20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 1/8/07 15:20 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Georgia Yasası (Georgia Rule) Başrollerini Jane Fonda (Georgia), Lindsay Lohan (Rachel) ve Felicity Huffman’ın (Lily) paylaştığı Georgia Yasası bir ailenin üç nesil kadınlarının yaşamlarına mercek tutuyor. Yönetmenliğini Özel Bir Kadın, Kaçak Gelin gibi filmlere imzasını atan Garry Marshall’ın üstlendiği fimin konusu şöyle: Asi Rachel, kontrol edilemeyen bir genç kızdır. Bir de araba kazası yapınca, San Francisco’da beraber yaşadığı annesi Lilly’nin son kuralını da çiğnemiş ve sabrını taşırmıştır. Bu ele avuca gelmez kızla artık başedemeyeceğini anlayan Lilly, onu bir daha asla geri dönmeyeceğine yemin ettiği tek yere göndermeye karar verir: Idaho’da yaşayan kendi annesinin evine... Fakat son derece sarsılmaz kurallara sahip olan büyükanne Georgia hiç de klasık sevimli büyükanne modellerine benzememektedir. Kendi yöntemleriyle torunu Rachel’in sorunlarının temeline inmeye çalışırken ailenin üç nesil kadınları arasında eskinin defterleri açılacak ve bütün sırlar açığa çıkacaktır. ABD yapımı film 113 dakika. ? Kız Erkek Meselesi (It’s a Boy Girl Thing) Si ne ma Avcı ABD av olunca Edebiyat düşkünü Nell (Samaire Armstrong) ve eğlence düşkünü Woody (Kevin Zegers) iki ezeli düşmandır ve bir sabah uyandıklarında kendilerini çok garip yerlerde bulurlar: Birbirlerinin yatak odalarında ve daha da kötüsü, birbirlerinin vücudunda. Bu isteksiz değiş tokuş, birbirlerinden intikam almaları için bulunmaz bir fırsata dönüşür ve yaşamlarını sabote etmeye başlarlar. Ama evdeki hesap çarşıya uymayacak ve başlarına bir sürü bela gelecektir. Yönetmenliğini Nick Hurran’ın üstlendiği romantik komedide Transamerika’daki rolü ile öne çıkan Kevin Zegers başrolü Samaire Armstrong ile paylaşıyor. Kanada İngiltere ortak yapımı film 95 dakika. 8 ??????????????????????????????????? kibinlerin başında 70’lerin korku filmlerinin yoğunluğunu yeniden perdeye taşıyan genç bir sinemacı kuşağı belirdi: Alexandre Aja (The Hills Have Eyes/Tepenin Gözleri), James Wan (Saw/Testere), Eli Roth (Hostel/Otel), Greg McLean (Wolf Creek/Kurt Kapanı), Neil Marshall (The Descent/Cehenneme Bir Adım), Zack Snyder (Dawn of the Dead/Ölülerin Şafağı), Gregory Dark (See No Evil/Ölüm Çıkmazı). Bu yönetmenlerin ASLI temelinde dehşet, SELÇUK filmlerinin vahşet, acımasızlık, işkence yer alıyor. Aralarında uzun yıllarca David Lynch’e asistanlık yapan, 2003’ün en çok getiri sağlayan ilk filmi Cabin Fever’la (Dehşetin Gözleri), maliyetinden on katını kazandıran Otel 1’iyle (2005) Eli Roth (35) ayrı bir konumda bulunuyor. Cehennemini Slovakya’ya kuran Roth buraya seks aramaya, eğlenmeye gelen Amerikalı turistlerin uğradığı akıl almaz işkenceleri gösteriyor. ABD’de 17 yaşından küçüklere yasaklanan Otel 1 için Roth: “Benim katil devletimizi destekleyen din adamlarının, fanatiklerin öğütlerine hiç gereksinimim yok” diyerek özellikle Amerikan toplumunun bu tür filmlere layık olduğunu belirtiyor: “Filmim sömürü üstüne. Unutulmasın günümüzde herşey satılık, ölüm bile satılık”. İ Otel 1 ve Otel 2’de kapitalizmi yüceltenlerin nasıl bir ava dönüştüklerini sergileyen Roth kimi sahnelerin aşırı yoğunluğundan ötürü ahlakçıların eleştirilerini alırken kendisini şöyle savunuyor: “Otel’in izleyicileri sinema ve gerçeklik arasındaki ayrımı çok iyi bilirler. Pankras güreşi gibidir. Bir gün gelir Pankrasçı pat diye düşer ve ölür, izleyici sessiz kalır. Gerçeğin başladığı bu noktada eğlence biter”. Eli Roth, Otel’i hazırlarken Katrina kasırgasının yarattığı New Orleans görüntülerinden, sokaktaki ölülere ateş eden silahlı insanlardan, hükümetin beş gün süresince hiçbir şey yapmamasından çok etkilenmiş: “Ne düşlersem düşleyim yansıttıklarımla gerçek görüntülerin dehşetini ne yazık ki aşamam. Otel 2’de işte bunu anlatıyorum, yasa olmayınca insanlar canavarlaşır, taciz ederler öldürürler”. BİR SONRAKİ AŞAMA NE OLACAK? Yönetmeni, Amerikan ordusunun Ebu Garib’te Irak halkına yaptığı işkenceler de sarsmış. Ona göre Ebu Garib’teki sorumsuz bir birey başkasının denetimini eline geçirirse ona işkence etme yetkisine sahip olur. Roth daha da ileri giderek pornografinin gelişmesini mantıklı bir isteme bağlıyor: “X filmleri yıldızları, amatörler, Doğu ülkeleri kızları gibi modalar birbirini izledi. Günümüzde ortalama tüketici artık cinsellikle doyuma ulaşamıyor, kızların kendilerini aşağılatmasını, dövülmesini izlemek istiyor. Peki bir sonraki aşama ne olacak?”. Otel 2’de ilkini aşması gerektiğini bilen Roth, filmin girişini eğlenceli bir komedi havasında çekmiş. Beth (Lauren German), Whitney (Bijou Philips) ve Lorna (Heather Matarazzo) adlı üç Amerikalı genç kız Roma’dayken gizemli Axelle (Vera Jordanova) tarafından Slovakya’daki egzotik bir spa gezisine davet edilirler. Elit Avcılık örgütünün eline düşen kızlar varsıl, sapkın müşterilerin avları oluverirler. Kurbanları yakından tanıtan Otel 1’e göre Otel 2 bu kez işkencecilere odaklanıyor. İşkenceci Amerikalı Stuart (Roger Bart) ve Todd’un (Richard Burgi) çok paraları vardır ama mutsuzdurlar, gelişmiş ülkelerin acımasız materyalizmini simgelerler. Öteki rollerde örgütün başkanı Sasha’da Slovakya eski kültür bakanı Milan Knazko, Stanislav Ianevski (Harry Potter ve Ateş Kadehi), Edwige Fenech ve Luc Merenda var. Eli Roth, Otel 2’de cinselliğin yerini şiddetin, işkencenin aldığını göstererek Ebu Garip’le, Irak’la ilgili tartışma yaratan görüntüler sunmanın, insanların birbirlerine yaptıklarını sergilemenin önemine değiniyor: “İnsanın bilinçaltında başkasına zarar verme dürtüsü vardır. Bazısı bunu denetler, çoğunluğuysa başaramaz. Bir başkasına egemen olmak ya da zorlamak ister”. İşkencenin metaya dönüşünce sınırların kalmadığı Otel 2, 24 Ağustos’ta sinemalarımızda gösterime giriyor. Ev hapsinde katil kovalamaca Şüphe (Disturbia), yine ve yeniden “katil komşu” hikâyesiyle beslenen gençlere dair bir gerilim filmi. Bildik bir konudan, izlenebilen bir yapım ortaya çıkartmak ise gayet ilginç ve aslında alkışa değer… Başkalarının hayatını gözetlemek fikri, malumunuz tüm dünyanın ilgisini çekiyor ve röntgencilik, masum bir oyun sayılıyor. Şüphe’nin içinizi kemirmesini istemiyorsanız, siz de akıntıya kapılıp gidiyorsunuz. Mahremiyeti suiistimal ederek… Filmin patronu D. J. Caruso, bugüne dek daha çok TV filmleri ve dizilerle haşır neşir olmuş bir yönetmen… Şüphe’den önceki iki sinema filmi, Val Kilmer’li Salton Denizi (The Salton Sea) ve Al Pacino’lu Kirli Para (Two for the Money) eleştirmenler tarafından vasat bulunmuştu. Bu yaz ABD’de tüm dev prodüksiyonları geride bırakarak uzun süre liste başı olan 20 milyon dolar bütçeli Şüphe, röntgencilik, katil komşu, belaya bayılan gençler, ilk sevmeler gibi klişelerle sinemaseverlere göz kırpıyor. Dün ülkemizde de vizyona giren Şüphe, dahi yönetmen Alfred Hitchcock’un 1954 tarihli kült filmi Arka Pencere’sine (Rear Window) saygı duruşunda bulunmayı da ihmal etmiyor. Filmin senaryosu Carl Ellsworth ve Christopher B. Landon tarafından yazıldığını, müziklerin ise Geoff Zanelli’ye ait olduğunu notlarımız arasına düşelim. Filmin oyuncu kadrosu, yeniyetmeler ve deneyimli isimlerden oluşuyor. Örneğin “Altın Çocuk” Shia LaBeouf… Herkesin merakla beklediği İndiana Jones 4’te de rol alan Shia, ünlü yönetmen Steven Spielberg tarafından geleceğin Tom Hanks’i olarak gösteriliyor. Shia, henüz 21 yaşında ama Hayatındaki Azizleri Keşfetme Kılavuzu (A Guide to Recognizing Your Saints), Transformers, bizde hâlâ gösterim şansı bulamayan Bobby, Hayatımın Maçı (The Greatest Game Ever Played), Ben Robot (I Robot) ve Constantine gibi iyi, farklı ve büyük yapımlarda oynamayı bildi. Kale Brecht rolündeki Shia’nın filmde aşık olduğu Ashley’i canlandıran Sarah Roemer de hayatının baharında, gayet DÜNYAYA YAYILAN NEFRET Roth, Batı Avrupa’ya avlanmaya gelen vahşi Amerikalıların aniden çaresiz avlara dönüştüklerini irkiltici bir gerçeklikle anlatıyor. Dünyanın yeni düzenini çizdiği Otel 1 ve Otel 2’de yazaryönetmen pornografiyle Irak Savaşı arasındaki benzerlikleri yansıtırken, Amerikalılara onların dünyaya yaydıkları sınırsız nefreti de gösteriyor. Pazar yasasının egemen olduğu, Slovakya’nın yitik bir bölgesinde bu sapkın müşterilerin kurbanları uluslarına göre fiyatlandırılıp değer biçiliyor. İşkence yapmak içinse en çok talep edilenlerin başını en çok nefret edilen Amerikalılar çekiyor. Eli Roth daha 17 yaşındayken Doğu ülkelerine yaptığı yolculuk sırasında Otel projesini gerçekleştirmeyi düşünmüş. Yerel halkla konuşurken paranın üstünlük sağladığı Amerikalıların yerlilerce barbar gibi görüldüklerini anlamış. 11 Eylül 2001’den sonra açık hedefe dönüşen ABD karşısında ilk kez etkisiz kılamayacağı bir düşman bulunca “Ne paramızın ne de ordumuzun bizi koruyamayacağını algıladık” diyor Roth: “Böylesi bir hedef tahtası olmak bizim suçumuzdu, bunu da doymazlığımızla iyice arttırdık. Taliban’ı destekledik, Usame Bin Ladin’i öldürmek için eğittik. Petrol için kalkıp Irak’a gittik. Yarattığımız Amerikan kapitalizminin şimdi kurbanlarına dönüştük.” ALPER TURGUT yetenekli ve güzel bir hanım kızımız… Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikâyesi (Wristcutters: A Love Story) ve Garez 2 (The Grudge 2) ise onu beyazperdeyle tanıştıran yapımlar… Gelelim tecrübeli isimlerimize… Öncelikle bugün yaşı 40’a dayanan CarrieAnne Moss… . Matrix üçlemesinde Trinity, Akıl Defteri’nde (Memento) Natalie, Kar Pastası’nda (Snow Cake) Maggie… Çikolata (Chocolat) ve Fido’da da oynayarak erkeklerin başını döndüren soğuk bakışlı güzel Carrie artık ne yazık ki anne rollerinde karşımıza çıkıyor. Ve David Morse… Birçok konuda hassas ve duyarlı aktör Sean Penn tarafından yönetilen The İndian Runner’den (1991) beri ilgiyle takip ettiğimiz bir isim… Kaya (The Rock), Yeşil Yol (The Green Mile) ve 12 Maymun (Twelve Monkeys) onun yeteneğini ziyadesiyle ispatladığı filmler… GÜLMEYİ UNUTAN GENÇ Baba ve oğlu, birlikte balık avlamaya giderler. Oğluyla yakından ilgilenen, dünya iyisi baba, aynı zamanda tanınmış bir yazardır. Geri dönüş yolu, büyük bir dramın başlangıcıdır. Trafik kazası, onları birbirlerinden ayırır. Baba mezara, Kale Brecht (Shia LaBeouf) ise bunalıma girer. Trajik hikâyesi, Kale’yi sorunlu bir genç haline getirir. Artık o, gülmeyi unutmuş, karamsar ve aldırmaz bir tiptir. Kolej onun için sadece uyumak için uğradığı bir yerdir. Edebiyat dersinde İspanik öğretmeni, ‘baban seni görse utanırdı’ diye konuşunca yumruğu yer. Yargıç, öğretmenin şikâyeti üzerine mahkemeye çıkartılan Kale’yi ev hapsiyle cezalandırır. Yaşının küçük olması onu, cezaevinden kurtarır. Ancak ev hapsinin de hapishaneden farklı olmadığını geçmek bilmeyen günler Kale’ye hatırlatır. Kocasının kaybıyla yıkıma uğramak yerine yaşama sarılan anne Julie ise (CarrieAnne Moss) evin geçimini sağlayabilmek için koşturup durur. Oğlunun haline çok üzülen Julie, ona ders vermekten de çekinmez. Odasını Çarşamba pazarına çeviren Kale’yi, tüm teknolojik nimetlerden mahrum bırakmakta sakınca görmez. İnterneti kesilen, telefonu kapatılan ve böylelikle dört duvar arasında can sıkıntısından patlayan Kale, yanlarındaki eve yeni taşınan ailenin güzel kızı Ashley’e (Sarah Roemer) kafayı takar. Artık elde dürbün, gözetleme seansları başlamıştır. Genç Kale, Ashley’e âşık olmuştur. Ashley dışında diğer komşularını da gözetleyen Kale, aldatan eşler, problem çocuklar ve bunun gibi olayları eğlenceli bulur. Gelgelelim, gazeteler ve televizyonlar, bir türlü yakalanamayan ve kurbanlarının sayısı sürekli artan seri katil haberlerini işleyip duruyordur. Çim biçme hastası Bay Turner’in (David Morse) şüpheli hareketleri, Kale’nin ilgisini çeker. Bir süre sonra güzel komşu kızı Ashley ile yakın arkadaşı Ronnie’yi de (Aoron Yoo) teknolojik röntgencilik ekibine dâhil etmekte gecikmez. Son model kameralar, dinleme cihazları, telsizler ve daha neler… Acaba sükunetin egemen olduğu kasaba, eli kanlı bir saldırganın hedefinde midir? Elektronik kelepçenin dahi yerinde tutmakta zorlandığı meraklı delikanlı Kale, Bay Turner’in de kendisini izlediğini er geç anlayacaktır. Bay Turner’in annesi Julie’ye yakınlaştığını gören Kale için tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Tüm bu gerilimin ortasında, yine de röntgenciliğin keyifli olduğunu düşünen Kale, çevresini izleyerek ve anlamaya çalışarak büyümekte olduğunun sinyallerini de verir. Bay Turner’e karşı gerçekleştirdiği başarısız bir operasyon girişimi, dövdüğü öğretmeninin akrabası polisin intikam alma hevesi, Kale ve arkadaşlarını köşeye sıkıştırır. İplerin ucu, katil belledikleri Bay Turner’in elindedir. Gençlerin eğlencesi, kanlarını donduracak vahşi bir dünyanın kapısını aralamalarıyla yarıda kalır. Karikatürize edilmiş, kanlı bir final için geri sayım başlamıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle