20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 14/3/07 16:26 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Rocky Balboa ? Mutluluk Si ne ma 8 Sylvester Stallone’un ölümsüz karakteri Rocky son bir raund için beyaz perdeye geri döndü. İlki 1977’de gösterime giren ve 3 Oscar ödülü kazanan Rocky serisi, 1990 yılına kadar beş filme ulaştı. 61 yaşında olmasına rağmen son bir film için tekrar forma giren Stallone filmde, sporu bırakmış, eşini kaybetmiş, oğluyla arası açık, yaşamını sürdürmek için karsının adını taşıyan bir İtalyan lokantası işleten emekli boksör Rocky Balboa’yı canlandırıyor. Burt Young, Milo Ventimiglia, Geraldine Hughes ve Antonio Tarver’ın tecrübeli aktöre eşlik ettiği filmde Rocky, ağır siklet boks şampiyonu Mason Dixon ile ringe çıkar. Zülfü Livaneli’nin 40 baskı yapılan aynı adlı kitabından yönetmen Abdullah Oğuz tarafından sinemaya uyarlanan Mutluluk’un başrollerinde Talat Bulut, Özgü Namal ve Murat Han bulunuyor. Perişan ve baygın halde bir göl kenarında bulunan 17 yaşındaki Meryem, Doğuda yaşayan ailesi tarafından namussuzluk yaptığı gerekçesiyle öldürülmek istenmektedir. Bu görev yakın akrabası Cemal’e verilir. Tanınmış bir sosyoloji profesörü olan İrfan Kurudal ise yaşadığı derin kimlik bunalımının etkisiyle yelkenli teknesiyle denize açılır ve Meryem ile Cemal’le beklenmedik şekilde karşılaşır. Heyecan dolu bir takibin de yaşandığı filmin müzikleri de Zülfü Livaneli’ye ait. ??????????????????????????????????? Bin yılık entrika Gerçekliğin yeniden yaratımı ASLI SELÇUK uguste ve Louis Lumiere Kardeşler, 1895’te trenin istasyona girdiği anı saptadıklarında (La Ciotat Gar’ına Trenin Gelişi) belgeseller en eski, en güncel ve en zaman dışı film türü olarak sinema tarihine geçtiler. 1625 Mart’taki dokuzuncu yılına giren Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali, 21. Yüzyılın Görüntüleri etkinliği Hollandalı belgeselcilere bir saygı bölümü düzenledi. 1930’larda “Belgesel, gerçekliğin yeniden yaratımıdır” diyen Hollanda Belgesel Sineması’nın mirasçıları ilk gösterimlerini Selanik’te yapıyorlar. Onbir filmden oluşan bu geniş panorama izleyiciyi Paris’teki PereLachaise mezarlığının sessizliğinden Venezuela’da düşlerine ulaşan Hollandalı bankacıya, İran depremi yıkıntıları ortasındaki Bam kentinden Tayland’a budist rahibe dönüşen eski boksöre dek götürüyor. Ödüllü belgeselci Heddy Honigmann, Forever’da (Daima) Frederic Chopin, George Melies, Oscar Wilde, Marcel Proust, Edith Piaf, Jim Morrison gibi efsaneleşmiş kişilerin yattığı Paris’teki dünyanın en ünlü mezarlığı PereLachaise’in ilginç portresini çiziyor. Mezartaşlarına iliştirilmiş mektuplar, bırakılmış çiçekler, öteki tarafa geçenlerle sohbetler, sessizce gezinen ziyaretçiler, tutulan yaslar, böylece yaşamın hızına verilen kısa bir paydos. Honigmann’ın vizöründen PereLachaise daha da etkileyici oluyor. Children of Stalin (Stalin’in Çocukları/Harrie Timmermans) bizi Gürcistan’daki zamanın adeta durduğu Surami Psikiyatri Kliniği’ne taşıyor. Burada günler çorbalarını, sigaralarını, doktorlarını bekleyen hastalar için alabildiğine yavaş akıyor. Onlar bu dinginliğin sarmalında yine de düşlerinden, umutsuzluklarından, varoluşlarının anlamından söz ediyorlar. Neil Armstrong, İngiltere Prensi Charles, Hollanda Prensi Bernhard, yönetmen Werner Herzog gibi ünlüleri konuk etmiş. Grey Matter (Bulanık Şeyler/Ina van Beek) Amsterdam’da bir huzurevinde yaşayanlara odaklanıyor. Yaşlıların gündelik yaşamları küçük alışkanlıkları doğrultusunda yorgun bedenleri, seçici bellekleri, zengin bir geçmişle sona doğru yaklaşan bir gelecek arasındakilere bakıyor. Gana’nın kuzeybatısındaki, ırak Afrika savanlarında geçen Shit and Chicks’te (Dışkı ve Tavuklar/Kees van der Geest) barışsever bir çiftçinin tavuklarını nasıl geleneksel bir yöntemle beslediğini görüyoruz. Belgesel, insan ve doğa arasındaki ilişkiye saygı duruşunda bulunuyor. PORTRELER Buddha’s Lost Children (Mark Verkerk), Voices of Bam (Allona van der Horst, Maasja Oms), The Way it is (Elizabeth Salgado) toplu gösterideki öteki ilginç çalışmalar. Portrelerİnsan Yolculukları bölümünde ünlü Rus yönetmen Alexander Sokurov’un Elegy of Life’ı var. Rus klasik müziğinin en parlak çifti, 80 yaşındaki opera sanatçısı Galina Pavlovna Vishnevskaya ile 79’undaki piyanist, çellist, orkestra şefi Mstislav Leopoldovich Rostropovich’in ellinci evlilik yıldönümünü saptıyor Sokurov. Festival, Dünya Müzisyenleri başlığıyla sunduğu bölümde Yunanlı izleyiciye dünya müziğinin zenginliğini aktarıyor. On filmden oluşan bu seçki Türkiye’den İran’a, Mısır’dan Fas’a, Cabo Verde’den Zanzibar’a dek değişik ülkelerin ritm ve görüntülerini kucaklayarak müziğin kökenlerini, geçmişin yaşayan seslerini, günümüz müzikal yaratıcılığının ülkenin kültürel bağlantısıyla ilişkisini araştırıyor. Programda Ömer Faruk Tekbilek’in Portresi (Yön: Christos Barbas), Hollanda’da Uluslararası Roman Müziği Festivali (C. Barbas), Tahran’dan Kermanşah’a (Hronis Pehlivanidis) gibi ilginç yapımlar var. Gineli müzisyen Macire Sylla, Afrika ritmietnik caz karışımı Batı Afrika müziğiyle, Five Star Hotel and Monika grubu da Selanik ve Atina yerel müziğinden oluşan birer konser veriyorlar. Film gösterimlerinin yanısıra Avrupa’da Belgesel Yapımı, Dijitalleşen Belgeseller, HD (High Definition) teknolojisi çalışma atölyeleri düzenleniyor. Yediyüz yıllık tarihinde Sorbonne Üniversitesi’nin Avrupa’dan ilk kadın dekanı olan tarihçi, Bizans uzmanı, Unicef elçisi Eleni GlykatziAhrweiler, Örselenmiş Masumiyet bölümüyle ilgili bir konuşma yapıyor. Eski fotomodel, moda fotoğrafçısı Tierney Gearon’ın The Mother Project sergisinde Gearon’ın ailesinin, özellikle zihinsel bozukluk yaşayan annesinin fotoğraflarını izlerken annelik ve aile bağlarının karmaşık evrenine doğru yol alıyoruz. 480 filmin yer aldığı Uluslararası Belgesel Pazarı’nda bu yıl 47 TV kanalından 56 alıcı katılıyor. Bunların içinde BBC, RaiSat, Kanada Belgesel Kanalı, Arte gibi ünlülerde yer alıyor. Etkinliğin ödülleriyse İzleyici, Uluslararası Sinema Eleştirmenleri, Amnesty International’ın İnsan Hakları ve Habitat gibi en iyi film ödüllerinden oluşuyor. A A ltın Çiçeğin Laneti (Man cheng jin dai huang jin jia), Uzakdoğu’dan tarihi bir destan… Çin İmparatorluğu’nu sarsan aşk, kan, kin, ihanet ve ensest örgüsü… Rengin her tonuyla beslenen görkemli saray hayatı… Çiçek festivalinde kana bulanan “altın” kasımpatılar… Ve tepeden tırnağa bin yıllık entrika… Altın Çiçeğin Laneti, 23 Mart 2007 günü sinemalarda… Kahraman (Hero), Parlayan Hançerler (House of Flying Daggers), Eve Dönüş Yolu (The Road Home)... Ödüle doymayan Yönetmen Zhang Yimou için asla sınır yok. Adını efsanevi Tang Hanedanı şiirinin son mısrasından alan Altın Çiçeğin Laneti, 45 milyon dolarlık maliyetiyle Çin’in en pahalı filmi unvanını ele geçirdi. Yeni bir “Yasak Kent” inşa etmeyi unutmadan... Filmin başrollerini, Çin’in belki de en yetenekli kadın oyuncularından biri olan soğuk güzel Gong Li ve Hollywood’a kapağı atmayı becerebilmiş ender Uzakdoğulu aktörlerden Chow Yun Fat paylaşıyor. Yardımcı rollerde ise Liu Ye, Li Man, Chen Jin, Ni Dahong, Qin Junjie, Jay Chou... uyum ve nefes kesen bir görkem… Kelimenin tam manasıyla bir çılgın ritüel… Oysa bu bir yanılsamadır. Çünkü Yasak Kent’in sınırları içinde çürüme artık başlamıştır. İmparatoriçe Phoenix (Gong Li) ve üvey oğlu veliaht Prens Wan (Liu Ye) arasında üç yıldır süren yasak bir ilişki vardır. İmparatoriçenin gözü kara bir tutkuyla bağlandığı Wan, kurtuluşun reçetesini, saray doktoru Jiang’ın (Ni Dahong) kızı Chan’da (Li Man) bulur. Geleceğin imparatoru olma düşünden, silik kişiliğinin de etkisiyle vazgeçen Wan, gizli aşkı Chan ile başkentten uzaklaşmak daha doğrusu kaçmak ister. CANGIL RUDY Bu hüzünlü, dokunaklı yapım insanın yaşama içgüdüsünün gücünü vurguluyor. Jungle Rudy (Cangıl Rudy/Rob Smits) 1928’de Hollanda’da varsıl bir bankerin oğlu olarak dünyaya gelen Rudolf Truffino’nun ailesinin ona sunduğu gözkamaştırıcı geleceğe sırtını çevirip ülkesiyle, köklerini terkedip Venezuela’nın balta girmemiş ormanlarına yerleşmesinin öyküsü. Hiç ayak basılmamış bölgelere ulaşıp bilimsel geziler düzenleyen Rudy, yeni bitki örtüleriyle, hayvan türleri de buluyor. Zamanla Cangıl Rudy diye ünlenmeye başlayan bu aykırı adam, ormanın göbeğinde kurduğu Ucaima kampında astronot İSYAN KAÇINILMAZ Aldatıldığını öğrenen gaddar imparator Ping (Chow Yun Fat), intikam ateşiyle yanıp tutuşur ve eşinin İran’dan getirtilen “kara mantar” ile zehirlenmesini emreder. Bu ölümcül zehir, gerçeği bilmesine karşın elinden bir şey gelmeyen imparatoriçeyi yavaş yavaş acılı sona götürmektedir. Ailesinden nefret eden ve iktidarı hedefleyen