Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 04 5/9/07 16:51 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 8 EYLÜL 2007 CUMARTESİ Konser 15. yıl özel konseri Sertab Erener, kariyerindeki 15. yılını geride bırakması nedeniyle özel bir konser verecek. 11 Eylül Salı akşamı saat 21.30’da Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleşecek konserde; Erener çok özel bir repertuvar ile sevenlerinin karşısına çıkacak. Şimdiye kadar 5 milyona yakın albüm satmış, sayısız ödül almış Erener’e, Sabri Tuluğ Tırpan müzik direktörlüğünde, Senfoni Orkestrası eşliğinde Sezen Aksu, Levent Yüksel, Demir Demirkan, Nil Karaibrahimgil ve Fahir Atakoğlu gibi ünlü sanatçılar eşlik edecek. Murat Uncuoğlu ve Aytekin Kurt’un da konuk olacağı ve birçok süprizin gerçekleşeceği gecenin kayıtlarından oluşacak DVD, daha sonra satışa sunulacak. (0216 556 98 00, biletler 99, 67.50, 56.50, 45 ve 34 YTL) Ska severler Bronx’a Ritim dolu bir gece Günümüzde, Rancid, Pennywise ve Bad Religion ile birlikte Amerikan ‘punk rock’ının en önemli gruplarından biri olarak kabul edilen Nofx, bu akşam Bronx’ta sevenleriyle buluşacak. 1983 yılında California’da kurulan topluluk, şimdiye kadar 10 stüdyo albümü yayınladı. Toplam albüm satışı 6 milyonun üzerinde olan grup, punk rock, skate punk, ska ve daha birçok farklı tarzda müzik yapıyor. Genellikle politika, alt kültürler, ırkçılık, müzik endüstrisi ve din gibi temaları işlelyen şarkı sözleriyle dikkat çeken Nofx’den önce Türk punk camiasının gözde ismi Second sahneye çıkacak. (0216 556 98 00, biletler 45 YTL) Klasik vurmalı çalgıların yanı sıra, Türk, Latin Amerika ve Afrika vurmalı çalgılarını da kullanan Engin Gürkey, grubuyla birlikte 11 Eylül Salı akşamı Nardis Jazz Club’de olacak. Saat 21.30’da başlayacak konserde, Türker Çolak, Gürkan Özkan, Velican Sağun, Hüseyin Kayaoğlu, Turay Dinleyen, Kürşad Deniz ve Ali Tüfekçi sanatçıya eşlik edecek. Engin Gürkey Ensemble, kendi coğrafyamızdan motiflerle bezenmiş, akustik yapıdaki müziğiyle müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. (0212 244 63 27, biletler 20 ve 10 YTL) Buyrun dansa Norveçli DJ Prins Thomas, bu akşam Gayrettepe İstanbul Sürmeli Otel’in terasındaki Blanco’da olacak. Disko ve house müzik ustası DJ, ilk kez İstanbullularla buluşacak. Thomas’ın sahibi olduğu plak şirketi ‘Full Pulp’, uzun süredir yapılmış olan en iyi dans müzik parçalarını çıkarttı. Norveçli DJ, yepyeni bir tarz olan ‘internasjonal’i de dünyaya kabul ettirmesiyle dikkat çekiyor. Thomas gece boyunca elektronik müzikseverlere, dans müziğinin en iyi örneklerini sunacak. (Biletler 25 YTL) Müziğe seyirci kalmayalım airin “İstanbul’un orta yeri sinema” dediği yılların üzerinden yarım asra yaklaşan bir zaman geçmiş diyebiliriz. Artık İstanbul bir “çadır tiyatrosu.” Geceleri Boğaziçi’nin üzerinde mehtabı izlerken sessizliği gürültülü bir yellenme sesi bozar ve irkilirsiniz. Buna “havai fişek gösterisi” de denilir ki her akşam yapılması zorunlu gibidir. Bir sefer olsa iyi, biri biterken diğeri başlar ve bu böyle bir yaz boyu sürer gider. Havai fişek yellenmeleri, tarihi kente beton sivrilikleri diken kent ağalarının hazımsızlığının zafer pareleri gibidir. Ama onlar ayak yolu gibi kullandıkları şehvetle de bağlılardır. APTÜLKADİR İstanbul’a Zevk hanelerini doldurabilecek estetik duyarlılıkları kendilerine ELÇİOĞLU “burjuva” dememizi engellerken onlara “kent ağası” sıfatı çok yakışır hani. Sanatla ilgili hiçbir alanda bezleri yoktur, sadece çadır tiyatrosuna çıkan hanendenin sarı boyanmış saçları uğruna şampanya patlatmaktan gayrı. Alço’yla 80’lere yolculuk Keyifle hatırladığımız 80’li yıllar, Nuri Alço’nun katılımı ve Milk&Sugar organizasyonuyla Bodrum Hadi Gari’de bu akşam yeniden yaşanacak. Nuri Alço DJ’lik yapacağı gece, herkesi zaman tünelinde bir yolculağa götürecek. Alço, 80’li yılların unutulmaz müzikleri çalacak ve ‘Nuri Alço’ kokteylleri geceli renklenecek. Türk filmlerinde nazik görünüşü ve elindeki kolasıyla genç kızların korkulu rüyası olan Nuri Alço, 80’li yılları günümüze getirecek. (0252 316 00 48) Ş festivallerden sonra insanlar birbirlerine, “Ay çok harikaydı… Ben Franz Ferdinand’ı seyredemedim ama Chris Cornel’ı seyretmekten çok zevk aldım” diye anlatmaya başlıyor. Karşısındaki de ona “Ay ben gidemedim ama Zeytinli Rock Festivali’ne gitmiştim. Hem seyrettim hem de tatil yaptım” yanıtını verecekti. Bu tip konuşmaları sıkça duyuyoruz. Bu bir değişimi de gösteriyor bizlere. Artık konser ve müzik seyrediliyor, dinlenmiyor. Festival ve konser de tatil için gidilen etkinlikler. Sahnede çalan topluluk ise verdiği roportajda; “Konser çok iyi geçti, seyirci bir harikaydı” demeyi ihmal etmiyor. Bir zamanlar dinleyici vardı şimdi seyirci oldu. Artık kimse müzik dinlemiyor, seyrediyor. VİSKİSİNİ YUDUMLAYAN KENT AĞASI Diyeceksiniz ki konser az biraz da sahne etkinliğidir seyir HAZMI ZOR PARALAR Burjuvalaşamamış fakat bir o kadar hazmı zor paraların sahibi, işbirlikçi kent ağalarımız Boğaziçi’ne çok meraklılardır hani. Havai fişek yellenmeleri dışında Boğaz manzaralı evlere de ziyadesiyle düşkünlükleri vardır. Osmanlı’nın ve genç Cumhuriyet’in Boğaziçisi’nin işçi sınıfı semtleri olan Ortaköy ve Kuruçeşme’yi 20 yıl içinde işgal ederek karikatürize bir Los Angeles edebilmişlerdir. Bu semtleri seçmelerinin bir nedeni de Avrupa yakasından karşıya baktığınızda hâlâ doğal ve tarihi bir silüeti görebilmenizdir. Ama Asya yakasına geçtiğinizde ise kent ağalarının ucube beton manzarası ile karşılaşırsınız. Bu kent ağası güruhun manzara sevdası da anlaşılır gibi değildir. Yaşamlarında güzel sanatlarla teşviki mesaileri karpuz sergisinden öteye gitmeyen bu zatı muhteremler resimden haz etmezken hangi estetik duyguyla manzara seyrederler ki anlamamızın mümkünü yoktur. Eskiden İstanbul seyredilmez, dinlenirmiş. Orhan Veli’nin İstanbul’u “dinlenirmiş” hem de “gözleri kapalı.” Seyredilmesi haz veren yerlerin, müziği de varmış yani. Her şey böyle olumsuz değil tabii ki İstanbul için. Son 10 yıldır bu tarihi kentte sanat ve müzik alanında inanılmaz gelişmeler de oluyor. Bir bakınız eskiden konser konser diye inlerken şimdi yaz, kış İstanbul’da konser dolu. Hem de dünyaca ünlü müzisyenlerin biri gidiyor biri geliyor. Ayrıca açıkhava festivallerinin de bolluğundan geçilmiyor. Bu imkânı da vermesi doğal. Pek haksız bir yargı sayılmaz hani, konser evde plak dinlemekten farklıdır, en azından sahnede bir gösteridir. O zaman da konsere gelen insanın adı izleyici olur. Örneğin eskiden “Konsere gelen dinleyiciler harikaydı, hepsi konseri izlerken şarkılara eşlik ediyordu” diye anlatılırdı. Seyirci olayın dışındadır ama konserde izleyen dinleyici eylemin içindedir. Borsada yatmış parasının getirdiği rantın içinde kent ağası viskisini yudumlayıp Boğaz manzarasına bakar ama göremez. “Yüreklerin kulakları sağır” olduğu için de İstanbul’u duyamaz. Böyle olunca da insanlar müziği dinlemez, seyreder. Yellen İstanbul yellen, Aşiyan’dan Tevfik Fikret gene haykıracak “Yiyin efendiler yiyin/ Aksırıncaya/Tıksırıncaya kadar yiyin” diye ama sen bunu duyamayacaksın. Nâzım Hikmet’in “Güzel günler göreceğiz” umudunu yitirmeden ama yine erteleyerek… Müziğin tüketim değil yaratıcılık olduğunu unutmayalım ve inadına değil söke söke dinleyelim. Müziğe seyirci kalmayalım. Akbank Sanat perdelerini açıyor Akbank Sanat, perdelerini 13 Eylül Perşembe akşamı çok özel bir konserle açıyor. Farklı kuşaklardan yedi sanatçının biraraya geleceği gecede, Bekir Küçükay, Genco Erkal, Mertol Demirelli, Sabri Tuluğ Tırpan, Özcan Ulucan, Toros Can ve Zeynep Tanbay sahnede olacak. Böylece saat 20.30’da başlayacak gecede, müzik, şiir ve dans Akbank Sanat’ın sahnesinde buluşacak. (0212 252 35 00, biletler 10 ve 20 YTL) Ferah’tan akustik konser Şebnem Ferah, ‘Unplugged’ isimli konseriyle bu akşam saat 21.00’de, Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde olacak. Ferah’ın şarkılarını akustik bir yorumla seslendireceği konserde, kimi zaman tek bir piyano, kimi zaman ise tek bir gitar kullanılacak. Ferah’a piyanoda Ozan Tügen, bas gitarda Buket Doran, akustik gitarda Metin Türkcan ve Can Şengün, davulda Aykan İlkan, geri vokalde Ceren Tügen’in eşlik edeceği konserde; iki keman, bir viyola ve bir çello da olacak. Ferah’ın özel bir dekor ve ışık ile vereceği konser, video tasarımıyla desteklenecek. (0216 556 98 00, biletler 66, 56, 45, 33.50 ve 28 YTL) Bir festival sezonunun ardından… Geçen hafta sonunda yapılan Rock’n Coke’la birlikte 2007 festival sezonu sona erdi. Bu yazı ardı ardına gerçekleştirilen organizasyonlarla kzulal?yahoo.com müthiş hareketli geçiren İstanbul, yeniden sonbaharın dingin günlerine merhaba diyor. Bu aşamada geriye dönüp belli başlı konaklamalı müzik festivallerini değerlendirmek yararlı olabilir. Çünkü aynı organizasyonlar seneye yine tekrarlanacak, hatta belki yenileri de yapılacak! Maddeler halinde sıralarsak dikkatimizi çeken konuları şöyle özetlemek mümkün: Konaklamalı festivallerde en önemli işlerden birisi güvenliğin sağlanması. Bu yılki organizasyonlarda kamuoyuna yansıyan önemli bir olayın yaşanmamış olması, festival düzenleyicilerinin bu konuda gerekli özeni gösterdiğini ortaya koyuyor. Bir diğer önemli başlık ise temizlik. Bu yıl festivallerde çevre kirliliğine neden olunmaması için özel çaba harcandığı gözlemlendi. Örneğin Rock’n Coke’da 500 ton katı atık çevre korumacı yöntemlerle tahliye edilirken, temizlik hizmetleri bir çevre mühendisi gözetiminde 30 kişilik bir ekip tarafından verildi. Tuvaletlere gelince… Her festivalin en büyük kabusudur o mobil tuvaletler. O kadar ki, tuvaletiniz gelecek diye korkar ve bira içmemeyi bile düşünürsünüz. Yüzlerce mobil tuvalet vardır festival alanında, ama festival başladıktan birkaç saat sonra etrafa korkunç kokular yayan tuvaletlerden herhangi birinin kapısını açmak cesaret ister. Bu yıl bu sorunun daha sık temizlik yapılarak bir ölçüde giderildiğini söylemek olanaklı. Fakat ben bu konuda festival düzenleyicilerini değil, tuvaletleri o hale getiren kullanıcıları sorumlu görüyorum. Tuvalet eğitimi 18’inden sonra verilemiyor tabii… Çevre koruma konusunda Rock’n Coke ekibini kutlamayı gerektirecek bir yeni uygulama, bilinçli su tüketimi için pompalı olarak tasarlanan muslukların kullanılmasıydı. Susuzluktan kıvranan bir ülke için çok akıllıca bir uygulama! Her yıl yaşanan yemek sorunu bu yıl da sürdü. Bu konuda kişisel olarak da çok mağdur olduğum için festival yöneticilerine sesleniyorum: Lütfen satışa sunulan yemek çeşitlerine karar verirken vejetaryen ve vegan olanları da düşünün! Bu tür festivallerde alana dışardan yiyecek sokamadığınız için İkisi bir arada BKM organizasyonuyla sevilen iki topluluk, Duman ve Mor ve Ötesi, 11 Eylül Salı akşamı aynı sahneyi paylaşacak. Saat 21.00’de Turkcell Kuruçeşme Arena’da gerçekleşecek konserde iki grup birlikte de şarkılar seslendirecek. Ayrıca Duman ve Mor ve Ötesi, sevenleri için en beğenilen şarkılarını da çalacak. (0216 556 98 00, biletler 45 YTL) ZÜLAL KALKANDELEN 1 2 ne satılıyorsa onu alıp yemek zorundasınız. Eğer et yemiyorsanız iki ya da üç gün süren bir festivalde işiniz zor… Ama vegansanız; yani hayvansal ürünlerin hiçbirini tüketmiyorsanız, o zaman hayatınız tehlikede olabilir. Radar Live ve Rock’n Coke’da en azından aç kalmamayı başarmak mümkündü, ama Masstival’de sadece et ürünleri satıldığından bu konuda büyük sıkıntı yaşandığını belirtmeliyim. Masstival bu yıl ilk kez düzenlendiğinden, bu sorunun gelecek yıl aşılmış olacağını umuyorum. İstenilen özel bir yemek değil; yalnızca elma, muz gibi raf ömrü daha uzun meyveler bulunsa o da yeterli olur. Buraya kadar sıraladıklarımın hepsi müziğin dışındaki faktörlerle ilgili. “O kadar önemli mi bunlar?” diye soranlar olabilir. Önemli, ama konu müzik festivaliyse elbette öncelik 5 34 müziktedir. Ben de müziği oksijeni olarak tanımlayan biri olarak, eğer sahneye çıkan grup ya da sanatçılardan hoşnutsam, festivallerdeki kaliteyi etkileyen bu hizmetler kimi zaman aksasa bile fazla şikayet etmeyebilir, hatta aç kalabilir ya da tuvalete az gitmek için bira içmeyebilirim. Bu yılki konaklamalı müzik festivallerini ülkemize getirdikleri sanatçılar açısından değerlendirirsek, 2007’nin en başarılısı Radar Live oldu derim. Hem günümüz müziğine yön veren en parlak isimleri ve yıllardır ülkemizde beklenen Marilyn Manson, James gibi grupları aynı festivalde buluşturdu, hem de elektronik, rock, dans, pop gibi farklı türlerde müzik yapan geniş sanatçı katılımıyla hemen herkese hitap edebilecek bir etkinlik oldu. Bir sahneden diğerine koşarken arada kaçırdığımız şarkılara üzüldük sadece… Rock’n Coke’un “Müzik Kasabası” düşüncesi her müzikseveri heyecanlandırmaya yetecek bir projedir. Düşünsenize; binlerce insan bir araya geliyor, kamp kurarak açık havada birçok müzisyeni dinleme olanağı buluyor ve rutin dünyasından birkaç gün için uzaklaşıyor! Rüya gibi bir şey! Fakat bu yıl dikkatimi çeken bir şeyden söz etmeden geçemeyeceğim. Festival alanında birden bir kalabalık gözüme çarpıyor. Bir çadırın önünde oldukça fazla sayıda insan (% 99’u erkek) toplanmış, pür dikkat tv ekranlarına bakıyor. O da ne! Futbol maçı seyrediyorlar. Bu kalabalık iki gün boyunca hiç azalmıyor. Hatta maçlardan sonra sloganlar atılıyor, tezahürat yapılıyor ve maç yorumlarının yapıldığı programlar izleniyor. Neden insan festival için bilet alıp İstanbul’a bir saat uzaklıktaki Hezarfen Havaalanı’na gelir ve konserler devam ederken maç izlemeyi tercih eder? Neden bunu evinde yapabilecekken bir müzik kasabasında yapar? Eğer orası söylendiği gibi bir “Müzik Kasabası” ise, acaba futbol maçı yayınlayan TV ekranlarının yerleştirilmesi konsepte uyuyor mu? Belki de “Eğlence Kasabası” dense daha doğru bir tanımlama olabilir… Bütün bu olumlu ve olumsuz eleştiriler, aslında beklentilerin karşılanma düzeyini artırmaya yöneliktir. Bunlara ek olarak mutlaka vurgulanması gereken bir nokta daha var: Ülkemizde son yıllarda sayıları giderek artan müzik organizasyonları, festival kültürünün yerleşmesi bakımından son derece önemli bir işlevi yerine getiriyor. O nedenle, bu etkinliklerin finansmanını sağlayanlara ve düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür etmek gerekir. Gençlerin bütün bir hafta sonunu müzik dinleyip, çocuklar gibi koşup oynayarak, dans ederek geçirmelerini ve en önemlisi bunu kendi ülkelerinde yapmalarını sağlayanlara teşekkürler! 6 RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com