19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 13 ARALIK 2008 CUMARTESİ Konser Nazım Hikmet Kültür Merkezi (NHKM), KadıköyCaz adı altında düzenlediği, merkezinde caz müziğinin durduğu etkinliklerin dördüncüsünü gerçekleştiriyor. GAMZE NHKM’de organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiş ERBİL olan Nimet Çakıcı, Emin İgüs ve etkinlikte bir sergisi yer alan Volkan Terzioğlu ile KadıköyCaz4 üzerine sohbet ettik. KadıköyCaz4, 821 Aralık tarihleri arasında devam ediyor ve bir dizi konserin yanısıra film gösterimleri, özgür caz fotoğrafları sergisi ve panellerden oluşuyor. (Etkinlik programı için NKHM telefonu: 0 216 414 22 39) KadıköyCaz4 bir dizi soruyla yola çıktığını söylüyor. Türkiye’de caz müziğin varlık ve yeniden üretim koşullarına dair sorular ortaya atıyorsunuz: “Türkiye için caz müziği nerede duruyor? Türkiyeli bir caz mümkün mü? Cazın varoluş koşullarının bizim coğrafyamızdaki karşılığı nedir?” gibi... Peki KadıköyCaz4 neyi hedefliyor? KadıköyCaz’da caz müziği masada Volkan Terzioğlu Emin İgüs Bob Sinclar İstanbul’da Dans müziğinin dünyadaki en önemli temsilcilerinden Bob Sinclar, 19 Aralık Cuma gecesi Unilife Organizasyonu ile İstanbul Maslak Sheraton Convention salonunda saat: 22.00’de hayranları ve müzikseverlerle buluşacak. “Rock This Party” yeni düzenlemesiyle dans listelerinde zirveye tırmanan ve Fransız müzisyen Cerrone’a hayranlığını devamlı dile getiren Bob Sinclar, 29 Temmuz gecesi Parkorman’da 5000’i aşkın müzikseverle buluşmuştu. Sinclar’in hayranlarının yoğun isteği üzerine tekrar İstanbul’a geldiği belirtiliyor. (0 216 556 98 00, biletler: 60, 90 YTL) KULİS DEĞİL SAMİMİYET Nimet Çakıcı: KadıköyCaz, KadıköyGeleneksel, KadıköyKlasik gibi temalı etkinliklerimizi daha ilk günden beri planlarken temel derdimiz şuydu: İlk senesinden beri şirketlerin, bankaların flamaları altında, kulisinden türlü hesaplarla sahneye doğru yayılan bir müziğin değil, aksine tüm samimiyetiyle dinleyicisiyle buluşabilen bir müzikal ve kültürel birlikteliğin olanaklarını yaratmanın, sunmanın yollarını aramaya devam ediyoruz. Evet, bir sürü soruyla yola çıktık. Asıl derdimiz bu festival boyunca tartışmak ve belki cevapları burada oluşturmak. Bir defa Türkiye’de herşey biraz proje endeksli devam ediyor, kişi bazlı ve çok da istikrarlı ilerlemeyen, çok kısa zamanda eriyip giden müzikal projeler var. Bunun nedeni de piyasasının müzisyenin alanını iyice daraltması ve bir dinleyici sıkıntısı yaşanıyor olması. Bu konuya girdiğimizde ise, bir sürü alt başlıkla karşılaşıyoruz: İnsanların yaşadığı koşullar, müziği algılayış biçimleri, müziğin onlara ulaşma kanalları... Hal böyle olunca da tüm bu tartışmaların bir yerde tıkandığını, müzisyen ve dinleyici açısından da bir çıkmaza girildiğini söylemek abartılı olmaz. Elbette ki, biz tüm bu sorunları çözecek, bu tabloyu değiştirecek olanaklar sunan bir festival organize etmiyoruz, edemeyiz de. Şimdilik kimi başlıkları daha açık ortaya koyup dinleyici, genç müzisyen adayları ve müzisyen dostlarımız için de doğru bir tartışma zemini oluşturmanın ve tüm bunların yanıtlarını birlikte verebilmenin olanaklarını sunmaya çalışıyoruz. Nimet Çakıcı İstanbul Kadıköy’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen KadıköyCaz4 başlıklı etkinlikler, Türkiye’de ve dünyada caz müziğinin nereden gelip nereye gittiğine dair dertleri olan, cazda kolektif deneyimlerin anlamı ve önemini merak edenler için doyurucu bir program sunuyor. Yalnızca konserlerle değil, panel, film ve sergilerle de caz müziğine ilişkin bir yaklaşım oluşturulmaya çalışılıyor. Smith’ten Zülfü Livaneli şarkıları Caz dünyasının “mistik sesi” olarak tanınan Jocelyn Smith, 16 Aralık günü saat: 20.00’de İş Sanat Kültür Merkezi’nde Zülfü Livaneli şarkılarını seslendiriyor. Zülfü Livaneli’nin de katılımıyla gerçekleşecek konserde Smith’e, kendisini Livaneli’nin şarkılarıyla tanıştıran Henning Schmiedt eşlik edecek. Cazdan spritiüel müziğe, klasikten Yunan müziğine uzanan ve sınırlarını her gün zorladığı müziğini sayısı 10’u aşan ve bir kısmı canlı kaydedilmiş albümüyle meraklılarına ulaştıran Smith, Mikis Teodorakis, Maria Farandouri, Bobby McFerrin ve daha birçok isimle unutulmaz konserler verdi. (0 216 556 98 00, biletler: 33,50, 28,00 YTL) ya da herhangi bir müzik eylemini yürütebilmeniz için mutlaka çeşitli kurum, kuruluş, özel işletmelerden destek almanız gerekiyor. Bu da cazın ruhuna aykırı. Caz müziği kendi koşulları gereği görece özgür bir müziktir, dolayısıyla insanların kendisini özgürce ifade edebilecekleri bir mecra olarak caz müziğini değerlendirmek lazım. Emin İgüs: Ben başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bizim burada yaptığımızın bugüne dek yapılanların aynısı olması durumunda dahi bunu bir kazanç olarak görmek gerekiyor. Bu şu anlama gelir: Bunu biz de yapıyoruz, bu alan bu kadar boş değil. Biz bir anlamda caz müziğin dinleyicileriyle buluşma sorunlarına ilişkin kendi kayıtlarımızı da düşüyoruz. Bizim hayal ettiğimiz gelecekteki Türkiye’de bunlara ihtiyaç olacak, bunlar gerekli. Biz de bu alanı şimdiden doldurmak gerektiğini düşünüyoruz. Hayal ettiğimiz Türkiye’de bunların anlamı değişecek ve biz şimdiden o anlamı doldurmaya çalışıyoruz. Latin müzikleri gecesi Ayhan Sicimoğlu ve Latin All Stars, Fuat Güner’le birlikte bu akşam Ghetto sahnesinde olacak. Latin müzik ve dans severlerin biraraya geleceği bu özel gecede ikili en sevilen parçalarını seslendirecek. Müzikseverlerin neşeli ve enerjik bir performans izleyecekleri konser saat 23.00’te başlıyor. (0 212 251 75 01, biletler: 20, 30 YTL) CAZ ÖZGÜR BİR MÜZİK Volkan Terzioğlu: Caz müziği yüz yıllık müzik, sinemayla yaşıt. İlk doğuşunda siyahların aslında ezilmişliklerini, kendilerini ifade edebilecekleri bir mecra olarak ortaya çıkıyor. Tabii şuna dikkat etmek lazım, beyazların tanımladığı koşullarda bu işleri yerine getiriyorlar. 1950’li yıllara geldiğimiz zaman ise caz müziği artık tıkanmış durumda. Bütün üretim araçları, beyazların elinde, ciddi bir sömürü hakim ve siyahların ürettiği işler hep beyazlar tarafından yönlendirilir hale gelmiş. 1960’lardan sonra ise yine bir dönüşüm oluyor, dünyadaki çeşitli hareketliliklerden de beslenen siyahlar bu defa özgürlüklerini ifade edecekleri bir mücadele aracı olarak caz müziğini de kullanmaya başlıyorlar. Ve kendi üretim araçlarına sahip olmaya çalışıyorlar. 90’lara geldiğimizde işin dönüştüğünü ve yine beyazların bu alanı manipüle ettiğini görüyoruz. Bu doğrultuda bugün caz müziği ‘Müzisyenlere fotoğrafla borç ödüyorum’ yetkinliklerini kesinlikle ve kesinlikle kolektif olarak ortaya koyduğu bir niteliğe sahip. Mesela, bir cazcıyı, herhangi bir saksafoncu ya da bir piyanisti ele alın, ne kadar uzun süreli bir grupla çalışmış olursa olsun, hayatının belli dönemlerinde mutlaka başkalarıyla çalma pratiği yaşamıştır. Caz dinleyicileri de bununla karşılaşır, mesela Charlie Haden dinliyorsunuz, onu dinlemeye başladığınızda bir dönem Ornette Coleman’la birlikte çaldığından Coleman’ın müziğine gidersiniz. Coleman’a girdiğinizde onun birlikte çaldığı başka birisini bulursunuz, o başka birisinden gidersiniz başka birine ulaşırsınız, sonra gelirsiniz Cecil Taylor’a oradan Avrupa müziğine atlarsınız ve bir anda bütün caz müziğinin tarihi elinizin altında olur. Ben şunu düşünüyordum, caz fotoğraflarına baktığımda her zaman popüler cazcıların fotoğraflarını gördüm şimdiye dek. Ciddi fotoğraf kitaplarını açarsınız Miles Davis’in fotoğraflarını görürsünüz örneğin. Oysa ki, bu işe varını yoğunu koymuş, canıyla kanıyla bu işi yapmış insanlar fotoğrafları bile çekilmeyecek nitelikte insanlar olmuştur. O yüzden ben sevdiğim müzisyenlerin fotoğraflarını çekerek bir yandan da onlara olan borçlarımı ödeme düşüncesinden yola çıktım. Tabii şimdiye dek ulaşabildiklerimin... Daha da ulaşacağımı düşünüyorum, çekmeye devam edeceğim çünkü. KadıköyCaz4, “Cazda kolektif deneyimler” kavramını öne çıkarttığını söylüyor. Özgürlük cazın ayrılmaz niteliği kabul, kolektif vurgusunu nasıl yapıyorsunuz? Nimet Çakıcı: Volkan’ın bahsettiklerinden yola çıkarak söylersem, bir yaşam biçimi ve o yaşam biçiminden doğan bir kolektif ruh var. Biz bir yaklaşım biçimi olarak bunun gözardı edildiğini düşünüyoruz. Bundan başka, yalnızca performanslar değil, bu temanın her anlamıyla tartışıldığı, konuşulduğu bir platform tasarladık. Bütün etkinliklerimizde bunu zorluyoruz aslında... Mesela Ayşe Tütüncü Piyano Perküsyon Grubu’nun provaları esnasında yalnızca müziğin prova edilmediğini biliyoruz, Türkiye’de ve dünyada müziğin nereye gittiğine dair ciddi tartışmalar yapıyorlar. Biz bunları paylaşmak istedik. Onun yanında bir panel tasarladık “cazda kolektif deneyimleri” tartışmak için. Bugünün caz dünyasına ve onun sosyal koşullarına ilişkin başlıkları Türkiye’de caz adına yapılabilecek tartışmaları yegâne isimleri sevgili Hülya Tunçağ, Orhan Kâhyaoğlu, Murat Beşer ve benim de ilk defa konuşmacı olarak dinleyeceğim değerli müzisyen Genco Arı’yla birlikte değerlendireceğiz. Bir de sergi var, yine çok sık rastlanan formatlardan farklı olarak. Bunu da “kolektif” temasıyla bağdaştırdınız mı, nasıl? Volkan Terzioğlu: Caz müziği aslında herbir müzisyenin kendi Öztürk’ün 10. yılı Öztürk müzik hayatındaki 10. yılının şerefine bu akşam Studio Live sahnesinde bir konser düzenliyor. Hayko Cepkin, Kurban ve Hücum Kedi grubuyla aynı sahneyi paylaşacak olan Öztürk 10 yıllık müzik yaşamındaki şarkıların bir derlemesini sunacak. Saat 21.00’de başlayacak konserde Cepkin, Kurban, Hücum Kedi ve Öztürk müzikseverleri bir zaman tüneli yolculuğuna çıkaracak. (0 212 244 77 12, biletler: 28,00 YTL) sirin.guven?gmail.com Bir Dylan hazinesi Bob Dylan, hakkında filmler yapılan, kitaplar, tezler yazılan dev bir müzisyen... Kendisinden sonra gelen kuşakları derinden etkileyen bir ozan... İçinde yaşadığı dünyaya ilişkin gözlemlerini şarkılarına ve resimlerine yansıtan bir sanatçı...Yönetenleri rahatsız edip yönetilenlere yol gösteren bir toplumsal eleştirmen... kzulal?yahoo.com Yaklaşık 50 yıllık kariyerinde birçok albüm yaptı Dylan. Folk, country, blues, gospel, rock’n roll, caz, swing gibi farklı müzik türlerinde unutulmaz şarkıları hayatımıza soktu. Her yeni albümü çıktığında, dünya çapında milyonlarca insanı heyecanlandırdı. Bugünlerde aynı heyecanı, Sony BMG’nin yayımladığı “Tell Tale Signs” adlı albümle bir kez daha yaşıyoruz. Sadık Dylan hayranları ve müzik tutkunları için mücevher değerinde bir albüm bu. Çünkü Dylan’ın daha önce hiç yayımlanmamış 27 adet stüdyo demosu ve canlı kaydı bu albümde toplanmış. 19892006 yılları arasındaki kayıtları bir araya getiren “Tell Tale Signs”, Dylan’ın bootleg serisinin sekizincisi. Bob Dylan’ın ZÜLAL KALKANDELEN kariyerinde çok önemli yer tutan “Time Ouf of Mind”, “Oh Mercy” ve “Modern Times” albümlerindeki şarkıların alternatif kayıtlarını dinlemek, gerçekten büyük zevk. Hem aynı şarkının farklı yorumlarını dinleme olanağı veriyor; hem de bir müzisyenin performansının nasıl çeşitlenebileceğini gösteriyor. İki CD’den oluşan albümü cazip kılan bir özellik daha var. Yazar Larry “Ratso” Sloman’ın Dylan hakkında kaleme aldığı notlar, özel fotoğraflarla birlikte 60 sayfalık bir kitapçık olarak basılmış. Albümü aldığınızda bu kitapçık da içinden çıkıyor. Sloman, kitapçıktaki yazısına, 60’lı yıllarda Dylan albümlerinin yaptığı etkiden söz ederek başlıyor. New York’un Queens bölgesinde yaşayan bir gençten, İngiltere’nin kırsal alanında yaşayan bir Beatle’a kadar (John Lennon olsa gerek), bütün Dylan hayranlarının sadece müziği dinlemekle kalmayıp, albümleri ders gibi çalıştığını anlatıyor. Farklı düzenlemeler, canlı kayıtlar Pop kültürünün gelip geçiciliğine kapılan 2000’lerin gençliğinden ne kadar farklı değil mi? Peki, Dylan’ın özelliği neydi? Yanıtı Bruce Springsteen’den alalım: “Elvis’in bedenleri özgürleştirmesi gibi, Bob Dylan da akılları özgürleştirdi. Müziğin doğası gereği fiziksel hareketle ilgili olmasının, antientelektüel olması anlamına gelmediğini o gösterdi.” Dylan albümlerinin büyük ilgi görmesinin önemli bir nedeni, her zaman bir şair duyarlılığıyla yazdığı şarkı sözleridir. Bu nedenle, şair mi, yoksa şarkı yazarı mı olduğu tartışılmıştır yıllarca. Hatta, bazıları tepki gösterse de, söz sanatındaki ustalığı nedeniyle Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday bile gösterilmiştir. Yeni albümde neler olduğuna gelince... Şarkıların hepsini saymak olanaklı değil ama öne çıkanlara ilişkin bazı bilgiler verilebilir. Birinci CD, “Love And Theft”ten “Mississipi”nin akustik versiyonu ile başlıyor. Aynı şarkının bir başka yorumu, ikinci CD’nin de açılışını yapıyor. İkisi arasındaki fark, sadece şarkının çalınış hızında değil, Dylan’ın sesinde de gizli. Bu farkı hissedebileceğiniz bir diğer şarkı, her iki albümde de yer alan “Dignity”. İlk albümde şarkının piyano eşliğinde gospel tarzı bir demosu yer alırken, ikinci albümde rock’n roll tarzında çalınmış. Daha önce hiç duymadığımız bir versiyonuyla “Modern Times”dan “Someday Baby”, Dylan’ın bir süre önce internet sitesinde yayımladığı “Dreamin’ of You”, dikkat çekenler arasında. Ayrıca, Dylan’ın bir film için yazdığı ama hiç kullanılmayan “Can’t Escape From You” ve “Red River Shore”u da saymak gerek. Benim takıldığım şarkı ise yine “Series of Dreams” oldu. “Düşünüyorum bir rüyalar silsilesi/ Zamanın ve hareketin yavaşlayıp gittiği.../Hiçbir yönden çıkış yok/ Gözle görülemeyen o tek çıkış hariç...” dediği için herhalde... Şarkının güçlü ritmi ve Bob Dylan’ın sesi de etkileyici tabii; ama sözleri öyle çarpıcı ki, Dylan’ın şairliği öne geçti yine... Daha önce bootleg serisinin 13 numaralı albümünde başka bir yorumla yer alan şarkının sözlerinde bu defa bazı değişiklikler var. Bob Dylan’ın sözleri ruh haline göre değiştirmesi de ayrıca ilginç bir konu... Dylan hayranları bu albümü zaten kaçırmayacaktır, ama ben “Tell Tale Signs”ı, müzikle ilgilenen herkese öneriyorum. Çünkü müzik dünyasının en ilham verici isimlerinden Dylan’ın yaratıcılığının ayrıntıları bootleg albümlerde. www.zulalkalkandelen.com RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle