27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 ARALIK 2008 CUMARTESİ 3 İstanbul’un çeşitli bölgelerinde gezmesi planlanan ‘çağdaş sanat sergi paketleri’nin ikincisi Tuzla’da açıldı İstanbul’un Tuzla semti, pek çoğumuz için son dönemde yaşanan tersane ölümleri ile hafızalara kazındı; daha önce de ilk akla gelen Tuzla ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Piyade Okulu’ydu. Buradan bakınca esraali?yahoo.com Tuzla’nın sanatla, özellikle de plastik sanatlarla ilişiği neredeyse yok denecek kadar az. İstanbul’un sanat haritasını merkezin dışına taşımak, “çevreye” dahil etmek İstanbul Bienali’nin kimi sergileri başta olmak üzere denendi; ama sorun hep aynı kaldı; sergilerin nesnesi olmaktan öteye geçemedi bu semtler. Bölgenin izleyicisi bu etkinliklere dahil olmadığı sürece tebdili mekanda da ferahlık olmuyor maalesef. Hakkımda ne biliyorsun? Deniz Aygün’ün çalışması... Cumartesi Şairi Baba mirası değildir hayat Söylemesi benden İşlet toriğini bay kaşalot SUAT TAŞER 1955 Üç meslek 3 görüş Sahibinden İkinci el küresel dönek..Çok temiz.. FÜTÜRİST: Zamanında yapmak vardı.. PSİKİYATR: Fenerliyim ama Gassaray’ ın maçını seyrediyorum.. METEOROLOG: Kapıyı kapayın ceryan yapıyo.. Espirisentır İzleyici ön planda 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un görsel sanatlar projelerinden en ilgi çekici olanı, bu sözünü ettiğimiz, sanatın çevreye yayılma sorunundan hareketle oluşturuluyor. İstanbul’un çeşitli bölgelerinde gezmesi planlanan “çağdaş sanat sergi paketleri”nden ilki olan İsimŞehir, Kartal’da Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde açılmış ve dolaşıma çıkmıştı. Bu sergilerden ikincisi ise Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi’nde açıldı. Bu sergilerin açıldığı kültür merkezlerinin, yoğun olarak semt izleyicisinin gittiği mekanlar olduğu düşünüldüğünde, yukarıda değindiğimiz olumsuzlukları aza indirebilecek en iyi çözüm olduğunu söyleyebiliriz. Birinde sergiye alternatif bir mekan sağlama önceliği söz konusu iken, diğerinde izleyicinin ön plana alındığı bir etkinlik kaygısı ağır basıyor. Tabii gerçek ve sağlıklı değerlendirmeyi İstanbul’un “çevre”sini dolaşacak olan bu sergiler bittiğinde yapabileceğiz. Bir noktaya ayrıca değinmek gerek: Taşınabilir sanat sergilerinin açıldığı kültür merkezlerinin pek çoğu faaliyete henüz geçmiş; dolayısıyla izleyicinin ayağının alışmadığı mekanlar... Ancak yine de bu kültür merkezlerinin sergilerin izlenmesine büyük katkı sağlayacağını öngörebiliriz. İkili Görüşme Her şey yalan.. DOĞRU.. DüşünWorld Düşünme be kadın!... DÜŞÜNEN ADAM Pratik bilgiler kadınlara, “bebeğiniz ağladığında ne yaparsınız?” sorusunu soruyor ve annelerin yaratıcılık eylemine farklı bir yaklaşım getiriyor. Sanatçı, “Süper Anne” videosunda ise yine bir annenin gündelik yaşamına konuk ediyor bizi ve izlerken dahi yorulacağınız bir “rutinin” olağanüstü görüntülerini sunuyor. Evrim Kavcar’ın “Sistem Dışı” başlıklı animasyonu serginin en ilgi çekici çalışmalarından. Muğla’da yaşayan Arife Hala’nın kekik dövme esnasındaki ritmik hareketlerini animasyon tekniği ile biraraya getiren sanatçı, sistemin dışından bir bilgiyi de bizlerle paylaşıyor. Sanatçının diğer çalışması “elim, elim üstünde kimin eli var?” adlı yerleştirme... İçi doldurulmuş farklı boyutlarda bezden “elleri” üst üste yerleştiren Kavcar, zenginfakir, güçlügüçsüz gibi kavram çiftleri arasındaki farklılıkları izleyicinin katılımıyla yok etmeyi amaçlıyor. İnsel İnal’ın seramik legolardan biraraya getirdiği “Kendi Şehrini Yarat” yerleştirmesi, daha önce gerçekleştirdiği ‘Kendi Bahçeni Yarat’ performansının devamı... Kırık lego parçalarının çevrelediği “lego kent” silüeti yaşadığımız kentin stilize bir modeli gibi; kırılgan, düzensiz, yok edici... Bu kentin dokusuna ilişkin bir diğer anlatı ise Gülçin Aksoy’un “Minübüs Yolu” adlı fotoğraf yerleştirmesi. Sanatçı, Anadolu yakasının bir bölümüne adını veren minübüs caddesinin simgelerinden yola çıkıyor, buradaki yaşamı ve gündelik olayları bir çizgi roman biçiminde kurguluyor. Gülçin Aksoy’un “Burma Bilezik” adlı videosu ise bütün sergi mekanına yayılan bildik bir televizyon dizisinin müziği eşliğinde bir ritüelin toplumsal kodlarına bakıyor. Serginin son sanatçısı Çiğdem Kaya, “Evrim’in Gözünden Çiğdem” fotoğraflarıyla ve Dalaman Havaalanı’nda gerçekleştirdiği videosuyla katılıyor sergiye. Sanatçı ayrıca sergiye katılanlardan istediği mor nesnelerle “mor” bir yerleştirme gerçekleştiriyor. Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi’nde “Hakkımda Ne Biliyorsun?” sergisinin yanı sıra “Videoist 2010: Video Trafiğinde Yeni Duraklar” adlı gösterimler de gerçekleşiyor. Videoist’te, Yeni Anıt, Susanne Albrecht, Nancy Atakan, Fikret Atay, Fatih Aydoğdu, Martin Dege, Nooshin Farhid, Alen Floricic , Christine Gensheimer, Kaya Hacaloğlu, Gülsün Karamustafa, Timo Katz, Jan Fuchs, Dj Nabucco Vj 2010, Suat Öğüt , Hülya Özdemir , Ferhat Özgür ve Çağrı Saray’ın videoları yer alıyor. “Hakkımda Ne Biliyorsun?” 17 Aralık 17 Ocak Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi İçmeler Mahallesi Aydınlı Yolu Caddesi No: 18 Tuzla Bebeğiniz ağladığında... Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi’nde açılan ve İstanbul’un çeşitli bölgelerini gezecek olan yeni serginin adı “Hakkımda Ne Biliyorsun?”. Serginin bir küratörü yok; farklı disiplinlerden gelen, herbiri farklı söylemler ve meselelerle çalışan sanatçıların biraraya gelerek oluşturduğu bu sergiyi bir grup sergisi olarak da tanımlamamak gerek... Ancak, başlığı oluşturan “Hakkımda Ne Biliyorsun?”sorusuna sanatçıların verdiği cevaplarla kotarılan bu serginin ortak kavramları akla getirdiğini ve tartışmaya açtığını belirtelim. Bunlardan en dikkat çekeni kuşkusuz böyle bir soru karşısında ister istemez beliren kültürel ve bireysel kimlikler. Raziye Kubat’ın Virginia Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda” kitabının başlığından ödünç alarak oluşturduğu tuvalleri örneğin. Kubat’ın tuvalleri, kimliğin bireyi işaret eden yapısından yararlanıyor ancak, toplumsal olana da referans veriyor. Sanatçı, herbirinde farklı bir odayı gösterdiği tuvallerinde hem kendi hakkında bilgi edinmemezi istiyor, hem de kendimiz ile ilgili bilgiyi de bu tuvallerde aramamızı sağlıyor. Otobiyografinin ve bireysel kimliğin görünür olduğu bir diğer çalışma ise Deniz Aygün’e ait. Sanatçının son bir yıllık annelik deneyimiyle ilgili yaptığı çalışmalar tıpkı Kubat’ın işinde olduğu gibi, bireyselden yola çıkıp toplumsal olana yönelen bir yapıda. Deniz Aygün, özellikle yeni anne olmuş Hava kirliliği.. radyasyon.. ve kimyasal atıkları iyi havalanan karanlık serin bir yerde saklayın.. lazım oldukça çıkarın.. Afiyet olsun.. Burç sentır Sözlük RETROSPEKTİF: Kahvaltıda ne yedin diye sorsana.. BARIŞ: Silah biriktirilen bi nevi kumbara.. Kova burcundaki kardeşim Ocak 20 itibariyle yeni fırsatlar yakalıyabilirsin.. Obama obama.. Dolar doldur kovama.. Doktorunuz diyor ki Kolesterolünüz bi alt komisyona havale edilmiş olup önümüzdeki yıl tek haneli olacaktır inşallah.. Felsefe ve müziğin yoğurduğu ressam SİNEM DÖNMEZ Fransız ekolünün mühendislik, ekonomi gibi mesleklerden uzaklaştırıp sanata ittiği insanlardan biri Haluk Özden. Yaklaşık 20 yıldır resim sanatında başarılı örnekler veren sanatçı, resmin yanı sıra felsefeye olan ilgisi nedeniyle Plotinus’un ‘Enneadlar’ını da Türkçe’ye çevirmiş. İlkokul ve lise öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde yapan Özden, ekonomi okumak için gittiği Grenoble’dan bir yıl sonra güzel sanatlar okumak için İstanbul’a dönmüş. 1995 yılında caz sanatçısı Önder Focan‘ın “Sekiz” isimli albümünde misafir sanatçı olarak yer aldıktan sonra bunu izleyen dönemde yine Focan’ın yabancı caz müzisyenleriyle birlikte gerçekleştirdiği bazı canlı performanslarda çalmış. Ardından grafik çalışmalarını tamamen bırakarak tuval resmine yoğunlaşan sanatçı bugüne dek 13 kişisel sergi açtı ve 26 karma sergide yer aldı. Resim tekniğinde kendini tamamen özgür hissettiğini, hiçbir ekolün, akımın ya da tarzın kendisini bağlamadığını vurgulayan Özden, kendi yaklaşımını mükemmeliyetçi ve estetik değerleri ön planda olarak betimliyor. Yapıtlarını iki döneme ayıran sanatçı, ilkini fotogerçekçi ve gerçeküstücü olarak, ikinci dönemini ise geometrik soyut ve nispeten de minimalist akıma dahil edilebilecek bir dönem olarak tanımlıyor. Çalışmalarının tam anlamıyla ne salt grafik sanatlardan, ne de resim sanatının geometrik soyut alanından beslenmediğini, her ikisinden de birtakım çağrışımlar hissettirse de dünya üzerinde hiçbir akımın ya da bunlara dahil sanatçıların yapıtlarından etkiler taşımadığının altını çiziyor: “Estetik değerleri, dengeleri ve renk uyumunu gözetmem belki bazı akım ya da ekollerle benzerlik hissi uyandırabilir. Ancak oluşturduğum formlar ve bunların kendi aralarındaki ilintileri tamamen iç dünyamın seyri niteliğinde olduğunu ifade ediyor. Özden, “Sanat sanat İçindir” ve “Sanat Toplum İçindir” anlayışlarını birleştirdiğini ifade ederek, sanatçının özellikle dünya karmaşasından ve maddenin cazibesi ve yanılsamalarından kurtulmuş olması gerektiğini savunurken, “Sanat için yapılan sanat, yüce değerlerin sanatçı tarafından anlaşılması ve somutlaştırılması yani sanat yapıtı kanalıyla belirtilmesidir. Bana göre toplum için olan sanat, onun alışılagelmiş benmerkezci, bedensel eğilim ve alışkanlıklarını, bilinçvicdan düzeyini statükoya bağlayan ve bundan rant elde etmeye çalışan bir anlayış ve yapıtlar dizisinden oluşuyorsa gerçek sanat değildir ve zararlıdır. Sanatta gelişigüzelliğe, kafa karışıklığına, özensizliğe, bilinçaltının karmaşa ve açmazlarının topluma şırınga edilmesine karşıyım. Sanatta her şey serbesttir ama bu da sanatçının belli bir idrak düzeyinde olmasını gerektirir. Bence ışığı aktarma doğrultusunda her şey serbesttir, ancak bu şuuraltında birikmiş tortu ve kirleri toplum üzerine boşaltma özgürlüğüne dönüşmemelidir” diyor. Toplumun dünyevi unsurlara bu denli düşkün ve bağımlı hale getirilmesine de karşı olduğunu söyleyen sanatçı, en azından sanatın, bütün dallarıyla birlikte bu duruma göğüs germesi gerektiğini vurguluyor. Özden, tek taraflı, salt materyalist bir anlayışı ve bunun ürünü olan sanatsal faaliyet ve yapıtlar da dahil tüm etkinlinlikleri reddettiğini ifade ediyor. Sanatçının mükemmeli ararken hem kendi varlığında, hem de sanatında sadeleşmesinin şart olduğunun altını çizerken, “Bu maddenin yasalarına uyum sağlayan, onun gereklerini yerine getiren, ancak onun esiri olmayan, hatta onun düzeyini yukarı çeken ‘orta yol’dur” diyen Özden 2003 yılında gerçekleştirdiği 3. kişisel sergisinin ardından aynı yıl ‘Evrensel Hareketin Özüne Nüfuz Etme Çabasının Bir Ürünü’ olarak tanıttığı ‘Kineses’ adlı 4. sergisiyle birlikte başlattığı soyut çalışmaları devam ediyor. kamilmasaraci?gmail.com ‘Kötü’ üzerinde düşünmeye davet! Geçen aylarda kapatılma davası ile gündeme gelen Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transcinsel Dayanışma Derneği Lambdaistanbul 2,3,4 Ocak’ta Beyoğlu’ndaki yerinde “‘kötü’yü ve ‘anormali’ yeniden anlamlandırma” anlamına gelen bir ‘queer kuramı’ atölyesi düzenliyor. İki akademisyen: Sibel Yardımcı ve Özlem Güçlü’nün hazırladığı ve geçen yıl Aksanat’ta da yapılan etkinlik; arzu, düşünce, akıl, beden, akademi ve hareket ilişkileri üzerine birlikte düşünmek, tartışmak ve harekete geçmek amacında. Cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelimin, başta Michel Foucault olmak üzere belli başlı ‘queer’ düşünürlerinin kuramları ışığında sorgulanacağı bu atölyede, Foucault’nun ‘Cinselliğin Tarihi’ kitabının birinci cildi ile Butler’ın bazı makaleleri ve çeşitli ‘queer’ metinleri uzerinde durulacak; ayrıca ‘Paris Yanıyor’, ‘Lola ve Bilidikit’, ‘Pluton’da Kahvalti’ filmleri gösterilecek. Lambdaistanbul, toplumun bazı yargılarını tamamen reddeden böylesi bir etkinliğin toplumu eğitmek amacıyla düzenlenemeyeceğini düşünse de, en azından insanları bu konuda bilgilendirip düşünmelerini sağlamak umudunda. Yardımcı ve Güçlü’yse, katılmak isteyenleri etkinlik öncesinde kuramla ilgili ön bilgi edinmenin faydalı olduğu konusunda uyarıyor! (Cuma, 16.0018.00, cumartesi, 14.3016.30 ve pazar, 14.3016.30 arasında. Adres: Lambdaistanbul Istiklal Cad. Tel sok. No:28/5 kat:4 Beyoğlu / İstanbul 0 212 245 70 68 [email protected]) ve anlık bir faaliyetin sonucunda ortaya çıkarlar. Tabii etik yapısı güçlü sanat tarihçi ve eleştirmenler bunu araştıracaklar, irdeleyeceklerdir. Bu yüzden ben kendi resmime ‘Kontamplasyonizm’ diyorum. Bu, Fransızcada ‘seyre dalma, kendi iç dünyasına, düş ve düşüncelere dalma’ anlamına gelen ‘contemplation’ kelimesinden türemiş bir sözcüktür. MÜZİĞİN ETKİSİ ‘Kontamplasyonizm’ olarak tanımladığı sanatında lise döneminden beri ilgilendiği müzik ve felsefenin önemli boyutta etkileri bulunduğunun altını çiziyor Özden. Özellikle Plotinos’un Platon’un idea kuramı üzerine kurduğu öğretisinin kendi tarafından algılanma hissedilme biçiminin tablolarındaki form ve düzene yansıdığını söyleyen sanatçı, bu yansımanın birebir bir betimleme değil aracı rolü oynayan birer simge C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle