Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 08 28/3/07 15:01 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ?Paris, Seni Seviyorum (Paris, Je T’aime) Aralarında Wes Craven, Joel ve Ethan Coen, Alfonso Cuaron, Alexander Payne, Tom Tykwer ve Gus Van Sant’in de bulunduğu 21 yönetmenin elinden çıkan Paris, Seni Seviyorum, aşkın başkenti hakkında 18 kısa filmden oluşuyor. Fransa’da geçen yıl 21 Haziran tarihinde vizyona giren yapım, Cannes, Toronto ve İstanbul gibi birçok film festivalinde de gösterilmişti. Natalie Portman, Fanny Ardant, Elijah Wood, Nick Nolte, Juliette Binoche ve Steve Buscemi gibi uluslararası oyuncuların yer aldığı film, Paris’i bugünkü haliyle, beyaz perdeye hiç taşınmamış yönleriyle aktarıyor. ?Robinson Ailesi (Meet the Robinsons) Si ne ma 8 ALPER TURGUT Tehlikeli Aslar (Smokin’ Aces), marjinal tiplerle tıka basa dolu, uçuk kaçık ve tam anlamıyla “fırlama” bir film. Lezbiyen keskin nişancı, harbi deli çocuklar, korkunçtan öte komik ve sevimli seri katiller, bin bir suratlı ödül avcısı, işkenceye sanatsal hüviyet kazandıran manyaklar... Kim kime dumduma... Dahası, federaller ve suç şebekeleri arasında nefes kesen çatışma sahneleri, sağlam ve dikkat isteyen bir senaryo, mükemmele yakın bir kurgu... Tehlikeli Aslar, kurşun vızıltıları ve şiddetin estetiğiyle taçlanan görsel bir kaos ortamında dahi insanı gülümsetiyor. Ve belki de en önemlisi sizlere, çılgın bir eğlence vadediyor. Kaliforniyalı genç yönetmen Joe Carnahan, filmin hem senaryosunu yazdı, hem de yapımcılığın üstlendi. Daha önce Narc ve Ticker gibi ses getiren iki yapıma imza atan Carnahan’ın Tehlikeli Aslar’ı, sıkı aksiyon beklentisi içindeki sinemaseverleri ziyadesiyle memnun edecek... Filmin oyuncu kadrosu ise gözkamaştırıcı; Andy Garcia, Ben Affleck, Jeremy Piven, Ryan Reynolds, Alicia Keys, Taraji Hensonben, Ray Liotta, Jason Bateman, Peter Berg... Yer altı dünyasının şimşeklerini üzerine çeken sihirbaz ve şovmen Buddy “Aces” Israel , bildiklerini FBI ile paylaşır. Las Vegas’ta hüküm süren mafya babaları, ihaneti affetmeyecektir. Bülbül gibi öterek hayatının hatasını yapan ve aslında dolandırıcılıkla baş döndüren bir noktaya ulaşan Aces’in ölüm fermanını imzalamakta gecikmezler. Aces’in en büyük düşmanı ise ölüm döşeğindeki çete başı Primo Sparazza’dır... Sparazza, bir zamanlar dost olduğu Aces’in kellesini getirene 1 milyon dolar ödül vereceğini açıklar. Tahoe Gölü yakınlarındaki bir otelde saklanan Aces, koruma çemberine alınır. Deneyimli ajanlar Richard Messner ve Donald Carruthers’in işi son derece zordur. Paranın kokusunu alan ödül avcıları çoktan planlarını yapıp, hedeflerini belirlemişlerdir. Pisikopat katiller, Aces’den önce kendi aralarında bir savaşa tutuşur. Filme göre, bu acımasız, kan ve şiddet dünyası aslında büyük bir yanılsamadan ibarettir. Esprilerin havalarda uçuştuğu, katillerin birbirine aşık olduğu karman çorman bir dünyadır bu... İnsan sevgisiyle dolu tetikçiler, suçu sulandırmaya, suçluları ise şirin göstermeye yeter de artar bile... Üç yıllık yoğun bir çalışmanın ürünü olan Robinson Ailesi, Walt Disney’in en son dijital animasyon teknolojisiyle hazırladığı bir yapım. Kendisini mutlu hissedeceği bir yuva özlemiyle yanıp tutuşan genç mucit Lewis’in hikayesini anlatan yapım, kahkaha ve eğlence dolu bir doksan dakika vadediyor. Robinson Ailesi’nin Türkçe seslendirmesini Ali Özkul, Füsun Kokucu, Atilla Şendil, Özlem Abacı üstlenmiş. Başrollerinde Edward Furlong, Michael Madsen, Arnold Vosloo, Tamer Karadağlı, Deniz Akkaya ve Yelda Reynaud’nun yeraldığı Ölümle Dans’ın yönetmenliğini Jon Keeyes yapmış. Üç hırsız, bir soygun gerçekleştirdikden sonra polisten kaçarken bir kafeteryaya sığınır. Farkında olmadıkları şey o sırada içeride iki katilin bulunduğu ve onlar tarafından rehin alınacaklarıdır. Üç kafadarın kaçtığı polisler birden kurtarıcıları haline gelir. ?Ölümle Dans (Living&Dying) ??????????????????????????????????? Sinema nereye doğru gidiyor? Uçuk kaçık bir film nternet’ten indirilen filmler, yasal ve korsan DVD kopyalarını alıp evde izlemek, cep telefonlarının ekranından film izlemek, tüm bu seçimler sinema salonlarında film izleme ayrıcalığının önünü tıkayan engelleri oluşturuyor. İnternet sitesi Google, Kasım sonunda başrollerinde Laurent Lucas’la Irene Jacob’un oynadığı, Amerikalı yönetmen Ra’up McGee’nin Autumn filmini gösterime sundu. ASLI Aşkı, gerilimi içeren, sinema salonlarında kolayca gösterime SELÇUK girebilecek bu yapım, yönetmen ve yapımcısının isteğiyle öncelikle internet kullanıcılarına sunuldu. Sinemanın keşfinden beri dağıtım ve tanıtım sistemleri büyük bir gelişme göstermediler. Yeni yöntemler, açılımlar gelene dek izleyici günümüzü katarsak filmin doğuşuna sinema salonunda tanıklık ediyordu. Filmin dağıtımında izlenen yol belirgindi. Film önce sinemalarda gösterime girer, altı ay sonra DVD’si satışa sunulur, bir yıl sonra özel, paralı bir TV kanalında gösterilir, üç yıl sonrada ücretsiz olarak genel TV kanallarında yerini alırdı. İnternet’in yaygınlık kazanmasıyla bu düzen değişmekte. İ 620 BİN KİŞİ İZLEDİ Dailymotion, Google Video gibi siteler film gösterim servisi sunmaya başladılar. Şimdilik gerçek bir ekonomiye, yönetmeliğe bağımlı olmayan bu film sunumları yeni bir yaklaşım oluşturdu. McGee Autumn’u deneysel başlıkla yayınlattı. Tıklama sayısına bakılırsa filmi 620 bin kişi izledi. Nicelik yönünden gerçek izleyici sayısına ulaşmak olanaksız çünkü her tıklayanın izlence süresini saptamak olası değil. Filmin etkisini öngörerek yaratıcıların karşılığını vermek, ücretlendirmekse söz konusu bile değil. Bu tür sorunlar Google’un daha önce açıkladığı gibi sinemada yeni bir dağıtım kanalı olduğunun arkasında durmasıyla çözümlenecek gibi görünüyor. Bu olgu bağımsız yapımlar için şimdilik iyi bir alternatif gibi, böylelikle dağıtım açısından kısıtlanan kopya sayısı sorunu da ortadan kalkmış oluyor. Son dönemde İnternet’in yeni sinema dağıtım kanalı olacağına kesin gözüyle bakılıyor. İş aykırı filmlerin gösteriminde. Flach Film, Bush’a Göre Dünya için Google’la yasal bir sözleşme yaptı. You Tube aynı nedenlerden ötürü büyük Amerikan stüdyolarının yasal kovuşturmalarına uğradı. Google ise durumun savunmasını “Ben sadece ev sahibiyim” diyerek yapıyor. Dailymotion’a gelince bu örneği izlemeyi yadsıyarak yapımcıların işlerini ücretlendirerek ortak işbirliğine gidiyor. Olaylara bakılırsa sinema filmi dağıtımını İnternet’in ele alacağı kesin görünüyor ama ekonomik ve yasal boyutun nasıl çözümleneceği henüz bilinmiyor. Steven Soderbergh, amatör oyuncularla çektiği, oyuncak fabrikasında geçen, bütçesi büyük Hollywood yapımlarının yemek giderine denk Bubble filmini aynı gün hem salonlarda İnternet sitesi Google, Kasım sonunda başrollerinde Laurent Lucas’la Irene Jacob’un oynadığı, Amerikalı yönetmen Ra’up McGee’nin (üstte) Autumn filmini gösterime sundu. Aşkı, gerilimi içeren, sinema salonlarında kolayca gösterime girebilecek bu yapım, yönetmen ve yapımcısının isteğiyle öncelikle internet kullanıcılarına sunuldu. Tıklama sayısına bakılırsa filmi 620 bin kişi izledi. hem de ücretli kablolu yayında gösterime çıkardı. Dört gün sonrada filmin DVD’si satıştaydı. “Buna pazarda devrim yapmak için giriştim. Son dört yıldır tüm önemli yapımlar başka formatlarda piyasaya çıkıyorlar. Buna korsanlık deniliyor. Yüzüklerin Efendisi, Ocean’s Twelve’i salonlardan önce DVD’de ve New York’un göbeğinde satılırken gördüm. Zamandaş dağıtım yapılmıştı bile” diyen Soderbergh’in bu kararı çok sayıda işletmeciyi tedirgin etti. Çünkü izleyici filmi evinde DVD formatında izleyerek sinema salonlarından yavaş yavaş uzaklaşıyordu. Üstelik yönetmen bu konudaki iğnelemelerini sürdürerek sinemada film izlemenin sakıncalarını sıralayıp evde kalmanın rahatlığına da değindi: “Genellikle gösterimde teknik sorunlar oluyor. Biletler pahalı, koltuklar yeterince temiz değil, izleyiciler film oynarken konuşup dikkatinizi dağıtıyorlar”. FİLM SİNEMADA İZLENİR! Yine de sinema salonlarının yokolmasını kesinlikle istemediğini belirten Soderbergh tüketicilere seçim hakkı verilmesinden yana. Sinemanın ekonomisini tehlikeye sokan bu durumun karşısında olan M. Night Shyamalan’sa “Film öncelikle sinema salonunda izlenir” diyor. Ona göre DVD sinemada geçirilen unutulmaz anın değerini ancak anımsatabilir. Soderbergh bu eşgüdümlü çıkışların tanıtım ekonomileri yapacağını savunarak zaten sinemaya düzgün gitmeyen nüfusun yüzde 90’ını etkileyeceğini belirtiyor. Tanıtım dalgası sona erince filmin DVD çıkışı sessizce oluyor. Bubble’da ise bunun tam tersi görülmüş, film salonda iş yapmazken DVD’si çok satmış. Soderbergh, Bubble’la bir öncülük yaparak bu deneysel fimiyle iki sistemli bir dağıtım ağının yollarını da açıyor, salonlarda daima yerleri olan tecimsel yapımlarla DVD, özel kanallar ve İnternet’te ulaşılan bağımsızlar. Soderbergh ve ortakları aynı bütçeyle gerçekleştirilen, aynı koşullarda gösterime sunulacak beş filmin anlaşmasını yapmışlar bile. Yapımcılar Amerikan Enron şirketinin iflas skandalını anlatan bir belgeseli de gösterime sokmuşlar. Michael Winterbottom Guantanamo Yolu’nu önce Channel 4’te gösterime soktu, film ertesi gün sinemadaydı, ardından DVD ve İnternet’te. Büyük stüdyolarda ücretli yayın yollarına gittiler. Disney, Apple’la anlaşarak iPod’larda Lost, Desperate House Wives gibi dizilerin yasal yayınlarından bir gün sonra gösterdi. Tüm bu önlemler kökten değişimin, sinemada izleyici sayısının azalmasının, korsanlığın arttığının açık bir göstergesi. Bu deneyimi büyük bütçeli bir yapımın yaşama olasılığı Steven Soderbergh’in gündeminde: “Ocean’s Thirteen için Warner’ı ikna etmeye çalışacağım” diyor. Steven Soderbergh (yanda), Bubble filmini aynı gün hem salonlarda hem de ücretli kablolu yayında gösterime çıkardı: “Buna pazarda devrim yapmak için giriştim. Son dört yıldır tüm önemli yapımlar başka formatlarda piyasaya çıkıyorlar. Buna korsanlık deniliyor. Yüzüklerin Efendisi, Ocean’s Twelve’i salonlardan önce DVD’de ve New York’un göbeğinde satılırken gördüm. Zamandaş dağıtım yapılmıştı bile.” Soderbergh’in bu kararı çok sayıda işletmeciyi tedirgin etti. Çünkü izleyici filmi evinde DVD formatında izleyerek sinema salonlarından yavaş yavaş uzaklaşıyordu.