27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 10 2/5/07 15:47 Page 1 CUMARTESİ EKİ 10 CMYK 10 5 MAYIS 2007 CUMARTESİ rih Ta Emeğin bayramı ve Mayıs sevgili ülkemizde sorun olmaya devam ediyor. İstediklerinde devasa mitingleri demokratik bir sorumlulukla kontrol edebilen yöneticiler, istemediklerinde ölçüsüz bir şiddetle, 12 Eylülcü ‘kanun’ uygulayıcılarına dönüşebiliyorlar. Bunun son örneğini geçen Salı günü Taksim ve bütün İstanbul’da hep birlikte yaşadık. Taksim’i işçiler ve sola girilmez kale kılmak için tüm İstanbul’u felç eden zihniyet, 30 yıl önceki gibi 1 Mayıs kutlamasını dağıtma misyonunu sürdürüyor. Oysa demokratik bir yasallıkta yöneticilerin görevi, halkın hak kullanımını güvence altına almak ve tabii 30 yıl önceki katliamın sorumlularını ortaya çıkarmaktır. 1 Mayıs, dünya işçilerinin ERDOĞAN uluslararası birlik ve AYDIN dayanışma günü olarak tüm çağdaş dünyada meşru bir tatil, sorgulanamaz bir hak olarak kabul edilmiş durumda. Ama onun hem bu uluslarüstü hem de emeğin hakkını esas alan niteliğine tahammül edemeyen ve artık çağdışı kalmış bu ‘millilik’ anlayışı, her yıl bu bayramı bir şiddet atmosferine döndürüyor. 1 Mayıs’ın tanınması ile ülkelerin demokratikleşmesi arasındaki doğrudan bağlantı bulunmaktadır. Çünkü 1 Mayıs’ı tanımak, kendi emekçilerini bir sınıf olarak kabul etmek ve kendi egemenlerine karşı Adolph Fischer hak mücadelesi vermelerinin meşru olduğunu hazmetmek anlamına geliyor; ki bunların olmadığı yerde demokrasi de, çağdaşlık da, laiklik de, sosyal devlet de, hukuk da, içi boş kavramlar olarak kalacaktır. e ç 1 demokrasi 1 Mayıs Soruşturması Nasıl Yapılmalı? 1 Mayıs olayı, Türk basını için sınav günü oldu. Bakınız bir kısım basın olayı nasıl çarptırdı, kamuoyunu aldatmak için hangi duyguları kullandı. Bunları acıyla izliyoruz. Bu tür olaylarda, peşin değer yargılarından kaçınmak gerekir. Çünkü peşin yargılar, çoğu kez, gerçeğin gizlenmesine yarar. Düşüncenin yerini duygu, soğukkanlılığın yerini öfke alır. Bu öfke ve duygu selinden ayrılmasak, gerçeği gün ışığına çıkaramayız. Sağ güçler, bu olaydan çıkar sağlamaya çalışıyor. Partiler, dernekleri, TRT’si, yazar ve çizeri ile, DİSK’i sanık sandalyesine oturtmak, İstanbul’un ilerici, namuslu ve yürekli Belediye Başkanı Ahmet İsvan’ı karalamak, bundan siyasal yarar sağlamak istiyorlar. Buna meydan vermemek gerekiyor. Türkiye’de yıllardır bir oyun oynanıyor. Bir plan adım adım uygulanıyor. Önce, sağ kesim içinde, silahlı örgütler oluşturup, sol kesim üzerine saldırttılar. Bu yetmedi… Şimdi de, solu kendi içinde parçalamak, solu, yine solun bir “fraksiyonu” ile yıpratmak, yoketmek ve yozlaştırmak istiyorlar. Devrimci bilinç işte bugünler için gereklidir… 1 Mayıs öncesinde bir sürü siyasal cinayet işlendi. İstanbul’un orta yerinde genç insanları kurşun yağmuruna tutan eşkıya çetesinin bir üyesi bile yakalanamadı. Sırtında bunca kara tabutu taşıyan İstanbul Valisi nasıl gönül rahatlığı içinde koltuğunda oturmaktadır? İleri basın olarak, 1 mayıs öncesindeki siyasal cinayetleri olduğu gibi, 1 mayıs olayını da didik didik edip, bunların suç belirtilerini, kanıtlarını, devletin bürokratlarına, bakanına, valisine, emniyet müdürüne, bir bir sormalıyız… Dört beş gündür gazetelerde okuyorsunuz. Intercontinental Oteli’nden kalabalığa ateş açıldığı söyleniyor. Bu konuda herhangi bir soruşturma yapılmış mıdır? Bu otelin “güvenlik amiri” Emniyet Genel Müdürlüğü eski Yardımcılarından ve İstanbul Emniyet eski Müdür Vekillerinden Mehmet Akzambak’a herhangi bir soru yönetilmiş midir? 1955 yılının 6/7 eylül olaylarına yol açan olay Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bomba atılmasıydı. Yassıada duruşmalarında, bu bombanın bir güvenlik görevlisi olan, Oktay Ergin tarafından konduğu anlaşılmıştı. Yassıada duruşmalarına kadar 6/7 eylül olaylarının “solcular” tarafından yapıldığı ileri sürüldü. İleri sürülmek ne kelime, birçok solcu bu gerekçeyle tutuklanmış, aylarca hücrelerde yatırılmıştı… Atatürk’ün Selanik’teki doğduğu eve bomba koyan güvenlik görevlisi Oktay Ergin, şimdi nerdedir dersiniz? Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığında… Oktay Ergin, 1 Mayıs toplantısı ile ilgili önlemlerin alınmasında ve uygulanmasında en önemli görevlerden birini üstlenmişti. Sanırız, Oktay Ergin’de bu konuda çok yararlı bilgiler vardır… Burada belirli kişileri suçlamak amacı gütmüyorum. Fakat, bu olay, enine boyuna, bütün ayrıntılarıyla incelenmeli ve her belirti, her kanıt, kamuoyu önünde tartışılmalıdır… Intercontinental Oteli ile Sular İdaresi duvarından ateş açanlar yakalanmış mıdır? Bunu kimden soralım? Emniyet Genel Müdürlüğünden mi, güvenlik dairesi başkanlığından mı? İstanbul valisinden mi? Kimden? Uğur Mumcu (Cumhuriyet, 6 Mayıs 1977) Albert Parsons August Spies ALEVLERİ ASLA SÖNDÜREMEZSİNİZ! Mahkeme varolan yasalara ve teamüllere aykırı bir şekilde adeta bir linç atmosferinde yürütülecekti. Tüm işkenceli sorgulara rağmen yargılananların suçluluğuna ilişkin en küçük bir kanıt bulunmadığı gibi beşinin de olay yerinde olmadığı ortaya çıkacaktı. Sadece üçü o aksam Haymarket Alanı’ndaydı ve onların kürsüde olmaları nedeniyle patlamayla ilgili olmaları olanaksızdı. Buna rağmen mahkeme, 19 Ağustosta Albert Parsons, August Spies, Adolph Fischer, George Engel, Louis Lingg, Michael Schwab ve Samuel J. Fielden’i ölüme, Oscar Neebe’i ise 15 yıla mahkum edecekti. Bir dizi kitlesel eylem ve uluslararası kampanyalar sonucunda, Schwab ve Fielden’in cezaları da ömür boyu hapis cezasına çevrilir. Ancak Parsons, Engel, Spies ve Fischer 21 Kasım 1887’de asılacak, Lingg ise infazdan bir gün önce intihar edecekti. (Bkz. http://uk.geocities.com/anarsistbakis/makaleler/wsm1mayis.htm ) Parsons, asılırken, “Tüm dünya suçsuz olduğumu biliyor. Ben cani olduğum için değil, işçi haklarını savunduğum için, sosyalist olduğum için asılıyorum” diye haykırırken, Spies de, “Eğer bizi asarak sefalet içinde çalışan milyonların bu hareketini, işçi hareketini ezebileceğinizi umuyorsanız, o zaman asın bizi! Burada bir kıvılcımı ezeceksiniz, ama şurda, burda veya orada, arkanızda, ve önünüzde alevler yükseliyor. Bunu asla söndüremezsiniz” diyecekti. Bu süreçte uygulanan yasal ve polisiye baskılarla 1 Mayıs gösterileri ve işçilerin hak arayışları bir müddet engellenecek, ancak hareket tüm dünyada işçilerin mücadele bayrağına dönüşecekti. Nitekim 1889’daki Uluslararası İşçi Kongresi (II. Enternasyonal), 1 Mayıs’ın tüm dünyada işçilerin “birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kutlanmasına karar verecekti. Bundan sonra 1 Mayıs, emekçilerin hak mücadelesinin moral dayanağı olarak her yıl kutlanacak sürekli bir kurum haline gelecek ve 8 saat dahil işçiler pek çok haklarını egemen sınıflara kabul ettirmelerini sağlayan bir moral dayanağa dönüşecekti. George Engel HAK MÜCADELESİ 1 Mayıs, ilk olarak 1856’da Avustralya’nın Melbourne kentindeki işçilerin, sekiz saatlik iş günü için parlamento binasına yürüyüşleriyle başlayan bir hak mücadelesi geleneğini yansıtıyor. Tabii bayramlaşması öyle kolay olamayacaktı. Daha ilk anından itibaren, sınırsız bir sömürü ve keyfi çalıştırmayı sürdürmek isteyen bir sermaye egemenliğinin engelleriyle karşılaşacaktı. Sanayi devrimi ile birlikte üretimde makine ve işçi kullanımı hızla artacaktı. Ancak bu dönemde işçi sınıfı, ekonomik, sosyal ve siyasal haklardan mahrum tutulacaktı. Günde 1416 saat çalışıyor ve ancak karnını doyurmaya yetecek kadar bir ücret alıyordu. Seçme ve seçilme hakkından yoksundu. Sendikalaşamıyor, haklarını savunması kanunen ve fiilen engelleniyor, hak eylemlerine izin verilmiyordu. İzin, iş güvencesi, sigorta vb. hiçbir hakkı tanınmıyordu. Bu sorunlar ortamında 1 Mayıs 1856’da Şikago’da toplanan Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu, 8 saatlik çalışma ve grevin yasallaşması talebiyle iş bırakma kararı uygular. Eylem, aynı zamanda Amerika’da siyahların pek çok alana girmesini engelleyen ayrımcı kanunlarına da karşı gelişiyordu. Siyah işçiler, beyaz kardeşleriyle birlikte kendilerine kapalı alanlara ilk kez giriyor ve egemen önyargıları yıkıyorlardı. Sermaye sahipleri, grev kırıcısı mafyatik güçlerle eylemi kırmaya ve işçileri dağıtma yoluna gidecek, bunun yetmediği koşullarda ise devreye resmi güçler girecek ve 3 Mayıs’ta işçilerin üzerine ateş edeceklerdi. Bu saldırıda 4 işçi ölecek yüzlercesi yaralanacaktı. Bu saldırıyı protesto etmek için işçiler, 4 Mayıs’ta Haymarket Alanı’nda büyük bir miting düzenler. Mitingin barışçıl gelişimi nedeniyle Vali Carter Harrison “Polis müdahalesini gerektirecek bir şey olacağa benzemiyor” sonucuna varacak ve Polis şefi John Bonfield’e güvenlik için bekletilen yedek polis gücünün evlerine gönderilmesini söyleyerek alandan ayrılacaktı. Ne ki miting dağılırken beklemekte olan polislerin önünde, nasıl olduğu, nerden geldiği belirsiz bir şekilde büyük bir patlama olacaktı. Bu patlama sonucunda bir polis ölürken altısı da ağır yaralanacaktı. Bunun üzerine polisin başlattığı saldırı sonucunda miting alanı, işçilerin ölü ve yaralılarıyla dolu bir savaş alanına dönüşecekti. Bunun ardından tutuklananların içinden sekiz işçi önderi, polisin yönlendirmesiyle basın tarafından “polise bomba atmaktan sorumlu” ilan edileceklerdi. BİZDE OLAN Bize gelince, ilk 1 Mayıs ancak 1906’da İzmir ve Üsküp’te kutlanacaktı. Değişik uluslardan işçilerin ilk birlikte kutlaması olması açısından da bu kutlama çok önemliydi. 19091912’de bu kutlamalar giderek yayılacak İstanbul, Üsküp, İzmir ve Selanik’te 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlanacaktı. Daha sonra yükselen milli boğazlaşmalar döneminde 1 Mayıs, 1920’ye kadar kutlanamayacaktı. Tabii bu dönem aynı zamanda emekçilerin yoğun hak kayıpları yaşamalarıyla örtüşüyordu. 1921’de ise, işgal kuvvetlerinin yasaklamalarına karşın kitlesel 1 Mayıs gösterileri yapılacak ve 1 Mayıs, İstanbul, Ankara, Adapazarı, Mersin ve İzmir’de emperyalist işgalcilere ve işbirlikçi burjuvaziye karşı bir mücadele alanına dönüşecekti. 1922 ve 1923’de 1 Mayıs, iş bırakma ve mitinglerle kutlanırken, İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde 1 Mayıs’ın, Türkiye Amele Bayramı olması benimsenecektir. 1924’de 8 saatlik çalışma günü şiarıyla işçiler, pek çok şehirde 1 Mayıs’ı kutlarlar, ancak Hükümet izin vermediği için miting yapamazlar. İşçilerin sendika kanunu ve 8 saat talebi de duyulmaz. 1925’de çıkan Takriri Sükun Yasası, İşçi Bayramı’nı kutlamayı yasaklar ve uzun yıllar bu yasak geçerliliğini korur. Buna rağmen Amele Teali Cemiyeti hızla örgütlenir, sendika talebini yineler, işyerlerinde hak mücadelesi yürütür. Ama baskılarla karşılaşır. Yabancı işletmelere yönelik grevlere görece hoşgörü gösterilirken, milli işletmelerde yasaklanır. Bu dönem içinde milli burjuvazi yaratmak adına emeğin hakları görmezden gelinir; demokratik bir toplumun gelişmesi için olmazsa olmaz koşul olan emeğin örgütlenmesine kapı açılmaz. 1936’da çıkarılan iş kanunu ise, beklentilerin aksine işçilerin taleplerinin çok gerisindedir. Getirilen güvenceler 10 kişiden az işçi çalıştıran işyerlerinde geçerli sayılmaz. En önemlisi grev bir hak olarak tanınmaz ve greve gitmek ağır hapis cezasıyla cezalandırılır. 1935’te çıkarılan Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun ile 1 Mayıs, İşçi Bayramı olmaktan çıkarılarak “Bahar Bayramı” yapılır. 28 Haziran 1938’de çıkarılan Cemiyetler Kanunu ise işin tuzu biberi olur; çünkü bu kanunla her türden sınıfsal örgütlenme, sendika ve cemiyet kurulması yasaklanırken sosyal sınıfların varlığından söz etmek de yasaklanır. 1946 ve 47’de çıkan Cemiyet ve sendika yasalarında belli rahatlamalar getirilse de, “milliyetçi olmayan”, yani sınıf eksenli sendikaların kurulması yasak kalır. 1950 sonrasında yaşanan kısa bir umut yanılsamasından sonra, mevcut solsuz ve emeksiz vesayet durumunun Amerikan sendikacılığı ile daha da derinleştirildiği görülür. Milli burjuva yetiştirmek kaygılarının yanına Amerikanın çıkarları eklenir bunun sonucunda emek düşmanı politikalar ülkenin ‘milli’ politikası olarak kurumsallaştırılır. (Sosyalizm Ansiklopedisi, c.6, s.1938) 1 Mayıs 1977 katliamı bu soğuk savaş politikasının özel harp operasyonlarından biri olarak tarihteki yerini almıştır. Her ne pahasına olursa olsun korunmaya çalışılan bu statünün faturası ise, sadece 1 Mayıs’larını özgürce kutlayamayan, solu kötürümleştirilmiş bir ülke değildir. Bu inatla sürdürülen Soğuk Savaş statüsü, aynı zamanda çağdaşlığın koşulu olan laik, demokratik, sosyal hukuk devleti haline gelemememiz, yaşam kalitesi sıralamasında dünyanın 96. sırasına düşmemiz, toplumun çağdaş ve evrensel değerlerden uzak zihniyetlerin hakimiyetine girmesi olarak yüzümüze çarpmaktadır. eaydin?cumhuriyet.com.tr S Böcek ahne tozu Hayvanlar Karnavalı İş Sanat’ın sahneye koyduğu çocuk oyunu ‘Hayvanlar Karnavalı’ perdelerini çocuklar için son kez açıyor. Saint Saëns’ın ünlü eseri Hayvanlar Karnavalı dünyada ilk kez üzerine yazılan sözlerle bugün koro eşliğinde İş Sanat’ta son kez seslendiriliyor. Sanat dünyamızın seçkin isimlerinden Ayla Algan’ın anlatıcı olarak yer aldığı bu görsel şölende 521 yaş arası çocuk ve gençlerin oluşturduğu Koroporte, orkestra eşliğinde sahnede şarkı söyleyip, dans ediyor, kukla oynatıyor. Bu renkli oyun bugün son kez İş sanat kültür merkezi’nde sahneleniyor. (Tel: 0 212 316 10 83) S ergi Camaltında Şahmaran Sergide özellikle kadın temalı resimler yapan ressam Aynur Ocak’ın son dönem çalışmaları yer alacak. Ana malzeme olarak camı kullanan, bir kaç yıldır çeşitli galerilerde açtığı cam altı resimleriyle dikkati çeken ve oldukça beğenilen sanatçı, Anadolu’nun mitlerini Osmanlı’nın eski yaşam tarzı ile birleştirip cam altında buluşturuyor. Bu kez daha çok efsanevi Şahmeran’ı ve onun güzelliğini kendi fırçasıyla anlatıyor. Bunun yanında eski haritalardan oluşan bir seriyi ilk kez cam altında kullanıyor. Sergi, Nişantaşı Hobi Sanat Galerisi’nde 16 Mayıs tarihine dek açık kalacak. (Tel: 0 212 225 23 37) Art Bosphorus Feshane, büyük bir sanat fuarına ev sahipliği yapıyor. 2 Mayıs’ta açılan Art Bosphorus Sanat Fuarı bugün ve yarın devam edecek. Bu fuarda, sanatseverler daha önce çoğu sergilenmemiş resim, heykel, seramik, fotoğraf, dallarındaki eserleri bir arada görme şansına sahip oluyor. Fuar, Fikret Mualla, Hamit Görele, Abidin Dino, Sabri Berkel, Nejad Melih Devrim, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Abidin Elderoğlu, Burhan Uygur, Haşmet Akal, Nuri İyem, İhsan Cemal Karaburçak, Hale Asaf, Adnan Turani, Mustafa Ayaz, Komet, Şahin Paksoy, Yavuz Tanyeli, Altan Çelem gibi çağdaş ustaların eserleri izlenebilecek. Dünyadan ve ülkemizden pek çok galerinin katılacağı sergide ayrıca Genç Sanatçılar Resim Yarışmasının da sonuçları açıklanacak. Tiyatro Dot’un bu yıl oldukça ilgi çeken oyunu Böcek, son kez Ankara’da sahneleniyor. Oyun, Amerika’nın gizli yollardan insanların vücuduna küçük böcekler yerleştirdiğine inanan bir adam ve sevgilisinin hastalıklı aşkını konu alıyor. Savaşın yarattığı psikolojik zararlara değinen ve cesaretiyle adından söz ettiren Böcek adlı oyun, Tracy Letts tarafından yazılmış ve Murat Daltaban tarafından yönetiliyor. Oyun, 8,9 ve 10 mayıs tarihlerinde Ankara Akün Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşacak. (Tel: 0 312 427 19 71) İhtiras Tramvayı Şehir tiyatroları’nın yeni oyunu İhtiras Tramvayı, Mayıs ayı içinde son iki oyununu sahneye koyuyor. Tennesse Williams’ın kaleme aldığı daha önce sinemaya da uyarlanan eser, kadın erkek ilişkilerindeki çarpıklıkları irdeliyor. kendi hayal dünyasında yaşayan bir kadının dağılankişiliğini anlatan oyun, Engin Uludağ tarafından yönetilirken, Can Başak, Hümay Güldağ, Ali Karagöz, Aziz Sarvan, Hülya Arslan gibi oyuncular rol alıyor. ‘İhtiras Tramvayı bugün ve yarın Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşacak. (Tel: 0 212 526 53 80) Mülteci Projesi Bikem Ekberzade’nin 1998 yılında çalışmalarına başladığı belgesel fotoğraf projesi, ağırlıklı olarak savaş ve iç karışıklık ortamlarında göçe zorlanan mülteci ailelerin yaşamlarından karelere yer veriyor. Ekberzade, bu çalışmasına Kosova krizinin erken dönemlerinde Kuzey Arnavutluğa sığınan Kosova’lı mülteci ailelerin hayatlarını fotoğraflayarak başlamış. Daha önce Ankara’da yer alan proje, sergiler, enstelasyonlar, kısa film ve kitap yurtiçi ve yurtdışında izleyiciye ulaşmayı başardı. Mülteci Projesi başlangıcından bu yana ilk defa İzmir’i ziyaret ediyor. Bu kez, daha önce sergilenmemiş Çad/Darfur sınırında yaşanan mülteci krizinden karelere de yer verilecek. Sergi, 12 Mayıs tarihine dek, Yakın Kitabevi, Afife Kafe, Kafe Miko, Doğa Kafe’de izlenebilecek. RİFAT MUTLU rifatmutlu?hotmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle