27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 2/5/07 15:48 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 5 MAYIS 2007 CUMARTESİ Siyasetçiler de düşünmeli Hek iki mitingde de kadınlar öne çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz. Söz konusu olan tehlike daha çok kadınları mı tehdit ediyor? “Ben hep şunu söylerim: Toplumumuzda ne erkek kadının bir adım önündedir, ne de kadın erkeğin bir adım önünde. Biz yaşamımızı yan yana, omuz omuza paylaşarak yaşıyoruz. Benim karım, benim beynimin yarısıdır. Verdiğim mücadelemin yarısıdır. Karımın yaşamım boyunca, 30 yıllık evliliğim boyunca bana olan katkılarını kelimelerle ifade edemem. Çağdaş kadınlarımıza baktığımız zaman onlar zaten Türkiye’deki tehlikenin farkında. Yani bu iş gide gide artık İran’a dönecek. 5 yıl öncesine bakın, Türkiye’de parmakla sayılacak kadar türbanlı vardı, şimdi eğitim seviyesi düşük bütün kadınlarımız çevrelerinden gelen baskılar nedeniyle kapanmak zorunda kalıyorlar. Bunları gören çağdaş kadınlarımız da bu tehlikenin bilinciyle bu mitingleri düzenlemişlerdir. Bilhassa Çağlayan mitinginde sonuna kadar haklı bir kadın platformu ortaya çıktı.” Çok fazla miting izledim ki siz de çok fazla mitinge katıldınız gözlemişsinizdir ilk defa birbirine bu kadar saygılı ve sevgi dolu insanların olduğu, piknik havasında bir miting ortamı doğdu, sanırım bunda da kadınların rolü vardı... “Özellikle Çağlayan mitinginde bunu farkettim. Çağlayan mitinginde sabah 8.30’da platformun arkasına girdim çünkü o kalabalığı yararak bir daha girmenize imkan yok. 8.30’dan 15.20’ye kadar sanatçı arkadaşlarımız, dostlarımızla sohbet ederek sıramı bekledim. Orada, hepsinin yüzünde gülümseme olan, çağdaş kadınlarımız, gençlerimiz, Atatürkçü yaşlı büyüklerimiz vardı. Çok olumlu bir tablo vardı.” Buradan siyasetin ve siyasetçilerin de bir mesaj çıkarması gerekmiyor mu? Kadının elinin değdiği yer farklı bir platforma dönüşüyor. Siyasete de kadının elinin daha fazla değmesi gerekmiyor mu? “Ben hep bunu söyledim. Kadının olduğu yerde dürüstlük vardır, kadının olduğu yerde saygınlık vardır, kadının olduğu yerde yaptığınız işin güzelliği vardır. Kadının olduğu yerde güç vardır. Bunu siyasetle uğraşan insanlarımızın düşünmesi lazım. Ben isterdim ki 550 milletvekili olan parlamentomuzda keşke 100150 bayan parlamenterimiz olsaydı. Mecliste zaman zaman 6 yaşındaki çocuklar gibi milletvekillerinin kavgalarını görüyoruz. Oada 150 kadınımız olsaydı, o münazaralar ve münaşakalar daha saygı ve sevgi çerçevesinde olurdu diye düşünüyorum. Mitinglerde verilen mesajı siyasilerin iyi algılaması lazım. Dileğim bundan sonraki seçimlerde her partinin kontenjanında daha çok sayıda kadın aday olması. Bu çağdaşlık, demokrasi, gelişim adına çok büyük bir kazanç olur. Ama bazı zihniyetler kadını hep ikinci planda tutmayı, kadını bir meta olarak görmeyi südürüyor. Kadının olduğu herşey güzeldir.” Kadının olduğu herşey her şeygüzeldir güzeldir nce Ankara Tandoğan’da sonra İstanbul Çağlayan’da... Cumhuriyete sahip çıkan milyonların sesine ses katan sanatçılar Tolga Çandar, Bulutsuzluk Özlemi, Ayten Alpman, Sadık Gürbüz, Hasan Karayol gibi o da sahnedeydi. ‘Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz’, ‘Aldırma Gönül’, ‘Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar’ı dev bir koroyla seslendirdi. Bu ülkede ‘tehlikenin farkında olan’ insanlardan biri olarak çorbada bir parça tuzu olmasından duyduğu mutluluğu dile getiren Edip Akbayram’la yaşanan süreci konuştuk. 14 Nisan’da Ankara’da, 29 Nisan’da İstanbul mitinglerinde sahnedeydiniz. AYŞE Düzenleme komitesinden size davet kabul etmeden önce ne YILDIRIM geldiğinde düşündünüz? “Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘tehlikenin farkında mısınız’ yazısı çıktığından beri bu tehlikenin farkında olan insanlardan birisi benim. Çünkü öncelikle sanatçıyım, ülkemin her yerinde konserler yapmaya gidiyorum. Böylelikle ülkemin içersindeki panoramayı da çok yakından takip ediyorum. Türkiye İstanbul, Ankara, İzmir’den ibaret değil. Türkiye 72 milyon nüfusuyla 81 vilayetiyle koca bir ülke. Doğu’ya, Güneydoğu’ya gittiğiniz zaman ülkenin çok hazin bir tablosuyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Şimdi çocukluğuma gittiğim zaman, ben Gaziantepliyim, kendimi bildim bileli 89 yaşından beri annem beni elimden tutar çarşıya giderdik ve annemin başörtüsü vardı. Herkeste başörtüsü vardı. Geçen gün Gaziantep’e gittiğimde, yüzde 2030 başörtüsü varsa gerisi sıkma başlı, türban diye tabir edilen bir manzarayla karşılaştım. Bunu söylemekteki gayem, Türkiye çağdaşlaşma adına, geriye doğru giden bir tablo içinde.. Türkiye’nin nüfusunun yüzde 98’i müslümandır, herkesin inancına saygımız vardır. Ama bunu bir siyasi bir kulvar olarak kullanırsanız ülkenin şu anda bulunduğu tehlike herkesin gözü önündedir. Yani laik hukuk devletine karşı gizliden gizliye bir din istismarı gündeme geliyor. Ö MEKTUP DOĞRU ADRESE GİTTİ Dolayısıyla bana teklif geldiği zaman hiç çekinmeden ve çok sevinçle Tandoğan meydanına gittim. Sadece bir kurumun değil, mitingi düzenleyen tüm kurumların ortak kararıyla çağrıldık ben ve Tolga Çandar. Çok sevimdim ve hemen Tandoğan’a koştum. İki şarkı söyledim. O iki şarkı da insanların coşkusunu gördüm, müthiş bir sevgi gösterisiyle karşılaştım. Benim için çok büyük bir onurdu. En azından çorbada bir tuzumun olması sonsuz bir mutluluk verdi bana.” Böyle büyük bir yankı uyandıracağını bekliyor muydunuz? Bu manzaraya hazır mıydınız? “Ben sanatçıyım. 40 yıllık sanat hayatımda karamsarlığı yanıma yaklaştırmadım. Bir ülkenin sanatçısı da karamsar olursa o ülkede her şey biter. Onun için biz yaşadığımız topluma her zaman direnç vermek zorundayız. Ben mitingin kalabalık olacağına inanıyordum. Bu ülke karanlık zihniyetlerin ülkesi değil, 70 milyonuyla çağdaş, aydın insanların ülkesidir. Fakat bu kadar kalabalığın, bu kadar güçlü bir tepkinin oluşacağına ihtimal vermiyordum. 50 bin kişi, 100 bin kişi meydana toplanır diye düşünüyordum. Bazı yayın organları bu rakamı küçültmelerine rağmen içinde yaşadığım için söylüyorum Tandoğan Meydanı’nda 1.5 milyonun üzerinde insan vardı. Kalabalığın bir ucu Tandoğan Meydanı’nda, bir ucu Hipodrom’daydı. Şarkılarımı söyleyip sahne arkasına geçtikten sonra tam 2.5 saat meydanın boşalmasını bekledim.” Oraya çıktığınızda gördüğünüz manzarayı nasıl tarif edebilirsiniz? “İki meydandaki manzara da çok enteresan ve çok güzeldi. Bir defa iki alanda da her düşünceden, her partiden, her kurumdan Cumhuriyet, demokrasi, laiklik ve hukuk devleti talebiyle biraraya gelen insanlar vardı. Düşünceleri ne kadar farklı olursa olsun 1.5 milyon yurttaş cumhuriyeti sahiplenmek için meydanlarda görevini yaptı. Çağlayan Meydanı’nın Tandoğan Meydanı’nın rekorunu kıracağına ihtimal vermiyordum ama Çağlayan, Tandoğan’ı ikiye katladı. Ben Çağlayan mitinginin biraz daha sonra yapılması taraftarıydım. Yani hemen akabinde bir mitingin hakettiği ilgiyi göremeyeceğini düşünüyordum ama yanıldım. Bana göre Çağlayan’da 2.53 milyona yakın insan vardı.” Mitinglerde verilen mesajlar açık. Yaşadığımız süreç bu mesajın alındığını mı gösteriyor? “Bu iki miting ülkeyi yönetenlere bir mesajdı. Mesaj da yerine gitti. Somut örneklerini de siyasetteki gelişmelerle görüyoruz. Yani mektup doğru adrese gitmiştir.” Bundan sonra yapılması gereken ne sizce? Ne bekliyorsunuz? “İktidar partisi, güç olarak, ekonomi olarak, gündemde olması nedeniyle kuvvetli bir durumdadır. Bunun alternatifi sağ partilerin ve sol partilerin kendi aralarında güç birliği yapmasıdır. Birleşmedikleri takdirde, güç ve kuvvet karşı tarafta olduğu için önümüzdeki seçimlerde de bir hezimet tablosu ortaya çıkabilir. Cumhuriyet ve demokrasi hiçbir partinin tekelinde değildir, herkes şapkasını önüne çıkarıp düşünmelidir. Bu ülke için olumlu yönde ne gerekiyorsa kısa sürede adımların atılması lazım.” MORAL VERDİ İlk defa Türkiye’de bu büyüklükte bir toplumsal hareket oluyor. Ama örgütsüzlükten de söz ediliyor. Bu süreç acaba toplumu daha da bilinçlendirerek bir örgütlenme hareketinin önünü açabilir mi? “Elbette. Ben üç darbe gördüm. En son 12 Eylül darbesinden sonra, sorgulamayan, muhalif olmayan, kaderci bir toplum modeli yaratıldı. İnsanlar düşüncelerini ifade etmekten korkar duruma geldi, yanlışa direnme korkusunu yaşamaya başladılar. Bence bu iki miting ve bundan sonraki mitingler ‘Ben bu ülkenin bireyiysem, yanlış birşeyler yapılıyorsa buna karşı durabilirim’ mesajını ve moralini vermiştir.” Sezen Aksu da gelmeliydi Peki sizce sanatçıların görevi nedir bu süreçte. Mitinglerde bazı sanatçılarımızı gördük ama yeterli mi, yaşadıkları topluma daha fazla müdahil olmaları gerekmiyor mu? “Bir sanatçının görevi yaşadığı toplumda yanlışları, hataları söylemek, göstermektir. Çünkü biz şarkılarımızı yaşadığımız toplumla paylaşıyoruz, sevgiyi de, kavgayı da, üzüntüyü de... Bu toplumdan beslenerek yapıyoruz parçalarımızı. Onun için sanatçının görevi dürüst olmak, toplumu olumlu yönde yönlendirmeye çalışmaktır. Fakat dünyanın her yerinde olduğu gibi para o kadar egemen olmaya başladı ki, insanlarda düşünce, hak arama diye birşey kalmadı. Bu mitinglerde çağrılmamasına rağmen bir sürü sanatçının gelip ‘ya ben de şurada durayım, bir tane de ben söyleyebilir miyim’ demeliydi. Bunu beklerdim ben. Yani bir Edip Akbayram, Tolga Çandar değil oraya Sezen Aksu’yu da beklerim İbrahim Tatlıses’i de... Şarkı söylemese de herkesin gelip orada durması gerekirdi...” Ankara’da iki şarkı, İstanbul’da üç şarkı söylediniz. ‘Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz’, ‘Güzel günler göreceğiz çocuklar’, ‘Aldırma gönül’. Bu ülkenin çocuklarının gerçekten güzel günler göreceğine inanıyor musunuz? Bu şarkıları özellikle mi seçtiniz? “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz, yanlış insanların, kötü insanların hiçbir zaman iktidar olmamasını savunan bir türkü. Güzel Günler Göreceğiz, Nazım Hikmet’in dizelerinden oluşan sevgili Alp Murat Alper’in bestesi. Burada Nazım o yıllarda bile insanlara umudu, direnci vermeye çalışmış. Aldırma Gönül yine Sabahattin Ali gibi devrimci bir yazar ve şairin, toplum için yazmış olduğu umut ve direnç şiiridir. Mitinge de bunlar yakışırdı. Dünyada çok az sanatçıya nasip olmuştur 2.53 milyon kişiye mini bir konser vermenin onuru. Ve ben bu onuru yaşadığım için çok mutluyum.” Bu halkla alay edemezsiniz! Ankara’daki mitingden sonra Başbakan ‘bindirilmiş kıtalar’ dedi.. “Başbakan yanlış söylemiş. Bin dirilmiş kıtalar var, bin tane dirilmiş. Bu halkla alay edemezsiniz, bu halkla dalga geçemezsiniz. Ben o mitinglerde öyle pankartlar gördüm ki, bu halk dersine çok iyi çalışıyor. O pankartlar üzerinde uzun süre düşünülmüş, çalışılmış ve oraya getirilmiş... Halk oturup düşündüğü zaman güzel şeyler çıkartabiliyor.” Şimdi bu durumda siz de ‘bindirilmiş sanatçı’ mı oluyorsunuz. Bindirilmiş sanatçı olarak bundan sonra sokak eylemleri devam ederse siz de katılmayı sürdürecek misiniz? “Başbakanın ifadesiyle değil ama bin dirilmiş kıtalar arasındaki yerimi her zaman alırım.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle