Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sergi 2xT Pi Artworks’ün Tophane’deki yeni mekanındaki ilk sergisi 2XT (2x TOPHANE) galerinin temsil ettiği sanatçıların yeni işlerinden oluşuyor. Volkan Aslan, Antonio Cosentino, Çınar Eslek, Mustafa Horasan, İlke İlter, Juan Botella Lucas, İrfan Önürmen, Zeynep Özdemir, Michael Parenti, Gülay Semercioğlu, Ayten Turanlı. Sergi 18 Kasım’a tarihine kadar izlenebilir. (Tel: 0 212 293 71 03) 10 8 KASIM 2008 CUMARTESİ Taşınabilir sanat yolda İstanbul pek çoğumuz için bir kentten çok fazlasını ifade ediyor. Sadece yaşadığımız bir “yer” olmaktan öte, kişiliğimizi, saplantılarımızı, ruh durumlarımızı, hayatı algılayışımızı sandığımızdan daha çok etkileyen büyük bir labirent bu kent. Yüzyıllardır üzerine eklenen binbir sıfatla ESRA ama bir o kadar ALİÇAVUŞOĞLU çoğalmış da içi boşaltılmış bir kent burası. Tarihini, esraali?yahoo.com coğrafyasını, kültürünü üzerinde kimler yaşamışsa onun önüne sermiş; her birinden soylu bir geçmiş yaratabilmeyi başarmış bir yer İstanbul. Şimdilerde ise Avrupa Kültür Başkenti olarak kendini yeniden yapılandırmaya, sunmaya hazırlanıyor. Bilindiği gibi 2010 tarihi İstanbul için büyük önem taşıyor. Kentsel uygulamalar, kültürsanat, turizm ve tanıtım olmak üzere üç ana eksende yürütülen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarının görsel sanatlar ayağı başlamış durumda. Yönetmenliğini Beral Madra’nın üstlendiği görsel sanatlar bölümünün bir etkinliği olan Taşınabilir Sanat Projesi, çağdaş sanatın geniş kitlelere ulaşması amacıyla “gezici” bir nitelikte planlanıyor. 20 farklı çağdaş sanat paketi 2010 yılına dek 39 ilçedeki kültür merkezini dolaşacak. Bu projenin ilk sergisi İsim Şehir; serginin ilk durağı ise Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi... Evrim Kavcar. Ambivalans Video Türkiye’de güncel sanatın önde gelen destekçilerinden Siemens Sanat, yeni sezonunu, genç sanatçıların video eserlerinden oluşturulan “Ambivalans Video” sergisiyle açıyor. T.Melih Görgün ve Mürteza Fidan’ın küratörlüğünü üstlendiği, Yasemin Nur Toksoy, Çağrı Saray, İrem Tok ve Ahmet Albayrak isimli genç sanatçıların yapıtlarının izlenebileceği Ambivalans Video 26 Aralık’a dek sanatseverlerle buluşacak. (Tel: 0 212 334 11 04) 60 Yıl ve Ötesi Gencay Kasapçı’nın altmış yılı dolduran artistik kariyerinin eserleri, Görsel Sanatlar Yönetmeni Ferdan Yusufi’nin düzenlediği “60 Yıl ve Ötesi” adlı sergiyle CKM Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor. Sürekli değişen ve gelişen dünyanın etkilerini resimlerinde başarıyla vurgulayan Kasapçı, tüm sanat yaşamında gerçekleştirmiş olduğu özgün çizgisi ve denenmemiş olanı eserlerine aktarma başarısı ile yaptığı çalışmalarını sanatseverler 5 Aralık tarihine dek izleyebilir. (Tel :0 216 386 26 81) KENT OKUMASI Derya Yücel’in küratörlüğünü üstlendiği “İsim Şehir”, çağdaş sanat pratiğinin son dönemlerde en çok odaklandığı temalardan biri olan kent üzerine yoğunlaşıyor. Kent okumaları, bundan önce pek çok kez İstanbul Bienali’nde de çeşitli sergilerde ele alındı. Hazıryapıtlarla dolu bu kentle yarışmak gerçekten de bir sanatçı için çok zor. Sıklıkla izlediğimiz gibi, sanatçılar çoğu kez fotoğrafçı kimliğine bürünüp “fotoğraf çekerek” bir objektif olmaktan öteye geçemiyor ve sıradanlaşıyor, kimi zaman ise bu yaşayan organizmanın içine girip bizzat kentin parçası olarak iş üretiyorlar. İkincisi elbetteki çok zor; özellikle de İstanbul söz konusu olduğunda... Bir yabancının gözüyle “kent okuması” yapmak bu türden sergilerin en büyük sorunu kuşkusuz. İsim Şehir, bu kaotik kentin dinamikleri üzerinde yol alıyor; kentin yüzeyine değil tam içine bakıyor. Ve uzun zamandır görmediğimiz, bütünlüklü bir kent sergisi ortaya koyuyor. Yukarıda da söylediğimiz gibi İstanbul bir labirent. Bir sanatçı olarak bu labirentten olağanüstü malzemeler çıkarmak da mümkün, kaybolmak da. Sergideki işler labirentte yolunu kaybetmeden, içindeki çıkışları aramaya yönelen bir yaklaşımı görünür kılıyor. Kimi kentsel dönüşümün izini sürüyor, kimi ise bu dokunun çelişkili, çirkin, insanı içine çeken ve yutan yapısını aktarıyor. İstanbul’un mitolojisinden değil, gerçeklerinden yorumladıklarıyla iş üretiyor sanatçılar. tiyatro Ferhad ile Şirin Türk ve dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Nazım Hikmet’ in dillere destan aşk öyküsü Ferhad ile Şirin Moda Sanat Tiyatrosunda Türkan Aktoprak rejisiyle ve genç oyuncu kadrosu ile tiyatro severlerle buluşuyor. Bulut Mesci, Burak Aşcı, Cansın Atakul, Deniz Elmas, Kıvılcım Ertanoğlu, Mert Asker, Sonnur Şahin ve Yiğit Pakmen’den oluşan Moda Sanat Tiyatrosu ekibi tüm tiyatro severleri akıllardan kolay kolay silinmeyecek bu aşk öyküsünü 11 Kasım’da Halis Kurtça Kültür Merkezi’inde izlemeye davet ediyor. (Tel: 0 216 338 07 19) Sergiyle eşzamanlı olarak Videoist tarafından oluşturulan “Videoist2010” video sanatı seçkisi gösterimleri de gerçekleştiriliyor. Hülya Özdemir, Ferhat Kamil Satıcı ve mahdumları kuruluşu olan Videoist’in 2010 seçkisinde yer alan video sanatçıları ise şöyle: Yeni Anıt, Susanne Albrecht, Nancy Atakan, Fikret Atay, Fatih Aydoğdu, Martın Dege, Nooshın Farhıd, Alen Florıcıc, Chrıstıne Gensheımer, Kaya Hacaloğlu, Gülsün Karamustafa, Tımo Katz, Jan Fuchs, Dj Nabucco Vj 2010, Suat Öğüt, Hülya Özdemir, Ferhat Özgür, Çağrı Saray. İsim Şehir gezici bir sergi olmasına karşın gezginci ve indirgemeci anlayışın ürünü değil. İstanbul’u anlamaya çalışan, ona kulak veren, buralı ve çok başarılı bir sergi... Mutlaka yolunuza çıkacaktır; izleyin, izletin. Taşınabilir Sanat 1. Güzergah: KARTALÜMRANİYE İsimŞEHİR 1 Kasım15 Aralık 2008, Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi 28 Aralık 2008 10 Şubat/ 2009, Ümraniye Atakent Kültür Merkezi Videoist 2010 1015 Kasım, 17.30 seanslarında: Kartal Bülent Ecevit K.M. 0509 Ocak 2009, 17.30 seanslarında Ümraniye Atakent K.M. Fakültenin konuğu sanat Bauhaus ekolü ile kurulmuş uluslararası sanat ve tasarım kurumlarını içinde barındıran AIAS (Uluslararası Bağımsız Sanat ve Tasarım Kurumları) içinde yer alan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, bu kurumun saygın üniversitelerini ağırlıyor. Bauhaus kökenli 20 ülkeye mensup sanat kurumunun AIAS çatısı altında her yıl gerçekleştirdikleri sempozyum, çalıştay ve “Sanat ve Tasarımda Dünya Birinciliği Yarışması” 3 – 8 Kasım 2008 tarihleri arasında MÜGSF’de yapıldı. 2006’dan bu yana uluslararası kurumlar tarafından yapılan çalıştay ve yarışmalara başarılı öğrencileri ile katılan MÜGSF, bu yıl etkinliğin ev sahipliğini üstleniyor. Resim, Fotoğraf, Yazma Sanatı Yaşıyor, Düğüm Düğüm, Ebru, Minyatür, Endüstri Tasarımı, Resim Fotoğraf ve Sinema Televizyon Bölümü’nün katıldığı “Kenti Gözlemlemek”, “Küreselleşme Dünyadaki Aç İnsanlar için Bir şey İfade Ediyor mu?” başlıklı heykel çalıştayı gibi etkinliklerin sonuçları bir sergi ile ilan edilecek. Ecoles d’Art de Geneva, Toyo Bijutsu Gakko of Tokyo, Hochschule für Bildende Künste Hamburg, Studio Art Centers International, Schule für Gestaltung, AKI, ArTEZ Academie voor Beldende Kunsten, Gerrit Rietveld Academie, School of Visual Arts, Kaywon School of Art and Design, Wimbledon School of Art gibi uluslararası sanat ve tasarım kurumlarının katıldığı etkinliğe öğrenciler ve öğretim elemanları katılıyor. Bauhaus kökenli bu kurumlara ait diploma öğrencilerinin işlerinden oluşan yarışmalı sergi sonunda “Sanat ve Tasarımda Dünya Birincisi” ve “Sanat ve Tasarımda Türkiye Birincisi” seçilecek. Bu yıl T.C Devlet Güzel Sanatlar Fakülteleri Diploma birinciliğini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Aylin Zaptçuç kazandı. Etkinlik kapsamında “Sanatta Melezleşme ve Göç” başlıklı bir sempozyum da gerçekleştirildi. Sempozyuma Devlet Tatbiki Güzel Sanatların kuruluş yıllarının ilk hocası olan Dr. Karl Schlamminger, Polonya Akademia Sztuk Peknych Wroclaw Polonya’dan Prof. Dr. Andrjes Kosatplowski, Tianjin Academy of Fine Arts’dan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Li Bingxun katıldı. Geleceğin genç sanatçı ve tasarımcılarını teşvik edecek olan bu önemli etkinlik Türkiye’yi de uluslararası sanat ve tasarım alanında temsil etmesi açısından da büyük bir önem taşıyor. İNSAN PORTRELERİ Örneğin, uzun süredir Yarımburgaz Mağara’sının tarihsel ve kültürel dönüşümü üzerine düşünen Ceren Oykut, İstanbul’un bu gizli köşesini kendine has tekniği ile gösterme yolunu seçiyor. Mağaranın binlerce yıllık kültürel geçmişini bugünkü kullanımıyla karşı karşıya getirerek ilginç bir kent manzarası sunuyor. Evrim Kavcar, gündelik yaşamın sıradan anlarına, metro, otobüs, minibüs gibi toplu taşıma araçlarının içindeki şehir insanlarına bakıyor. Buradan, animasyonlar ve çeşitli çizimlerle insan portreleri ortaya çıkarıyor. Nermin Er’in kağıt kesme sanatıyla gerçekleştirdiği çalışma ise minareleri ve gökdelenleri ile klişe bir İstanbul görünümünün güncel yorumu. Yeşim Ağaoğlu’nun artık dev bir şantiyeden farksız olan İstanbul’u bilgisayar kutusuna hapsettiği yerleştirmesi kentin trajik halini sorguluyor ve yaşadığımız yerin getirildiği noktayı bir kez daha düşünmemizi öneriyor. İsim Şehir sergisinde ayrıca, Ahmet Elhan, Aslımay Altay, Berna İpek, Burcu Yağcıoğlu, Emel Akın, Gülsün Karamustafa, Gözde İlkin, İlke İlter, İpek Duben, İrfan Önürmen, Kezban Arca Batıbeki, Nancy Atakan, Olgu Ülkenciler, Ragıp Basmazölmez’in yapıtlarını izleyebilirsiniz. İnek Nazım Hikmet Ran’ın yazdığı, Mehmet Avdan’ın yönettiği İnek adlı oyun, Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi’nde sahnelecek. Oyunda, hayallerinin peşinde koşan bir ailenin, içinde bulundukları maddi sıkıntılarından, satın aldıkları bir inekle kurtulma çabaları absürd bir dille anlatılıyor. Başta ineğin kendilerine çok para kazandıracağını düşünen aile fertleri, inekten nasıl yararlanacaklarını bilemediklerinden, durumları zamanla “inekten kurtulma çabası”na dönüşüyor. Nazım Hikmet’in kaleminden, küçük insanların büyük beklentilerini sorgulayan oyunu keyifle izleyeceksiniz. 12, 13, 14, 15, 16 Kasım’da Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşacak. (Tel: 0 216 492 90 84) snmdnmz?gmail.com Izİzlenim Geçen gün hava pek güzeldi. Duruydu gördüklerim, netti. Yalova’da Atatürk’ün yürüyen köşkündeydik. Annem, halam, kuzenler… Atatürk’ün hani şu ulu çınardan uzaklaştırılmasını istediği köşküne gelmiştik. Solumuzda ağaçlıklı bir alan, sağımızda deniz olan şirin bir yoldan kolayca vardık yapıya. Köşk deyince hepimizin aklından ihtişamlı bir yapı geçmişti. Acaba Yalova’daki, Trabzon’daki Atatürk Köşkü’ne benziyor muydu? Yoo öyle değildi, çok sadeydi burası. Nasıl ve ne zaman yapılmıştı? Hikayesi neydi? İşte, karşımızda koskoca bir ağaç ile mütevazı boyutlarda bir ev durmaktaydı. Boşlukta birbirleriyle tezat görünümlü ama dostça bir birliktelik sergiliyorlardı. Çınar gerçekten de gösterişliydi, dallarını sağa sola uzatmıştı, oraların sahibi gibiydi. Yanındaki yapıyı koruyacaktı, bina ise ona sakince yaklaştırılmıştı. Doğa ve insan bütünselliğindeki uyuma örnekti herşey. Hemen panolara yöneldik, eskiden Dolmabahçe Sarayı’nın girişinde de kullanılan tanıtım panolarındandı bunlar. Bilirsiniz, ufak boyutlu ve camlıdırlar. Bu sefer içlerinde fotoğraflar sergilenmişti. Fotoğraflardan binanın kaydırılma işine ait olduklarını anlamak kolaydı. Merakla birinden diğerine geçiyorduk ki, giderek ilgimiz azaldı. Açıklama yazılarını okumak istiyorduk. Oturanlar kimlerdi? O arkadan görünen şapkalı bayanlar, kendisinden yaşlı olanlar? Altlarındaki Atatürk ve heyetinin kaydırılan köşkü izledikleri yazısı yetersizdi. Başkasına gerek bile görülmemişti! Köşkü bir rehber ile gezdik. Gayet sade düzenlenmiş bir evdi görülen. Kapı anahtarla açıldı, içeri alındık. Girişteki camlı bölümde dolabın üzerine bırakılmış 10 Ağustos 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinden günün haberinin verildiğini okuduk. Üst kata çıktığımızda Atatürk’ün balmumu heykeli ile karşılaşmamız heyecan vericiydi. Koridordaki camlı dolabın içindekilere baktık, eşyalar yatak ve yemek odalarına aittiler. Küçük odalara başımızı uzatarak gördüklerimiz de dönemin bilindik eşyalarındandı. Müzeye döndürüldüğünü bildiğimiz bu köşkte iki tane de resim vardı. Kimindi bu eserler? Zonaro ve Halil Paşa’ya aitlermiş! Rehber söyledi. Odalara başlarımızı uzatarak baktığımızdan resimleri karşıdan izleyemedik… Köşk,1929’da Atatürk’ün isteğiyle çınarın hemen yanıbaşında yaptırılıyor. Sonraki bir ziyaretinde çınarın binaya doğru uzayan dalının kesilmesinin uygun olacağı görüşünü olumlu bulmuyor Atatürk. Sorunu kendi önerisiyle çözdürüyor. Bina öngördüğü biçimde yaklaşık beş metre uzağa taşınıyor. Böylece çınar kesilmekten kurtuluyor. Atatürk’ün doğaya ne denli tutkun olduğu, çevreyi koruma bilinciyle kararlar aldığı ise tarihe mal oluyor. En önemlisi de doğa sevgisini ve korunmasının gerekliliğini halkına yansıtıyor. Onlara bu konuda da ? ÜMRAN BULUT umranbulut@gmail.com Atatürk’ün Yürüyen Köşkü öncü oluyor. Atatürk köşkünü 1937’de milletine armağan ediyor. Yürüyen Köşk geçen sene Yalova Belediyesi girişimciliğiyle onarım geçirip yeniden düzenlenmiş. Halkın ziyaretine açık tutuluyor. Hemen soralım “Çalışma amacına ulaşmış mı? Yeterli bilgilendirme ve anlatım var mı? Çağdaş müzecilik anlayışındaki çalışmalar etkileyici mi? Doğayı koruma bilinci tüm Yalovalılara yayınlarla, etkinliklerle ulaştırılıyor mu? Yoksa, burası sadece koruma altına mı alınmış?” Köşkü konunun sadece bir çınarın dalının kesilmemesiyle sınırlandırıldığını düşünerek geziyorum. Yansıtılan bu, ne yazık! Oysa Atatürk’ün doğaya yaklaşımını sergileyen tavrı eğitimde, ayrıntılı araştırmalarda belirleyici konulardan ya da özellikle biyografiler için vazgeçilmezlerden olmalıdır. Çünkü biografilerde öncelikle yorumlara yer verilmelidir. Olayların çıkış noktaları, bağlantıları ve düşündürdükleri açıklanmalıdır. Yorumlar hayali değil, gerçeklere dayandırılmalıdır. Sadece bilgi sunup, belgeleri derlemek çalışmanın kısırlığını pekiştirecektir. İster istemez şaşkınlık ve kızgınlık bu yetersiz ele alışların sonucunda duyulanlardır. Köşkten Atatürk’ü anlatan yapıtlarda nedensonuç ilişkisinin değerlendirileceğini ve en ince belgesellikle donatılmış biyografilerle aydınlatılacak Türk gençliğini düşleyerek ayrılıyorum. RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B