19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 03 1/8/07 15:21 Page 1 CUMARTESİ EKİ 3 CMYK 4 AĞUSTOS 2007 CUMARTESİ 3 İstanbul’da bir stanbul Modern’in alt katı bu yaz, fotoğraf ve video sanatının ilginç örneklerini bir araya getirdi. Getirdi gibi geçmiş zamana ait bir fiil kullanmamızın nedeni bu sergilerin şu günlerde son demlerini yaşıyor olması. Dolayısıyla bu haftaki yazımızı, yaz aylarını nitelikli sergiler görerek kapatmak isteyen izleyiciler için bir fırsat niteliğinde olan bu sergilere ayırdık... İstanbul Modern, Venedikİstanbul başlıklı büyük çaptaki ilk uluslararası süreli sergisinden sonra retrospektif özelliği taşıyan Andreas ESRA Gursky’nin ayırdı ALİÇAVUŞOĞLU fotoğraflarına salonlarını. Oldukça esraali@yahoo.com isabetli bir seçim olduğunu belirtmek gerek; çünkü Gursky’nin yapıtları onu tanıyan tanımayan ya da fotoğrafa ilgi duyan duymayan herkesin izlemekten keyif alacağı türden. Peki Gursky’nin tüm izleyicilere hitap eden bu fotoğraflarının sırrı nereden kaynaklanıyor? Sanırız bunun nedeni, dijital olarak manipule edilmiş bu fotoğrafların bir gözün görebilme yeteneğinin çok ötesinde yüzlerce imgeyi bir bütün olarak ele almasından ileri geliyor. Gursky, çoğu kez beynimizde bütünlediğimiz, tamamladığımız yüzlerce ayrıntıdan oluşan görüntüleri tek bir fotoğraf üzerinde tümlüyor. Yani kısaca sanatçı, kurgulanmış bir görüntünün olağanüstü sonucunu sunuyor bizlere. Kurgu ile gerçeğin birbiri içine geçtiği günümüzde, neyin kurgu neyin gerçek olabileceğini tekrar sorgulamamız gerektiğini düşündüren fotoğraflar aslında bunlar. Bütünün ayrıntıda gizli olduğunu ya da tam tersini hatırlamamıza yardımcı oluyor sanatçı. Bu nedenle olsa gerek her bir yapıtın karşısında dakikalarca durup, her an başka bir ayrıntıyı keşfetmeye hazır oluyoruz. Mısır’ın simgesi Keops Piramidi, Paris’in Montparnesse’si, Ren Nehri Gursky’nin objektifinden bambaşka gözüküyor; bir de Marmaris’te bir İstanbul 1991 yılında Devlet Sanatçısı unvanı verilen Prof. Dr. Devrim Erbil, bugüne dek yurtiçi ve yurtdışında 100’ün üzerinde kişisel sergi açmış ve çok sayıda ödüle layık görülmüş. Sanatçının ‘Marmariste bir İstanbul’ projesinde toplam 24 adet baskı ve yağlıboya eseri Marmaris’teki sanatseverlere İstanbul’u farklı bir boyutta yansıtacak. Sergi, 17 Ağustos tarihine dek Netsel Marina Marmaris Gallery Art and Life’da görülebilir. (Tel: 0 252 412 27 08) Sergi hayat ansiklopedisi İ Prada ve James Bond Adaları gibi gerçekten birer “tablo” izlenimi yaratan fotoğraflar var ki değinmeden geçmek imkansız. GEÇMİŞİN İZİNİ SÜRERKEN 1980’lerin ikinci yarısından sonra adını duyurmaya başlayan ama asıl ününü 1990’larda yapan Gursky’nin küreselleşen dünyanın fotoğrafçısı olduğunu belirtmekte yarar var. Ancak belki de sanatçının bu küresel görüntüleri tek bir karede, devasa boyutlarda yaratma becerisinin altını çizmek gerekiyor. Kendine konu olarak insanları ve mekanları seçen Gursky’nin bu sergide ilk kez sergilenen fotoğrafları olduğu da hatırlatalım. Formula 1 yarışlarından görüntüler, Tokyo ve Kuveyt Borsası ve o muhteşem James Bond Adaları yeni fotoğrafların bir kaçı... “Bir hayat ansiklopedisi oluşturmaya çalışıyorum” diyecek kadar yaşamın alanlarına hakim olduğunu düşündüren Andreas Gursky’nin ardından bireyin kendisine, geçmişine yönelen diğer sergiden söz etmek gerek. Ahmet Polat’ın “Kimsin Sen” başlıklı fotoğraf sergisi Gursky’nin bireylerden çok toplumları, kimliklerden çok kültürleri ele alan fotoğraflarının yanında kendilik keşfinin görüntüleri olarak tanımlanabilir. Polat’ın yapıtları aidiyetin izini sürüyor ve bu süreçte objektife takılan görüntüleri bizle paylaşıyor. Hollanda’da büyüyen sanatçının yapıtlarını serginin küratörü Engin Özendes şöyle tanımlıyor: “Gaziantep fotoğrafları Polat için bilinmez baba tarafının geldiği yanını keşfettiği, özlemini müşterek bir dile dönüştürdüğü fotoğraflar.” Polat kendi geçmişinin izini sürerken bizlere de bu belgesele tanıklık etmek düşüyor. İstanbul Modern’in üçüncü sergisi, küratörlüğünü Rosa Martinez’in üstlendiği 6. Video programı olan “Düşleri Düşlemek”. Pierre Bismuth (Fransa), Fernando Ortega (Meksika), Sergio Prego (İspanya) ve Hale Tenger’in yapıtlarını biraraya getiren serginin ortak noktası başlıktan da anlaşılacağı üzere düş/düşsellik ile ilgili. Martinez serginin başlığını, yaşamla düşü ayıran çizginin çok ince olduğunu ifade eden İspanyol Barok tiyatro yazarı Pedro Calderon de la Barca’nın “Yaşam Bir Düştür” adlı yapıtından ödünç almış. Sergideki iki video özellikle dikkat çekici... Bunlardan biri, klasiklerden Pieter Bruegel, çağdaşlardan Candice Breitz olmak üzere pek çok sanatçının üzerinde çalıştığı Babil Kulesi’ni referans alıyor. Bismuth, Walt Disney hayvanlarının yer aldığı videosunda her kahramanı farklı dilde konuşturuyor. İspanyolca, Arapça, İtalyanca olmak üzere 19 farklı dilin konuşulduğu videoda ilginç nokta ise bütün karakterlerin birbirini anlıyor olması. İzlenmeye değer hayli sevimli bir video Bismuth’un yapıtı. Fernando Ortega da düş ile gerçeğin sınırlarıyla oynuyor; algılarımıza yön veren dengeleri tekrar düşünmeye çağırıyor. İstanbul Modern’deki bu üç farklı sergiyi izlemek için Ağustos sonuna kadar vaktiniz var. Özellikle Gursky’nin yapıtlarını izlerken kaçırmamış olduğunuza sevineceksiniz. Bodrum’da yaz sergileri Evin Sanat Galerisi bütün yıl sürdürdüğü sergi etkinliklerine Bodrum Torba’da yer alan Casa Dell’Arte Otel’de devam ediyor. Daha önce açılan karma sergi çalışmasını takiben 2005 yılında kaybettiğimiz ünlü ressam Nuri İyem ve başarılı figüratif resim çalışmalarıyla ünlü Neş’e Erdok’un eserlerinin birlikte sergilendiği “Figürde İki Usta – İki Yorum: Nuri İyem– Neş’e Erdok” adlı sergi sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, 17 Ağustos tarihine dek sürecek. (Tel: 0 252 367 18 48) Hoşu’nun Utancı Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın çocuk oyunu Hoşu’nun Utancı, çocukların denizaltının tüm renklerini ve canlılarını bulabilecekleri bir çocuk müzikali. Oyunun kahramanı incisinden utanan Hoşu adında bir yavru istiridyenin diğer denizaltı canlılarıyla yaşadıkları anlatılıyor. Hoşu’nun Utancı, çocuklara Hoşu’nun zaafından yararlanmaya çalışan Kaya Balığı, durumu hiç umursamayan deniz kestanesiyle, yosunlarla ve deniz yıldızlarıyla keyifli bir seyir sunuyor. Zuhal Ergen’in yönettiği oyunda Zeynep Özan, Erdem Irmak, Fatma Yılmaz, Nurcan Tural, Havva Serimer, Sema Keskin ve Burcu Güner rol alıyor. Hoşu’nun Utancı, 8 Ağustos tarihinde Kırkpınar Açıkhava Tiyatrosu’nda sahnelenecek. S ahne tozu Fername Ferhan Şensoy’un bu yıl başarıyla sahnelediği tek kişilik oyunu Fername, yazın da devam ediyor. Ferhan Şensoy’un kaleme aldığı 51. tiyatro oyunu olan Fername, ışıklı mektup anlamına geliyor. Fername’de Ferhan Şensoy, yıllar öncesinden kalan mektup zarflarından ve teknolojinin o soğuk haberleşme aygıtlarına göndermeler taşıyan dekorun ortasında şikâyetlerini ve dileklerini bir yanı neşeli bir yanı hüzünlü üslubuyla sıralıyor. Bu sivri dilli oyun, 7 Ağustos tarihinde İzmir Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosu’nda görülebilir. İstanbul Modern. “Düşleri Düşlemek” 30 Mayıs26 Ağustos 2007 Ahmet Polat “Kimsin Sen” 29 Mayıs26 Ağustos 20070731 Andreas Gursky 30 Mayıs26 Ağustos 2007 MeclisI Mebusan Cad. Liman İşletmeleri Sahası Antrepo No: 4 Karaköyİstanbul Tel: 0212 334 73 00 Avustralya’dan Anadolu’ya Türkiye dışında Avustralya, Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda’da bugüne dek yaklaşık 40 sergi açan Muzaffer Oruçoğlu, Karşı Sanat’ta açtığı ‘Avustralya’dan Anadolu’ya’ adını verdiği sergisinde tecrübelerini soyut ve figüratif üslubuyla tuvale aktarıyor. Eserlerindeki temalar parçalanma, yabancılaşma, göçmenlik, işsizlik, kriz ve kargaşa gibi insana dair sorunlardan oluşuyor. Sergi, 18 Ağustos tarihine dek görülebilecek. 1947’de Türkiye’nin en çok kültürlü şehirlerinden biri olan Kars’ın Göle ilçesinin Büyük Zavot köyünde doğan Muzaffer Oruçoğlu, yazın ve resim sanatına pek çok eser kazandırırken ilhamını, siyasete ve sanata eşit yakınlığı ve bu çok kültürlü toplumda çocukluğunu geçirmesinden alıyor. Yaşamı boyunca sanattan ve siyasetten hiç uzaklaşmayan Oruçoğlu’nun anıları ve çocukluğu şiir, roman ve resimdeki üslubunu şekillendirmiş. Kafkas soyundan gelen ailesi Ekim Devrimi’nden kaçarak Kars’a yerleşmiş. Kars’ta geçirdiği çocukluğu boyunca Terekemeler, Kürtler ve Gürcüler’in yaşlı insanlarıyla yaptığı sohbetlerden çok etkilenmiş. Oruçoğlu, yaşamını en çok büyüdüğü köyünün biçimlendirdiğini söylüyor. Orada gördüğü üniversite öğrencileri, çobanlar, Terekeme ihtiyarları ve doğa görüntüleri hem resmine hem de yazın üslubuna katkıda bulunmuş. Öğretmenlik eğitimi almak için Rize’ye giden sanatçının edebiyata ve resme olan ilgisi 1964 ve 66 yılları arasında Rize Öğretmen Okulu’nda başlamış. Çoğu doğulu gibi küçük yaşta ailesinden ayrılıp doğudaki bir öğretmen okuluna giden Oruçoğlu o dönemin öğretmen okullarında bulunan resim ve heykel atölyesinde keşfetmiş yeteneğini. Daha sonra 1967 yılında başarılarından dolayı İstanbul’a Çapa Yüksek Ögretmen Okulu’na gönderilmiş. Okulda resim ve heykel atölyesi olmadığından şiir ve romana yakınlaşmış. Daha sonra İşçi Partisi’ne üye olmuş ve arkadaşlarıyla yayınladıkları bildiri yüzünden okuldan ihraç edilmiş. Böylece 68 öğrenci hareketinin içinde bulmuş kendini. 12 Mart ve 12 Eylül dönemini cezaevinde geçiren sanatçı o dönemde romandan ve resimden uzaklaşıp şiire yönelmiş. Çıktıktan sonra da cezaevini hatırlatan şiirden uzaklaşıp roman ve resme yakınlaşmış. Özellikle romanlariyla geniş bir okur çevresi yaratan Muzaffer Oruçoğlu’nun kitaplarıyla birlikte siyaset bilimi, kadın sorunu, tarih ve edebiyata dair birçok makalesi yurt içi ve yurtdışı yayınlarda yer aldı. Toplam 13 yıl cezaevinde kalan, çıktıktan sonra da askere giden daha sonra Yunanistan üzerinden Fransa’ya iltica eden Oruçoğlu, 1986’tan itibaren Almanya, Hollanda, Fransa, Yunanistan, Avustralya, İsviçre, Belçika, İsveç ve İngiltere’de 21 yıl içinde yüzlerce galeri ve müze gezmiş. RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle