Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 03 13/6/07 15:40 Page 1 CUMARTESİ EKİ 3 CMYK 16 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ 3 Doğu’ya açılan bir perde irgül Tiyatrosu, 12 yıldan bu yana ilk kez doğuya turneye çıkıyor. Daha önceleri Ege, Marmara, Akdeniz’e turneye giden tiyatro ekibi, bu kez bir kaymakamın da talebiyle doğuya doğru yol almış. Sahnesi hatta salonu olmayan küçük yerleşimlerde daha önce hiç tiyatro izlememiş insanlarla biraraya gelerek kültür alışverişinde bulunmuşlar. Enver Demirkan, bu hizmeti oraya taşımaktan mutluluk duyduğunu söylüyor ama ZUHAL kendileri için de büyük kültür birikimi ve AYTOLUN bir kazanımı olduğunu vurguluyor. “Bazı konuları biliyor olsak da birebir yaşamak çok daha etkileyici” diyor. Tunceli, Nazimiye, Pülümür, Mazgirt, İliç, Kemah, Palu, Karlıova, Erzurum Çat, Yedisu, Kars Kağızman, Digor, Selim, Artvin Yusufeli, Arhavi derken Türkiye’nin doğusuna doğru geniş bir yelpazede Çat Kapı adlı kabare ve Oyun İçinde Oyun adlı müzikli danslı çocuk oyunlarıyla turnelerini tamamlayan Virgül Tiyatrosu’nun sekiz kişilik ekibi, tiyatronun gitmediği köy bırakmamış. Enver Demirkan başta olmak üzere, Özlem Dülgar, Mustafa Çampaşalı, Bahar Can, Batıkan Avcı, Hande Akkent, Vedat Coşkun’dan oluşan oyuncu kadrosu ve teknik ekibiyle doğuya bir kapı aralamış. Her yıl Trakya, Ege ve Akdeniz’e turneler gerçekleştiren ekibin geçen yıl Çankırı’da oynadıkları bir oyunu seyretmiş o dönemin genç kaymakamı Serdar Köse. “Bu oyunu benim ilçem Kızılırmak’ta da oynar mısınız?” ricası üzerine Anadolu turnesinin ilk sinyalleri verilmiş. 1 Mayıs’ta Kızılırmak’ta yatılı ilköğretim bölge okulunun yemekhanesinde çok kalabalık bir kitleye oyunlarını sergileyen Virgül Tiyatrosu, büyük bir manevi doyumla geri dönmüş. Köse ikinci aramasında tayin olduğu ile de gelip gelemeyeceklerini sormuş Demirkan’a. Kaymakamın yeni tayin olduğu yer ise Tunceli’nin bir kazası olan Nazımiye. Tabii tek bir yere oyun götüremeyecekleri için Kaymakam Köse’nin de yardımıyla başka illerle birleştirip Anadolu’ya bir turneye karar vermişler. Özellikle iki oyunla tiyatroseverlerle buluştuğunu söylüyor Demirkan: “Bir çocuk oyunu bir de yetişkin oyunu sergiliyoruz. Büyükler tiyatrodan kaçmış olsa da Fotoğraf: VEDAT ARIK V Bazen yolu bile olmayan köylere çok büyük zorluklarla giden Virgül Tiyatrosu, daha önce hiç tiyatro izlememiş insanlara ulaştı merkezinin yapımı için başvurduğu makamların “Burada kimse tiyatroya gelmez!” tepkilerine karşılık Enver Demirkan ve ekibininin fotoğraflarını göstererek, “Bakın geliyorlar ve burada yaşayanlar da tiyatroya böyle ilgi gösteriyor!” demiş. Aldığı yardımla da büyük bir kültür merkezi açmış ilçeye. Demirkan, bu ilk kıvılcımların çok önemli olduğunu ve devamının da getirilmesi gerektiğini vurguluyor. KIVILCIMLA KALMAMALI Mahremiyet bölgesine gittiklerini söylüyorlar. Çok fazla şey gözlemlemiş, bazılarını içselleştirmiş, sorunları düzeltebilmek için daha fazla sorumluluk hissetmişler kendilerinde. Oradaki zorlukları yaşarken bir yandan da yaşadıkları hayatı sorgulamışlar. Bu zor şartlarda yaşayan insanların, öncelikle yoksulluk ve işsizlik sorununa dikkat çekerek bir hareketlenmenin gerekliliğini anlatıyor Virgül Tiyatrosu ekibi. “Keşke başkaları da gitse... Bizim gibi birkaç tiyatro daha gitse, oralar zaten bizim ulaştığımız topraklar olacak. Kaçan Anadolu seyircisini yakalamak için birşeyler yapmak gerekiyor artık. Bunu da onların yaşamının içinden çıkan hikâyelerden oluşan Türk oyunlarıyla yapabiliriz” diyor Demirkan. Devletin eğitim yatırımı olduğunu ama onun dışındaki yatırımların yok denecek kadar az olduğunu gözlemlemişler. Oysa ki yapılacak yatırımlarla iş imkânı sağlanabilir, bunun yanı sıra kültürsanata yapılacak yatırımlarla hem bilinç düzeyi yükseltilebilir hem de sosyal alanda bir gelişim çizgisi oluşturulabilir. Bu anlamda Enver Demirkan’ın kültür bakanlığı ve yerel yönetimlerin yanısıra özel tiyatrolara da bir çağrısı var. “Yıllar önce Kültür Bakanlığı’na da öneri olarak sundum ancak çok beğendikleri halde değerlendiremediler. İstanbul’da ortalama 50 tiyatro var. yedi coğrafi bölgeye dağılalım. Gruplar yıl yıl yer değiştirsin, böylece her bölgeye farklı oyunlar ulaşsın. Salon yoksa, imkânlar dahilinde yaratılsın. Bu önerimle o dönem örgütlenemedi kimse. Çözüm üretmek basit, bu işi bir kıvılcımla bırakmayalım” diyor. Turne sırasında çok fazla aksilik yaşamış olsalar da, bir o kadar da birikimle dönmüşler geriye. Önümüzdeki yıllarda da Anadolu turnesine devam edeceklerini söylüyorlar. Hatta yaşadıkları deneyimleri de bir oyuna çevirerek seyirciye sunmayı hedefliyorlar. çocukları yetiştirmek gerekiyor. 20 yıl önce çocuk olarak tiyatroma gelen yetişkin şimdi çocuklarını getiriyor. Bu hassasiyet önemli.” ZORLU ANADOLU YOLLARI Tunceli Nazimiye ile başlayan tiyatro yolculuğu Pülümür, Mazgirt, Palu, Yedisu, Digor derken günlerce sürmüş. Tiyatro salonu olmayan yerlerde, düğün salonlarında masaları birleştirerek hazırladıkları sahnelerde sunmuşlar oyunlarını. Virgül Tiyatrosu ekibi, ışık, dekor ve ses sistemi dahil tam teçhizat çıkmış yola. Tabi sadece yolları aşmak değil, gidilen yerde sahne kurmak, oyunu sergilemek, sonrasında da dekorları toplamak durumunda kalmışlar. Oyunu oynadıktan sonra da tekrar dekorları toplayıp başka bir yere doğru yol almışlar. Tiyatrocular, yöre halkının desteği ve ilgisiyle tüm sorunların üstesinden geldiklerini söylüyorlar. Kaymakam Köse, bir gün, bilgisayarını açarak eski bir harabeden yaptığı Atatürk Kültür Merkezi’ni göstermiş Virgül Tiyatrosu ekibine. Hatta bu kültür Ocak, bir kültürü yaşatıyor Camın tersinden yapılan camaltı resimleri günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bir sanat. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında Anadolu’da çok yaygın olan bu sanat 18. yüzyılda camın Anadolu’ya girmesiyle başlamış. İçlerinden gelen sanat ruhunu önceleri tahtalara, nakışlara ve halılara geçiren Anadolu halkı, zamanla cama da işlemeye başlamış. O zamanlar camaltlarına en çok çizilen figür ise başı yılan, gövdesi yılan biçiminde olduğuna inanılan efsanevi şahmeranlarmış çünkü Anadolu’daki toprak evleri yılanlardan şahmeranların koruduğuna inanılırmış. Ayrıca şahmeranların evlere sağlık, mutluluk ve bereket getirdiği söylenirmiş. Bu efsaneler kulaktan kulağa yayıldıkça ve insanlar daha çok inandıkça camaltlarına çizilen şahmeranlar kapı üstlerine, eşiklerine, duvar ve ayna üzerlerine asılmış yıllarca. Evi korusun diye... ŞİRİN GÜVEN ÇEYİZLERE KONULURDU Ancak o yıllarda evlenecek kızların çeyizlerine mutlaka koyulan camaltı resimleri, camın kırılgan olması ve kolay muhafaza edilememesi nedeniyle günümüze maalesef pek aktarılamamış. Bakırcılık gibi babadan oğula aktarılan bir zanaat olan camaltlarını yapan ustaların sayısı da giderek azalınca, camaltı şu günlerde nadir bulunur hale geldi. Ressam Aynur Ocak Anadolu’nun bir parçası olan camaltının yokolmaması için on yıldır camaltları yapıyor. Motiflerimize ve efsanelerimize kendi yorumunu da katıyor. Yani klasik camaltını çağdaş bir çizgiyle günümüze getiriyor. Ocak, klasik camaltında görmeye alışık olduğumuz, ayağında yılanlar olan, kalın kaşlı ve kalın dudaklı şahmeranı; modern bir kadın olarak çiziyor camaltına. Ayağında yılan yerine çiçekler ve yeşillikler olan güzel şahmeran kadınları süslüyor Ocak’ın camaltlarını. Ayrıca Türk, Anadolu motiflerini kullanarak camaltının unutulmasına da engel olmaya çalışıyor. Camaltlarına şahmeranların yanı sıra; kadırgaları, tuğraları, haritaları, zümrüt ve anka denilen masal kuşlarını ve kayıkları çiziyor. Aynur Ocak’ın camaltı resimlerine ilgisi çocukluğunda başlamış. Seneler sonra Aynur Hanım bu ilgisi sonucu camaltı toplamaya, kolleksiyon yapmaya başlamış. Antikacılarda camaltlarını gördükçe almış. Ve bir süre sonra bu merakı onu camaltı yapmaya itmiş. Türkiye’de camaltı yapan usta ve sanatçı sayısı çok az. Yapılması çok emek ve dikkat isteyen bu zanaatin ürünü, küçük bir dikkatsizlik sonucu yok olabiliyor. Camaltı çizmenin en büyük zorlıklarından biri camın arka tarafından çizim yapıldığı için sağ taraf ile sol tarafın ters çizilmesi. 1977 yılında Gazi Üniversitesi Resim Bölümü’nden mezun olan Ocak yok olmak üzere olan bu sanata on yıldır katkıda bulunuyor. Camaltlarında uygulanması daha kolay olan cam boyası yerine klasikliği kaybetmemek adına akrilik boya kullanıyor. Camaltındaki gelenekselliği çağdaş yorumuyla birleştirerek eskiyle yeniyi biraraya getiriyor. Camda mitolojiler ve efsaneler Ocak’ın modern çizgisiyle buluşuyor.