en küçük oğul Prens Yu (Qin Junjie) ise sinsi planlarını hayata geçirme telaşı içindedir. Onurlu, gururlu ve tam anlamıyla savaşçı olan ortanca Prens Jai (Jay Chou), Geleneksel Chong Yang (Çifte Dokuzlar) Festivali nedeniyle, kuzey ordusuyla birlikte saraya geri döner. Baba, anne ve üç oğul… Birbirlerinin kuyusunu göstere göstere kazan aile, uzun zaman sonra yeniden bir aradadır. Yetmez, tam 25 yıl önce öldüğü sanılan imparatorun ilk karısı ve Wan’ın annesi Jiang Shi (Chen Jin) ortaya çıkar. Anlaşılacağı üzere, hikâye arapsaçı gibidir ve ayak oyunları çoktan ayyuka çıkmıştır. Öte yandan festival için hazırlıklar tüm hızıyla sürer ve Yasak Kent, kısa sürede altın renkli çiçeklerle donatılır. İmparatoriçe, tahtın en güçlü adayı olan sadık oğlu Jai’i kendi saflarına çekmekte zorlanmaz. Hanedan, isyan ile sarsılacaktır. Güzel Phoenix için ölmeye yemin etmiş 10 bin asker, dolunayda parlayan altın zırhlarıyla harekete geçmiştir. Bu yılın en çok merakla beklenen filmlerinden biri olan 300 Spartalı, ABD’den bir hafta sonra ülkemizde de gösterime girdi. İlk haftasonunda 71 milyon dolar gişe hasılatı yaparak tarihin en iyi Mart ayı rakamlarına ulaşan filmin yönetmeni Zack Snyder, başrol oyuncuları ise Gerard Butler, Dominic West ve Lena Headey. Film az tanınan kadrosuna rağmen görsel zenginliğinden dolayı bu yılın en çok sözü edilen yapımı oldu. Frank Miller’in, Kral Leonidas ve 300 Spartalının, dev Pers ordusuna karşı ölümüne mücadele ettiği tarihi Termopil Savaşı’nı tüm şiddetiyle anlatan aynı adlı çizgi romanından uyarlanan 300 Spartalı’nın çekimleri bir sahne harici tamamen yeşil ekran da çekildi ve arka plan görüntüleri dijital olarak sonradan eklendi. Çekim sonrası post prodüsiyon aşamasının bir yıl aldığı 300 Spartalı, 1.300 görsel efekt içeriyor. 25 yaşındaki genç yönetmen Mustafa Kara’nın ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi olan Umut Adası’nın başrollerini Halef Tiken, Gürkan Tavukçuoğlu ve Arzu Yanardağ paylaşıyor. 1 milyon dolarlık bütçeyle çekilen film 120 kopya ile gösterime girdi. Umut Adası, Türkiye’den İngiltere’ye kaçak yollarla giden bir grup insanın ve eğitim amacıyla fırsatlar ülkesine giden genç bir kızın yaşadığı dramı anlatıyor. Farklı sınıf ve kültürden gelen, çoğunluğu genç olan bu insanlar, yaşama başka bir yerden yeniden başlamak için İngiltere’ye doğru umut yolculuğuna çıkarlar. ? 300 Spartalı ? Umut Adası YASAK KENT’TE ÇÜRÜME İhtişam düşkünü Tang Hanedanlığı, karanlık sırların pençesinde son anlarını yaşamaktadır. Tarih M.S. 928’dir. Binlerce kişiden oluşan uşak, hizmetçi ve aşçı ordusu, her biri dövüş tekniği konusunda uzmanlaşmış muhafızlar (işin ilginç yanı bunlar uçuyor da), sarayın her odasını ayrı bir renge boyayan ipek kumaşlar, el işçiliğinin doruğa çıktığı işlemeler, her biri sanat eseri altın takılar… Muhteşem bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle