27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 25/4/07 15:57 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 28 NİSAN 2007 CUMARTESİ 7 Dans ayakkabılarınız illerden, dinlerden daha eski, insanlık tarihi ile yaşıt, kutsal bir ayin... Kıvrak bir müziğe hangi insan karşı koyabilir ki? Ve o kıvrak müzikle dans etmeye... İster olduğunuz yerde sallanın, ister salsa adımlarıyla kıvırtın, ister atlayın zıplayın. Ama içinizdeki neşeli insanı ortaya çıkarın ve mutlaka dans edin! Dans etmek için bahane arayanlara duyurulur: 29 Nisan Dünya Dans Günü. 1982 yılından bu her yıl 29 Nisan’da, tüm dünyada YILDIZ yana “kültürel ve etnik sınırları ortadan kaldırmak, ÇELİK insanlığı dansın ortak diliyle barış ve dostluk içinde birleştirmek” amacıyla kutlanan Dünya Dans Günü, ilk kez UNESCO Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün Dans Komitesi’nce başlatıldı. 17271810 yılları arasında yaşayan modern balenin kurucusu JeanGeorges Noverre’nin doğum günü olması nedeniyle kutlama günü olarak da 29 Nisan seçildi. “Tüm vücudun bir müzik ritmi eşliğinde estetikle birlikte çalıştırılabildiği bir spor ve gösteri şekli” olarak tanımlanan dansın pek çok türü genç yaşlı herkesin ruhunu canlandırıyor. Her ne kadar Rönesans döneminde sanat olarak görülse de, dans, insanın varoluşu kadar eski. En çok bilinen dans türleri, Amerikan danslarının en popüleri olan cha cha cha, disko, foxtrot, her ülkenin kendine özgü halk oyunları, genellikle gençlerin seçimi hip hop, jazz, jive, kalipso, lirik, mambo, modern dans, paso doble, pop punk, rumba, salsa, her yıl şubat ayında düzenlenen karnavalın kutlama ve eğlenceyi temsil eden hazır mı? D Dünya, 29 Nisan’da dans etmeye hazırlanıyor. Ya Siz? Brezilya’nın ulusal dansı samba, vals, Arjantin’den tüm dünyaya yayılan tango, çarliston, oryantal, 60’lı yıllarda rock’n roll, twist... Dünya daha hatırlayamadığımız pek çok dansla içindeki ritmi dışa vuruyor. Türkiye’de Osmanlı’dan günümüze dek süren en önemli çağdaşlaşma hareketlerinden biri olan dans Cumhuriyet Baloları ile önemini ispatlar. Atatürk’ün özel isteği ile Türk kadınlarının da dansetmesi hedeflenir. Bu yıllarda resmi balolarda, düğünlerde adeta resmi dans gibi tango yapılırken bu tür eğlencelerin açılış müziği genelde günümüzde de olduğu gibi ‘La Comparsita’ olur. Günümüzde de dans tutkusu Türkiye’yi sarmış durumda. Yeni açılan dans stüdyoları, dans geceleri ve yarışmaları bir hayli heyecanlı geçiyor. MEB Özel Tolga Han Dans Kursu, Tangoist, MundoLatino, Tan Sağtürk, Aytunç Bentürk Dans Stüdyoları, Dans Cafe Milton Lopes ve daha pek çok dansı öğrenebileceğiniz dans stüdyolarının kapıları dansseverler için açık. Öğrendiklerinizi uygulayabileceğiniz dans gecelerinde; Gossip Bar, Newyorker Balo Stage, Murphy’s, Dans Bar, Cambaz, Armada Hotel gibi mekanlarda vücudunuzla ritminizi dışa vurabilirsiniz. 25 yıldır jimnastik ve dans eğitmenliği yapan Milton Lopes’in açtığı Dans Kafe’de isterseniz bir yandan dans öğrenenleri izlerken diğer yandan kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Bunun yanı sıra sağlığınızı korumakve formda kalmak istiyorsanız, Dans Cafe’nin sizlere sunacağı zengin diyet mönüsünden yararlanabilirsiniz. Dans Kafe’de önümüzdeki hafta Dünya Dans Günü nedeniyle verilecek (29 Nisan4 Mayıs) ücretsiz salsa derslerine katılabilirsiniz, streetdance, jazzdance, hip hop öğrenebilirisiniz. Türkiye’de Latin danslarının tanıtımı konusunda çok emeği geçen Yonca Gülgeç ve Mehmet Ceyhan dansı bakın nasıl tanımlıyorlar: “Dillerden, dinlerden daha eski, insanlık tarihi ile yaşıt, kutsal ayin.” 8 Eylül 1997’de Uluslararası Olimpiyat Komitesi, Uluslararası Dans Sporu Federasyonu’nu tam üyeliğe kabul etti ve dans bir spor dalı olarak kabul edildi. Böylece, Uluslararası Dans Sporu Federasyonu, 2008 yılı Olimpiyat Oyunları’nda dansa yer verilmesi için çalışmalarına devam ediyor. Türkiye’de Dans Federasyonu Başkanı ise yıllarını bu işe vermiş dans öğretmeni Tolga Han. Ve bir başka hatırlatma... Türkiye şu sıralar 1. Uluslararası Türkiye Salsa Festivali’ne hazırlanıyor. Bizden söylemesi... (www.turkeysalsafest.com) Esmira Dans Stüdyosu Tel: 0232 343 22 43, İzmir / Bornova, www.esmiradance.com Dans Keyfi Stüdyosu Tel: 0216 651 79 99, Altunizade/İstanbul, [email protected] Tangoist Beyoğlu Tel: 0212 251 47 26 – 0532 542 30 12, [email protected] MundoLatino Tel:0212 244 63 59, İstiklal Cad. Galatasaray İş Hanı, Beyoğluİstanbul Dans Kafe Tel:0538 442 69 27, 0212 244 40 21 (saat 16.00’dan sonra) İstiklal Cad. İmam Adnan Sk.NO:8 Kat23, Beyoğluİstanbul Leyla Organizasyon&Dans Tel: 0216 302 45 50, 0216 360 93 77, [email protected] Çiçekler objektifin ucunda Fatih Orbay, 20 yıllık bir çalışma sonucu olarak Tekfen’in desteğiyle çıkardığı Anadolu’nun Çiçekleri adlı kitapta, Türkiye’nin florasını sunuyor ZUHAL AYTOLUN Butemis Umbellatus (Bataklık gülü), Durusu Crocus Sativas (Safran çiğdemi) Safranbolu Türkiye doğal değerleri ve bitki çeşitliliği bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biri. Hatta tropik bölgeler hariç bütün ülkelerden daha fazla tür çeşitliliğine sahip. Türkiye’de 3022’si endemik olmak üzere 10 bin 765 çeşit çiçekli bitki ve eğrelti türü yaşıyor ve neredeyse her hafta Türkiye’nin çiçekleri listesine yeni keşfedilen bir tür daha ekleniyor. Endemik, yani sadece Türkiye’de yetişen ve dünyanın başka hiçbir ülkesinde bulunmayan nadir türler... Üçte birlik bir orana sahip olan Türkiye’nin nadir türlerinden kaçını biliyoruz? Doğal zenginliklerin ne kadarını biliyor, ne kadarını korumak için girişimlerde bulunuyoruz? Tüm bu hassasiyetler çerçevesinde yıllardır hazırladığı doğa belgeselleriyle Türkiye’nin biyoçeşitliliğini yansıtan Fatih Orbay, bu kez Türkiye’nin Çiçekleri’ni tanıtıyor. Tekfen’in desteğiyle, 50. kuruluş yıldönümü için özel olarak hazırlanan kitabın iki amacı olduğunu söylüyor Orbay; yurtiçinde bu konudaki bilgi açığını kapatmak ve yurtdışında da Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlamak. Fatih Orbay, bir yılın dörtte üçünü dağlarda, ovalarda, kırlarda geçiriyor çekimler için. Bu yaşam tarzıyla Orbay, eşi ve çocuklarıyla ortalama 50 bin kilometre yol kat ediyor 20 yıldır. TRT’nin en eski çalışanlarından biri olan Orbay, yıllardır yaptığı doğa belgeselleriyle Türkiye’deki doğal güzellikleri yansıtarak bu değerleri tanımak ve korumak için insanları bilgilendirmeye çalışıyor. Orbay üç ana başlık altında yürütüyor çalışmalarını; Türkiye’nin biyojik çeşitliliği, Türkiye’nin kuşları ve Türkiye’nin çiçekleri. Tüm bu çalışmalar Fatih Orbay sürerken öncelikli olarak çiçeklerin tanıtılması gerektiğini düşünerek, bu konuya ağırlık vermiş. 15 bin dialık arşivden özel olarak seçilen 306 adet fotoğrafın yer aldığı kitapta, dünyada sadece Muş Ovası’nda yetişen ve hatta bugünlerde ovayı alabildiğine kırmızıyla kaplayan Muş Lalesi’nden Türkiye’deki eşsiz güzellikteki orkidelere, Tendürek Dağı’ndaki endemik kaya bitkisine ve adını yetiştiği kentten alan nadir türlere kadar bilinmeyen birçok değeri gözler önüne seriyor. 20 yıldır yaptığı belgesellerin de yan ürünlerinin çıkmaya başladığını söylüyor Orbay ve çektiği fotoğraflarla da bir farkındalık yaratmak istiyor. “Bu ülkede yaşayan bizler, ne yazık ki bu zenginliğin farkında bile değiliz. Dolayısıyla bir an önce bu bilgi açığını kapatmak lazım. Bakıldığında her şehirde endemik bir tür bulunabilir. Çiçekler güzeldir, hoştur ama yalnızca bu değildir özellikleri. Hem ekonomik hem kültürel hem de tıbbi yönleri de var. Yani çiçekler sandığımızdan çok daha önemli. Bu yüzden de Avrupa ülkelerindeki gibi tanıtmak lazım ki koruma da oluşsun” diyor. Orbay’ın çalışmaları sadece bunlarla da bitmiyor. Türkiye’nin sadece endemik çiçeklerini çekeceği bir belgesel için tekrar yollara düşme hazırlığı içinde Orbay. Hemen yola çıkmasının sebebi de mevsimsel çeşitliliği kaçırmamak. Uzunca araştırmalar yapsa da kimi zaman botanikçilerin de bilmediği çiçek türleriyle karşılaştığını söylüyor Orbay. Bu yüzden de yine yollara düştüğü için heyecanlı. Yaklaşık 10 yıldır insanın doğaya, dolayısıyla da kendi dünyasına ve sisteme yabancılaşması üzerine çalışıyor Orbay. “Üzerine çalıştığım bu konu kolay anlaşılsın diye ‘insandoğa ilişkisi’ başlığı altında anlatıyorum. Ama asıl yanlışlık orada zaten. İnsanlar kendilerini doğadan ayrı tuttukça yabancılaşıyor. Bu da insanın kendine yabancılaşmasını getiriyor. Geniş bir çerçeveden bakıldığında insanlığın içine düştüğü birçok sıkıntının temelde nedeni insani değerlerden uzaklaşmadır” diyor. Yılda 50–60 bin yol kat eden Orbay, tüm dünyadaki ‘doğaya dönüş’ eğiliminin Türkiye’de de varolduğunu belirtiyor. Asıl meselenin doğanın bir parçası olarak doğadaki sistemi algılamak olduğunu vurgulayan Orbay, “Doğaya dönüş kavramı bu durumu tanımlamaya yetmez. Sistemi ve kendini tanıyan insanların birlikte var olmayı öğrenmeleri gerekiyor. Basit anlamda insanların paylaşmayı öğrenmeleri ve birlikte yaşayabilmeleri esastır. Bugün insanın başındaki bütün kötülüklerden kurtulmanın yolu da budur” diyor. Digitalis Lamarckii (Diliçan), Ermenek Fritillaria Acmopetala (Tepeli ters lale), Beymelek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle