20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 1/8/07 15:21 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 4 AĞUSTOS 2007 CUMARTESİ Konser Yaşayan en iyi gitarist Jose Feliciano, Avea Harbiye Açıkhava Konserleri kapsamında 7 Ağustos Salı akşamı müzikseverlerle buluşacak. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda saat 21.00’de konser verecek Feliciano, yaşayan en iyi gitaristlerin arasında gösteriliyor. Dünyanın en başarılı gitaristlerinin arasında anılan Feliciano şimdiye kadar 45 altın plak ve 16 Grammy ödülü aldı. Rain, Chico and the Man, California Dreamin’, Destiny, Affirmation, Ay Cariño, Ponte A Cantar, Cuando El Amor Se Acaba, Porque Te Tengo Que Olvidar gibi unutulmayan sayısız esere imza atan Porto Rikolu sanatçı, sevenlerine unutulmaz saatler yaşatacak. (0216 556 98 00, biletler 110, 80, 75, 60, 50, 45 YTL) ‘Açıkhava’ Gümüşlük’te klasik müzik keyfi Candan Erçetin, 18. Most Açıkhava Konserleri kapsamında bu akşam konser verecek. Sanatçı, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda saat 21.00’de başlayacak konserde en beğenilen şarkılarını sevenleri için seslendirecek. Most Açıkhava Konserleri yarın akşam Nilüfer’in konseriyle son bulacak. Nilüfer, saat 21.00’de başlayacak konserinde geniş bir repertuvar sunacak. (0216 556 98 00, biletler 100, 80, 60, 50 ve 40 YTL) Bu yıl dördüncüsü gerçekleşen Gümüşlük Klasik Müzik Festivali, 2 Ağustos Perşembe günü başladı. Klasik müzikseverlere, Gülsin Onay’dan Francesco Libetta ve Ilya Itin’e, Alma Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nden Guy BenZiony ve Christopher Stokes’a, Kemal Gekic’ten Valery Oistrakh ve Eren Levendoğlu’na kadar pek çok sanatçıyı dinleme olanağı sunan festival 17 Ağustos Cuma akşamı son bulacak. Festival kapsamında 6 Ağustos Pazartesi akşamı Işın Metin’in şefliğinde sahne alacak Dünya Gençlik Orkestrası, ünlü piyanistimiz Gülsin Onay’a eşlik edecek. Bodrum Antik Tiyatro’da gerçekleşecek konser saat 21.30’da başlayacak. (0 252 394 40 29, biletler 10 YTL) Erener ve Atakoğlu aynı sahnede Ülkemizin uluslararası başarılara imza atmış müzisyenleri Sertab Erener ve Fahir Atakoğlu, Vokaliz organizasyonuyla Çeşme ve Denizli’de konser verece. İkili, 8 Ağustos Çarşamba akşamı Çeşme Açıkhava Tiyatrosu’nda, 9 Ağustos Perşembe ise Denizli Ziya Tıkıroğlu Açıkhava Tiyatrosu’nda sevenleriyle buluşacak. Yeni solo albümlerini sonbaharda hayranları ile buluşturacak olan Erener ve Atakoğlu, saat 21.30’da başlayacak konserlerde en beğenilen şarkılarını müzikseverler için seslendirecek. (0216 556 98 00, biletler 65, 55, 45, 35, 33.50, 22.50 ve 12.50 YTL) Cazın rengi beyaz olunca merikan cazına alternatif olarak ortaya çıkan en önemli akımlardan biri olan Kuzey cazı (İskandinav cazı) ülkemizde de oldukça ilgi görmüştür. ECM’in tanıttığı Jan Garbarek, Eberhard Weber gibi müzisyenler kuzeyin kendine has melodilerini Avrupalı anlayışla cazda birleştirdiler. Amerikan ve Avrupa cazı biraz daha zenci ve beyaz kültürlerin kutuplaşmasına neden oldu. Aslında bu bir kutuplaşma değil, cazın Amerika’dan çıkıp evrenselleşmesi yolunda önemli bir gelişme olarak görülebilir. BÜLENT Ülkemizde Okay Temiz, Erkan ERGÜDEN Oğur gibi müzisyenler bu akımın [email protected] etkisinde kaldılar. A Nevizade’de sokak şenliği Geleneksel ‘Yeni Rakı Sokak Şenlikleri’, 8 Ağustos Çarşamba akşamı Taksim Nevizade Sokak’ta yapılacak geceyle başlıyor. Karnaval havasında geçecek bu gecede, ünlü klarnet virtüözü Selim Sesler izleyicilerini coşturacak. Ayrıca Yeni Rakı Fasıl Ekibi, dansözler ve sihirbazlar da geceye renk katacak. Gece boyunca tarot ve el falı bakan falcılar, karikatüristler, animasyonlar ve birbirinden ilginç gösteriler İstanbulluları geç saatlere kadar eğlendirecek. Yeni Rakı Sokak Şenlikleri, 18 Ağustos Cumartesi Çeşme Dalyan’da, 25 Ağustos Cumartesi Ayvalık Cunda’da ve 5 Eylül Çarşamba Kumkapı’da etkinliklerle devam edecek. SESİN İÇİNDEKİ SESSİZLİKLER Kuzey cazının son parlayan yıldızı, bana göre de en iyisi. Norveçli piyanist Tord Gustavsen, 2007 albümü “Being There” de üçlemesinin son halkasını da oluşturdu. 2002 yılı “Changing Plays” ve 2004 yılı “The Ground” albümlerinden sonra, davulcu Jarle Vespestad ve basçı Harald Johnsen ile olan 10 yıllık birlikteliklerinde bu albümle birlikte bir dönem kapanıyor. Müziklerinin devamlılıklarını özellikle belirtmek için albümün adı “The Ground” daki bir melodiden ödünç alınmış. Ayrıca “Being There” (orada olmak) ana odaklanmak ve farkındalıkla ilişkili. 19.yy’da bilim atomu maddenin en küçük ve bölünmez parçası olarak tanımlamıştı. 20yy’da ise atomun hem parçalanabilir olduğu anlaşıldı hem de içindeki sonsuzluk belirdi. Benzer bir şekilde an da zamanın insan tarafından hissedilen en küçük dilimi gibi anlaşılsa da, sonsuzluğu içerir. Gustavsen müzikte sessel anlamda anın peşinde “Orada Olmak” derken tek tek kristalleşen seslerin içine girip sesin içindeki sessizlikleri keşfediyor. 20.yy’a kadar müzikte sesler, diğer seslerle birlikte olan ilişkileriyle bir anlam kazanırken artık her sesin anlamı dahası içindeki çok anlamlı katmanlar müzisyenler tarafından keşfedilmekte. Albüm ilk bakışta çok klasik ve romantik görünse de bu bağlamda avangard olarak ele alınabilir. Konser bittiğinde sanki bir rüyadan uyanmış gibi oldum. Kuzeyin buzları, sakinliği ve en önemlisi seslerin içinde derinleşmek. Derinlik sanatsal yaratıcılığın temel özelliği. Yüzeyden kurtulmak ve kendi dışında bir yerlerde olabilmek. Elbette böylesine bir müziği çalmak ve dinlemek cesaret ister. Eğer Gustavsen’i dinlerken sığ sularda, yüzeydeyseniz size çok sıkıcı gelebilir. Hipnotik modun içinde olmanız, müziğin ta kendisi olmanız gerekir. HAYAL GÜCÜ BAŞROLDE Gustavsen’in müziği blues, gospel gibi caz ögelerini ve Schumann, Greig gibi Kuzey Avrupalı bestecilerin etkisini taşımakta. Romantizm, melankoli ve tanrıya yakarma doğaçlamanın insani yanıyla buluşur. “Extasy” (Kendinden geçme, kendi dışına çıkma) ise topluluk müzisyenlerinin güzeli arama yolundaki temel halleri. Piyano, sözsüz ilahilerle, sükunet içinde dinsel olup olmadığını bilmediğimiz bir mistisizm boyutunda sessizce şarkı söylemekte. Albüm, pastoral ve izlenimci karakterde olan “At Home” la açılmakta. Üçlü müziğin tonal ve ritmik olanaklarını araştırırken neredeyse sinemasal bir zevk alıyorsunuz. Çünkü hayal gücü başrolde. “Drow New” albümün ilk sözsüz ilahisi. Müzikteki belirsizlik giderek karara ulaşıyor. Sonsuzlukla müzikal kökler arasında bir denge, bu parçada olduğu gibi diğer ilahilerde de sözkonusu. Gustavsen “Blessed Feet”in yumuşak, ancak dans eden bir karakteri olduğunu söylüyor. Bu parçayı ilham aldığı genç yeğenine ithaf etmiş. Parçada aynı zamanda ustası diyebileceğimiz Keith Jarrett’a olan borç ödeniyor gibi. Jarrett’ın “Belonging” dörtlüsüyle yaptığı müziğin etkisi özellikle ritmlerde çok belirgin. “Interlude”de önceden bestelenmiş bir yapı olmadan, yani hiçlik üzerine bir doğaçlama sözkonusu. Müzik her zaman soyuttur. Müzik sanatında soyutluk arayışları genellikle felsefeyle buluşur. Gustavsen buna benzer soloları konserlerde bir parçadan diğerine geçerken yapmakta. “Where We Want” ise İspanyol karakteri taşımakta. Topluluğun İspanyol müziğiyle hiçbir ilgisi yok, ancak bazen müzik müzisyenlere gelir. Parça üçlünün nadiren kullandığı hızlı tempoda. Kerpe’de müzik ve eğlence Son dönemin en popüler DJ’lerinden, Fransız DJ David Vendetta, ‘Binboa Beach Fest 2007’ için Türkiye’ye geliyor. Bu akşam Kocaeli Kerpe’deki Club Varuna Beach Hotel’de sahneye çıkacak Vandetta, elektronik müzik sevenleri sabahın ilk ışıklarına kadar coşturacak. ‘Binboa Beach Fest 2007’ kapsamında gündüz beach party, sumo güreşleri ve plaj voleybolu gibi pek çok etkinlik de yapılacak. Aktürk Aksoy ve Pakito da, Vandetta’dan önce izleyicileri müziksiz bırakmayacak. Müzik ve eğlencenin buluştuğu etkinlikte DJ David Vandetta, son dönemde dillerden düşmeyen ‘Unidos Para la Musica’ ve ‘Love To Love You Baby’ gibi parçalarını da çalacak. (0216 556 98 00, biletler 25 YTL) DOĞAÇLAMA VE EROTİZM Tord Gustavsen’in ECM’den çıkan 2007 yılı albümü “Being There” önümüzdeki hafta Türkiye’de müzikseverlere sunulacak. ECM’in yeni Türkiye temsilcisi AK Müziğin yöneticisi Kerim Selçuk birçok ECM sanatçısıyla birlikte Tord Gustavsen’i de önümüzdeki aylarda konser vermek için İstanbul’a davet edecek. Caz müziğinin oldukça hareketsiz kendini tekrar eder olduğu günümüzde “Being There” oldukça şaşırtıcı. Gustavsen aynı zamanda bir akademisyen ve doktora tezini “Doğaçlama ve Erotizm” üzerine gerçekleştirmiş. Yani doğaçlama, erotizm, felsefe, caz, Avrupa sanat müziği, extasy, melankoli, sonsuzluk, inanç, bilim ve daha birçok şey onun müziğine dahil. Edip Cansever’in “Masa” şiirinde olduğu gibi bir durum sözkonusu. Ancak sonuç çok yalın, sessizlik ve mütevazılık ön planda. Gustavsen Trio’nun “Being There” albümü üçlemenin son halkasıydı. Bir sonraki albümü merak etmemek mümkün değil. MÜZİĞİN TA KENDİSİ OLMAK Her ne kadar Gustavsen piyanosuyla Kuzey’e özgü bir melankoliyle melodileri belirliyorsa da, davul ve bas sesler arasında mekân yaratma konusunda onun kadar etkililer. Müziklerinde teknik gösteri neredeyse hiç yok. Kendine hâkim olmak, sınırlama, topluluğun en önemli özelliği. Bu bir disiplin sorunu ve bu disiplin ses, mekân sevgisinin bir gerekliliği. Sınırlamacı, minimalist anlayışla hiçbir ilgisi yok. Her notayı sevmek, sesin merkezine doğru yönelmekle ilgili. Vespestad, davulu bir vurmalı çalgı olarak değil, sanki bir yaylı ya da tuşlu çalgı gibi çalmakta. Topluluğun iki yıl önce Akbank Caz Festivali’ndeki konserinde hipnotik bir durum ortaya çıkmıştı. Kumsal partisi Son yılların en çok beğenilen içkilerinden Bacardi Mojito, bu yazın unutulmaz organizasyonlarından birini gerçekleştirmeye hazırlanıyor. ‘Mojito Police’ isimli parti kapsamında, Carlos Campos ve grubu bu akşam saat 18.00’de Çeşme’ye konuk olacak. Paris’in en ünlü gece kulübü Barrio Latino’nun DJ’liğini yapan Carlos Campos, 2 perküsyon ustası, 1 bas gitaristi ve 2 dansçından oluşan topluluğuyla Çeşme Mojito Beach Club’daki tatilcileri çok eğlendirecek. The Good, The Bad&The Queen İstanbul’da! Bir festival hayal edin; hiç aynı sahnede görmediğiniz efsanevi isimleri bir araya getirsin. Örneğin, Britpop’un kzulal?yahoo.com en ünlü temsilcilerinden Blur, 1990’ların alternatif rock gruplarından The Verve, punk rock grubu The Clash buluşsun. “Hadi canım, olmaz öyle şey!” dediğinizi biliyorum. Çünkü Joe Strummer öldü ve artık The Clash yok. Ama Blur’un vokalisti Damon Albarn, The Clash’ın bas gitaristi ve vokalisti Paul Simonon, The Verve ile Blur’un gitaristi Simon Tong bir araya gelir ve yanlarına Afrobeat akımının Nijeryalı temsilcisi Fela Kuti’nin Afrika 70 adlı grubunun davulcusu Tony Allen’ı da alırlarsa, buna ne dersiniz? Bu müthiş buluşma, 2006 yılında gerçekleşti ve ilk meyvesini bu yıl “The Good, The Bad and the Queen” adını taşıyan bir albümle verdi. İşte bu rüya gibi ekip, 11 Ağustos’ta Parkorman’da bir konser vermek için İstanbul’a geliyor! Bu proje ilk duyulmaya başladığında Damon Albarn’ın Blur dışında yeni bir solo çalışmaya giriştiğini düşünürken birden karşımızda bu muhteşem ekibi bulduk. Henüz belli bir adları da olmadığından albüm ismiyle anılıyorlar. Kurulduktan bu kadar kısa bir süre sonra ülkemize gelmeleri ise gerçekten bir şans. ZÜLAL KALKANDELEN ayrımcılığına karşı muhalefetiyle herkesi etkilemeyi sürdüren Albarn’ın yenilik arayışı sona ermedi. Bu defa Gorillaz albümlerinin de prodüktörü olan Danger Mouse ile başlattığı proje, kısa bir süre sonra İstanbul’da da dinleme olanağı bulacağımız ekibi oluşturdu. Dört müthiş adam stüdyoya kapandı ve sonunda Londra’daki modern yaşam hakkında bir konsept albüm ortaya çıktı. Müzik çevrelerinde çok olumlu eleştiriler alan The Good, The Bad&The Queen, İngiltere’nin önde gelen müzik dergilerinden Mojo tarafından her yıl düzenlenen Mojo ödüllerinde Yılın En iyi Albümü Ödülü’ne layık görüldü. 80’lere göndermeler Portecho, bu akşam Balans Tonique’te müzikseverlerle buluşacak. Tan Tunçağ ve Deniz Cuylan ikilisinden oluşan topluluk, ‘elektronika’yı ‘rock’la buluşturarak dans müziğine kendi yorumunu katıyor. İkilinin, İngilizce vokaller ve sıcak gitar melodileriyle iç içe geçmiş müziklerinde 80’lere göndermeler de var. The New York Times gazetesinin ‘Hızla yükselen, geleceği parlak grup’ olarak nitelendirdiği topluluk, sevenlerine Undertone isimli albümünden pek çok parça seslendirecek. (0212 251 70 20, biletler 20 YTL) BU KONSER NEDEN KAÇMAZ? Albarn gibi grubun diğer üyelerinin her birisi de, çalışmalarıyla dünya çapında ün kazanan usta müzisyenler. Aynı zamanda besteci ve şarkı sözü yazarı olan Tony Allen, bugün birçok otorite tarafından dünyanın en iyi davulcularından birisi olarak değerlendiriliyor. Blur’un “Music Is My Radar” adlı çok bilinen bir şarkısı vardır; “Tony Allen got me dancing” diye tekrarlarla biter. Gerçektir bu; Tony Allen çalarsa ritim tutup dans etmemek pek mümkün değildir. The Good, The Bad and the Queen ekibinin en genci 1972 doğumlu Simon Tong. Onu ilk olarak The Verve grubunda keyboard ve gitar çalarken tanıdık. Daha sonra Graham Coxon’un Blur’dan ayrılmasıyla bu grupta gitarist olarak izledik. Sonra da Gorillaz’ın “Demon Days” albümünde karşımıza çıktı. Öyle görünüyor ki, bundan sonra Damon Albarn ne yaparsa o da işin içinde olacak. Ve Paul Simonon! Onu çok iyi tanıyoruz. The Clash’ın “London Calling” adlı albümünün kapağında bas gitarını yere çarpan yakışıklı genç adamı hatırladınız mı? İşte o Paul Simonon. Rock tarihinin unutulmaz imajlarından birisinde yer alarak ölümsüzleşti. Aynı zamanda en güzel The Clash şarkılarından birisi olan “The Guns of Brixton”ı yazan müzisyen de o. Kendisini sahnede canlı izlemek heyecan verici olacak. 11 Ağustos’ta Parkorman’a gitmek için herkesin farklı nedenleri olabilir. Kimisi PETA’nın yaşayan en seksi vejetaryan ünlüler listesinde yer alan Damon Albarn’ın güzel yüzünü görmek ve o çocuksu, masum sesini duymak istiyor. Kimisi özellikle Tony Allen’ın performansını görmek istiyor. Kimisi albümü beğendiği için gitmek istiyor. Ben hepsine hak veriyorum, ama duyduğuma göre konserlerde bis olarak The Guns of Brixton’ı çalıyorlarmış! Hiç kaçar mı bu konser? BAŞARILI PROJELERİN ADAMI Damon Albarn henüz 39 yaşında, ama kariyeri genç yaşından umulanın çok ötesinde başarılarla dolu. Blur albümleriyle İngiltere’nin en iyi vokallerinden birisi olarak ün kazandı ama o noktada durmadı. Dünya müziğine karşı her zaman büyük ilgi gösterdi. 2002 yılında Afrikalı müzisyenlerle Mali Music projesini başlattı ve aynı adı taşıyan bir albüm yayınladı. Bu albümü, uluslararası alanda çalışmalarını yürüten İngiliz insan hakları ve yardım kuruluşu Oxfam’ı desteklemek amacıyla ziyaret ettiği Mali’de kaydetti. Aynı dönemde Tony Allen’la kayıtlar yapmak üzere Nijerya’ya gitti. Albarn’ın müzikten duyduğu heyecan ve yaratıcılığı öylesine yüksek düzeyde ki, sonunda karton karakterlerden kurulu hiphop grubu Gorillaz’ı kurmaya kadar gitti. Bu proje de çok başarılı oldu; çıkardıkları albümler tüm dünyada milyonlarca sattı. 2006 yılında beş dalda Grammy ödülüne aday gösterilip, En İyi Pop Vokal İşbirliği kategorisinde bu ödülü kazandı. Fakat kendine özgü yumuşak vokali, savaşa ve ırk 40°C partileri Genç Turkcell’in bu yıl üçüncüsünü düzenlediği ‘Gnçtrkcll 40°C partileri’ bu akşam Antalya Beach Park’ta. Kenan Doğulu ve Hepsi gurubunun sahneye çıktığı etkinlikler; 7 Ağustos Salı akşamı Mersin Kız Kalesi’nde, 10 Ağustos Cuma Samsun Atakum Belediye Plajı’nda ve 12 Ağustos Pazar da İstanbul Turkcell Kuruçeşme Arena’da devam edecek. Bundan önce Ayvalık, Çeşme, Didim ve Marmaris’e de uğrayan etkinlik İstanbul’daki konserle son bulacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle