19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 12 2/1/08 16:25 Page 1 CUMARTESİ EKİ 12 CMYK zor T opuklu ayakkabı kadar bıçak sırtı bir aksesuar yoktur. Kimileri topuklu ayakkabısız sokağa çıkamaz, kimileri dönüp bakmaz bile. Yine de topuklu ayakkabı, bir kadının kendini kadınsı hissetmesinin ilk yollarından biridir. www.virtualshoemuseum.com, www.highheelshoemuseum.com gibi internet siteleri giymelik ve seyirlik ayakkabıları incelemek isteyenler için bire bir. Ama önce topuklu ayakkabının tarihine bir göz atmakta yarar var... Topuklu ayakkabıların ilk ortaya çıkışı milattan önce Mısır’a dayanıyor. Mısır’da kasaplar ayakları yerdeki kana değmesin diye platformlu sandallar giyerlermiş. M.Ö. 200’lerde ise Romalı aktörler sahnede uzun görünmek için “kothorni” adını verdikleri platform sandallar giymiş. Ayrıca Moğol binicileri bugünün kovboy çizmelerine ilham veren topuklu botlar icat etmişler. Yani aslında topuklu ayakkabı bugünkü formunu almadan önce fonksiyonel bir yaşam aracıymış. Topuklu ayakkabının şıklık aracı haline gelmesi ise 1553 yılında Medici sülalesinden Catherine de Medici’nin, Orleans düküyle evliliği düzenlenen görkemli düğünde giyeceği kendisini uzun gösterecek bir ayakkabı istemesiyle başlıyor. Giydiği topuklu ayakkabının ise daha önce Leonardo Da Vinci tarafından tasarlandığı rivayet ediliyor. Daha sonrasında 17. yüzyılda 14. Louis’nin, kısa boyundan rahatsız olduğu için giydiği topuklu ayakkabılar kadınlara da sıçrıyor. Sonrasında topuklu ayakkabının anavatanı Fransa oluyor. Kadınlar statülerinin göstergesi olarak değişik topuklu ayakkabılar giyiyor. İşte Da Vinci’nin tasarladığı topuklu ayakkabı bugünkü topuklu ayakkabılara kadar gelmiş. İstatistiklere göre hemen her kadının satın almaktan en çok hoşlandığı nesne olan ayakkabının tarihi böyle. Seyretmesi zevkli, giymesi Mekânın enerjisi yaşamı kolaylaştırıyor Son yıllarda hayatımıza iyice giren Feng Shui, dekorasyon ya da batıl inanç değil, 3500 yıllık bir felsefe. Biz de Feng Shui’yi Türkiye’deki ilk uzmanı Esra Koyuncu’yla konuştuk. Feng Shui yaşadığımız yerlerden iyi enerji almak üzerine kurulu 3500 yıllık bir felsefe. ‘İnsanın sağlıklı, verimli, mutlu, huzurlu olması için yaşadığı ortam nasıl olmalı?’ sorusuna Çinliler uzun bir süre cevap aramışlar. Ve sonunda ‘Eğer siz bulunduğunuz yeri doğru seçer ve düzenlerseniz hayat daha kolay akar’ diyerek cevabı bulmuşlar. Türkiye’nin ilk Feng Shui kitabı olan ‘Feng Shui: Pusula İçinizde’nin yazarı Esra Koyuncu, Feng Shui’yle 2002 yılında bir arkadaşı sayesinde tanışmış. O dönemde hayatında bazı şeylerin iyi gitmediğini, kendine sürekli ‘ben ne yapıyorum’ diye sorduğunu, ‘hayatında akmayan bir şey olduğunu’ anlatıyor Koyuncu. Aynı dönemde Meksika’da yaşayan bir arkadaşı tatil için Türkiye’ye geldiğinde yaşadıklarını onunla da paylaşmış Koyuncu. Arkadaşı, ‘Evinin FengShui’sine bir bakalım’ demiş ve olaylar gelişmeye başlamış. Evin içinde yapılan ufak tefek yer değişimleri, eşyaların bir kısmının elenmesi sonrasında evinin adeta canlandığını ve hayatını da yoluna koyduğunu söylüyor Koyuncu. “Daha sonra araştırmaya başladım. Kitaplar okudum. Kimilerinin batıl inanç ya da dekorasyon olarak algıladığı Feng Shui’nin fiziksel bir gerçek olduğunu anladım. İnsan bulunduğu yerden bir enerji alıyor. Bu enerji kötü olursa dengesi bozuluyor. Evimi düzelterek hayatımı da yoluna koydum” diyerek Feng Shui’yle tanışmasını anlatıyor. boyunda bitkiler ya da aydınlatma kullanmak gerekli. Orantıları dengelemek ve evin orantılarına göre eşya seçmek lazım. Büyük eve az, küçük eve çok eşya konmamalı. Enerji bir yerde tıkandığı zaman etkisi olumsuz oluyor. Uzun koridorlarda o akış çok hızlı olur. Koridorun sonundaki odayı iyi etkilemez. Özellikle burası yatak odasıysa kapının tam karşısına yatak konmamalı. İşyerinde çalışırken sırtınız boşluğa bakıyorsa çabuk yorulursunuz, konsantrasyonunuz düşer. Sırtınızı duvara dayamanız gerekir. Eğer pencere önünde oturuyorsanız, perde ile kapamak veriminizi artırır. Koyuncu, Feng Shui’de renklerin de az da olsa önemi olduğunu vurguluyor. Yaratıcılıkla ilgili işlerde canlı renkler olumlu etkiliyor. Yaptığınız işin rengiyle de uyumlu olması gerekiyor. Herkesin bir dominant elementi vardır. Her evde de dominant bir element var. Evdeki odaların yönüne ve eşyalara göre hangi elementin dominant olduğunu öğrenip, buna göre bazı renkleri kaldırıp bazılarını ekleyerek Feng Shui’deki denge ve uyum kavramları yaratılabilir. Örneğin mutfağın doğası gereği dominant elementi ateştir. Bu durumda mutfakta fazla kırmızı tonlarından kaçınıp, dengeyi sağlamak için beyaz ve pastel tonlara yönelmek gerekir. SİNEM DÖNMEZ Da Vinci’nin topukluları GELECEK NESLİN ÇEVRE BİLİMİ Feng Shui’yi evlere uygulamak için bir şablon var. Evin planına ve inşa tarihine göre yıllık enerjileri bulunuyor ve evin en çok hangi yerinde vakit geçireceğinizi öğreniyorsunuz. “Genelde planı 9 eşit parçaya ayırıyoruz, her bir parçadaki enerji tipini belirleyip dengelemeye çalışıyoruz. Her bir yıldızın bir özelliği var. En çok vakit geçirdiğiniz yer önemli. Giriş kapıları, yatak odası ve sürekli oturduğunuz çalışma masası, koltuk. Feng Shui’nin 21. yüzyılın çevrebilimi olduğunu düşünüyorum. Yeni nesil bunlarla çok haşır neşir olacak. Biz hep bir şeyleri kaybetmek için uğraştık onlar kazanmak için uğraşacak.” FAZLA EŞYADAN KAÇINMAK GEREK Koyuncu, Feng Shui’yi en basit şekliyle şöyle tarif ediyor: “Bulunduğunuz yerdeki enerjiyi düzeltmek gerekiyor. En basit şekliyle etrafı bir toplamak gerekiyor. Fazla eşya mekandaki enerjiyi bloke eder. Mekanı bloke eden eşyalardan kurtulmak gerekiyor. Minimalist bir dekorasyon değil bu. Enerjinin rahat akmasını sağlamak için yapılan bir yöntem. Herkesin eşyalarıyla ilişkisi vardır. Eğer sevdiğiniz eşyalarla bir arada yaşarsanız güzel bir enerji oluyor mekanda. Her gün kötü bir hisse maruz kalırsanız bu ufak tefek sıkıntılardan sağlığın bozulmasına kadar gider. Ayakkabı müzesi www.virtualshoemuseum.com adlı site, yüzlerce ayakkabı fotoğrafına yer veriyor. Bu sanal müzede tasarımcısına, rengine, malzemesine, özel kullanım alanına göre ayrılmış sıradışı ayakkabılar yer alıyor. Topuklu, topuksuz, tekerlekli, rengarenk modellerle süslü fantastik ayakkabılardan Van Gogh’un çizdiği ayakkabı resimlerine kadar ayakkabıya dair aklınıza bile gelmeyecek pek çok çeşit var. Fotoğrafların altında yer alan “text” adlı bölümde ise ayakkabı modelinin adını ya da hikâyesini öğrenmek mümkün. Örneğin heykel olarak tasarlanan 20 model, geçen yıl düzenlenen Micam’da (Uluslararası ayakkabı fuarı) seçilen 20 kadına ithaf edilecek ayakkabılar arasından seçildi. Bunlar Marie Antoinette, İsabella Rosselini, Kleopatra, Sindrella gibi isimler. Çikolata şeklinde topuklu ayakkabılar, Christian Fielden tarafından reklam amacıyla çekilen bir fotoğraf serisinden alınmış. Van Gogh’un ünlü ayakkabı tablosu da Van Gogh müzesinin arşivinden. Sanal Ayakkabı Müzesi, küçük bir fikirden büyük bir dijital platforma dönüşen uluslar arası pek çok tasarımcı, sanatçı, fotoğrafçı ve yayıncıyı birleştiren bir proje. Kendisi de yıllardır ayakkabı tutkunu olan grafik tasarımcı Liza Snook, 2004 yılının sonlarında ayakkabı fotoğraflarından oluşan koleksiyonunu sanal bir müzeye dönüştürmek için kolları sıvamış. Snook, multimedya tasarımcısı Taco Zwaanswijk ile birlikte sıra dışı, özel ayakkabı fotoğraflarını bulmak için uzun bir araştırma ve sahiplerinden izin alma süreci sonrasında site kurulmuş. Sanal müze koleksiyonunda farklı flip floplar, porselen spor ayakakbılar, çikolata topuklar, dövmeli kovboy çizmeleri ve daha pek çok şey bulunuyor. Snook, “En çok hoşlandığım şey giyilebilir ve deneysel arasındaki sınır. Giyilen ayakkabılar aynı zamanda bir sanat eseri. İkisini bir arada bulabilmeyi çok ilginç buluyorum” diyor. Site açıldıktan 6 hafta sonra 100 bin ziyaretçi sayısına ulaşmış. TEMELİNDE DOĞA YATIYOR Koyuncu, Feng Shui’nin evin kendisinden başladığını belirtiyor. “Siz bir eve girdiğiniz zaman ‘tamam’ diyorsanız o evde bir şey vardır. Benim kitabımın adı da güçlü bir slogan. Siz hissedersiniz kendiniz için doğru olanı. Bazı temel kurallarını bilmek çok önemli. Temelinde doğa yatıyor Feng Shui’nin. İnsanın doğaya ait olması, doğanın bir parçası olması ve doğanın kurallarına uymaktan geçiyor. Düzen istiyorsanız düz hatlar olmalı etrafınızda. Ev kare ya da dikdörtgen olmalı. Asimetriden hoşlanan insanların kafası karışık olur. Evin duruşu, aldığı ışık çok önemli. Çinliler ‘Ev bir yamaca oturacak, sırtını kuzeye verecek. Kuzeyden gelen rüzgarlardan korunacak’ demişler. Güney, enerjinin en yüksek olduğu yön. Kuzeye bakan bir evle güneye bakan bir evin doğalgaz faturası da farklıdır. Önü açık olacak evin. Kuzeye bakan bir evde insan rahat edemez. İnsanlar için en önemli olan şey evi doğru seçmek. Çok yanlış bir ev ise bu kez ortamı en iyi şekle sokmak gerekir. Herkese evinden çık diyemeyiz.” Uyku probleminiz varsa ilk bakılacak şey ‘oda iyi mi?’, ‘yatak nereye konumlanmış?’ Başınızı nereye koyduğunuz çok önemli. Kişinin yapısı da çok önemli. Hedefleri nedir, nelerden zevk alır, doğum tarihinden fikir alıyoruz. İnsanları doğu batı insanı olarak ikiye ayırıyoruz. Son iki rakamı topluyoruz, tek haneli olana kadar tekrar topluyoruz. Çıkan sayının üstüne kadınlar 5 ekliyor, erkekler ise 10’dan çıkarıyor. 1, 3, 4, 9 rakamları doğu, 2, 6, 7, 8 rakamları ise batı insanı olduğunuzu yani sizin iyi yönünüzün neresi olduğunu gösteriyor. 5 merkez sayı. Eğer 5 çıkarsa kadınlara 2 erkeklere 8 sayısı veriliyor. Eğer 1 Ocak’la 4 Şubat arasında doğmuşsa bire önceki yılda doğmuş gibi hesaplanıyor. Yani 3 Şubat 1988’de doğmuş bir kişi 1987’de doğmuş gibi düşünülüyor. Çünkü 4 Şubat Çin takvimine göre yılbaşı. Yatağınızı iyi yönlerinize koymalı, çalışırken yüzünüzü çevirdiğiniz yön de iyi yönlerinizden biri olmalı. Salondaki yerleşim düzeni dairesel bir formda olmalı. Kapalı bir düzen olmalı sohbet ortamını sağlamak için. Çok yüksek tavanlı salonlarda insan Küçük ipuçları Evin kapısı işlek bir yola bakıyorsa kapının önüne saksı gibi nesneler konulmalı. Kapının karşısında başka bir kapı ya da pencere olmamalı. Eğer bu şekilde bir eviniz varsa araya başka eşyalar koymalısınız. Bilgisayar, müzik seti gibi cihazlar elektromanyetik alan oluşturduğu ve elektromanyetik alan uykuyu bozduğu için, yatağın yakınında olmamalı. Yatağın baş kısmı pencereye dönmemeli öyleyse de yatak başı kullanmak gerekli. Yatağı yansıtan aynalar koymayın. Yatağın arkasında duvar olmalı, ayrıca yatakla kapı karşılıklı olmamalı. Yatak odasında çalışıyorsanız bilgisayardan yatağı paravanla ayırmanız öneriliyor. Yatak odası koyu renklere boyanmamalı. Sivri, agresif resimler ya da semboller olmamalı yatak odasında. Yatak bir yerlere dayanmamalı, yanları boş kalmalı. Mutfakta ocakla buzdolabı yanyana ya da karşılıklı olmamalı, eğer öyleyse araya tahta konulmalı. Salon odalardan küçük olmamalı. Salonda fazla eşya kullanmayın, beş elementin de salonda bulunması iyidir. Pencereleri ve kapıları her gün açıp evi havalandırmalı, temizlik yapılmalı, kullanılmayan eşyalar atılmalı. Bunlar da giyilebilir olanlar Bir diğer ayakkabı müzesi de www.highheelshoemuseum.com. Bu sitede sanal müzenin aksine satılabilir ve “giyilebilir” ayakkabılar var. Hatta beğendiğiniz bir ayakkabının üzerine tıkladığınızda amazon.com’a yönlendiriliyor ve fiyatını görebiliyorsunuz. Tabii paraya kıyanlar için en ucuzları 600 dolardan başlayan Manolo Blahnik, Jimmy Choo, Christian Louboutin gibi ünlü tasarımcıların ayakkabılarına sahip olmak mümkün.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle