimize döndük. Çünkü gidecek yerimiz yok. Yaşamaya devam etmek zorundayız. Günümüzde de ezilenler yaşamlarına devam edebilmek için idare etmek zorunda kalıyorlar. Belki bir ekmek fırını değil ama başka alanlarda devam ediyor aynı savaş. Hafta tatilleri azalıyor, sosyal haklar yavaş yavaş ellerinden alınıyor çalışanların... ve daha pek çok örnek.” Yaşamaya mecburuz ama boyun eğmek yerine Gorki gibi dik de durulabilir... “Ama Semenov da oyunun sonunda yumuşuyor. Yaptığı zulmün farkına varıyor ve kalıplarından kurtulup değişime uğruyor. Hatta Semenov, Gorki aralarından ayrılırken bir somun ekmek hediye ediyor. Semenov, Gorki’den pek çok şey öğrendiği gibi, Gorki de Semenov’dan öğreniyor. Oyunda hepimiz cahil insanlarız. Bize gücümüzün farkına vardırıp, birlik olarak engelleri aşabileceğimizi öğretti Gorki. Güvenimiz yerine gelse de, bir kişiye bağlı olarak çalıştığımız için yaşamımızı devam ettirebilmek için boyun eğmeye devam ettik. Günümüzde de ne kadar dik durursan dur, bir yerden sonra mecburiyetler devreye giriyor. Bundan sonra günde 10 çuval işlemeyeceğiz ama zulüm esnek şekillerde yine devam edecek. Ezilen işçiler ve ezen işverenler... Değişen bir şey yok aslında.” Oyunda Gorki, işçi arkadaşlarının isteği üzerine kitabından Danko’nun öyküsünü okuyor. Öyküde ise verilen ana fikir: “Hiçbir şey yapmayan hiçbir şey elde edemez.” Sizce yeni neslin mutsuz ve umutsuz oluşu, üretimsizlikten mi kaynaklanıyor? “Yeni nesil her şeyi çok çabuk elinde buldu. Bizim ülkemizde ‘Benim memurum işini bilir’ zihniyeti ile ‘işini bilen’ bir nesil oluştu. Artık insanlar, karşısında kim olursa olsun, etik değerleri gözardı ederek çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. En basiti yakın zamanda öğrencilerimizden biri, aldığı dizi teklifini değerlendirebilmek için oyundan ayrılmak istedi. Oyuna devam etmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşince ayağının kırıldığına dair bir numara yapıp ve hatta gidip bir de alçı yaptırıp, oyundan çıkıp dizide oynamak için plan yapmış. Bahsettiğimiz kişi 2223 yaşlarında genç bir tiyatrocu adayı. Belki yaşamını idame ettirmesi için paraya ihtiyacı vardır. Ama asla yolu bu olmamalı.” Artık dizilerden star doğuyor. Yalnızca para için değil, ünlenmek için de televizyon dizilerini tercih etmiş olabilir... “Televizyon işleri buza yazı yazmak gibi. Bir anda parlayıp, iş bitince bir anda sönebiliyorsunuz. Pek çok dizide oynadım ancak bazen yolda görenler ‘Sizi tanıyorum ama nerden?’, ‘Siz doktor musunuz?’ diyerek zorluyorlar hafızalarını. Hatırlanacaksa sinema ve tiyatro ile hatırlanır. İyi bir oyunda, iyi bir rol oynadığınız zaman 20 yıl sonra da hatırlanırsınız. Artık tüketime dayalı bir toplum yapısı var. Tüketebilmek için de kazanabilmek gerekiyor. Biz o terbiyeden gelmediğimiz için, yanlış geliyor.” Altıdan Sonra Tiyatro grubu yepyeni bir oyunla sahnelerde. Yiğit Sertdemir’in yazdığı ‘444’ adlı oyunu Yaman Ömer Erzurumlu yönetiyor. Gülhan Kadim ve Yiğit Sertdemir’in rol aldığı ‘444’ bir çağrı merkezinde geçiyor. ‘Hatırlatma Merkezi’nin şikayet bölümünde, biri uzun zamandır çalışan, diğeri yeni işe başlayan iki kişinin gece vardiyası sırasında, çağrı sisteminde işler karışır. Buldukları çözümler ve cevaplar; gerilim ve mizahın iç içe geçtiği yüksek tempolu bir gece sonunda, onları çarpıcı bir gerçeğe ulaştırır. 444, 4, 5, 11 ve 12 Şubat tarihlerinde Oyuncular Tiyatro Kahve’de sahnelenecek. (Tel: 0 212 245 13 14) Dzzzt Dzzzt Çıplak Ayaklar Kumpanyası’nın Dzzzt Dzzzt adlı dans gösterisi, ağırlıklı olarak ‘farklı’ olanın yaşatılmaması ya da dışlanmasını konu alıyor. Kimlik ve toplumsal hafıza kavramlarının tartışıldığı Dzzzt Dzzzt, sorguladığı ve sorgulatmaya çalıştıklarını çarpıcı bir şekilde sahneye koyuyor. 4 ve 5 Şubat tarihlerinde garajistanbul’da sahnelenecek olan gösterinin konsepti Mihran Tomasyan’a ait ve sahnede Candaş Baş, Maral Ceranoğlu, Duygu Güngör, Mihran Tomasyan var. (Tel: 0 212 244 44 99) Oyunların kalitesi düştü Sizce Türkiye’de tiyatroya ilgi neden bu kadar az? “Bunu, oyunların kalitesinin düşmesine bağlıyorum. Şehir ve Devlet tiyatroları devlet desteği aldığı için onlarda sorun yok. Ellerindeki imkanlar sonsuz. Ama özel tiyatrolar, Kültür Bakanlığı’nın yıl be yıl azalan ödeneğiyle ayakta kalmaya çalışıyor. Ama yine de sahnelenen iyi oyunlara seyirci geliyor. Eskiden tiyatro izleyicisi kavramı vardı. Önceden programlar alınır. Konusuna, oyuncusuna ve yönetmenine göre oyunlar seçilirdi. Şimdi yoldan geçerken, ünlü birinin oynadığı bir oyun görülürse afişte, ona bakılıyor.” O halde tiyatrocuların seyirciyi kaçırdığını söyleyebilir miyiz? “Yapılan işler ekonomik sebeplerden dolayı basit komedilere dönüştü. Seyirci meraktan bir kere gidiyor ancak doyum alamayınca uzaklaşıyor. İyi oyun sunulmayınca seyirci de soğuyor tiyatrodan. Daha iyi oyunlar izlemek istediği için bekliyor. Sonuçta iyi işler çıkarmak zorundayız çünkü biz tiyatro yapıyoruz. Dizi gibi tüketime dayalı iş yapmıyoruz. Burada hayatın gerçeklerini bir şekilde sunmamız gerekir. Bizden beklenen ve bizim vermemiz gereken de bu.” Dizilerde tanınmış olmanın tiyatroya bir etkisi var mı? “Dizide gördüğü oyuncuları, sahnede canlı canlı izlemek isteyen seyirci için bu bir etken elbetteki. Ama Türkiye’de bilmediğimiz, belki de hiç izlemediğimiz çok da iyi oyuncular var. Maalesef ki bizde herşey İstanbul’a endeksli. Tanınmak ve popüler olmak iş yapıyor. Popüler oyuncular olsaydık, ya da daha merkezi bir yerde oynuyor olsaydık, izleyicimiz de ona göre artardı.” Neden yerli yazarların oyunları yabancılara oranla daha az sahneleniyor? “Yerli oyunlarımız çok az. Ustaların yazdığı oyunlar dışında, yerli yazar yetişmiyor. Belki de tiyatro sahipleri riske girmek istemiyordur. İşlerini sağlama almak için de önceden sahnelenmiş oyunların tekrarını sahneleyerek garantili yola başvuruyorlardır. Kimbilir?” Bilgisayar yüksek mühendisliğini bırakıp oyunculuğa nasıl başladınız? “Yurdışında bilgisayar yüksek mühendisliği okurken, bu işi yapmak istemediğime karar verip, okulu bıraktım. Türkiye’ye döndüğümde üniversite sınavları bitmişti. Yalnızca Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin yetenek sınavları vardı. Özel yetenek sınavına kısa bir zaman diliminde hazırlandım. Bana yardımcı olan bir abimin verdiği tekstleri, çok kötü bir otel odasında sabahlara kadar çalıştım. İstanbul’u da bilmiyordum o dönem, otel de çok kötüydü. Korkuyordum. Kapının arkasına sandalye dayayıp, sabahlara kadar ezber yaparak hazırlandım ve kazandım. Müjdat Gezen’in sizdeki yeri nedir? “Müjdat Gezen, kazandığını eğitime yatırarak önemli bir iş yapıyor. Hatta bu okulu açarak, parasız öğrenci okutacağım dediği için devletle mahkemelik olmuş bir insan. Hayali olan okulu açmak için herşeyini ortaya koyarak riske girdi. Kendisine çok büyük vefa borcumuz var. Keşke bu tür insanlar çok daha fazla olsa.” 4 Eksi 4 Tiyatro Z’nin sahneye koyduğu 4 eksi 4, geçen sezon sahneledikleri 4 bölü 4 adlı oyunun devamı niteliğinde. Oyunda, kurgu ve gerçek, yalan ve samimiyet gibi kavramlar irdeleniyor. Cem Kenar’ın yazdığı oyunu Bengi Heval Öz yönetiyor. Elif Sümbül Sert, Derya Aslan, Erkan K. Köstengil, İstemihan Tuna’nın rol aldıkları oyun, bugün Tiyatro Z’de izlenebilir. (Tel: 0 212 249 16 65) Sergi Feklavye Semih Poroy, Cumhuriyet Gazetesi’nin Kitap ekinde yayımladığı haftalık çizgidizisi Feklavye ile uzun yıllardır edebiyat dünyasına eleştiriler yapıyor. Sözlü espriye dayalı bir çizgi dizi olan Feklavye’de yer alan karikatürler sergide birleşiyor. “Feklavye” sergisi 11 Şubat tarihine dek Schneidertempel Sanat Merkezi’nin duvarlarını süsleyecek. (Tel: 0 212 249 01 50) Doğanın Senfonisi Fotoğraf sanatçısı Tolga Ayaydın, doğa ve kent ilişkisi ağırlıklı sergilerinden sonra bu kez doğrudan doğaya yöneldi. Sanatçının Sierra Nevada ve California sahillerinde çektiği doğanın bin bir yüzünü yansıtan fotoğraflarından oluşan ‘Doğanın Senfonisi’ bugün açılıyor. Doğanın sunduğu özgürlüğü sonsuz bir senfoniye benzeten sanatçı, doğanın dokusuyla, renk uyumuyla, neşesi ve hüznüyle bir sanat eserinden farksız olduğunu düşünüyor. Sergi, 15 Şubat tarihine dek Büyük Kulüp Sergi Salonu’nda izlenebilir. (Tel: 0 216 355 43 18) Çocuksu çizgiler Pelin Özer’in herkesin içinde taşıdığı çocuksu yanına gönderme yaptığı sergisiyle uçurtmalar, topaçlar, bilyeler gibi izleyenlere başka bir dünyanın kapılarını açan objelere yer veren çocuksu çizgileri 11 Şubat tarihine dek İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde gezilebilir. (Tel: 0 212 243 30 53) İbrahim Örs sergisi Çalışmalarını Türkiye ve Danimarka’da sürdüren İbrahim Örs, özünde toplumsal eleştiri olan ama biçiminde geleneksel ve empresyonist anlatımcılıktan uzaklaşarak 1970 yeniliklerinin fırtınası içinde kendine özgü bir figür anlayışını yaratabilen sanatçılardan biri. İbrahim Örs’ün son dönem çalışmalarını sunacağı sergi 26 Şubat tarihine dek Kızıltoprak Sanat Galerisi’nde izlenebilir. (Tel: 0 216 418 38 06) Masaracı’dan ‘Aşk Vaziyetleri’ Cumhuriyet gazetesi çizeri Kâmil Masaracı, 36. kişisel sergisini Sevgililer Günü için açıyor. 7 Şubat tarihinde Design Zone Mücevher ve Tasarım Galerisi’nde açılacak olan sergi, 27 Şubat’a dek ziyaret edilebilir. Birçok ulusal ve uluslararası ödülü olan Masaracı, 12 kez yılın karikatürcüsü seçildi. Çizgileri birçok ülkede sergilenen Masaracı, bu kez sevgiliye anlamlı bir hediye seçeneği sunulmasına da katkı sağlıyor. Sergiyi gezenler ayrıca tasarımcı Özlem Tuna ve Hülya Çelik Papuççuoğlu’nun bu özel gün için hazırladığı, takılar ve ev aksesuarları da görebilecekler. Mücevher ve Tasarım Galerisi. Alibaba Turbe sok. No:21 – 4. Nuruosmaniye. İstanbul. T: 0212 527 92 85 www.designzone.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle