Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 05 26/9/07 16:03 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 29 EYLÜL 2007 CUMARTESİ 5 Okulda başkaları tarafından düzenlenen sınırsız zaman evde sınırsız bir kaynağa dönüşürse çocuklar bocalarlar. Bunun olmaması için annebabaların desteğine gereksinim vardır. Evdeki zaman plan ister İstanbul Modern’de yeni atölyeler İstanbul Modern’de, “Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman’’ sergisindeki yapıtlardan yola çıkılarak çocuk ve gençlerle sanat çalışmaları gerçekleştiriliyor. Ayşe Erkmen’in yapıtından esinlenen “Paketleme’’ adlı atölye çalışmasında, 46 yaş grubu çocuklarla çaydanlıktan bardağa, sandalyeden masaya her türlü eşya sarılıp sarmalanıyor. ‘’Yüzlerdeki Öyküler’’ adlı atölye çalışmasında, Arnulf Rainer’in yapıtından esinlenerek 79 yaş grubu çocuklarla kahramanların yaşam öyküleri, portreleri çizilerek anlatılıyor. Selim Birsel’in yapıtı ve sergide bu yapıtın çevresinde yer alan yapıtlar inceleniyor.1012 yaş grubu çocuklarla, fotoğraflar, resimler ve heykellerle ‘’Genç Bienal’’ sergisi kuruluyor. 1315 yaş grubu gençlerle Lee Bul’un Siborglar’ı gibi ‘’Sibernetik Televizyon ve varsa bilgisayar başında geçirilecek Organizmalar’’ yaratılarak, bir sibernetik evren sürenin mutlaka anne baba tarafından ve baştan oluşturuluyor. Nedko Solakov’un sergide yer belirlenmesi gerekir. 1. sınıfa giden çocukların televizyon ve alan yaratıklarından yola çıkarak, 1619 bilgisayara ayırdığı süre, gün içinde 1.5 saati geçmemelidir. yaş grubu gençlerle Nuh’un Gemisi ile Yetişkinlerin uyku zamanı konusunda çocuklara özellikle yardımcı ilgili efsanenin bilinmeyen yüzleri olmaları gerekir. Özellikle büyük kentlerde anne babaların trafik keşfediliyor. Heykeltraş Miguel sorunu, aşırı mesai, toplantı vb. nedenlerle eve geç gelmeleri, Navarro’nun oyunyapıtı ‘’Ayın çocukların onlarla daha çok zaman geçirmek için geç yatmak Altında’’ etkinliğinde ise fabrika istemesine neden olabilir. Evde birlikte televizyon izleniyorsa, çocuklar bacaları, sulama kanalları, meydanlar, anne babalarıyla birlikte geç saatlere dek televizyon izlemek gökdelenler, sıradan apartmanlar, isteyebilirler. Çocukların geç yatmaması, sabah uyanabilmeleri için geçitler, bulvarlar, saraylar, okullar ve önemlidir. Anne babaların, 1. sınıfa giden çocuklarının en az 9 saatlik kulelerle düşsel bir kent yaratılıyor. uyku alacak şekilde, her akşam belirli bir saatte yatmasına titizlik göstermeleri gerekir. O FİGEN ATALAY kulda yaşam çok düzenlidir. Çocuk, okuldaki zaman planlamasına karışamaz. Zil çalar derse girilir, zil çalar yemek yenir, zil çalar tenefüse çıkılır. Ama çocuk okuldan eve geldiğinde önünde nasıl dolduracağını bilemediği uzun saatler vardır. Okulda başkaları tarafından düzenlenen zamanı evde kim planlayacak? Yemek, ödev, oyun, televizyon, bilgisayar, kitap, uyku... bütün bunlara ne kadar zaman ayırmalı? Ne zaman neyi yapmalı? Çocuğunuz sorumluluklarını biliyorsa zaman ayarlamasını tamamen ona bırakabilirsiniz. Ama okuldan gelir gelmez televizyon karşısına oturuyor, saatlerce de kalkmıyorsa müdahale zamanı gelmiş demektir! TV VE BİLGİSAYARA DİKKAT Psikolojik danışman ve eğitim uzmanı Çiğdem Kotil ile psikolog Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu, bu konuda ailelere şu önerilerde bulunuyorlar: “Çocuklar, 1. sınıfa başladıklarında zamanı farklı kullanmayı ve zaman planlanması yapmayı öğrenmek durumunda kalırlar ve bu konuda onlara destek olunması gerekir. Okulda yaşam, saatlere bağlı ve oldukça düzenlidir. Çocuklar bu düzene ağır ağır alışırlar. Okulda hep aynı saatte yemek yiyen çocuklar, kısa bir süre sonra o saat geldiğinde acıkmaya başlarlar. Okulun, bireyin sosyalleşmesindeki derin etkisi, evde birtakım değişimler ve düzenlemeler gerektirir. Bu düzenlemeler özellikle zamanın kullanımına ilişkindir. Okuldan geliş saati belli olan çocuk, eve girdiğinde uyuyana dek sahip olduğu serbest zamanı dengeli kullanmakta zorlanır. Okulda başkaları tarafından düzenlenen zaman, evde birden sınırsız bir kaynağa dönüşürse çocuklar bocalarlar. Günümüzde televizyon ve bilgisayar gibi kolay erişilen, hem çok cazip hem de zaman alan araçlar evlere alınıyorsa, çocukların zamanı yapılandırmada bir yetişkinin desteğine gereksinim duyacağı açıktır.” TV ve bilgisayara dikkat Yetişkinlerin, zamanı kullanma konusunda çocuklara destek olurken hem yaşa uygun hem de abartısız davranmaları gerekir. Örneğin, okuldan gelen bir çocuğun dinlenmek, rahatlamak ve bir şeyler yemek istemesi doğaldır. Okul sonrası bir süre oyun oynayabilmek ya da birkaç çizgi film izleyebilmek ertesi güne hazırlık amacı ile engellenirse, çocuklar okuldan soğuyabilir. Alıştırma veya ödeve geçiş yumuşak olmalıdır. 1. sınıfa giden çocukların dikkat süresinin kısa olduğu düşünülecek olursa, ödev yaparken 15 dakika masa başında çalışıp 5 dakika ara vermesi, verimli ve sıkılmadan çalışmasını sağlayacaktır. Çocuğun ödevlerini kendi başına yapması, gerek duyduğunda yardım istemesi ve ödev bittikten sonra anne ya da babanın çocukla birlikte ödevi kontrol etmesi, hem bireysel öğrenmeyi destekler, hem de anne baba ve çocuk ilişkisinin okul ekseninde güçlü kalmasını sağlar. Kısa bir Engizisyon tarihi Geçtiğimiz günlerde sinemalarda gösterime giren Milos Forman’ın “Goya’nın Hayaletleri” filmi hem günümüz Türkiyesi’ne ilişkin çağrışımları (mahalle baskısı çok revaçta bir terim bu aralar) hem de Avrupa tarihinin en karanlık dönemlerini anlatması bakımından önemli, ilginç bir seyirlikti. Akşam yemeğinde domuz yerine tavuk yemeyi tercih ettiği için Yahudilikle suçlanan ve işkenceyle itirafı alındıktan sonra Engizisyon tarafından ömür boyu hapse mahkum edilen güzel Ines ve ünlü İspanyol ressamı Goya’nın etrafında biçimlenen bu kısa İspanyol tarihi geçidi; Engizisyon’un baskısıyla inleyen bir dönemi yeniden anımsattı. Din, bağnazlık despotizm sarmalında ne Goya’nın, ne de Ines’in yaşam hakkı olabilirdi. İşkence, itirafa davet etmenin bir yoluydu. Papa IV. Innocentius’un 1252 tarihli fermanı ile mecbur kalındığında güç kullanmak yani işkenceyle yargılama meşru idi. O dönemde işkence; sanıkları itiraf ettirene kadar uygulanıyor, en sonunda suçunu itiraf edenlerden imzalı beyanları alınıyordu. İşkenceye dayanıklı olup da itiraf etmeyenlere rastlanıyordu. Ancak onlar da suçlu olmaktan kurtulamıyordu. Zira inatçı birer kâfir olduklarına karar veriliyordu. Adaletin mekanizmaları yalnızca insanlar için değil, hayvanlar için de işlemekteydi. Sadece insanlar değil, hayvanlar da Engizisyon mahkemelerinde yargılandılar. Kimi kaynaklara göre Avrupa’da 800’lü yıllar ile 1800’lü yıllar arasında 100 küsur hayvan yargılanmıştır. Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi önce işkence, kimi zaman da vaftiz edilmek suretiyle kutsanarak kötü ruhlardan arındırılmaya çalışılırmış o dönemlerde. Soruşturmaya uğrayan hayvanlar arasında ekinlere zarar veren çekirgeler ve fareler de yer alırmış. Her şeye karşın hayvanların da savunma hakkı olduğunu düşünen Engizisyon’un hayvanlara avukat tayin ettiğini düşünürsek kısmen de olsa Engizisyon’un adaletinden söz etmek mümkün olabilir. Ancak bu hayvanlara tebligat yapmanın güçlüğü nedeniyle, duruşmalarına katılamayan haşaratın gıyabında karar verilir; sanıkların cezaları görüldükleri yerde infaz edilirmiş. Suçun türüne göre yargı makamları da değişirmiş; bireysel suç işleyenler sivil mahkemelerde, kitlesel eyleme kalkışanlar kilisede yargılanırlarmış.* Hayvanların en çok yargılandığı ülkelerin başında Fransa geliyor. 1400’lü yıllarda Fransa’da aralarında sümüklü böcek, tırtıl ve bilumum haşaratın bulunduğu hayvan zararlı faaliyetlerinden ötürü yargılanmış ve ölüme mahkum edilmiştir. Hatta Paris Parlamentosu 1500’lü yıllarda bir ineğin önce asılmasına sonra şişe geçirilerek kızartılmasına karar vermiş.* Kızartılan ineğin akıbeti ise kaynaklarda yer almıyor. Ancak hayvanlar da tıpkı insanlar gibi yargılanmışlar: gözetim altında tutulan hayvanlar da yargılanmaları sonuçlanıncaya kadar beslenir, açlığa mahkum edilmezlermiş.* Neredeyse her evde bir hayvan beslenen bugünkü Avrupa ile o dönemler kıyaslanınca, ulaşılan nokta insana inanılmaz geliyor. Toplumsal histerinin, kitlesel katliama dönüştüğü, insanlığın belki de en karanlık dönemi, içinde gelişmekte olan bizler için de önemli dersler barındırıyor. Uçakta iştah artıyor Değişik bir ortamda olunmasından mı, yoksa aşırı heyecandan kaynaklanan stresle oluşan bir histen mi kaynaklandığı tam olarak açıklanamamakla birlikte, özcanyasar?gmail.com yapılan istatistikler, havada uçak içindeyken iştahımızın biraz daha artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Kimi yolcuların daha uçak havalanır havalanmaz, hostes çağrı düğmelerine uzanmasıyla ve genellikle su ile başlayan yemeiçme talepleri, hemen sonrasında ise yemek servisinin ne zaman başlayacağı, sıranın ne zaman geleceği gibi sabırsız sorular, irtifanın yükselmesine paralel olarak iştahımızın da arttığını ortaya koyan istatistiği doğrular nitelikte... Uçak yolculuğunda özellikle uzun uçuşlarda yemek seçimi konusu aslında başlı başına bir sorun ve sağlığımız için dikkat edilmesi gereken önemli bir konu. Rahat bir uçuş için, uçacağı havayolu şirketine, filosundaki uçaklarına, hatta koltuk aralıklarına kadar araştırma yapan yolcunun, varacağı noktaya zinde ve sağlıklı ulaşabilmesi için uçakta tercih edeceği mönüye de dikkat etmesi gerekiyor. AYÇA AKPEK ÖZCAN YAŞAR TAV’a ‘Yüksek Övgü Değer Ödülü’ ? Havalimanı terminali yapım ve işletim konularında ülke dışındaki çalışmaları ve yatırımlarıyla da dikkat çeken TAV Havalimanları Holding, havacılık sektörünün izlediği ve büyük önem verdiği 13. Dünya Güzergah Geliştirme Forumu Routes’ta, İstanbul Atatürk Havalimanı ile “Yüksek Övgüye Değer Ödülü”nü kazandı. Forum’da havayolu şirketlerinin seçimi ile belirlenen Havalimanı Pazarlama Ödülleri 2007, 4 kategoride yapılan oylama ile sonuçlandı. Atatürk Havalimanı, “10–25 Milyon Yolcu Kapasiteli Havalimanları” kategorisinde “Yüksek Övgüye Değer Ödülü”ne layık görüldü. Ödülü alan TAV İstanbul Genel Müdürü Kemal Ünlü, her yıl gerçekleştirilen ve büyük rekabetin yaşandığı bu kategoride, İstanbul Atatürk Havalimanı işletmecisi olarak pek çok Avrupa kentinin havalimanını geride bıraktıklarını belirterek bu başarının havalimanı tanıtım ve pazarlamasındaki doğru stratejinin bir göstergesi olduğunu söyledi. İÇKİ YERİNE SU Uçuş sağlığı ile ilgili araştırma yapan doktorlar, yolcuların bir çoğunun uçaktayken gündelik yaşamlarındakinden daha fazla yemek yediklerini belirtiyorlar. Gazlı içecek kullanmayan, soslu, acılı, kızarmış yiyecekleri hiç yemeyen hatta alkol kullanmayan bazı yolcuların uçakta bu kurallarını bozdukları ortaya çıkıyor. Uçakta özellikle gaz yapıcı yiyeceklerle, gazlı içeceklerin son derece tehlikeli olduğunu belirten doktorlar, aşırı yemek ve aşırı alkolün, havada çok daha tehlikeli olduğunu vurguluyorlar. Yolculuk sırasında kabin basıncındaki değişmelerle tehlikenin daha da arttığına dikkat çeken doktorlar, kilolu yolcuların, uçakta mümkün olduğunca az yemek yemelerini, içki yerine sadece suyu tercih etmeleri gerektiğini belirtiyorlar. Gündelik yaşama göre uçak içindeki hareketlerin ister istemez kısıtlandığını ve uzun süre oturma durumunda kalındığı için hazmı zor yiyecekler ile aşırı soslu yemeklerden kaçınılmasını öneren doktorlar, sindirimi kolay ürünlerin seçilmesinin altını çiziyorlar. KRİZ RİSKİ ARTIYOR Çeşitli ülkelerin sivil havacılık kuruluşlarının hazırladığı raporlar, yolcuların uçakta yemek ve içki seçimlerinde fazla duyarlı olmadıklarını ve sağlıklarını hiçe saydıklarını belgeler nitelikte. Bu raporlara göre geçtiğimiz yıl uçakta aşırı yemek sonucuyla kalp krizi geçiren yolcu sayısı bin 200’den dolayında. Yine aşırı yemekten kaynaklanan nedenlerle vücudunda oluşan gaz yüzünden kalbi sıkışan ve rahatsızlık geçirerek, hosteslerden yardım isteyen yolcu sayısı da bin 850. Kalp krizi geçiren ve geçirdiğini iddia eden yolcuların şikayetleri üzerine, en yakın havalimanlarına inen uçaklarda kalp krizi geçiren yolculardan ancak 456’sı hayata döndürülebilmiş. Vücudunda oluşan gaz basıncı sonucu, kalp krizi geçirdiğini sanan yolcuların çoğunun muayenelerinde, çeşitli mide rahatsızlıkları olduğu belirlenmiş. THY uçak içi eğlencede Avrupa üçüncüsü Türk Hava Yolları (THY), World Airline Entertainment Assosiation (WAEA) tarafından uçak içi eğlence hizmetlerine yönelik verilen ‘Aviation Ödülleri’nde üçüncülüğü elde etti. Uçak içi eğlence hizmetlerine yönelik düzenlenen, ‘Avion Ödülleri’ sahiplerini buldu. Dünyanın en saygın denetleme ve danışmanlık kuruluşlarından Skytrax ve WAEA tarafından ortaklaşa hazırlanan websitesi kanalıyla dünyanın dört bir yanından uçak yolcularının katıldığı oylama sonucu Avrupa’da (Best Region In Europe), British Airways ve Swiss International Airlines’ın ardından, THY üçüncü sırada yer alma başarısını elde etti. THY, uzun hatlarda hizmet veren A330 ve bazı A340 tipi uçaklarında kabin içi eğlenceye yönelik AVOD dijital sistemini uygulamaya koymuştu. Yolcular, bu sistemle Business Class’ta uzaktan kumanda, ekonomi sınıfında ise hem uzaktan kumanda hem de dokunmatik ekran yardımıyla istedikleri uygulamayı seçebiliyor. *Haydar Akın Ortaçağ Avrupası’nda Cadılar ve Cadı Avı Hava Oyunları Festivali “8. Uluslararası Ölüdeniz Hava Oyunları Festivali”, 1721 Ekim tarihleri arasında Muğla’nın Fethiye İlçesi’nde gerçekleştirilecek. Tanıtım çalışmaları Fransa’daki hava oyunları etkinliğinde başlatılan “8. Uluslararası Ölüdeniz Hava Oyunları”na bu yıl 30 ülkeden 300 sporcu ile 2 bin paraşüt tutkunu katılacak. Ölüdeniz Hava Oyunları’na, Bolivya, Kanada, Afganistan, İran Arjantin, İsrail, Mısır, Rusya, Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan, Polonya, İsveç, Norveç, Ukrayna, İsviçre, Avusturya, Avustralya, Japonya, Güney Kore, Belçika, İtalya, Hollanda, Suriye, Romanya, Belarus, Kazakistan ve Finlandiya’dan katılım bekleniyor.