20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 12 14/3/07 16:25 Page 1 CUMARTESİ EKİ 12 CMYK İlla ki farklı bir şey olsun Günlük hayattaki kıyafetlerinin yanı sıra klasik ve marka ürünler var burada. Ama daha sahne kostümlerini de annesi Ufuk Spence’in alternatif ve farklı giyinmeyi sevenlerin Nişantaşı’nda tasarlayıp diktiği Pamela, “Zor beğeniyor ve çok fazla seçeneği de yok. Bu anlamda burada bir hep biraz sıradışı olsun istiyorum” diyerek, boşluğu dolduracak. Beyoğlu’nda çok fazla dükkan Nişantaşı’nda kendi gibi düşünenlerin tarzına uygun ürünlerin var zaten alternatif ürünler için. O yüzden olmayan bir yer aldığı bir butik açtı. Alışveriş canavarlarının genellikle yerde açmak daha mantıklı geliyor bize. kadınlar olduğunu söyleyen Pamela, tasarladığı ürünlerde Ne tür ürünler tasarlıyorsunuz? kadınlara ağırlık vermiş olsalar da erkek kıyafetlerini de arttırmayı Pamela: O kadar değişik şeyler seviyorum ki; düşündüklerini söylüyor. Bir değil, birden çok işle uğraşan kostüme girecek tasarımlar, maske, şapka, aksesuarlar, Pamela’ya, “İstanbul’dan gitmek mi lazım?” diye sorduk, “Gidip etekler... Günlük hayatın rutininde giyemediğimiz geri dönmek lazım, başka türlü bu güzel şehrin değerini şeyleri sahnede giyebiliyorum ama aynı zamanda bu anlayamıyoruz” dedi. Aldığı oyunculuk eğitiminden konuşurken giydiklerimle de sahnede rahat etmek istiyorum. O “Bir sinema filminde yer almak ister misiniz?” dedik, “Çok çok yüzden genelde postal gibi Grungy şeyleri seviyorum. isterim” dedi gözlerinden ışık Çok renkli kostümlerin yanı sıra siyah saçarak. Yeni projelerini saplantım var. Hep biraz daha sıradışı olsun sorduk, korsan müzikten dert istiyorum. Beğendiğim şeyler de oluyor Oyuncu, yanarak, önümüzdeki dönemde ama herkesin üzerinde gördüğüm zaman şarkıcı ve bir maxi single çıkarmayı hiç ilgimi çekmiyor ve onunla yeni açtığı düşündüğünü söyledi. Butik özdeşleşemiyorum. İllaki bir yerinde farklı butiğiyle işkadını konusunda da “Fordist (seri) birşey olacak. Bu tamamen yaratıcılıkla üretime karşı mısınız?” diye ilgili; çok basit birşeyi küçük bir ekle Pamela, her sorduk, “Hiç tarzım değil” bambaşka bir hale çevirebilirsin. konuda içten gelen dedi. İşte, annesi Ufuk bir yetenekle Spence’in de çift şanslı ANA ÖZEL OLSUN olduğunu söylediği oyuncu, yaratıcılığının Butikte ilginç aksesuarlar yada farklı şarkıcı ve sıradışı ürünler ürünler de var mı? körüklendiğini, tasarlayıp satışa sunduğu Pamela: Takı, kemer, çanta, ayakkabı, boşa vakit butiğiyle bir anlamda işkadını erkek kıyafetleri, laptop çantaları, bereler, Pamela’nın bir iki değil, pek geçirmekten kaşkollar, eldivenler... Sevdiğim aksesuarları çok yönü... hoşlanmadığını çok kolay bulamadığım için hepsini birarada sunmak istedim. Alışverişe çıktığım zaman, illa söylüyor NA KIZ YANYANA ki özel birşey ararım. O yüzden de pazarlara Butik açma fikri nasıl ortaya gitmeyi çok severim. Türkiye’de Terkos Pasajı, Eminönü ve Karaköy’e, yurtdışında da vintage çıktı? Pamela Spence: Yıllardır bu düşünce vardı. Çünkü annem dükkanlarına giderim. O zaman aldığım şeyler farklı ve tek inanılmaz şeyler tasarlıyor ve dikiyor. Yıllardır da onun oluyor, bana özel olduklarını hissediyorum. tasarımlarını giyiyorum. Zaman zaman beraber de yapıyoruz. Eş Ürünlerin fiyat aralığı nedir? dost da bir yer açmamızı istemişti ve hep kafamızın bir köşesinde Pamela: 70 YTL’den 500’YTL’ye kadar gidiyor genelde. Fiyatı yüksek olanlar ise özel tasarım ürünler; şapkalar, operada giyilen vardı bu fikir ama bir türlü ciddi şekilde üzerine gitmemiştik. Yaz sonunda birşeyler dürtmüş gibi atıldık biranda işe. Birdenbire yer 40 katlı tütüler, özel tasarımlı kıyafetler... Fiyat aralıkları da ona bakmaya başladık, kısa sürede yer de bulduk ve zincirleme gitti. göre değişiyor. Nişantaşı’na göre fiyatlar bizde daha uygun. Dünyada da özel tasarımlar hep çok uçuk fiyatta. Biz fiyatlarımızı Ufuk Spence: Annemden öğrendiğim dikiş teknikleriyle hep birşeyler yapmak isterdim ama annem engellerdi, yapmamı uygun tuttuk. Yenilikler var mı önümüzdeki dönemde? istemezdi. Ancak zamanla çocuklara diktiklerimi hem kendileri hem de yakın çevremiz ilgi göstermeye başladı ve çevreden de Pamela: Biraz daha farklı bir yöne gitmeyi planlıyoruz. Daha isteyen arkadaşlara tasarlamaya başladım. Sonuçta Pamela ‘geç büyük prodüksiyonlar için kostüm yapmamız için teklifler geliyor. kalmayalım, bir yer açalım, sende burada uygula tasarımlarını’ Seri üretim gibi olmasa da, yani her kostüm ayrı bir tasarım olsa dedi ve Nişantaşı’nda açtık butiğimizi. da, sonuçta sayı olarak bir anda 100 kostüm yapılması gerekiyor ki şuanda normalde günde bir iki parça yapılıyor. Bunun için de Niye butik için Nişantaşı’nı tercih ettiniz? Pamela: Bence Nişantaşı’nın böyle bir eksiği vardı. Biraz daha büyük bir ekip kurmak gerekiyor. ZUHAL AYTOLUN ! Türkiye’de el yapımı çikolata 1970li yıllara uzanıyor. İlk olarak Gezi Pastanesi’nin ürettiği çikolatalar, o yıldan beri gelişen reçetelerle ve ithal hammaddeyle yapılıyor. Şu an Gezi İstanbul’da tam 56 çeşit çikolata var. Gezi İstanbul’a kuvertürler (yarı bitmiş çikolata) Belçika’daki ünlü çikolata markası Barry Callebaut ve Bercolade’dan geliyor. Gezi Istanbul Genel koordinatörü Aynur Kıran, “Bütün çikolata hammaddemiz Belçika’dan geliyor, ama sadece hammadde yeterli değil, en usta eller, en usta reçeteler ve en iyi hammadde birleşmesiyle ortaya çıkıyor Gezi’nin çikolataları” diyor. Amaçları, çikolata dendiğinde herkesin aklına önce Gezi’nin gelmesi. Gezi İstanbul’un çikolataları, yurtdışına çıkan insanlar tarafından da hediye olarak götürülüyor. Bu şekilde yurtdışında da bilindiklerini belirten Kıran, belki ilerde yurtdışında da bir şube açılabileceğini söylüyor. Gezi İstanbul’un pasta ve çikolata şefi Yılmaz Akyüz, sırrını tam olarak vermese de en azından işin tekniğini anlattı. Belçika’dan gelen kuvertürler yani yarı bitmiş çikolatalar benmari yöntemiyle eritilerek yüzde 10 oranında kakao yağı ekleniyor, 3840 derece ısıtıldıktan sonra buhardan indirilip karıştırılmaya başlanıyor. 3032 dereceye düşene kadar karıştırılmaya devam edilen erimiş çikolata bu şekilde kullanıma hazır hale geliyor. Çikolatanın kıvamı, kakao yağı ile ayarlanıyor. Erimiş çikolata tercihe göre ya kalıba dökülüyor ya da sıkma tüpü yardımıyla çeşitli şekillere bürünüyor. İsteğe göre daha sonra, karamel, portakal, likörlerle değişik tatlar hazırlanıyor. Meksika mitolojisinde “Çikolata, cennetin tanrıları tarafından tüketilir, kakao taneleri insana tanrılar tarafından gönderilmiştir” cümlesi geçiyor. Yerliler, yemek tanrıçası Tonacatecutli ve su tanrıçası Calchiutlcue’nin kakao ağaçlarının koruyucusu olduğuna inanırlarmış. Botanikçi Carolus Linnaeus, kakao ağacına “tanrıların yiyeceği” anlamına gelen theobroma adını vermiş ve kakao ağaçları hala bu isimle anılıyor. B A Oyunculuk yapmak istiyorum Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunusunuz ama biz sizi müzikle tanıdık... Pamela: Tiyatro bölümünden 1997 yılında mezun oldum ve İstanbul’a gelişim de ‘Atları da Vururlar’ müzikali için oldu. Ama ben tiyatroda da okurken de, bir yandan Ankara’da barlarda şarkı söylüyordum. Yani müzik hayatımda hep vardı. Birine biraz daha fazla yönelmek zorunda kalıyorsun bazen. Bir seçenek olarak değil de insan bir şekilde yöneliyor o tarafa. Aslında bu beni üzüyor çünkü bir yandan da oyunculuk yapmak istiyorum. Amerika’da bir dizinin senaryosunu 510 kişi yazıyor ve her bölümü ayrı bir yönetmen çekiyor. Türkiye’de senaryo yazımında aynı özeni göremiyorum. Bizde karakterler yeterince derin işlenmiyor ve çok fazla şey oyuncuya bırakılıyor. Halbuki karakteri öyle bir sağlam yazacaksın ki oyuncuya sadece onu hayata geçirmek kalacak. Herhangi birinin öncelikli olduğunu söyleyebilir misiniz? Pamela: Öncelik yok ama sonuçta müzik hayatımda 3 albümüm var ve insanlar beni bu yönümle tanıyor. Bu yüzden de iş teklifleri hep müzik tarafından geliyor. Bir çok insan hala benim tiyatro mezunu olduğumu bilmiyor. Belki de benim hatamdır. Kendini ortaya koymak istediğinde de çok fırsatın olmuyor. Ama oyunculuk konusunda da hayır diyemeyeceğim bir proje gelmedi. Olsaydı mutlaka bir yolunu yapar onu da yürütürdüm. Biraz daha profesyonelliğe giden ilk olarak, müzik oldu. Çikolatanın kötüsü yok, ama iyisi var Bazıları için hayatın anlamı, bazıları için tatlı krizinin tek ilacı olan çikolata, sütlüsü, bitteri, fındıklısı, beyazıyla herkesin damak tadına uyar. Küçük mutlulukların sebebi çikolata bugüne gelinceye kadar pek çok ülke, pek çok tarif değiştirmiş. Tanrıların yiyeceği olarak bilinen çikolata çok zahmetli bir şekilde üretiliyor ve aslında çok sıkı bir çalışma gerektiriyor. Yaklaşık 200 yıldır endüstriyel olarak üretilse de her şeyde olduğu gibi çikolatanın da elde üretileni makbul. El yapımı çikolataların vatanı Belçika’dan Türkiye’ye Gezi İstanbul aracılığıyla ulaşıyor bu karşı konulmaz lezzet... SİNEM DÖNMEZ ALTINLA EŞ DEĞER Bizim yeni yeni alıştığımız, Osmanlı’nın son zamanlarında bu topraklara ulaşan çikolatanın serüveni aslında 600’lü yıllara dayanıyor. Maya halkının tarım ve ticaretinde önemli bir rol oynadığı bilinen kakao, Aztek halkına miras kalmış. Kakao ağacı meyvelerininden elde ettikleri çekirdekleri kavurup öğütmeyi bulan Aztekler, suda çözünebilen bir hamur elde etmişler. Bu hamura su ve çeşitli baharatlar ekleyip “chocolatl” adını verdikleri “acı su” anlamına gelen bir içecek yaratmışlar. 1500’lü yıllarda, Meksika’yı keşfeden Kristof Kolomb, orada gördüğü kakao çekirdeklerinin ne kadar değerli olduğunu farkedememiş. Bundan 100 yıl sonra ülkeye giden kaşif Hernàn Cortes, Meksika imparatoru Montezuma’yı ziyarete gittiğinde kendisine chocolatl ikram edilmiş. O zamanlar Meksika’da altınla eş değer bulunan çikolata, imparator tarafıından günde 50 bardak tüketiliyormuş. Geri dönerken bu çekirdekleri yanında götüren kaşif bunları o devrin İspanyol kralı Şarlken’e sunmuş ve kakao ağacı dikimi başlamış. Orijinal chocolatl’a bal, vanilya gibi tat verici maddeler ekleyen İspanyollar, çok daha lezzetli bir içecek elde etmişler. Daha sonra önce İtalya’ya sonra Almanya’ya yayılan çikolata, 17. yüzyılda tüm Avrupa’da bilinir hale gelmiş. İlk çikolata evi 1657 yılında Londra’da açılan çikolata şu an dünyanın pek çok ülkesinde sevilerek tüketiliyor. Hala geleneksel yöntemlere sadıklar fakat tabii ki seri üretime geçilmiş durumda. Çikolatanın yapımı aslında bir hayli zahmetli. Üç çeşit kakao ağacı yetişiyor. Criollo, Forastero ve Trinitario, Orta Amerika, Venezüela, Kolombiya, Ekvator gibi dünyanın nemli ve sıcak iklimi olan bölgelerinde yetişiyor. Sadece haziran ve ekim aylarında toplanan kakao çekirdeklerinin kabuklarından ayrıldıktan sonra, 17 gün arası muz ağacı yapraklarının altında mayalanmaya bırakılıyor. Kurutulduktan sonra, kavrulup öğütülen çekirdekler bu işlem sonunda bir hamur haline geliyor. Bu hamura eklenen kakao yağı ve şeker ve isteğe göre süt tozuyla bildiğimiz çikolataya dönüşüyor. Siyah çikolatalarda, en az %43 kakao ve %26 kakao yağı olması gerekiyor. Sütlü çikolatalarda ise %18 kakao, %18 süt veya süt tozu, %4,5 yağ ve %50 şeker olması gerekiyor. İsviçreliler sütlü çikolatayı bulsalar ve seri üretime geçseler de bu işi geleneğine uygun bir şekilde Belçikalılar sürdürüyor. Kakao çekirdekleri çikolatanın en önemli unsuru. Seri üretimde de hala eskiden kalma el işçiliği geleneği sürdürülüyor. İsviçre’de 11,9 kg kişi başına düşen yıllık çikolata tüketimi Almanya’da 10.1, İngiltere’de 9,9 kg, Belçika’da 8.3 kg, Fransa’da 7,5 kg, ABD’de 5,9 kg, iken bu miktar Türkiye’de sadece 800 grama düşüyor. Çikolata severler çikolatanın kötüsü yoktur derler ama el emeğinin değeri hiçbir şeyle ölçülemez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle