18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 10 2/1/08 16:25 Page 1 CUMARTESİ EKİ 10 CMYK 10 5 OCAK 2008 CUMARTESİ figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 Stresli anne stresli çocuk demek K abul etmesi zor ama eğer çocuğumuz stresliyse bunun sorumlusu tamamen bizleriz! “Mükemmel anne” olabilmek, evişçocuk dengesini kurabilmek uğruna sürekli koştururken bazen o kadar yoruluyor, o kadar gerginleşiyoruz ki, bunun çocuğa yansımaması imkânsız. FİGEN Bazı çocuklar bebeklikten itibaren ATALAY gerginliğe daha yatkın olsalar da, esas olarak benim gibi gergin annelerin gergin çocukları, rahat annelerin de rahat çocukları oluyor. Stresin çocuklar üzerindeki etkileri ise neyazık ki yalnızca psikolojik değil. Baş, karın ağrıları, solunum yolu hastalıklarına yatkınlık, stresli çocuklarda daha sık görülüyor. Çoluk Çocuk Dergisi’sinin Aralık sayısında “çocuklarda stres” başlıklı çok kapsamlı bir çeviri yazı okudum. Bu yazıyı tüm “stresli” annebabaların okumasında büyük yarar var. Yazıdan bazı bölümler şöyle: “Küçük çocuklar, annebabalarının onlara dünyanın güvenli bir yer olduğunu hissettirmelerini ve güçlüklerle karşılaşıldığında çözüm yolları göstermelerini beklerler. Annebabalarının, onların güvenliğini sarsacak kadar altüst olmayacaklarını bilmek isterler. Aksi halde çocuklar, kendi karşılaşacakları durumlar konusunda (yuvaya başlamak gibi) endişe duyarlar. Günümüzde çocuklara çok fazla yüklenildiğinden söz edilmektedir. Fakat hiçbir çocuk çok fazla etkinliğe katıldığı için stres duymaz. Onları rahatsız eden, bu kadar hareketli bir programla başa çıkmaya çalışmanın annebaba üzerindeki etkisidir. Annebaba stresi, daha ilk andan başlayarak çocuk üzerinde olumsuz etki yaratır. Çok küçük bir çocuk bile anne ya da babasındaki stresi algılar. Bazı bebeklerin ötekilerden daha gergin olduğu doğrudur ve çocuğun stres eşiğini belirlemede genler ile yaradılışın da önemli payı vardır ama ılımlı kişilik özellikleri olan bir çocuk çoğu zaman annebabasının kaygıları karşısında huysuzlaşır ve yatıştırması zor duruma gelir.’’ Teknoloji HAKAN AKARSU hakana?cumhuriyet.com.tr ? Her keseye uygun Kodak M883 Türkiye’de de satışa sunulan yeni Kodak EasyShare M883 dijital fotoğraf makineleri, ince, kompakt tasarımıyla dikkat çekerken sahip olduğu düşük ışık koşulları için yüksek ISO değeri, dijital görüntü sabitleme ve HD fotoğraf çekimi özellikleriyle fotoğraf keyfini artırıyor. Kodak EasyShare M883, 8.0 megapiksel çözünürlüğe ve 3 optik zooma sahip. 3 inç geniş açılı LCD ekranı olan ürün, ince ve tümüyle metal bir gövdeden oluşuyor. Yüksek ISO 3200, dijital görüntü sabitleme özelliği, yüksek çözünürlüklü fotoğraf çekimi ve yüz algılama teknolojisi içeriyor. Gece siyahı, kutup gümüşü renklerde piyasaya sunulan EasyShare M883’ün satış fiyatı ise KDV dahil 399 YTL. ? Yeni 3G ve Mobil Blog telefon Samsung yeni cep telefonu L760’yı satışa sundu. RDS destekli FM Radyosu, 2.0 megapiksel kamerası ve bunlara ek olarak mobil blog gibi multimedya özellikleriyle öne çıkan telefon 3G desteği ile dikkat çekiyor. L760, sahip olduğu gelişmiş ara yüzü ile YouTube gibi web sitelerine kolayca bağlanmanızı sağlarken, mobil blog özelliğiyle çektiğiniz resim ve videoları Youtube, FaceBook ve Flicker gibi web sitelerinde bulunan hesabınıza telefonunuz üzerinden kolayca yükleyebiliyorsunuz. ? Küçük ve yetenekli Onu rahatlatın! Hayal kurmak: Çocuğunuza, gevşemenin nasıl bir duygu olduğunu hayal etmesi için yardım edin. Bedenini bir bez bebek gibi nasıl yumuşatabileceğini gösterin. Gözlerini kapatıp kendini yumuşacık bir bulutun üzerinde uçarken hayal etmesini isteyin. Rahat nefes Almak: Çocuğunuza derin nefes almanın insanı nasıl rahatlattığını gösterin. Karnının içinde bir balon olduğunu söyleyip onu şişirmesini isteyin. Üç sayıda içine nefes çeksin sonra “aaaaah’’ diye bağırarak nefesini hızla dışarı versin. Sabun köpükleri aracılığıyla yavaş yavaş üflemeyi de gösterebilirsiniz. Duygulara Yoğunlaşmak: Çocuğunuza duygu eğitimi verin. Duygularını adlandırın ki, gergin olduğunda bu duygusunu da anlatabilsin. Peter Pan, her pazar İş Sanat’ta İş Sanat, Peter Pan ile macera arkadaşlarının öyküsünü, Ocak ayının her Pazar günü küçük izleyicilerle buluşturacak. J.M. Barrie’nin “Peter Pan ya da Büyümeyen Çocuk” adlı eserinden Zeynep Avcı tarafından uyarlanan “Düşler Ülkesi”nin yönetmenliğini Işıl Kasapoğlu üstleniyor. Müzik, düzenleme ve sözler Yaprak Sandalcı’ya, kayıt ve düzenlemeler Özkan Turgay’a, kukla ve kostüm tasarımı Karina Cherés’e, dekor ve ışık tasarımı Cem Yılmazer’e ve koreografi Maral Ceranoğlu’na ait. YAPA’dan yeni karton kitaplar Karton kitaplar, 03 yaş arasındaki çocukları kitapla tanıştırımak için iyi bir yöntem. Yıldız Çelik’in resimleyip yazdığı ve YAPA Yayınları’ndan çıkan yeni karton kitaplar, Tonton Taşıtlarla, Tonton Yuvada, Tonton Tatilde, Tonton Müzisyen ve Tonton Bahçede serisinden oluşuyor. Her kitapta, büyük resimlerle bir öykü anlatılıyor. Creative piyasaya yeni sürdüğü Live Cam Notebook Pro’yla pazardaki ürün gamını arttırdı. 800x600 piksel çözünürlükte 30 fps video kaydı ve 1,3 megapiksel fotoğraf çözünürlüğüne sahip ürünle kaliteli ve akıcı videolar çekebilmek mümkün. Bunun yanı sıra Creative Live!Cam Notebook Pro 85 derecelik görüş açısı ve 4 dijital zoom özelliğiyle kullanıcının işini kolaylaştırıyor. Live Cam Notebook Pro’nun, birbirinden eğlenceli efektleri, akıllı yüz izleme özelliği ve üzerinde bulunan dahili mikrofonu sayesinde anlık mesajlaşma programları çok daha eğlenceli hale geliyor. Ayrıca kutu içeriğinde kulaklıklı mikrofon seti de bulunuyor. Ağacı altınla kaplamak ustalık ister Atölye, tarihi mobilyalarla dolup taşmış. Her biri farklı bir döneme ait. 18. yüzyıldan kalma bir sehpanın ayağı kırılmış, çerçevenin “altın yaldızları” dökülmüş. Dört bir yanda el oymalı aynalar. Hepsi hasarlı. Usta eller tarafından yeniden tamir edilmeyi bekliyorlar. Tümünün ortasında oturuyor Muhittin Ocak. Yakın gözlüklerini takmış. Dikkati elindeki 18. CEREN yüzyıldan kalma Yanına ÇIPLAK çerçevede. yaklaştığımızı önce fark etmiyor bile. Sonra, gözlüklerinin üzerinden bakarak gülümsüyor... Muhittin Ocak 40 yıldır antikalara, tarihi mobilyalara, altın varak kaplamasına emek veriyor. 1965’te Kars’tan İstanbul’a geldikten kısa bir süre sonra Asmalımescit’te çıraklığa başlamış. 8 yıl sürmüş çıraklığı. “O zamanlar usta olmak öyle kolay değildi” diyor. Atölyesinin adı “Muhittin Ocak Eski Eserler Klasik Mobilya ve Yaldız Onarım Bakım Merkezi”... Bir yandan işini yaparken, diğer yandan “Ruhla buldum bu işi” diye mırıldanıyor. Sohbetimize Muhittin usta işini tanımladıktan sonra başlıyoruz. Yüksek gelir grubundaki insanlara çalışıyorsunuz sizden neler bekliyorlar? “Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi ve Atlı Köşk’te çalıştık. Derdini anlatabilen müşterilerle çalışmayı severim. Bilsin, zorlasın beni, bilmeden konuşulunca zoruma gidiyor, kaprisli oluyor bazıları, zenginlerle çalışmak zor, prensibimdir parayı almadan eseri vermem, 25 yıl çalıştığım Sakıp Sabancı bu yönümü çok beğenirdi.” Sohbetimizin ortalarında tamir ettiği ahşap çerçeveyi duvara asıyor. Sonra uzaklaşıp süzüyor. Sormama gerek kalmadı işin en keyifli yanı bu olsa gerek diye düşünüyorum. “Sabah 89 gibi işe başlıyorum” diye anlatmayı sürdürüyor Muhittin Ocak: “Akşam 6’ya kadar çalışıyorum. Kahvede bir tavla atayım olmaz. Burada sadece işimle ilgileniyorum. Çerçeveler macunlanıp kesiliyor. Oymaları yapılıyor. Zımpara, ilaçlama, rötuşlar...” Pek çok insanın günümüzde eski eserlerini, tarihi mobilyalarını onarım için Avrupa’ya özellikle de Fransa’ya göndermesine üzülüyor Muhittin usta: “Bizde ‘Avrupa Hastalığı’ var. Fransızlar bizden çok daha pahalı yapıyorlar. Fransa’da yaptırdıklarını sonra tekrar getiriyorlar bize. Bazı onarım çalışmalarında ihale ile iş yaptırıyorlar. İhale ile olunca hakkı olmayan adamlar bu işte uğraşıyorlar. Sanat torbaya girmez ki.” Tamir ettiği çerçevedeki “tonlamayı” gösteriyor: “Yaldızı komple sürmek üç kağıtçılıktır. Aslına uygun tamir etmiyorlar. Aslına uygun tamir etmek doğru tonlamayı yapmak gerek. Ustalık budur.” Atölyede onlarca fırça var. Her birinin özel bir işlevi olduğunu anlatıyor Muhittin Ocak: “Her malzemenin öyküsü ayrı, sakal fırçası yüze sürersin elektriklenme yaparak altını mıknatıs gibi çeker. Altını alıp fırça ile yapıştırıyorsun. Altını götürürken yaprak altının çatlamaması lazım, altın yapıştırma yastığı, altın kesme bıçağı, altın parlatma mazgalası, ‘mühre’ de deniliyor, sakal fırçası, lambez fırçası, altın yıkama fırçası, nikson.” “Altın varağın ömrünü kısaltan en önemli etken rutubet” diye uyarıyor Muhittin Ocak. Islak mendille silerek temizlemek yanlış. Sert darbe almadığı sürece altın varağın yıllarca dayanacağını söylüyor. 40 yıllık altın varak ustası Muhittin Ocak’a göre, bu meslek “dünyanın en güzel mesleklerinden” biri. “Bu mesleği yapmak için sabır, yetenek ve bilgi gerekir” diyor usta ve ekliyor: “Bir de ruh gerekir!” ? Çocuklar için cep telefonu Firefly E100, çocukların anne ve babalarına kolayca ulaşabilmeleri için özel olarak üretilmiş bir cep telefonu. Üzerinde sadece 5 tuş bulunan ve kullanımı çok basit olan telefon, çocukların tek tuşla ebeveynlerine ulaşabilmelerini sağlıyor. America’da 2 yılda 500 bin adet satan ürün, anne ve babanın kullanabileceği özel bir şifreye sahip. Bu şifre çocukların telefonu farklı amaçlara yönelik kullanmalarını engelliyor. Bunun yanında telefondan SMS (Kısa Mesaj) gönderilemiyor. NALBURA GİT DAVUL TOZU VAR MI Altın Varak nedir? “Külçe altından yapraklaştırılmış varak yaldızı. Altın yaprak diyebiliriz 24 ayardan 18 ayara kadar iniyor. Mobilyalarda, çerçevelerde, hatta pastanelerde altın pasta şekilleri bile yapıyorlar. Yaprak altın minyatürlerde eritilerek de kullanılıyor. Tezhiplerde, tavan işlemelerinde kullanılıyor. 1975’te Yıldız Köşkü’nün tavanını biz yapmıştık.” Bu mesleği nasıl öğrendiniz? “Ustam Abdullah Şap’tan öğrendim. Ustaçırak ilişkisiyle. Çıraktık, yeni gelmişiz köyden, çocuğuz. Ustalarımız bizleri sürekli sınardı. ‘Deniz sallanıyor mu gidin bakın. Nalbura git davul tozu var mı? Minare gölgesi var mı 100 gram al da gel’ derlerdi. İlk geldiğimde bana ‘ağaca altın kaplayacağız’ dediklerinde inanamıyordum, gülüyordum.” Türkiye’de kimi meslekler hızla tarihe karışıyor. Siz bir baba olarak oğlunuza öğretebildiniz mi bu mesleği? “Çok istedim. Ama o istemedi. Ben günümün çoğunu burada geçiriyorum. Hayvanı bağlasan sıkılır bağırır. Sabır gerek bu iş için. Şimdiki gençler sabırlı değiller, para istiyorlar, sanat değil. Öyle olunca da sanatı öğrenemiyorlar. Bizim zamanımızda pazarlık söz konusu bile değildi. Yeter ki ustalar bize öğretsin diye düşünürdük. Sanatı kapmak isteyen pazarlık yapmaz.” Anadolu’nun güzellikleri Bulunduğumuz coğrafyanın doğal, tarihsel ve kültürel mirasının korunması ve tanıtılması konusunda çalışmalar yapan Prof. Dr. Metin Sözen, yeni bir projesini daha hayata geçirdi. Sözen, Varyap’ın desteğiyle hazırladığı ‘Gelenekten Geleceğe Anadolu’da Yaşama Kültürü’ isimli eserle Türkiye’nin dört bir yanındaki korunabilmiş güzelliklerden örnekler sunuyor. Toplam dört bölümden oluşan ansiklopedi niteliğindeki kitabın ‘Güçlü Kaynaklardan Beslenen Anadolu’ isimli ilk kısmı Anadolu’nun tarihi ve birikimi konusunda ipuçları veriyor. İkinci bölümde ise, Anadolu’daki çeşitliliğin nedenlerini açıklamak için iklimin ve arazinin yapısının etkisini anlatıyor. Kitap, ‘Kültürel Havzalarda Geleneksel Odaklar’ kısmında da, Marmara, Balkanlar ve Anadolu’daki geleneksel yerleşme biçimlerini gösteriyor. Bu bölüm özellikle Safranbolu ve üçgen çatılı Tokat evleri gibi Türkiye’ye özgü pek çok çeşit yerleşim tarzı hakkında bilgi verdiği için önemli. 319 sayfalık renkli ve bol fotoğraflı kitabın son kısmının başlığı ‘Kimlikli Yaşam İçin Sürekliliğin Gerekliliği’. Burada da Türkiye’ye özgü güzelliklerin korunmasının önemi vurgulanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle