Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 ARALIK 2008 CUMARTESİ 5 Anne, ben nasıl dünyaya geldim? Alternatif bir kumpanya Tiyatro ve müzikle uğraşan üniversite öğrencilerinin bir araya gelip oluşturduğu ‘Beyoğlu Kumpanya’ politik kaygılarını sanatla dile getiriyor Beyoğlu Kumpanya, tiyatro ve müzik alanında üretim yapan üniversite öğrencilerinin oluşturduğu bir sanat grubu. Fakat eğlence sektörünün piyasa kuralları tarafından belirlendiği ülkemizde, alternatif olma çabaları dikkate alınırsa, onları sadece böyle bir cümleyle tanımlamak çok büyük bir haksızlık olacaktır. Piyasa düzeninden rahatsız fakat sadece “rahatsız” olmakla kalmayıp bu rahatsızlıklarını yetenekleri doğrultusunda bir eylemliliğe döken bir grup aslında Beyoğlu Kumpanya. Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Yurtsever Cephe çevresinde örgütlü öğrencilerin piyasacılığa, gericiliğe, emperyalizme karşı politik tavırlarını alternatif eğlence anlayışlarında somutladıkları bir çabayı ifade ediyor. Bugüne kadarki benzerlerinden ayrıldıkları en önemli nokta ise çabalarını yalnızca propogandif faaliyetlerle sınırlandırmayıp sanatsal estetiğe de gereken önemi vermeleri. Beslendikleri ve besledikleri nokta ise, hayata karşı örgütledikleri devrimci bakış. Hedeflerini oldukça net bir şekilde tarif ediyorlar: Yeni bir toplumsallık yaratmak, insanları üretmeye, düşünmeye, sorgulamaya ve mücadele etmeye sevk etmek. bir toplumsallık yaratabiliriz?” sorusunu sorduk. Çünkü bu ihtiyaç sadece bize ya da solun geneline değil; toplumun bütününe dair bir ihtiyaçtı. Söylenmesi gereken bir şeyler var ve birileri bunu farklı biçimde söylemek zorunda. Burada herkesin ortak derdi sanatı, ülkemizi daha ileri bir noktaya getirmek. Bizim bu noktada yapmamız gereken şey bugüne kadar toplumda sola, sanata, politikaya dair bakış açısını yeniden inşa edip, bu kavramlara başka açılardan bakması gerektiğini anlatabilmek olmalı aslında. Belli şablonların ötesinde bir sanat anlayışı gütmeye çalışıyoruz. Alternatif olmaya çalıştığımız bir piyasa anlaşıyışı var. Fakat “onlar yanlış biz doğruyuz” kabalığında değil de, “bugün biz nerde duruyoruz, nasıl bir piyasadan bahsediyoruz, kendimizi ileri taşımak için neler yapıyoruz ve yapabiliriz” çerçevesinde işleyen bir süreç aslında. Bir propogandif oyun yapayım derken olayı çok basite indirgeyip, işin sanatsal kısmını boşlayarak hareket eden bir yaklaşım oluşmuş tiyatrocular içerisinde. Onlar için bir Sam Amca şapkası takıp zincirini doladığın zaman emperyalizmi anlatmış oluyorsun. Bu mantıkla sizi izleyenler üzerinde amaçladığınız etkiyi bırakmanız çok zor. Biz bunu derinleştirmeye çalıştık, çünkü gerçekten bir şeyler anlatmak istiyoruz insanlara. Peki bugünkü eğlence kültürünün siyasetle mesafesi düşünüldüğünde karşılaştığınız engeller neler? Mizah ve siyasetin daha yakın bir ilişkisi olması sizin için daha avantajlı olmaz mıydı? Bu soruya yanıt vermeden önce “Hangi eğlence, hangi politika?” sorusuna cevap aramak gerekiyor. “Cem Yılmaz tipi mizah, bir politikaya hizmet etmiyor” demek de pek doğru değil aslında. İktidarın topluma yönelik yozlaştırma, çürütme politikalarından beslenerek, hatta kimi zaman toplumsal vakaları normalleştirerek, nedenlerini sorgulatmadan olayı sadece komedi eksenine indirgeyerek, onların da bir politikaya hizmet ettiklerinden bahsedebiliriz. Egemen kılınmak istenen politika anlayışı, kimsenin aklının ermeyeceği, bulaşınca da kirleneceği, uzakta durulması gereken, seçim dönemlerinde sadece oy verip çekilmeye indirgenen bir anlayış. Bunun hiç sorgulanmaması rahatsızlık verici. Bunun yanında kimi sol çevrelerin siyasetin mizahi anlatımına karşı ortaya koydukları tepkiye de akıl erdiremiyoruz. Biz bugün politikanın da mizahın da yanlış algılandığını söylüyor ve buna karşı bir alternatif üretmeye çalışıyoruz. Siyasetin hayatla ya da mizahla arasındaki ilişkiyi soyutlama, sistemin dayattığı bir algıdır. Tam tersine sanat hayattan besleniyorsa, hayatın argümanlarını kullanıyorsa, siyasette hayatımıza yön veriyorsa; aradaki ilişkiyi yok saymak temelinde en büyük mantıksızlıktır. Cinsellik hâlâ tabu ve pek çok yanlış bilginin hüküm sürdüğü bir alan. Annebabaların cinsellik hakkında yalnızca bilgi sahibi olmaları yetmiyor. Hangi bilgiyi, kaç yaşında ve ne şekilde çocuklarına aktaracaklarını da bilmek zorundalar. Çocukların cinsellikle ilgili ilk soruları çok küçük yaşlarda, “ben nasıl dünyaya geldim?” ya da “o niye kız?”, “ben niye erkeğim” gibi sorularla başlar. Bu soruları yanıtlarken resimler göstermek işi çok kolaylaştırır. Ancak, çocuklar 8 yaşına gelene kadar ayrıntılı açıklamalar yapmak doğru olmaz. FİGEN Prof. Dr. Bengi Semerci’nin yazdığı “Çocuklarımızla Cinsellik ATALAY hakkında Nasıl Konuşalım?” adlı kitapta, cinsellik gelişimi, bebeklikten gençliğe kadar anlatılıyor ve bu konuda sıkça sorulan sorulara yanıtlar veriliyor. Prof. Semerci, kitabıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Cinselliğin doğru yaşanamaması, beraberliklerin bu nedenle sonlanması bir yana, bu karmaşanın çok daha vahim sonuçları ile karşılaşılmaktadır. Mutsuzluklar, cinayetler ve intiharlar, çoğu kez cinsel bilgi yetersizliği ile örtüşür. Bilgisizlik, çocukların, ailelerin ve toplumun ruh sağlığını olumsuz etkiler. Tüm bu serüvenin gidişini değiştirmenin yolu, ebeveynlerin cinsellik konusunda bilgilenmeleridir.” Yapmayın! Ergenlik döneminde yapılmaması gerekenler: Onu başkalarıyla kıyaslamak Aşırı koruyucu ya da ilgisiz davranmak Her şeyi siz biliyormuşsunuz gibi davranmak Riskli davranışlar sergilemediği sürece ergenin kişisel ve özel yaşantısına karışmamak HEVAL TÜRK ? Anne baba olarak 26 yaş arasında asla yapmamamız gereken davranışlar: Asla çocuklara bedenlerinin bazı kısımlarının kötü ya da utanılacak yerler olduğunu söylemeyin. Örneğin cinsel organına dokunduğu zaman bunu yapmamasını çünkü pis ve ayıp olduğunu söylemeniz çocuğun kaygılarını artıracaktır. Bu davranışın gizlenmesi ve utanılması gerektiğine inanacaktır. Yaptıkları ya da söyledikleri şeylerden dolayı onları utandırmayın. Erişkinler, küçük çocukların anlamını bilmeden yaptıkları şeyleri ya da söyledikleri sözleri eğlenceli bularak onlara gülebilirler. Televizyonda gördükleri ya da duydukları cinsellikle ilgili bir şeyi taklit etmesi size eğlenceli gelse de onu utandırır. Bunları başka kişilere anlatarak ve gülerek utanmasına neden olmayın. Yaptığı bazı şeylere cinsel anlamlar yükleyip abartmayın. Annesinin göğsüne dokunan ya da arkadaşına sarılan bir çocuğa, “bak çapkına neler yapıyor?” demek ya da benzer abartılı davranışlar sergilemek çocuğu rahatsız eder. Onun yanında başkalarının dış görünüşleriyle dalga geçmeyin. Erkek ya da kız çocuklarla oynama gibi cinsiyete bağlı sınırlar koymayın. NEDEN SAVAŞ Beyoğlu Kumpanya neden ve nasıl kuruldu? Daha da önemlisi nasıl bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıktı? 2007 yılı başlarında üniversitelerde tiyatro yapan politik kaygıları olan insanlar olarak gündelik siyasal araçlar üreten bir sanat grubu oluşturma hedefiyle yola çıktık. Gündelik siyasi yaşam ve kendi üretimlerimizi bir noktada buluşturmak istiyorduk, bunun eksikliğini hissediyorduk. Ne yapabiliriz, sorusuna bir oyun hazırlayarak yanıt verdik. “Neden savaş?” adlı oyunumuz Irak işgaliyle ilgili bir oyundu. Alternatif bir tiyatro anlayışı çerçevesinde bir sanat mantığı inşa etmeye başladık. Bununla beraber agitprop dediğimiz propoganda ile estetiği yan yana getiren çalışmalar örgütlemeye başladık. Yaklaşık bir buçuk yıldır bunun üzerinde çalıyoruz. Yaz aylarında bir de müzik çalışması başlattık. Tiyatro grubumuzu sokak oyunlarımızda destekleyen bir müzik grubu kurduk. Daha sonrasında ise, politikadan doğan bir müziği inşa etmeye başladık. “Ülkemizden” adlı bir konsept oluşturduk, bugünlerde onu sahneliyoruz. Bir toplumsallık yaratma kaygısı güderken sizi izleyen, dinleyen insanların Beyoğlu Kumpanya’nın siyasi referanslarından rahatsız olduğunu düşünmediniz mi? Bu sizin için bir engel yaratmadı mı? Yarattı, fakat biz bu süreç içinde sürekli olarak “Biz bunu daha nasıl ileriye taşıyabiliriz, nasıl Okul döneminde yapmamız gerekenler: Cinsellikle ilgili konularda konuşmaktan kaçınmayın Çocuğun sözel ya da davranışsal olarak sizinle kurmaya çalıştığı iletişimi duymazdan, görmezden gelmeyin. Siz bunu yaparsanız iletişimi başka yerde arayacak ve yanıtları orada bulmaya çalışacaktır. Sınırsız ve kontrolsüz televizyon ve internet kullanımına izin vermeyin. Onaylamadığınız kişilerle etkileşimini kontrolsüz bırakmayın. Onların ikinci okulu köyde Yüzyıl Işıl Okulları öğrencileri, haftasonlarını, Kırklareli’nin Vize ilçesindeki Kızılağaç Köyü İlköğretim Okulu’nda geçiriyorlar. Bu uygulama, sosyal sorumluluk etkinliği olarak başlamış ama sonradan her iki okuldan öğrencilerin yaşamının bir parçasına dönüşmüş. Öğrenciler okula son ziyaretlerinde,hem kütüphane odasını kurdular hem de anaokulu sınıfını tümüyle yenilediler. Üç yıldır kardeş okul olarak seçtikleri Kızılağaç Köyü İlköğretim Okulu’nu yardımlarda bulunan öğrenci ve veliler, daha önce de oldukça harap durumda olan okul binası ve sınıfların onarımını gerçekleştirmişlerdi. Yüzyıl Işıl Okulları Genel Müdürü Okan Dilik, çalışmanın amacını, “Öğrencilerimize kendileriyle aynı imkanları olmayan arkadaşlarına sahip çıkmanın önemini ve farklı sosyoekonomik koşullara sahip insanlara yardımcı olmanın aynı zamanda toplumu geliştirici bir yaklaşım olduğunu aktarmaya çalışıyoruz” diye açıkladı. Su hayattır C MY B Suyun önemi ve suyun tasarruflu kullanımı konularında öğrencilerini bilinçlendirme kampanyası başlatan İzmir Yöneliş Koleji, çocuklarda “su bilinci” oluşturmayı hedefliyor. Okulda, “Su hayattır’ ana temalı proje kapsamında, çocukların, su konusunda daha küçük yaşlarda bilinçlendirilmesi amacıylas bir çok etkinlik gerçekleştiriliyor. figenatalay?yahoo.com, Faks: 0 212 343 72 64 C MY B