19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 2/1/08 16:26 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 5 OCAK 2008 CUMARTESİ 7 Ege’de evli Yapılan araştırmalarda İzmir’deki boşanma oranlarının Türkiye ortalamasının yüzde 50 üzerinde olduğu belirlendi. Bu kenti Uşak ve Denizli izliyor. Neden en çok boşanma İzmir’de yaşanıyor? İzmirli çiftler neden anlaşamıyor? Tükiye’nin 3. büyük metropolu, ülkenin batıya aılan yüzü İzmir’de aileler ülke ortalamasının iki katı oranında evlilikleri bitiriyor. Kentin 1980’lerden sonra hızla göç alması ve bu göçle gelen kesimlerin işsizler ordusunu artırması boşanmanın en başta gelen nedeni olarak göze çarpıyor. 3 milyon aşkın nüfusu ile İzmir de ekonomik nedenler bile bu oranın yüksekliğini açıklamaya yetmiyor. Tükiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre İzmir’de son 6 yılda 50 bin çift boşandı. Boşanmaların altında yatan en önemli nedenin ekonomik olduğu belirtiliyor. Kentin sırtlarına göçlerle gelen bir çok aile ayakta kalma savaşı veriyor. Kimileri bu savaşı kazanıyor, kimileri kaybediyor. Büyük umutlarla kente göçen aileler verdikleri mücadeleden de yenik ayrılıyor. Yuva çatırdıyor, sıkıntılar baş gösteriyor ve çift kendisini aile mahkemesinde alıyor. İzmir’de boşanmalar o kadar fazla ki, kentte 13 aile mahkemesi bulunuyor. Yıllardır artış gösteren aile mahkemelerinin hepsi yoğun çalışıyor. Tükiye İstatistik Kurumu’nun “evlenme – boşanma” verilerine göre, boşanmanın en çok yaşandığı kent İzmir olarak belirlendi. 2001 yılından bu yana İzmir’de 50 bin çift boşandı. Tükiye İstatistik Kurumu İzmir Bölge Müdürü Rıdvan Yaka, İzmir’deki boşanma oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu belirtiyor. Yaka, ilk on sıralamasında birinci sırayı 6 yıldır kimseye kaptırmayan İzmir’i, Uşak ve Denizli’nin izlediğini söylüyor. Bu veriler de gösteriyor ki, Egeliler evlilikleri yürütemiyor. Yaka, yapılan çalışmada verilerin aile mahkemelerinden geldiğini, bu nedenle bir sapmayla karşılaşmalarının mümkün olmadığını söylüyor. Anketlerde İzmirlilerin başı çekmesinin doğru ancak üzücü olduğunu vurgulayan Yaka, “İzmir’de boşanma konusunda Türkiye’nin iki katı fazla bir durum var. Ancak diğer şaşırtıcı durum, İzmir’in ardından ikinci Uşak, üçüncü kentin ise Denizli olmasıdır. Buradan Ege’de boşanma oranı yüksek sözünü çıkarabiliriz” dedi. 2006 yılında 93 bin 489 çiftin boşandığını dile getiren Yaka, en fazla boşanmanın İstanbul’da olduğunu en yüksek oranın ise 2.38’le İzmir’den geldiğini kaydediyor. Türkiye’nin son altı yılda boşanma oranı binde 1.28 iken İzmir’in boşanma oranının binde 2.38 olduğuna dikkat çeken Yaka, en fazla boşanmaların gerçekleştiği yaşın 25 29 arasında olduğunu belirtiyor. kalmak zor! EMRE DÖKER Geleneksel yapı bozuldu Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Tatlıdil de, büyük kentlerde yaşanan işsizliğin boşanmaları tetiklediğini vurguluyor. Tatlıdil, 30 yıldır küreselleşmenin getirdiği yeni dünya düzeniyle istihdama yönelik iş gücünün oluşturulmasında güçlük çekildiğini, işsizliğin sadece tarımda oluşmadığını dile getiriyor. İnsanların iş bulmak amacıyla büyük kentlere göç ettiğini bu nedenle buralarda bilinçsiz iş gücünün arttığına dikkat çeken Tatlıdil, “Şu anda Türkiye’de işsizlik oranı çok fazla. 18 – 24 ve 24 – 35 yaş arasında işsizlik oranı gençlerin tam evlendikleri dönemlere denk geliyor. İşsizlik de ailenin gelir kaybına sonuç olarak da mutluluğun olumsuz etkilenmesine neden oluyor ve evlilik boşanmaya doğru gidiyor” diyor. Tüm düyada yapılan araştırmalarda evliliğin sevgi ve güven üzerine kurulduğunun altını çizen Tatlıdil, hızlı kültürel değişimlerin de evliliği baskı altına aldığını kaydediyor. İyi bir hayat istiyorlar, başka bir şey değil Somali, Sudan, Afganistan, Nijerya, Irak gibi ülkelerden binlerce insan, Ege kıyılarından Avrupa’ya kalkacak umut teknesine binmek için Basmane’yi mesken tutuyor. eni yılın bu ilk günlerinde, yılbaşında ateşi yakılan umutlar, henüz kor halde. 2008’in takvim yapraklarını süsleyen hayaller sıcaklığını koruyor. Beklentiler farklı farklı da olsa, aslında çoğu “yeni bir hayat” özlemini içinde barındırıyor. Hatta bazıları var ki, “yeni hayat” özlemi, tam da onları anlatıyor. Çünkü onlar, “eskisini” çoktan geride bırakmış!.. Onlara daha çok istatistiklerde rastlanıyor, ölüm istatistiklerinde... Televizyonların “felaket” bültenlerine, gazetelerin üçüncü sayfa HAKAN haberlerine çıkıyorlar zaman zaman. Ancak adları geçmiyor pek, “Ege’de kaçak göçmen DİRİK taşıyan tekne battı” anonsunun ardından, ölü olarak “sayıları” bildiriliyor. Sağ kalabilenlerse, bir dahaki “umut yolculuğu” için sırasını bekliyor. “Sıradakilerin” İzmir’deki adresi, Basmane bölgesi. Buradaki Oteller Sokağı, geçmişte “Ne mozaiği ulan” diyen zihniyeti yalanlarcasına tam bir “Türkiye mozaiğini” bünyesinde barındırıyor. Doğu ve Güneydoğu illeri ağırlıkta olsa da, ülkenin hemen her kentinden birilerini burada bulmak olası. Son dönemde, bu mozaiğe “ithal taşlar” ekleniyor. Başta Somali olmak üzere, Sudan, Afganistan, Nijerya, Irak gibi ülkelerden “kopan” binlerce insan, Basmane’yi mesken tutuyor. Ancak burası onlar için “son durak” değil. Ege kıyılarından Avrupa’ya doğru kalkacak “umut teknesi”ne binmek için Basmane durağında bekliyorlar. Nostaljik şarkılara yeni bir yorum Türk sanat müziği şarkılarına Batı tınılarıyla farklı bir tat katan Esra Sönmezer’in ‘İlk Göz Ağrısı’ albümü unutulan şarkıları tekrar gün yüzüne çıkarıyor. Geçmişten günümüze hala çok dinlenen ve zamanında müzik piyasasının zirvesine yerleşmiş eski Türk Sanat Müziği şarkıları Esra Sönmezer’in ‘İlk Göz Ağrısı’ albümüyle farklı bir yorumla müzikseverlerle buluştu. Bu albüm, 2003 yılında Erdem Siyavuşgil`den şan dersleri almaya başlayan Sönmezer’in profesyonel müzik hayatına da ilk adımı. 2002 Türkiye güzeli seçilen ve bazı reklam, organizasyon ve festivallerde yer alan Sönmezer, gözden uzak olduğu dönemde aldığı müzik eğitimiyle ruhsal bir tedavi sürecine girdiğini söylüyor. Bu süreçte pek çok şeyi sorgulamış Sönmezer. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk dersi alan ve Jüri adlı bir kabare’de oynayan Sönmezer, “Şan şöhret peşinde olmadım. İstesem sürekli gündemde olabilirdim. Ama farklı bir yön çizdim kendime. Aldığım müzik eğitimim benim tedavimdi. O yüzden de albüm çok önemli benim için” diyor. Ali İhsan Kısaç’ın müzik yönetmenliğini, Turan Yükseler’inde aranjörlüğü yaptığı İlk Göz Ağrısı isimli albümde Ülkü Aker, Selahattin Sarıkaya, Teoman Alpay, İsa Çoskuner, Erol Sayan, Mehmet Bilgin, Sinan Subaşı, Cevat Ültanır, Ahmet Kaçar ve Mehmet Erbulan’ın eserleri yer alıyor. Sönmezer, “Bu albümle ilgili kendi projem olan bir idealim vardı, o da geçmişteki ve hep zirvede olmuş, ama ne yazık ki zamanla unutulmuş ya da eskisi kadar sık icra edilemeyen, pırlanta gibi kıymetli eserlerin üstlerindeki yıllanmış tozları silip, yeniden parlatmaktı. Kısacası amacım bu eserleri yeni aranjeleriyle başta gençliğe olmak üzere herkese sevdirmektir” diyor albümüyle ilgili. İlk Göz Ağrısı isimli albümde Türk Sanat müziği parçaları, yeni aranjelerle ve günümüz müzik soundlarıyla süslenmiş olarak müzikseverlerle buluşuyor. Sönmezer, küçük yaşlarda fasıllara götürdüğü ve sürekli Türk Sanat Müziği dinlediği için annesine tepki göstermiş olsa da o yıllarda, “Şimdi kendimi ve yerimi buldum. Aslında gerçekten de istediğim buymuş” diyor. Parçaların içeriklerini bozmadan, kendi yorumunu ve batı soundunu ekleyerek çıkardığı bu albümün ardından farklı bir tarzda ve yeni bestelerle bir albüm çıkarmak istediğini söylüyor Sönmezer. Fotoğraf: OĞUZ YILDIZ Y EŞYA ARASINDA CAN YELEĞİ... Durağın hali pek parlak değil. İzmir emniyetinden geçici belge alanlar, günlüğü 510 liralık otel odalarında geceliyorlar. Belgesi başka bir kente ait olanlarsa, daha arkalardaki evlere kapağı atıyor. “Yolcuların” kaldığı mekanlar, sefaleti gözler önüne sererken, içerideki kesif koku da ne kadar sağlıksız bir ortamda yaşadıklarını anlatıyor. Bazı odalarda, eşyaların arasında “can yeleği” dikkat çekiyor. Bu, onların kısa zamanda umut yolculuğuna çıkacaklarına işaret. İşleri yok, doğal olarak paraları da... Zaten elde avuçta ne varsa “kaçış” için bohçada duruyor. “O gün” gelene kadar da Basmane’nin kaldırımlarını adımlıyorlar. Hepsi başlı başına birer acı öyküsü olan iç savaş, işgal, açlık gibi nedenlerle ana yurtlarından kaçanlar, buralara çabuk alışmış. Yolda yürüyüşleri, kahvehanelerde oturuşları, hatta ellerindeki tespihlerden bu anlaşılıyor. İki yıldır bekleyen de var, henüz bir haftalık “Basmaneli” olan da... Zamanlarının önemli bölümü, bölgede ardı ardına açılan “call center”lerde geçiyor. Buralardan, geride bıraktıkları yurtlarıyla varmayı umdukları yurtlarda yaşayanlarla iletişim kurmaya çalışıyorlar. Dünyayla hiçbir iletişimleri olmasa da “zamanı geldiğinde” organizatörler onları buluyor. Hemen hepsi iyi derecede İngilizce biliyor. Derdini anlatacak kadar Türkçe bilmeyen de yok gibi. Birileri yasaklamış olsa gerek, fotoğraflarının çekilmesini istemiyorlar. Tedirginliklerini üzerinden atmış olanlar için bile bu geçerli. Somali’den yolu Basmane’ye düşen Ahmad İbrahim’le bir kahvehanede “okey masası”nın yanında konuşuyorum. “İyi bir hayat istiyoruz, başka bir şey değil” diyor. ALİ ‘MUZAFFER’ OLACAK MI? Basmane’nin “kaçak konukları” öykülerini de beraberinde getirmiş, doğal olarak. Konak Belediyesi’nin bölgede açtığı Basmane Semt Merkezi’ne girdiğimde, böyle bir öykünün içine düşüyorum. Sudan’lı Hanna Biru, önce kocasından ayrılmış, sonra vatanından. Ancak karnında bebeğiyle birlikte... Diğerleri gibi Basra Körfezi, Irak, İzmir rotasını izleyen Biru’nun doğum zamanı geldiğinde Basmane Semt Merkezi çalışanları koşmuş yardıma. Henüz 2 aylık bebeğe de, desteğini esirgemeyen Konak Belediye Başkanı Ali Muzaffer Tunçağ’ın adı verilmiş. Herkes ona “Ali Muzaffer” diye seslense de henüz resmi bir adı yok. Sadece o da değil, önünde şimdiden pek çok “bilinmeyen” var. Durumu, üniversite yıllarında hukuk hocamızın sorduğu soruları andırıyor: “A ülkesinde evlenmiş bir B ülkesi vatandaşı ile C ülkesi vatandaşı çiftin, D ülkesinin karasularında seyreden E ülkesine ait bir gemide doğan çocuğu hangi ülkenin vatandaşı olur?” Kimlik, Ali Muzaffer’in ilk sorunu değil. Annesi yeterli beslenemediği için ona sütünü de verememiş. Yine belediye görevlileri koşmuş imdadına. Sosyal İşler Müdürlüğü sekreteri Nazlı Erdoğdu, yedi aylık kızı Sude’ye verdiği sütü Ali bebeğe de paylaştırmaya başlamış. Öykünün, bebeğin “aşı günü”ne rastlayan bölümüne, süreci fotoğraflayan arkadaşım Oğuz Yıldız’la birlikte tanıklık ettik. İster yurt dışından olsun, ister yurt içinden, bölgedeki göçmenlerin “anne” diye hitap ettiği, semt merkezi sorumlusu Gözde Şenoğul ve Ali’nin “süt annesi” Nazlı Erdoğdu, Hanna Biru ve oğlunu, Meram Oteli’nden alıp İkiçeşmelik Sağlık Ocağı’na götürüyordu. Şanssızlar içinde bir şanslı sayılabilirdi Ali. Biri “biyolojik”, biri “gönüllü”, diğeri “süt” üç annesi onun için uğraş veriyordu. Anne karnında başlamıştı “Ali”nin umuda yolculuğu, acaba sonunda “Muzaffer” olabilecek miydi?.. Soru, yakında yanıtını bulacaktır, çünkü Hanna’nın Meram Oteli’ndeki odasında bir can yeleği kapının arkasında duruyordu!.. İbrahim’le benzer umudu taşıyarak yola düşenlerin sayısı, dünyada hiç de az değil. Birleşmiş Milletler verilerine göre 2006 sonunda kendine yurt arayanların sayısı 33 milyonu buluyor. Resmiyete dökülmeyen rakamların kat kat fazla olduğu muhakkak. Afganistan, Irak, Ürdün, Suriye, Sudan, Somali en çok terk edilen ülkeler. Umudun adresi ise Avrupa, tıpkı tarihte Roma İmparatorluğu’nun zenginliklerine akın eden kavimlerin göçü gibi... Türkiye açısından durum biraz karışık. 2. Dünya Savaşı’nda çıkarılan yasa çerçevesinde Filistin hariç Avrupa dışından mülteci kabul edilmiyor. Ancak Türkiye’ye “bir şekilde” giriş yapan kişi, iltica başvurusunda bulunmuşsa ilk önce BM’ye kaydediliyor. BM’nin değerlendirme süresince iltica başvurusu yapanlara geçici ikamet belgesi veriliyor. Göçmenlerin bu belgenin verildiği ilin dışına çıkması yasak olmasına karşın, hemen hepsi soluğu İzmir’de, buradan da kaçışın başlayacağı sahil beldesinde alıyor. Ahmad İbrahim, “iyi hayat” dileğinin yanı sıra daha pek çok şey anlatıyor, ancak şu cümlesi, başka sözleri gereksiz kılıyor: “Vatanından ayrı; dilini, adetlerini bilmediğin bir ülkede, üstelik beş kuruşsuzsan fazla seçeneğin yoktur!”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle