Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 12 22/8/07 15:02 Page 1 CUMARTESİ EKİ 12 CMYK Markalar artık ünlü modacılarla çalışıyor arkalar artık kendi koleksiyonlarına ek olarak tanınmış modacılarla işbirliği yapıyor ve halihazırda marka olan tasarımcıların bakış açılarının eklendiği koleksiyonlara imza atıyorlar. Tasarımcılar açısından da SİNEM markalar DÖNMEZ açısından da oldukça avantajlı olan bu işbirliği ve markalar arasındaki rekabet tabii ki en çok alışveriş tutkunlarına yarıyor. Bu işbirlikleri aslında dünyada yıllardır sürüyor. Hermes Jean Paul Gaultier için, Karl Lagerfeld Chanel için, Stella Mc Cartney önce Chloe şimdi Adidas için, Marc Jacobs Louis Vuitton için çalışıyor. Hem kendi vizyonları gelişiyor, hem de mağazanın koleksiyonu farklı bir renk kazanmış oluyor. Son dönemde tasarıma verilen öncelik ve değer Türkiye’de de yükselmeye başladı. Butik ürünler, ünlü modacılar, hatta modanın ilerleyen bir Arzu Kaprol sektör olmasını öngören moda tasarımcıları derneği dahi kuruldu. Prada, Ferre, Marc Jacobs gibi tasarımcıların dünya çapında marka olmaları gibi bir süreç ilerlemeye çoktan başladı. Genellikle marka odaklı alışveriş yapan insanlar artık bu işbirlikleri sayesinde ünlü modacıların tasarımlarını giymiş olacaklar. Belki de yakında birbirlerine bu bluzu nerden aldın değil de bu kimin tasarımı diye sormaya başlayacaklar. M Ümit Ünal 2003’ten bu yana isyanın notaları bir başka çınlıyor. Elini bu ağır taşın altına koyanlarsa kararlı: “Hâkim Bey, Pişman değiliz. Eylemlerimiz sürecek!” İsyanın notaları barışarock Eleştiri, muhalif ruhun doğası gereği... Yanlışlar, kepazelikler, bir bir sıralanacak, cerahat ortaya saçılacak ki, yara iyileşsin! Önermenin ilk bölümüne “mahir” oldukça fazla. Adım başı onlar, köşe başlarında onlar, rakı masalarında “olmazsa olmaz” onlar... Ne kötü, ne yanlış, yara neden oluşmuş, en iyisini bilir onlar! Üstelik reçete de ceplerindedir, yapılması gerekenleri ardı ardına sıralayıverirler. Ya sonra?.. Sonrası, Timur’un “cezalandırıcı filler” hikayesindeki gibi... Tespit zamanı mangalda kül bırakmayanlar, “sisteme çomak sokmalı” diyenler, eylem zamanı gelince sopalarını gizler, birer birer tüymeye başlar, araziye uyar. Belki de ondandır, rakı masalarındaki mezelerin, meydanlardan daha kalabalık oluşu... Sonuç, köye bir fil daha! Ama karamsarlığa yer yok. “Muhalif ruh” ne onların tekelinde, ne de yalnızca onlara emanet edilecek kadar uysal. Başlangıçtaki önermenin ikinci bölümünde yer alan, yani yarayı salt deşmeyi değil, iyileştirmeyi de amaç edinenler de var. Üstelik “bu ne yaman çelişki” dedirtecek tezatlıktır, “o malum ahkâm kesiciler”den oluşan “öteki onlar”ın eleştiri oklarını acımasızca fırlattığı bir kuşaktan geliyor “beriki” onlar. Ötekiler gibi oturmak yerine, ayağa kalkıp isyanını haykırıyorlar. Kredi kartının son ödeme gününde tüketim kültürü, Hasan Cemal pozuyla popüler kültür, çakkıdı çakkıdı oynaşarak müzik eleştirisi yapmıyorlar. Ne mi yapıyorlar?.. Hafife almayın, şarkı söylüyorlar! Dinlemiyorlar, söylüyorlar... Kimilerinin “x”, Türkiye’deki toplum bilimcilerden bazılarının “kayıp” diye nitelendirdiği, düşünce yapıları Özal döneminde biçimlendirilmeye çalışılan kuşağın içinden sıyrılan muhalif gençler, sisteme karşı şarkılarını haykırıyorlar. Tıpkı pamuk tarlalarındaki zenciler gibi, Pir Sultan Abdal gibi... 2003’te başlıyor “beriki muhaliflerden” bir grubun hikayesi. Ortadoğu yine kan gölü. Asitli içecek satan şirket, rock festivali düzenleyeceğini duyuruyor. Festivale de savaşa da karşı çıkanların sayısı epey çok. Ancak içlerinden birileri “hayır” demekten fazlasını yapmaya kararlı. Meşrubatçılarla aynı tarihte bir festival düzenlemek için yola çıkıyorlar. Sonuçta, rock müziğin isyankâr ruhunu öne çıkaran, barış yanlısı, kapitalizm Kıvanç Eliaçık karşıtı bir festival doğuyor: “Barışarock” “Rock şişede durmaz” diye başlıyor ilk karşı çıkış, “evimiz dünya”, “karşı festival” sloganlarıyla sürüyor sonra, müzikal isyan. Meşrubat karşıtlığından çok daha yukarı doruklara ulaşıyor dalgalandırdıkları bayrak. Ama dedik ya, bunlar bir başka... Yalnızca, “yapmakla” kalmıyorlar, deneyimlerini gelecek kuşaklara aktarmayı da başarıyorlar. Barışrock’çılar bugünlerde yine şarkılarını söylüyor. Sarıyer’deki Mehmet Akip Ersoy Piknik Alanı’nda muhalif sesler yükseltiyor. Festival emekçilerinden Kıvanç Eliaçık, Barışarock’ı avcıların eline teslim etmeye razı olmayanlardan. Başlangıcından bu yana Barışarock’ta yaşananları kendi süzgecinden geçirip “Müzikal İsyanBarışarock” adlı kitapta toplamış. Eliaçık, Mephisto Yayınları’ndan çıkan kitabıyla ilgili “Ben kendi Barışarock’umu yazdım. Bu sürece dahi olanlar da yazmalı. Çünkü, biz kendi tarihimizi yazmazsak, tarih reklamverenlerin söylediğini yazacak” diyor. Eliaçık, müzikal isyanı üç ana bölümde anlatıyor. Okuyucu, ilk olarak festival fikrinin doğuşuna, gerçekleşme aşamasında yaşanan zorluklara tanıklık ediyor. Edip Günay’dan bir alıntıyla başlıyor kitap, ki kayıp diye nitelenen bir kuşağın kimse göstermese de kendi yolunu bulma çabasını özetliyor: “Müziğin gizemli özüne yaklaşabilenler ki bu ciddi çaba isteyen bir iştir kendilerini, çevrelerini, kültürü ve onun öğelerini ciddiye alma alışkanlığı edinirler. Müzik aracılığıyla özgür bir kimlik kazanabilirler.” Sonra John Lennon’un “Imagine”daki (Hayal et) sözlerine gönderme: “Hayalci diyebilirsin bana / oysa yalnız değilim ben / umarım bir gün sen de / katılırsın bize / ve bir bütün olur dünya” . HAKAN DİRİK Rıfat Özbek HAZIR GİYİM GÜÇLENİYOR Markaların müşteri profili ve vizyonunu genişletmek, tasarımcıların isimlerinin daha bilinir olmasını sağlayan marka tasarımcı işbirliği bizde de başladı. Bunun ilk örneklerinden Abbate’yle yedi buçuk yıldır birlikte çalışan Ümit Ünal ve beş yıldır Network koleksiyonlarını hazırlayan Arzu Kaprol’le konuştuk. Arzu Kaprol bu konuda “Bu işbirlikleri markalara daha fazla tasarım değeri ve özeni katarken tasarımcılara da başka bir bakış açısı kazandırıyor. Benim açımdan önemi ise, beş yıl içerisinde doğru bir işbirliği modeli oluşturmuş olmak ve tasarımın markalara ölçülebilir ticari başarı da getirdiğini kanıtlamış olmak adına çok kıymetli. Hazır giyim markaları farklı bir bakış açısındaki tasarım değerleri ile gitgide daha da güçlenebiliyor” diyor. Bora Aksu beğenmeme şımarıklığını gösterebilme şansı olan insanlar için yapılıyor. Markaların tasarımları uygun fiyata satarak Türkiye’nin giyim kültürünü değiştirebileceklerine inanıyorum.” BEĞENMEME ŞIMARIKLIĞI Ümit Ünal ise Türkiye’nin hala bir marka değil tekstil ülkesi olduğunu vurgularken ülkemizin tasarıma ve tasarımcılara olan ihtiyacını dile getiriyor. Kendi tasarımları avangard kadın giyimi üzerine ama bir taraftan da ülkenin geneline hitap eden bir erkek giyim markasıyla çalışmak istemesi sonrasında Abbate’nin teklifiyle başlamış bu işbirliği. Ünlü markaların bu girişimlerinin sokağı kısmen değiştirebileceğini düşünüyor. Sokak modasının ve yaşam kültürünün estetik eksikliği olduğunu söyleyen Ünal, şu an yeni jenerasyon hakandirik@gmail.com olan kesimin yedi sekiz yıl sonra giyim kültürü konusunda daha seçici olacaklarına inanıyor. Ümit Ünal, şöyle devam ediyor: “Ben de Arzu Kaprol de Bora Aksu da herkese ulaşabilecek, sokağı etkileyebilecek markalarla çalışıyoruz. Nüfusun çok az bir kısmı beni ya da başka tasarımcıları tanıyor. Örneğin ben Abbate’yle yedi küsur yıldır çalışıyorum ama Abbate giyen insan onu benim tasarladığımı bilmiyor ama o gömlek Karadeniz’de de giyiliyor İstanbul’da da. Artık önemli olan tasarımcıyı tanıtmak insanlara üzerinde tasarım taşıma duygusunu yaşatmak. Maalesef tasarım bu ülkede ‘YENİ GÖRÜNÜM’ AKIMI Londra’da yaşayan ünlü modacı Bora Aksu da 2006 yılından beri çalıştığı Koton markasına farklı bir soluk getiriyor. Her sezon bir tema üzerine kurguladığı ve yarattığı koleksiyonu İngiliz ve Türk detaylarıyla süslü. SonbaharKış koleksiyonunun teması 1947 yılında Paris’te başlayan ‘the new look’ (Yeni Görünüm) akımı. Rıfat Özbek ise bu sezon Mavi için bir koleksiyon hazırladı. Mayıs ayından bu yana belli Mavi mağazalarında satışa sunulan koleksiyonda Rıfat Özbek, denimi kendi özgün çizgisiyle yorumluyor. Kate Moss’un hazırladığı Kate Moss loves Topshop koleksiyonu haziran ayından beri Topshop markasını kendi stiliyle yorumladı.