27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 10 25/4/07 15:56 Page 1 CUMARTESİ EKİ 10 CMYK 10 28 NİSAN 2007 CUMARTESİ rih Ta üttefik çıkarmasının asıl muradının donanmayı boğazdan geçirmek olduğunu, bunun için de en kısa yoldan Kilitbahir’i hedeflediğini kavrayan Mustafa Kemal’in öngörüsü, savaşın sonraki aşamalarını da aydınlatan bir işlev görecekti. Bu öngörüyle Arıburnu çıkarmasının ne pahasına olursa olsun göğüslenmesine işaret edecek, ne ki komutanların yanlış öngörüsüyle yapılan mevzilendirme, buranın korunmasını olanaksızlaştıracaktı. Nitekim ERDOĞAN çıkarmayı müteakip ciddi bir direnişle karşılaşmadan tepeleri ele geçiren AYDIN Anzaklar, Conkbayırı ve Kocaçimentepe’ye yöneleceklerdi. Buradaki güç yetersizliği yanında hem bölgeyi savunan farklı birliklerin kendi aralarında hem de tümünün komutanlıkla bağlantı eksikliğinin ortaya çıkardığı savunma zaafiyetini gideren irade ise Mustafa Kemal olacaktı. İşte bu öngörü ve yetkisini aşan müdahaledir ki gidişatı değiştirecekti. Hızla cepheye kaydırdığı 57. Alayla Conkbayırı’ndaki boşluğu doldurma sürecindeki bir anekdot, önemi nedeniyle özellikle anımsanmalı: Yorulan birliğini dinlenmek üzere bırakıp yaverleriyle birlikte Conkbayırı’na yöneldiğinde, mermileri bittiği için 261 rakımlı tepeden aşağıya doğru kaçan askerlerle karşılaşacak ve onları durdurup; “düşmandan kaçılmaz (...) cephaneniz yoksa süngünüz var!” diyerek yeniden mevzilendirecekti; “Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır” diye kaydedecekti. Düşmanı bu şekilde yere yatırıp durduran Mustafa Kemal, Alayının yetişmesiyle saat 10.00’da, karşı taarruza geçerek Anzakları püskürtecekti. Göğüs göğüse çarpışmalar sürerken, “yine yetki alanına girmediği halde Arap askerlerinden kurulu ikinci bir alayı birincisini takviye için ateş hattına” (Lord Kinross, Atatürk, s.103) sürecek, böylece Müttefiklerin ilerlemesini durduracaktı. Öyle ki bu karşı saldırı öncesi için İngiliz resmi kayıtları şöyle diyecektir: “Şurada burada tek tük silah sesinden başka ikinci sırt silsilesindeki direnme de tamamen durmuştu. Avustralyalılar ilk tepeleri işgal etmiş bulunuyordu, birkaç küçük müfreze de doğu sıra tepelerinin batı kısmına kadar varmıştı. Teğmen Lutit, Boğaz’ın sakin sularını görecek denli ileri gitmişti.” (İ. Artuç, Çanakkale Savaşı, s.173) Çanakkale’de uyuyan kahramanlar M e YA HEMEN YA DA HİÇBİR ZAMAN Osmanlı kuvvetleri gerçekten de olağanüstü yorgundu, ama Müttefikler de çıkarma alanını sağlamlaştırıp genişletmekteydi. İşte bu çok kritik noktada Çanakkale savaşlarının en önemli saldırı kararlarından birinin gecikmeksizin uygulanması ve savaşın bütünü açısından mutlaka kazanılması gerekmekteydi. M. Kemal, tümen komutanlarının, olağanüstü yorgunluk, topçu desteği yokluğu, düşmanın teknik üstünlüğü gibi anlaşılır nedenlerle sergiledikleri itirazlarına rağmen 10 Ağustos sabahı saldırı başlatma kararlılığından geri adım atmayacaktı. Ona göre en temel sorun bu kritik aşamada düşmana konumunu sağlamlaştırma olanağı sağlanmamasıydı; aksi taktirde yorgunluk ve silah desteği sonrasında başarı daha da olanaksızlaşacaktı. İngilizler de çok yorgundu ve kaybedilecek her saat çok daha üstün tahkimat olanakları nedeniyle onların lehine çalışıyordu. Bu ortamda M. Kemal ya hemen ya da hiçbir zaman diyen bir muhakemeyle kararını uygulatacak ve Çanakkale savaşının en başarılı ve en işlevsel saldırılarından birini gerçekleştirecekti. Sanders, cepheden saldırı planına ilişkin itiraz belirtecek, ancak Mustafa Kemal’in ısrarı üzerine; “Bu harekâtın sorumluluğunu siz üzerinize aldınız. Planlarınıza karışmak istemem, sadece aklımdan geçeni, bir düşünce olarak iletmek istedim” diyecekti. (Lord Kinross, Atatürk, s.119) Sabaha karşı dörtte başlayan beklenmeyen saldırı, ateş üstünlüğüne karşın müttefikleri dağıtacaktı. Öylesi beklenmedik ve başarılı bir saldırıydı ki bu, General Cayley, Cooper ve Baldwin’in ölümü dahil İngilizler çok ağır bir zayiat vereceklerdi. İngilizlerin son bir umutla 21 Ağustos’ta gerçekleştirdiği ikinci saldırı da (II.Anafartalar) akamete uğrayacaktı. Böylece üçüncü cephe de tıkanmış ve savaşın kaderi belirlenmişti. Bütün bu üstünlüğüne karşın ilerleyemeyen müttefikler İngiltere’deki ağır kamuoyu bakısıyla birlikte demoralize olmaya başlayacaktı. Bu arada Bulgaristan İttifak saflarına katılacak ve böylece Almanlar’ın Çanakkale’ye subay, top ve cephane aktarmasının önü açılacaktı. Artık Çanakkale’nin geçilmesi iyice olanaksızlaşacak ve İngilizler çekilmeye karar vereceklerdi. ç HUZUR İÇİNDE UYUMAK Çavuş İsmail (ortada), Onbaşı Şükrü (solda), Er Hüseyin (sağda) DURUMU KAVRAMAK Ancak bu beklenmedik karşı saldırı, müttefiklerin görüş alanına giren Boğaz sularına ulaşmasını olanaksızlaştıracaktı. Böylece Conkbayırı ve Kocaçimen yükseklikleri kurtulmuştu. İngiliz Harp tarihini kaleme alan General Oglander: “19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in 25 Nisan 1915’te Arıburnu’ndaki durumu derhal kavramış olması ve inisiyatif kullanarak 57. Alayla yapmış olduğu taarruz, Çanakkale savaşının sonunu tayin etmiştir” diye yazacaktır. (İ. Artuç, Çanakkale Savaşı, s.175) Saat 11.00’de hala Sanders’le bağlantı kurulamamakta, çıkarılan asker sayısı ise artmaktadır. Bunun üzerine Mustafa Kemal, tümeninin geride kalan birliklerine de Kocaçimen’e doğru hareket emri verecek, özetle 5. Ordunun tüm ihtiyatını, komutanından habersiz kullanacaktı. 12.30’da geriye giderken karşılaştığı 77. Alayı da 27. Alayın açıkta kalmış sol kanadına yönlendirecekti. Saat 13’te Maltepe’de karşılaşacağı Esat Paşa, onun bu kararlarını onaylamakla yetinmeyip, 27. Alayı da onun emrine vererek durumun sorumluluğunu üstlenecekti. Böylece fiilen Arıburnu Kuvvetleri Komutanı haline gelen Mustafa Kemal, bundan 2,5 saat sonra 77, 72, 57 ve 27 Alayları taarruza sokacaktı. Bu an Müttefik Kuvvetler Komutanı General Hamilton’un kayıtlarına; “gebe dağlar Türk doğurmaya devam ediyor. (...) mevziimizin en yüksek ve en merkezi yerine birbirini kovalayan dalgalar halinde yükleniyorlar” şeklinde yansıyacaktı. Bu durumda Anzak komutanı General Birdwood, yenilgiyi kabul ederek tahliye isteyecek, ancak Sir Hamilton, bu talebi kabul etmeyecek, ek kuvvetlerin karaya çıkarılması ve yoğunlaştırılan donanma bombardımanı ile durumu değiştirmeye çalışacaktı. Savaşın gelişimine müdahale ve katkıları giderek daha da belirginleşecek olan Mustafa Kemal, Müttefiklerin sonraki kritik atılımlarında da, ilginç bir şekilde karşılarına çıkan insan olacaktı. Çanakkale savaşları aynı zamanda onun kişisel tarihini de değiştiren bir işlev görecek, sıradışı yararlılıkları nedeniyle, üstelik Enver’in rezervine rağmen hızla rütbe ve prestij elde edecekti. 25 Şubat 1915’te, binbaşılıkla başlayan bu süreç, Onu generalliğe ve tabii işgal sonrası önder misyonuna sıçratan tramplen olacaktı. ÖNGÖRÜ VE İRADE Yinelenen saldırılar Osmanlı ordusunu sürekli olarak öğütüyordu. Ancak bu arada Seddülbahir ve Arıburnu’ndan boğazın ele geçirilmesinin imkansızlığı da belirginleşmişti. Bu durum karşısında İngilizler, Conkbayırı ve Kocaçimentepe’yi ele geçirerek bu tıkanmayı aşmak amacıyla biraz daha kuzeyden, Sazlıdere vadisi ve Suvla Koyu üzerinden saldırıyı deneyeceklerdi. Yine ilginçtir, koruması oldukça zayıf ve düşmanın Kilitbahir hedefi açısından kritik olan bu hatlara saldırının gerçekleşeceğine işaret eden de yine Mustafa Kemal olacaktı. Buranın saldırıya açık olduğunu, güçlendirilmemesi halinde yeni bir büyük felaketin alanı olacağını ısrarla belirtmesine, dahası götürüp arazi üzerinden bizzat göstermesine karşın Esat Paşa’yı ikna edemeyeceği gibi Von Sanders ve Enver Paşa’nın Saros Körfezi saplantısına uygun güç mevzilendirmesini de değiştiremeyecekti. Öyle ki Enver, Saros’a saldırıdan öylesi emindi ki, buraya 50 bin kişi daha güç yığılmasını önerecekti. Kendilerini düşmanın yerine koyarak düşünme becerisi gösteremeyeceklerinden, asıl amacın, müttefik donanmasının yolunu açmak olduğunu, bu nedenle asıl saldırının Kilitbahir’i ele geçirmek olduğunu bir türlü anlayamıyorlardı. Bir kez daha ve ciddi kayıplar pahasına M. Kemal’in görüşü doğru, komutanlarınki ise yanlış çıkacaktı. Bu komuta zaafiyetinden faydalanan İngilizler, 6 Ağustosta beş tümenle Suvla Koyuna çıkacaklardı. Burayı korumaya çalışan Binbaşı Wilmer, elindeki güçler çok yetersiz olduğundan çıkarmayı engelleyemeyecek, ama büyük bir başarıyla yüksek noktaları elinde tutacaktı. Aynı gün düşman, Mustafa Kemal’in tam da Esat Paşa’ya göstermiş olduğu çizgi üzerinden ikinci saldırıya geçecekti. 7 Ağustos sabahı Conkbayırı’nı cansiperane bir şekilde korumaya çalışan Kannengiesser de göğsünden vurulacak ve 9. Tümen komutansız kalırken, İngilizler ciddi zayiatlar verdirerek yeni bir ilerleme alanı elde edeceklerdi. 8 Ağustos sabaha karşı Conkbayırı İngilizlere geçecekti. Bu yeni gelişme, uyarılmış olmalarına karşın Enver, Sanders ve Esat Paşa’nın, ciddi öngörü eksikliklerinin faturasıdır. Bununla birlikte Suvla çıkarmasıyla Saros takıntısından kurtulan Sanders, bölgeyi hızla güçlendirecek tedbirler alma konusunda iyi bir performans sergileyecekti. Bu hızlı tahkimat ve güç kaydırmalarla birlikte Sanders, Anafartalar Grubu Komutanı Fevzi Beyden, durumu kurtarmaya yönelik karşı saldırı isteyecekti. Askerlerin yorgun ve yetersiz olduğu gerekçesiyle saldırıya itiraz etmesi üzerine de, Fevzi Beyi görevden alıp, İngilizleri göğüslemek üzere kurulan Anafartalar Grup Komutanlığına Mustafa Kemal’i getirecekti. Çanakkale’de Mustafa Kemal misyonunu anlamaya çalışırken unutulmaması gereken çok önemli bir belirleme de, Onun, düşman askerlerinin de kahramanlığını bize hatırlatan dünya görüşüdür. Nitekim sonradan Anzaklara seslenirken, “Bu memleket toprakları üstünde kan döken kahramanlar!.. Burada, bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik ile yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!.. Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık evlatlarımız olmuşlardır” diyecek, kendi askerleri gibi, Anzaklardan da ‘kahraman’ diye sözedecektir. Emperyalist bir iradenin elinde işgalci bir araç olmak gibi bütünüyle olumsuz misyonlarına karşın, anı ve savaşın gelişiminden de bilip teslim edeceğimiz gibi Anzaklar da bu süreçte olağanüstü bir irade sergilediler. Mustafa Kemal, Anzakların sergilediği kahramanlığın altını çizmekten çekinmeyecek denli büyük bir kadirşinaslık ve bunu ifade edebilecek denli büyük bir özgüven örneği sergileyerek bizim için çarpıcı bir ders verecektir. Savaş sırasında yapması gereken işi, yani gözünü kırpmadan saldırganı ezme iradesi sergilerken, barış zamanında da her çağdaş insanın yapması gereken işi, yani karşı tarafın kahramanlığını da kabul etme ve savaşları bir barış iradesine çevirme özgüveni sergileyecektir. Bu niteliğiyle O, kendi halklarını kontrol altında tutmak ve gütmek için milletler ve inançlar arası düşmanlık geliştiren zihniyetlerden temel ayrımla, barış ve hakşinaslık bilinci sergilemiştir. Benzer bir yönelimi, yendiği Venizelos’a karşı sergilemesi de, Onun, arkasına sığınarak ‘Anzak’, ‘Ermeni’, ‘Rum’ kelimelerinden düşmanlık üreten faşizan zihniyetlerden nitelik farkını göstermiştir. Rahip Santoro ve Hrant’ın ardından son olarak Malatya’daki o korkunç vahşette yansıyan öteki düşmanlığı ve geliştirilen misyonerlik paranoyası karşısında, Mustafa Kemal’i bu yanıyla da anmanın özel bir anlamı olduğu açık. eaydin?cumhuriyet.com.tr S ahne tozu Ashura 5. Sokak Tiyatrosunun 2005 yılından beri sahneye koyduğu Ashura, Anadolu’da oradan oraya göç etmek zorunda kalan insanları ve kültürlerin değişimini anlatıyor. Zorunlu göçün işlendiği oyunda, geleneksel tiyatroyla müzik ve koreografi birleştiriliyor. Övül Avkıran, Mustafa Avkıran, Sema, İhsan Kılavuz, Harun Ateş’in rol aldıkları Ashura, yine Övül ve Mustafa Avkıran tarafından yönetiliyor. Oyun, 2, 3 ve 5 Mayıs tarihlerinde Garajistanbul’da sahnelenecek. (Tel :0 212 244 44 99) S Tol sahnelerde ergi Cumhuriyet’e doğru İş Bankası tarafından daha önce İstanbul’da açılan ‘Cumhuriyete Doğru 1919–1923 Özgürlük ve Bağımsızlık Yolu’ sergisi bu kez İzmir’e konuk oluyor. Bu tarihsel sergi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışından, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar devam eden süreci anlatıyor. Çeşitli belgeler, objeler ve filmlerle izleyicilere o dönemin havasını solutmayı başarıyor. Sergi, İzmir İş Bankası Konak Sanat Galerisi’nde 2 Haziran tarihine dek görülebilir. (Tel: 0 232 482 09 39) Tuvallere farklı boyutlar Anaya Saygı Muzaffer Akyol, yeni sergisini annesine ve bütün annelere adıyor. Ressam, yapıtlarında temalarını güncel hayattan, kültürümüz ve coğrafyamızdan seçiyor. Seçtiği konularını kendi yorumuyla aktaran Akyol’un son çalışmalarının 70 örneğinden oluşan sergi, EKAV Sanat Galerisi’nde sanatseverleri bekliyor. (Tel: 0 212 336 10 46) Meraklı Penguenler Caddebostan Kültür Merkezi, bu kez bir çocuk oyununa ev sahipliği yapıyor. Oyunda, buzdağında kaybolan arkadaşlarını arayan penguenlerin öyküsü komik bir dille anlatılıyor. Çocuklar için çok uygun, bol müzikli ve eğlenceli olan oyun için 10 ayrı şarkı bestelenmiş. Oyun, bugün ve yarın geleceğin tiyatroseverlerini bekliyor. (Tel: 0 216 467 25 68) 3. Riçırd Faciası Shakespeare’in bugüne dek en çok sahneye konan eserlerinden biri olan ‘Kral 3. Richard Tragedyası’ Tiyatro Tem tarafından yeniden uyarlanıp tiyatroseverlerle buluşuyor. Yöneticilerin başa geçtiklerinde hırslarının kurbanı olmalarını eleştiren oyunda Şehsuvar Aktaş, Serpil Göral, Kıvanç Kılınç, Nergis Öztürk ve Ayşe Selen rol alırken yönetmenliği Çetin Sarıkartal üstleniyor. Oyun, yarın Oyun Atölyesi’nde sahnelenecek. (Tel: 0 216 349 98 78) Aynı adlı romandan uyarlanan oyun, 12 Eylül’den gelen Yusuf’la 68 kuşağından bir şairi, 50’li yıllardan 90’lı yıllara dek süren bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Bu ikilinin bu süreç içinde gördükleri ve hissettikleri, Türkiye’nin siyasi tarihinden yola çıkarak kimi zaman eleştirel, kimi zaman komik bir dille anlatılıyor. Murat Uyurkulak’ın romanından Mahir Günşiray’ın sahneye uyarlayıp yönettiği, ve başlıca rollerini Güven İnce ile paylaştığı oyun, 4,5 ve 6 Mayıs tarihlerinde Oyun Atölyesinde sahnelenecek. (Tel: 0 216 349 98 78) Mac Art Sanat Galerisi, sezonun son sergisinde Mithat Şen’i konuk ediyor. Ressam, meslektaşları gibi tuvali boyayla sadece örtmektense resme farklı boyutlar katmayı tercih ediyor. Keten bezi, oğlak derisi gibi değişik malzemeler kullanarak göz yanılsamaları yaratan ressamın sergisi, 25 Mayıs tarihine dek görülebilir. (Tel: 0 212 343 85 40) Üç Figür Bir Soyut Ütopya Sanat Galerisi, orta kuşağın dört başarılı ressamını bir araya getiren bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Yavuz Tanyeli, Şahin Paksoy, Erkan Özdilek ve Seyfi Arıkan’ın kendilerine has üsluplarıyla eserlerini sanatseverlerle paylaştıkları sergi, 15 Mayıs tarihine dek görülebilir. (Tel: 0 216 414 11 87)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle