22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Eskileri özleyen ressam İstanbul’u anlatıyor ŞİRİN GÜVEN Nuran Altıata Kuzulugil, İstanbul’da doğmuş ve resime henüz çok küçükken defterlere, kitaplara, hatta duvarlara çizerek başlamış bir ressam. İlkokula başladığında öğretmeni onun bu yeteneğini hemen fark etmiş ve 4. sınıfta resim yarışmalarına girmeye başlamış. Ortaokuldan sonra da akademiye girmiş ve lise ve üniversiteyi orada okumuş, Zeki Kocamemi atölyesinden mezun olmuş. Harp sonrası zor koşullara, boya ve fırça eksikliğine rağmen bitirebilmiş okulu. Bir yandan eşarp atölyelerinde eşarp boyayarak... Hatta ağır şartlar yüzünden o sıralarda çok yaygın olan zatülcenp ve tüberküloza o da yakalanmış. Ama resme tutkuyla bağlı olması kurtarmış onu. Ve binbir güçlüğe rağmen elinden fırçasını hiç bırakmamış Kuzulugil. O gün bugündür resim yapmaya devam etmiş, hem de hiç ara vermeden... Kimi resimlerinde şapkalı, şemsiyeli, eldivenli şık kadınların yanına küçük kahküllü bir kız da koymuş. Yani o yıllardaki kendini... Büyüdüğü sokak olan Kadıköy Vişne sokağı, Kadıköy vapurunu ve İstanbul’un nice güzel yerini resimleriyle anlatmış. Hâlâ o yılları çizen Kuzulugil için resimleri bir nevi ilaç. Çünkü o bugünle bağdaşamıyor, herkesin aşağı yukarı birbirini tanıdığı eski yıllara özlem duyuyor. Akademiye kotla gidemediği günlere dönmek istiyor ve bugün sokaklardaki insanlara biraz hayret ediyor. Bir derdi daha var Kuzulugil’in. Onun resimlerindeki kadınlar evlerinde kitap okuyor, ud çalıyor. “Eskiden kadınların uğraşları vardı, kendilerini ifade etme olanağı bulurlardı. Şimdi ise pek uğraşları yok kadınların. Koşullar değişti, görsel medyanın egemenliğinde giderek edilgenleşmiş günümüz kadınlarının kimisi çalışmaktan, kimisi televizyondan vakit bulamıyor bu uğraşlara” diye üzülüyor o. Akademi Mezunları ve Ankara’daki Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği üyesi olan Kuzulugil, sergiler açmaya ve insanları eski İstanbul resimleriyle buluşturmaya devam ediyor. O günleri hiç yaşayamamış olanlar, ya da kendisi gibi özlemle hatırlayanlar için... 22 KASIM 2008 CUMARTESİ 5 Öğrencilerin gözüyle Seviye Belirleme Sınavı: ‘Korkunç ve sinir bozucu’ bir şey İlköğretim 4. sınıfa giden kızım Zeynep, okulundaki kitap fuarından, başka kitaplarla birlikte bir de test kitabı almış. Kitabı gördüğümde çok şaşırdım, ne diyeceğimi bilemedim, sadece “ne FİGEN yapacaksın bu kitabı?” diye ATALAY sorabildim! O da, sınıftaki bütün arkadaşlarının test kitapları olduğunu, onun da test çözmek istediğini ve benim neden şimdiye kadar hiç test kitabı almadığımı sordu bana. Kızı 5. sınıfta olan bir arkadaşım, “çocuklar istiyorsa yapacak bir şey yok, ben pes ettim” dedi. Kızı test kitaplarını eve getirmeye başladığında, bundan hiç hoşlanmadığını ve istemediğini söylemiş ama işe yaramamış. Annebaba olarak çocuklarımızı bu yarışa sokmak istemesek ve dirensek bile neyazık ki, sistem çocukları bu yola itiyor. 6. sınıfta başlayan Seviye Belirleme Sınavı, hem öğrencilerde hem de annebabalarda yoğun strese neden oluyor. Bu nedenle, MEF Okulları‘nda geçen günlerde 6 ve 8. sınıf velilerine yönelik “SBS sürecinde annebaba desteği veli etkileşim grubu” çalışması gerçekleştirildi. Grup çalışmasında; “Başarı Nedir?” ve “Başarıyı Etkileyen Faktörler Nelerdir?” konuları velilerle tartışıldı. O günlere özlem Kuzulugil, resimlerinde ağırlıklı olarak eski İstanbul günlerini anlatıyor. Özellikle de sokaklardaki şık giyimli, şapkalı kadınlara odaklanıyor. 1975’li yıllarda bu tarz resimler yapmaya başlamış Kuzulugil. Toplumdaki kargaşa, çarpık kentleşme, kötü gidişat ve kalabalık onu buna itmiş. O çocukluğundaki İstanbul’un özlemiyle tuvallerin karşısına geçmiş ve o günleri hatırlamaya başlamış. Çocuğunuza güvenin Bu çalışmada velilere; SBS’ye yönelik çalışmalarda ilk koşulun “öğrenciye, ihtiyaç duyduğu desteği vermek” olduğu, Çocuğa, dış faktörleri değiştirme şansı olmadığına göre, değişikliğin kendi çalışma davranışında yapacağı farklarla ortaya çıkabileceğinin vurgulanması; Çocuktan beklentinin gerçekçi olması, Başkalarıyla kıyaslanmaması, Çocuğun tek ve diğerlerinden farklı bir potansiyele sahip olduğunun unutulmaması, En önemlisi de “çocuğunuza güvenirseniz o da kendisine güvenir” önerilerinde bulunuldu. Çocuk istismarına hayır kampanyası Çocuklara yönelik cinsel taciz ve tecavüzler artarken buna seyirci kalmak istemeyen bir grup “Çocuk İstismarına Hayır” kampanyası başlattı. “Tanıklık ettikçe suç ortaklığımız çoğalıyor ve bizler artık ne tanık ne de suç ortağı olmak istiyoruz. Cinsel istismar ve tecavüz, yalnızca bedende değil, ruhsal yapıda da derin yaralar açar ve tedavi edilmezse ömür boyu sürecek psikolojik rahatsızıklara neden olur” denilen kampanya bir süre önce konuya duyarlı birkaç annenin öncülüğüyle başlatıldı. ise şöyle sıralanıyor: 1 Cinsel taciz suçu yürürlükteki T.C.K’da şikayete bağlı suç unsuru olarak sayıldığından ve cezaların düşük tutulduğunu göz önüne alarak, bu insanlık dışı suçun, çağdaş ülkelerde olduğu gibi şikayete bağlı suç unsuru kapsamından çıkarılmasını, şikayetçi olunmasa da kamu davası niteliğinde değerlendirilerek, kanıtlandığı takdirde çocuklarımızın bedenen ve ruhen yaralanmaması için, gerekli yasal düzenlemelerin tarafınızca bir an önce yapılmasını ve yaşama geçirilmesini, yasaların bu tür sapkınlıkları en ağır şekilde cezalandırmasını; 2 Tacize, tecavüze ve her tür cinsel istismara uğrayan çocuklar için özel terapi merkezlerinin kurulmasını ya da var olan kuruluşlardaki bölümlerin açılmasını ve uzmanların yetiştirilmesini, mağdurların kendilerini güvende hissetmeleri, dolayısıyla yaşadıklarını deşifre edebilmeleri icin gerekli ortamın sağlanmasını; 3 Kreşlerden başlayarak tüm okullarda düzenli olarak bilinçlendirme çalışmaları yapılmasını, çocukların bilgilendirilmesini, öğretmenlik eğitiminin içinde yer almasını; 4 Bu konuda denetim makamı olan kişi ve kuruluşların görevlerini eksiksiz ve objektif bir şekilde yerine getirmelerini talep ediyoruz. Annebaba penceresinden “Emeklerin ve yatırımların karşılığını almak”, “Gurur duymak”, “Gelecek endişesi yaşamamak”, “Çevreye rezil olmamak.” Sepet sepet yumurta, sorumluluklarını unutma İzmir Ekin Koleji, özdeğerler eğitimi kapsamında, ilköğretimin birinci kademesinde bulunan öğrencilere yönelik ilginç bir “sorumluluk bilinci eğitimi” programı uyguluyor. Öğrenciler, sınıfta oluşturdukları atölyede tüm yaratıcılıklarını kullanarak yumurtalara ilginç desenler ve resimler çiziyorlar. Boyanan çiğ yumurtalar, öğrenciler tarafından sahiplenilip korunuyor. Öğrenciler yumurtaları kırmadan evlerine götürüp getiriyorlar. Sorumluluk çalışması, sınıf öğretmenleri tarafından denetleniyor. Öğrenci penceresinden “Hayatımızı belirleyecek bir sınav.” “Çocukların hayatını mahvedip onlara çocuk olma zamanı bırakmıyor.” “Gereğinden fazla önemsenen bir sınav.” “Korkunç bir şey...” “Zorlayıcı bir sınav.” “Çok sinir bozucu...” “Strese sokuyor.” YASALARA İNANÇ İnternette “kampanya.annecocuk.com” adresinde sürdürülen kampanyaya destek verenler şimdiden 4 bine yaklaştı. TBMM Başkanlığı ile Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na hitaben yazılan dilekçede Türkiye’nin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi anımsatılarak, “Ülkemiz, bu konuda taraf olmasına, gerekli imzaları atmasına rağmen maalesef gerekli düzenlemeleri yapamadığı gibi gerekli yaptırımı da uygulayamamaktadır” deniliyor. “Bir ülkede mağdur olan insanları kanunlar korur. Kanuna inancımızı yitirmek istemiyoruz” denilen dilekçede çocuk istismarının önlenmesi için yapılması istenen düzenlemeler ‘Çocuktan Al Haberi’ çocukları bekliyor Migros Çocuk Tiyatrosu’nda başlayan, Enis Fosforoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı “Çocuktan Al Haberi” adlı oyun, barışa giden yolun spor ve sevgiden geçtiğini anlatıyor. Çocuklara tiyatro sevgisini aşılamak amacıyla her yıl yeni bir oyunla perdelerini açan Migros Çocuk Tiyatrosu, Ekim ayında sahnelemeye başladığı “Çocuktan Al Haberi” adlı oyun ile çocukları tiyatroyla buluşturmaya devam ediyor. Sezon boyunca İstanbul’un çeşitli semtlerindeki tiyatroları gezecek olan yeni oyun, yaz aylarında da bir turne ile Türkiye’nin çeşitli illerini dolaşacak. Çocuktan Al Haberi, Kasım ayı boyunca her haftasonu Barış Manço Kültür Merkezi’nde çocuklarla buluşacak. Ücretsiz oyun davetiyeleri, Caddebostan, Kartal, Soyak, Süreyyapaşa ve Fenerbahçe Stad Migros mağazalarından alınabilir. Matematik sevilen dersmiş! İzmir Yöneliş Koleji, “Matematikten korku çıktı kaç kaldı?” kampanyası kapsamında öğrenciler arasında matematik dersi ile ilgili bir araştırma gerçekleştirdi. Ankete katılan öğrencilerin yüzde 65’i matematiği sevdikleri yanıtını verirken yüzde 16’sı kısmen sevdikleri, yüzde 19’u sevmediklerini söyledi. Matematiğin diğer derslerin başarısını etkilediğini düşünen öğrencilerin oranı ise yüzde 69 oldu. Yine aynı oranda öğrenci de, matematik dersinin başarısında öğretmenin rolü olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yüzde 8’i matematik dersinde sıkıldığını, yüzde 61’i kısmen sıkıldığını belirtirken yüzde 31’i sıkılmadığını ifade etti. Matematik oyunları oynamayı sevenlerin oranı da yüzde 64 oldu. Matematiği günlük hayatta kullandıklarını belirtenler ise yüzde 79’a ulaştı. figenatalay?yahoo.com Faks: 0 212 343 72 64 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle