Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 07 16/5/07 14:55 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 19 MAYIS 2007 CUMARTESİ 7 Beden yalan Herşey yolunda Vücudun bir dili var Artık politik ortamlarda da beden dili kullanımı ve sözsüz iletişim, dikkatle ? irdelenen bir konu haline geldi. Politikacıların hemen hepsi sözsüz iletişim ve beden dili konusunda eğitimler alırken, vücut da istemsizce bilinçaltını dışa vurabiliyor. Yani kimi zaman yönettiğimiz bedenimiz, kimi zaman da içimizden geçenleri ortaya dökebiliyor. Yumruklar sıkılmışsa, bir liderlik duruşunu simgeliyor. Bu duruş direnç ve kararlılığı gösterir. Adeta bir çocuğun eline aldığı bir şeyi bırakmaması gibi savunduğu düşüncede sıkı sıkı sarıldığı fikirlerde kararlılığı ifade eder. Bu duruşu en fazla kullanan siyasilerden biri Recep Tayyip Erdoğan. Amaçlarına sıkı sıkı sarılma mesajını veriyor elleriyle. Yumruk sıkı ve baş parmakta kendine doğru açıksa, bu okların kendisini göstermesi hareketidir. ‘Kararlı’ ve ‘çözüm bende’ mesajı veriyor. ‘Ben güçlerimden ötürü kararlıyım ve ne yaptığımın farkındayım.’ İşaret parmağı karşı tarafa bakar şekilde, yumruk sıkılı hitaplarda eller silahı anımsatır. Bu tür bir hareketle konuşma yapan kişinin, bedeni tehditkar konuşuyordur. Deniz Baykal’ın sıklıkla, Mehmet Ağar’ın da PKK ile ilgili konuşurken bu hareketi yaptığına dikkat çekiyor Kaşıkçı. Eller belde hafif öne eğik duruş, vücut açısını genişletmek amacıyla yapılıyor. İnsanların alanlarını genişletme eğilimleri, bilinçaltından yansıyarak, bir nevi kafa tutma eğilimlerini yansıtıyor. söylemez Siyasilerin, seçim öncesi kendini doğru ifade edebilmek ve güven yaratabilmek için vücut dilleriyle verdikleri mesajlara da dikkat etmeleri gerekiyor… Güç bende Selam ? Deniz Baykal’ın beden dili çok sert ancak o sertlikte söylemleri yok. Recep Tayyip Erdoğan sert söylemleri olsa da mimikleriyle teşvik ve motivasyon sağlayamıyor. Mehmet Ağar ise agresif karelerle zihinlere kazınmış durumda. Zeki Sezer belirgin mimiklere sahip olmadığı gibi akılda kalan bir davranışı yok. ? Bir siyasetçi konuşurken burnuyla, saçıyla, kulaklarıyla oynuyorsa söylediklerine dikkat etmekte yarar var, doğruyu söylemiyor olabilir. Ya da konuşurken eliyle ağzını kapatıyorsa söyledikleri güven teşkil etmez, aslında ‘söylemek istediklerini gizliyor’ anlamı çıkarılabilir. Kendine dokunmak ise ‘ben dürüstüm’ demek... nsanlarla iletişimde sadece kullanılan l sözcüklere değil, beden diline de Deniz Bayka dikkat etmek gerekiyor. İfadede sıkça yapılan yanlışlardan biri de hitap ve konuşmalarda beden dilinin verdiği mesajları göz ardı etmek. Oysa ki beden dili çoğu zaman söze dökmediklerimizi açığa çıkarıyor. Sadece beden dili de değil, giyim, aksesuvar, duruş ve ifade ile yani sözsüz iletişimle birçok niyet ortaya dökülüveriyor. Bazen farkında olmadan bazen de bilerek ve isteyerek veriliyor bu bilinçaltı mesajları. Bu gücün farkında olan siyasiler de pek Süleyman Dem irel çok hileye başvuruyor. Ama ZUHAL her zaman duyguları kontrol AYTOLUN etmek mümkün olmuyor; eller kontrol altında olsa da ayaklar, mimikler bir yerden açık verebiliyor. Beden dili uzmanı Ercan Kaşıkçı, seçim öncesi siyasilerin sıkça yaptığı yanlışları ve doğru bir iletişim kurabilmek için yapılması gerekenleri yorumladı. Bütün siyasilerin birer imaj danışmanları olduğunu söylüyor Kaşıkçı. Örneğin ABD Başkanı George W. Bush, Türkiye’ye geldiği zaman ince belli bardakta çay içiyor, böylece sıcak ve samimi bir izlenim bırakıyor. Oysa ki li imaj danışmanlarından “Türkler, ince belli Devlet Bahçe bardaktan siyah çay içmeyi severler” bilgisini alan Bush, bir kurgu üzerinden davranışlarını belirliyor ve böylece puan kazanmış oluyor. Bazı duruş, hareket, mekan kullanımı, çeşitli göstergeler ve yerine göre giyimlerle de böyle bir kurgu oluşturulabiliyor. Ya da bir anda aile fotoğrafları seriliyor gözler önüne. Mutlu bir aile tablosu görüyor insanlar. Böylece liderler, aile düzenine önem verme özelliğini yansıtarak, bu yolla liderliğinin de aynı çizgide ve hassasiyette olacağı imajını yaratıyor. Yine de bazen bu kadar kurgunun Erkan Mumcu içinde eller gizlense gözler açık veriyor, gözler gizlense bedenin duruş açısı niyeti ortaya koyuyor. İşte siyasilerin sıkça yaptığı yanlışlar ve yapması gerekenler konusunda Kaşıkçı’dan tespit ve öneriler... İ Duygusal faktörlerden etkilenen ciddi bir kesim olduğundan söz ediyor Kaşıkçı. Sosyoekonomik düzeyi düşük olan kesim, bazı duygusal dışavurumlardan etkilenerek, siyasilerin çıkarlarına kararlar verebiliyor. Örneğin “Biz vatandaşız. Vatandaşın hakkını savunuyoruz” söylemleri duyuluyor sıkça. ‘Mazlumun yanındayız’ mesajının verildiği bu söylemler acındırma ve yaranma anlamı taşıyor ve de çok fazla prim yapıyor. İnsanların, ellerinden tutulmasından ya da sorumluluğu başkasına yüklemekten hoşlandıklarından söz ediyor Kaşıkçı: “Bir mazlumun hakkını savunan varsa, o bir babadır. Bu ülkede mazlumun yanında olan kazanıyor; Süleyman Demirel’in baba, Tansu Çiller’in bacı söylemleri gibi.” Duygusal ögeleri kullanarak insanların yüreklerine ulaşmaya çalışan siyasetçilere de bir önerisi var Kaşıkçı’nın: “Tüm bunları sadece seçim öncesinde değil, devamlı uygulamak puan kazandırır. Aksi ise yapay olur.” DURUŞ BOZUKLUKLARI Küçücük, birazcık Tehdit OTOBÜSTEN HİTAP En fazla yapılan yanlış, seçim otobüsü üzerinden halka seslenmek. Yukarıdan bakarak, insanlar üzerinde baskı kurmak anlamında bir mesaj veriyor bu ifadeler. Eğer istenen gerçekten insanlarla kucaklaşmaksa, bu yöntemin tamamen yanlış olduğunu söylüyor Kaşıkçı. İletişim kurarken karşıdaki insanla aynı paralelde olmak gerektiğini vurguluyor; daha yukarda değil. “O zaman beni görmüyorlar” diye bir savunma yapılabilir. Ancak ona da çözümünü sunuyor: “Seni görmemeleri demek, senin onlara tepeden hükmedeceğin anlamına gelmiyor. Onun için çeşitli teknolojik imkanlardan yararlanılabilir; barkovizyon yada perde kurulabilir.” “Dokunmak, sarılmak, öpmek içten gelerek yapılmıyor. Öyle olsaydı sadece seçim dönemlerinde değil, her zaman yapılmalıydı” diyen Kaşıkçı bu durumun yapay bir samimiyet hissi uyandırdığını vurguluyor. Oysa ki dokunmak ve öpmek, ortamı ısıtan bir durum. Hatta önerisi, içten gelerek ve devamlılığı olan bu sıcaklık ortamlarının arttırılması yönünde. Heyecanlıyım, hazırım İnsanlar, kendilerine dokundukları zaman duygusal bir dışavurum olarak kendilerinden destek alırlar. Ancak önemli olan, dokundukları yer. Kendine dokunuyorsa, ‘o kadar dürüstüm ve açığım ki...’ diyor bedeni. Korkuları bertaraf etme amacı da vardır. Dokunmanın bilinçaltında yatan konu, o an ki güvensizliği ortadan kaldırmak... Karın bölgesine dokunma, dalga geçme durumunda da yapılıyor. ‘Sanki ben bunu dememişim gibi, sanki ben bunu yapmamışım gibi’ mesajları veriliyor. Siyasilerin verdiği beden dili mesajlarından biri de ortamdan sıkıldıklarını oturuş ve duruşlarıyla belli etmeleri. Bir çoğunda duruş bozukluğu da gözlemlemek mümkün. İnsanın sayılmak ve varlığının tanınması konusunda bir ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyacı karşılamak istediğini söyleyen Kaşıkçı, genellikle oturumlarda veya toplantılarda, sıkıntılı, düşük omuzlu, bakışları öne bakar şekilde oturan siyasilerin güven oluşturmadığını vurguluyor. Mesaj da: “Aslında başka bir konuyla ilgiliyim, bu ortamdan sıkıldım.” Dinlerken ya da konuşurken başka şeylerle ilgilenmek iletişimi kıran noktalardan biri. Bu ‘anlatılanlar ilgimi çekmiyor, gitmek istiyorum’ mesajı veriyor ve karşıdaki insanın kendisini değersiz hissetmesine neden oluyor. Böyle bir durumda izin isteyip kalkmak ve ortamdan uzaklaşmak gerekiyor. Çünkü aksi halde dinliyormuş gibi yaparak onun değersiz olduğu mesajı verilmiş oluyor. SÖYLEM VE İFADE ÖRTÜŞMELİ En büyük algı kaymasına sebep olan konu, sözsüz iletişimle, söylemlerin çoğu zaman örtüşmemesi. Siyasilerin en fazla düştüğü hatalardan biri, bu örtüşmeyi dikkate almamak. İletişimin doğru ve samimi bir ortamda olması için konuşmaların ve bedenin birbirine uyumlu r olması gerekiyor. Kaşıkçı: “Bir liderin önüne Mehmet Ağa yazar kasalar atılıyorsa, ‘ananı da al git’ gibi söylemler kullanılıyorsa, seçim öncesi ne yaparsanız yapın samimiyeti kazanamazsınız. Halkın arasında olan insan olarak halka ulaşılabilir” diyor. Bakar kör olmamak gerektiğini belirten Kaşıkçı, Tayyip Erdoğ an insanların yüreğine ve zihnine hitap etmek için doğru enstrümanlar kullanarak bir etki bırakmak gerektiğine vurgu Ercan Kaşıkçı yapıyor. Siyasilerin sertliğin puan kazandıracağı düşüncesini de ılımlı bir politika anlayışına dönüştürmek gerekiyor. Halkın karşısına çıkıp, sorunları yine sorun sahiplerine anlatarak herhangi bir noktaya ulaşmak güçleşiyor. “Doktorun hastaya gidip, Zeki Sezer onu iyileştirmesini beklemesi gibi bir durum bu. Sorunları dile getirmek yerine, çözüm önerileri ve bu önerileri nasıl uygulayacaklarına dair anlatımlar gerekiyor. Böylece iyi niyet ve dürüstlük ortaya çıkıyor.” AĞZA DEĞİL GÖZLERE Berbat bir durum GİYİM VE RENK ÖNEMLİ Politikacıların, kendilerini ele veren, kalıp halinde davranışları var. Bülent Ecevit’in mavi gömleği, Süleyman Demirel’in şapkasını havada tutarak, bütün halkı adeta birleştirme mesajı vermesi, MHP’nin selamı gibi... Partilerin sloganları ve bazı davranış biçimleri, akılda kalıcı şeyler yapma çabasının bir sonucu. Ancak bunları da yerinde ve doğru kullanmak gerektiğinin altını çiziyor Kaşıkçı. Çünkü insanların zihninde aksi bir anlam da yaratabilir ve bu durum insanlara itici gelebilir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözsüz unsurları etkili bir biçimde kullanmasına karşın kötü giyindiğini söylüyor Kaşıkçı. Çünkü giyim de kişiyi ele veren unsurlardan bir tanesi. Kolların ve omuzların tam oturmadığı ceketlerin yanı sıra, kısa pantolon boyuyla da sağlıksız bir görüntü verdiğini belirtiyor. “Önceki devlet başkanlarına nazaran daha genç ve sağlıklı olmasına rağmen, bu giyimiyle daha sağlıksız bir görüntü oluşturuyor” diyor. Beyaz gömlek ve lacivert bir takım önerilebilir. Krem rengi takımlar da karşı tarafta olumlu izlenimler bıraktığı için tercih edilenler arasında. Kahverengi, sarı ve gri renkleri önerilen renkler arasında yer almıyor. Yeşil, takım ruhunu çağrıştıran bir renk olduğu ve güven yarattığı için giyimi rahat bir renk. Tek başına kırmızı giyen birinin bulunduğu ortamda ateşli tartışmalar olacak anlamı bulunuyor. En sert çıkışı da muhtemelen kırmızı giyen yapacaktır. Küs benimle Gülerken bile samimi olunamayabildiğinden söz ediyor Kaşıkçı: “Bir insan gülerken ağzından ziyade gözlere bakmak lazım, bir de ellerin nerede durduğuna. Eller, ağzı kapatıyorsa burada bir alay var demektir. Tayyip Erdoğan bunu sıkça yapıyor. Akılda kalan da sadece alaycı gülüşleri oluyor.” Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller gülmeyi beceremezken Süleyman Demirel’in içten gülüşleri akılda kalıyor. Zeki Sezer’in de gülüşünün iyi olduğunu ancak onun dominant bir liderin yerini almasının biraz silikleştirdiğini söylüyor; söylemlerini ve davranışlarını da sertleştirmesini öneriyor. Baykal’ın da sert hareketleri olduğunu ve gülmediğini söyleyen Kaşıkçı, “Gülmenin ona çok yakışacağını ve farklı bir ifade kazandıracağını biliyorum. Bu da artı olarak hanesine kazınacaktır” diyor. Dur bakalım İletişime, yardıma açığım Adaylara öneriler ? Yaşadığınız yerden aday olun. Aksi özünü reddetmek anlamına gelir. ? Seçim öncesi yapılan panel ve kongrelerde aile fotoğraflarıyla halkın önüne çıkmanız samimiyet değil aksine samimiyetsizlik izlenimi verir. Bunları yalnızca seçim öncesi değil, sürekli yapın. ? İletişimi yalnızca konuşmak olarak algılamayıp, dinlemeyi de öğrenmeniz gerekir. ? Haklılık bağırarak konuşmakla gösterilmez. Düzgün konuşma dersleri alınmasında yarar var. ? Olaylara duygusal değil akılcı yaklaşmak lazım. ? Tarihi ve kültürel altyapınızı güçlendirin. ? Alanlara otobüslerle partili taşıyıp kendinizi tatmin etmek yerine egoyu yönetmeyi öğrenin. ? Kendi farkınızını ve seçilirseniz ülke değerlerine ne katacağınızı iyi ifade edin. ? Farklı ve yenilkçi söylemler geliştirin. Muhteşem, mükemmel YOKSA YALAN MI? Bir siyasetçi konuşurken burnuyla, saçıyla kulaklarıyla oynuyorsa söylediklerine dikkat etmekte yarar var, doğruyu söylemiyor olabilir. Ya da konuşurken eliyle ağzını kapatıyorsa söyledikleri güven teşkil etmez, aslında ‘söylemek istediklerini gizliyor’ anlamı çıkarılabilir. Konuşurken sağa sola bakmak hayal etmek, görsel olarak tasarlamak ya da bazı şeyleri hatırlamaya çalışmak olarak yorumlanabilir ancak aşağıya bakmak pişmanlık anlamına geliyor. Ancak kişi gizlenen bazı şeylere sahipse aşağı bakmaktan ziyade bakışlarını kaçırmayı tercih eder. ACINDIRMAK PRİM YAPIYOR Deniz Baykal’ın beden dili çok sert ancak o sertlikte söylemleri yok. R. Tayyip Erdoğan da sert söylemleri olsa da mimikleriyle teşvik ve motivasyon sağlayamıyor. Mehmet Ağar ise agresif karelerle zihinlere kazınmış durumda. Zeki Sezer belirgin mimiklere sahip olmadığı gibi akılda kalan bir davranışı da yok. Kaşıkçı’ya göre aralarında en istikrarlı olan Devlet Bahçeli. Söylemi ve beden dili örtüşüyor ancak yine de çok ılımlı bir ifadeye sahip. Bu da ana muhalefet partisi başkanı olduğunda radikal söylemler yapamayacağı izlenimini yaratıyor. Otorite benim, otur şuraya