19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 5/12/07 16:00 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 8 ARALIK 2007 CUMARTESİ 7 Artık kendi şarkımı söylemem lazım Cem Davran, artık daha az kazansa da ruhuna aykırı şeyler yapmamaya karar verdiğini söylüyor em Davran, hepimizin yakından tanıdığı bir oyuncu. Özellikle de televizyon dizilerinden ve sinema filmlerinden... Tiyatroya 12 yaşındayken başlamış, çok küçük yaşta Şehir Tiyatrosu’na girmiş, hatta 18 yaş sınırına rağmen 16 yaşında özel yetenek kontenjanından Şehir Tiyatrosu’nun profesyonel kadrosuna girmeyi başarmış, çeşitli yerlerde oyunculuk dersleri vermiş ve Şehir Tiyatrosu’nda yöneticilik yapmış Davran, uzun yıllardır tiyatrodan uzak. Kendince haklı pek çok sebebi var elbette... Bunlardan biri de ŞİRİN televizyonun, popüler hayatın ve sistemin Türk tiyatrosunu GÜVEN kapitalist eksilttiği, tiyatronun kendini yoketmeye başladığı yönündeki düşünceleri... Son 1015 yıldır tiyatrodan elini ayağını çeken Davran, özellikle televizyon aracılığıyla izleyicileriyle buluşuyor. Ancak Davran’ın bir sıkıntısı var. Çocuklarına daha iyi yaşam koşulları ve daha iyi imkanlar sunabilmek için kendi deyimiyle ‘sistemin insanı öğüten çarkına’ paçasını kaptırmış. Ama onu geri almaya kararlı. ‘Yaşamak böyle bir şey değil. Yaşamdan sağlayabileceğim, damıtabileceğim başka şeyler de var ve onlar bir evden, şık bir arabadan ve iyi şartlardan çok daha iyi’ diyen oyuncu ekliyor: “Artık 10 Lira kazanılacak yerde, 3 Lira kazanacağım ama kendime rağmen yapmayacağım hiç bir şeyi. Ruhuma rağmen yapmayacağım...” C Fotoğraf: UĞUR DEMİR Böyle bir süreç niye başladı? Televizyonun katkısı var mı? “Biz yoğun bir kültür ve sanat altyapısı olan bir toplum değiliz. Dolayısıyla çocuklarımızı da öyle yetiştiremiyoruz. Televizyonun, popüler hayatın, kapitalist sistemin etkisi vardır tabii. Ama sonuç olarak bizde de pek bir şey yoktu ki yahu. Mesela son dönemde ‘Türk sineması şahlanıyor’ deniliyor, oysa yok öyle bir şey. Bu söylediğim şeyler hazin şeyler tabii çünkü ben hayatımın tamamını Şehir Tiyatrosu’na borçluyum. Benim Türkiye’deki tiyatro için daha umut dolu şeyler söylemem gerekiyor ama ne yazık ki durum öyle değil. Ama Şehir tiyatrosu özelinde şunu söyleyebilirim, Şehir Tiyatrosu’ndaki son 15 yıl içindeki yıpranmanın ve azalmanın en büyük nedeni tiyatroya yapılan yanlış atamalar. Büyük Şehir Belediyesi’nin bu konuda inanılmaz hatası var. Özellikle şimdiki Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı döneminden başlayarak bu zamana kadar çok yanlış atamalar yapıldı.” Televizyonda da, tiyatroda da, sinema da oynadınız. Hayatınızın bundan sonraki döneminde en çok ne yapmak istiyorsunuz? “Şöyle bir şey vardır... Önünde içinde bulunduğun sektöre ait daha iyi şartlar, daha iyi paralar, daha iyi yaşam koşulları vardır bir yerlerde. Oralara geçmek, geçmemek... Bu aslında koca bir dilemma, koca bir ikilem. Bunu belli yaşlarda yaşamakta bir sakınca yok ama ben artık 44 yaşındayım. O zamanlar her türlü sebebim vardı. Başta iki çocuğum... O çocuklar için bir baba olarak yapmak istediğim ve yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. O dönemlerde çoluğu çocuğu olmayıp, böyle kaygıları olmayan ama bu çarka, bu sisteme kendini kaptıranları çok eleştiriyordum. Hatta hala da eleştiriyorum. Ama benim özürlerim vardı. Aslında şimdi de var ama artık şartlarıma, iki çocuğuma rağmen vazgeçiyorum. Yani artık bu sisteme kaptırdığım paçamın bir kısmını geri almaya kararlıyım. Çünkü farkettim ki bunun sonu yok. Herkes en iyi evlerde oturmak, en iyi arabalara binmek isteyebiliyor. Bu çok insani bir şey ancak çok küçük bir azınlık sahip olabiliyor bunlara. Oysa her şey de o değil, yaşamak böyle bir şey değil. Yaşamdan sağabileceğim, damıtabileceğim başka şeyler var ve o başka şeyler bir evden, çok şık bir arabadan ve iyi şartlardan çok daha iyi. Çünkü insan olmak için önemli... Bu tabii kolay bir şey değil. Ben çok popüler bir insanım şu anda. Buradan bir dönüş yaşamak kolay değil ama bunu yapabilmek için gerekli alt yapım, birikimim ve geçmişim var. Herkes gibi ben de ister istemez sistemin o insanı öğüten çarkına vücudumun bir kısmını kaptırmıştım. Artık 10 Lira kazanılacak yerde, 3 Lira kazanacağım ama kendime rağmen yapmayacağım hiçbir şeyi. Ruhuma rağmen yapmayacağım... Mesela şimdi İrfan Tözüm’le birlikte önümüzdeki Mart’ta çekimlerine başlayacağımız bir filmle uğraşıyoruz. Kendi kafamızda inandığımız bir hikayeye para yatırıp, Türkiye’nin bir yerinde bir film çekeceğiz. Bu filmi ne yapacağımızı dahi bilmiyoruz. Tek bildiğimiz böyle bir film çekmemizin gerektiği. Ben popüler, gişe rekorları kıran bir filmde de, Ömer Kavur’un en önemli filmi Yusuf ile Kenan’da da başrol oynadım. Artık benim kendi şarkımı söylemem lazım.” Filmin konusu neyle ilgili? “Bir duygu filmi bu. Çok başarılı birkaç oyuncu, çok iyi bir yönetmen ve görüntü yönetmeniyle bizi doyuran, direk ruhumuzu tatmin eden bir film çekeceğiz. Ama buradan çok fazla anlaşılmayan bir film yapıp, festivallere gönderip, ber şeyler söyleyelim anlamı çıkmasın. Bundan şiddetle kaçınırım. Hatta tam tersine çok sıcak, söylediğini dümdüz söyleyen, birkaç insanın hikayesini anlatan bir film yapacağız. Önümüzde planladığımız başka projelerde var. Avrupalı filminin ikincisini de, muhtemelen Mayıs ayının sonunda çekeceğiz.” Türk edebiyatını dünyaya açan dergi SİNEM DÖNMEZ Turkish Book Review bir edebiyat dergisi. Temmuz ayında ilk sayısı yayımlanan derginin özelliği ise adından da anlaşılabileceği gibi, İngilizce olması. Türk edebiyat ve kültürünü yurtdışına tanıtmak amacıyla yola çıkılan dergi, gerek yeni yazarlar gerekse klasikleşmiş edebiyat ustalarımıza, kitap tanıtımları ve röportajlara yer veriyor. Altı ayda bir yayımlanacak olan derginin Yayın Yönetmeni Arzu Taşçıoğlu Gürses, son yıllarda yurtdışında gerçekleşen fuarlarda Türk edebiyatına yoğun bir ilginin başladığını ve böyle bir dergiye ihtiyaç olduğunu gözlemlediğini belirtiyor. Son iki yıldır Frankfurt kitap fuarı başta olmak üzere, Tüyap’a da katılan yabancı katılımcı, ajans ve yayınevlerinin soruları teşvik etmiş Planb yayınevini. Bunun üzerine “Türkiye’de neler yazılıyor, neler okunuyor?” sorusundan hareketle çalışmalar başlamış. Sadece kitaplara değil müzik, sinema, mutfak gibi alanlara da yer verdiklerini belirten Gürses, sadece kitapları tanıtmanın yeterli olmayacağının altını çiziyor. Dergide yayınlanan kitap ve yazarların temel kriterleri ustalar ve genç yazarlar. Hem yeni kitaplar hem de bu kültürü oluşturan ögelerde genç yazarlar ve ana çizginin dışına çıkabilmiş yazarları tanıtmayı amaçlıyorlar. Canlı ve taze olanı vermek istediklerini belirten Gürses, “Hepsini temsil edecek gibi seçmeye gayret gösterdik. Çünkü bir ülkenin edebiyatını ancak tarihiyle, sanatıyla, ‘bu edebiyatın oluştuğu yer nasıl bir yer ve nasıl bir kültür? sorusuna da cevap vererek tanıtabiliriz. Buradaki yaşamı ve kültürü de tanıtmak sokakta çektik. Beyoğlu’nda geçen bir kitap dediğimiz zaman o Beyoğlu nasıl bir yer göstermek istedik” diyor. İlk sayısında roman, usta yazarlar, şiir, kısa hikayeler, genç yazarlar, çocuk kitapları, müzik, tiyatro, sinema politika, dil, tarih, İstanbul, Türk mutfağı gibi bölümler bulunuyor. Bu bölümlerde Yaşar Kemal Bilge Karasu, Sait Faik Abasıyanık, Yiğit Okur, Özen Yula, Nazlı Eray gibi yazarlara yer verilmiş. Bundan sonraki sayılar sabit değil. Daha çok o dönem basılan kitaplar yön verecek türlere. Dolayısıyla her sayıda farklı türler işlenecek. Dergi sayesinde Türkçe’den yabancı dillere yapılacak çevirilerin artmasını umduklarını söyleyen Gürses, “Dünyadaki herkes yeni şeyler okumak istiyor. Ben ilgiyi de buna bağlıyorum. Yurtdışına fuarlara gidip geliyoruz. ‘Bize Türk edebiyatından haber verin’ diyorlardı. Bu soruya cevap veren bir dergiye ihtiyaç vardı. Orhan Pamuk’un Nobel alması ile Frankfurt Kitap Fuarı gibi etkilerle merceğe oturdu Türk edebiyatı” diyor. Turkish Book Review önce Frankfurt Kitap Fuarı’na gitmiş ve orada yabancı yayıncılara, ajanslara ve Türk edebiyatıyla ilgilenenlere dağıtılmış, sonrasında Türkiye’ye gelenlere, Tüyap’a katılan yazar ve yayıncılara verilmiş. Temmuz ayından bu yana yurtdışına da hem yazılı hem de elektronik kopya olarak dağıtıldığını söyleyen Gürses, şu ana dek 7 bin elektronik kopya 2 bin 500 de yazılı dergi gönderdiklerini ve daha da göndermekte olduklarını ekledi: “Hindistan, Kore gibi ülkelerden daha çok geri dönüş alıyoruz. En doğuya da en batıya da gönderiyoruz. Türkçe basılsın yönünde istekler var ama şimdilik belli değil. Dergi, Türkiye’de özellikle yabancı dilde kitap satan kitapevlerinde bulunabiliyor.” SICAK VE DÜMDÜZ BİR FİLM Cem Davran, şu sıralar İrfan Tözüm ile birlikte bir proje üstünde çalışıyor. İkili, kendi kafalarında inandıkları bir hikayeyi beyazperdeye aktaracaklar. ‘Artık benim kendi şarkımı söylemem lazım’ diyen oyuncu, çekecekleri filmin onları doyuracak ve ruhlarını tatmin edecek bir film olduğunu vurguluyor. Tözüm ve Davran, birkaç insanın hikayesini anlatacakları filmlerine 2008 Mart ayında başlayacaklar. ‘Sıcak ve söylediğini dümdüz söyleyen bir film yapacağız’ diyen Davran ile yeni projeleri hakkında söyleşmek için buluştuk. Ve tabii tiyatrodan, televizyondan, reyting savaşlarından da bahsetmeden edemedik. Tiyatro dolu bir geçmişiniz var. Ne oldu da tiyatroyu bıraktınız? “Tiyatrodan para kazanamamaktan değil bir kere. Özellikle tiyatroda bulunduğum son 10 yıl içinde Türkiye’de en fazla para kazanan tiyatrocuydum. Çünkü reklam seslendirmesi yapıyordum bir yandan ve ciddi paralar kazanıyordum. Yani tiyatroculuk yaptığım dönemde ben hiç para sıkıntısı çekmedim. ‘Tiyatrodan para kazanılmaz, tiyatroda insanlar aç kalır’ tragedyasına da hiç inanmam. Öyle bir efsane var ama hiç doğru değil. Tiyatronun bu anlamda acısını çeken insanlar bizden çok önceki nesiller. Karlı kışlı yollarda bir uçtan bir uca tiyatro yapmak için gidenler, tiyatro için acı çekenler... Vasfi Rıza Zorbu, Şaziye Moral’ın dönemi, ustalarımızın dönemi yani.” Ruhumuzu tatmin eden bir film olacak Çocuklarımla mektuplaşıyorum “Çocuklarımı ve kendimi bu öğütücü sistemden çekebilmek için çok çaba sarfediyorum. Mesela oğlum arkadaşında gördüğü çok popüler, gündelik bir şeyi isterken, ona özenirken, ben ona ‘Tamam bunu koca bir palavradır. Asal görev oyuna gelmemek değildir bu hallederiz ama n’olur arkadaşlarından biri de senin okuduğun arada tabii. Oyunun iki saat öncesine kadar İstanbul’un bir bir kitaba özensin’ diyorum. Bu cümleyi hiç yoksa, haftada 5 yerinde çekim yaparsın, turşu gibi son anda oyuna gelirsin. defa çocuklarıma kuruyorum. Bir de ben hala mektup Mesela bu aslında asal görevi aksatmaktır. İki saat sürecek oyuna, yazmanın çok önemli bir şey olduğunu düşünüyorum o çekimlerden, setlerden koşturarak gelmek olmamalı. Ama yüzden mesela çocuklarımla mektup aracılığıyla haberleşiyoruz. Evde yoksam, bana mektup bunların maddi karşılıklarını tutturamadığımız için bir şey yazıp bırakıyorlar, ben de onlara cevap denemiyor. Sonuçta ben de söylediklerimin tersini yapmayayım yazıyorum. Zaten internet ve ediye ayrıldım. Bir nedenim daha var. Şehir Tiyatrosu ve genelde mailler beni çok rahatsız de Türk tiyatrosu eksilmeye ve kendini yoketmeye başlamıştı. ediyor.” SETE TURŞU GİBİ GELMEK OLMAZ Siz neden uzaklaştınız peki? “Bir iki tane nedenim var. Son dönemlerimde şehir tiyatrosunda yöneticilik yapmıştım. Yöneticilik yaparken söylediğim şeylere öncelikle ben ters düşmek istemedim. Ben her zaman şehir ve devlet tiyatrolarındaki insanların, dışarıdaki işlerle gereğinden fazla haşır neşir olmalarını doğru bulmadım. Şehir Tiyatrosu’nda izinleri verirken, asal görevlerini aksatmamak koşuluyla görev veriyorduk. Ama aslında herkes aksatır ve bu Benim o tahmin ettiğim süreç hızla da devam etti.” Teknoloji HAKAN AKARSU hakana?cumhuriyet.com.tr Nokia, zarif ve kaliteli tasarımlarıyla dikkat çeken Nokia 8800 Arte ve Nokia 8800 Sapphire Arte’yi tanıttı. Bu yeni cep telefonları, ünlü yapımcı/DJ ikilisi Kruder&Dorfmeister tarafından yaratılan özel melodiler de içeriyor. Nokia 8800 Sapphire Arte’nin tasarımında hem deri hem de değerli taşlar kullanılmış. Tercih tuşu, safirden yapılırken panellerde Doğu Hindistan’da üretilen üstün kaliteli deri kullanılmış. Nokia 8800 Arte ise siyah bir şıklık sunuyor. Nokia 8800 Arte ve Nokia 8800 Sapphire Arte, 3G özellikleri ve 3.2 megapiksel otofokus kameraya ek olarak OLED (Organik LED) ekranı ve 1 GB dahili hafızasıyla dikkat çekiyor. Telefon, ekranı alta gelecek şekilde ters çevrildiğinde sessiz mod aktif hale geliyor. Parmak izi lekesini önleyen kaplama, metal ve cam kısımların kirlenmesini engellerken micro USB bağlantı da bilgisayarla senkronu sağlıyor. ? Oyunseverlere müjde Oyun sektörü geliştikçe oyunseverlere yönelik ürünler çoğalmaya başladı. Oyun klavyesi ve farelerinin büyük üreticilerden biri olan Wolfking’in oyun severler için hazırladığı iki farklı ürünü Türkiye’de satışa başlandı. Bunlardan birincisi Wolfking Warrior her hangi bir bilgisayara USB bağlantı yoluyla takabileceğiniz özel bir tuş takımı. Warrior daha çok bir frizbi gibi görünüyor ve üzerinde bir sürü tuş olmasa alıp fırlatmaya kalkabilirsiniz. Tuşların dizilimi normal bir klavyenin dizilimine çok benziyor. Hareket tuşlarının (QWE ve ASD) hemen üzerinde dairesel bir şekilde yerleştirilmiş 0’dan 9’a kadar sayılar bulunuyor. Bu sayı tuşlarının hemen üzerinde ise F1’den F12’ye işlev tuşları bulunuyor. Oyun sırasında bütün bunlar sol elinizin altında kolayca ve hızla erişebileceğiniz bir şekilde duruyor. Bütün tuşlara sol elin baş ve diğer parmaklarıyla erişmek son derece kolay. Klavye üzerinde yapılan uzun yolculuklara artık gerek yok. Bu ürünün masa üzerinde sabit kalma özelliği de son derece iyi, altında bulunan lastik ayaklar tuş takımının yerinden oynamasına izin vermiyor. Wolfking Trooper Gamer Mouse ise alışagelmiş mouseların aksine tamamen avuç içini doldurarak daha rahat bir kavrama ile oyun kontrollerini yapılabiliyor. Ayrıca programlanabilir iki adet tuş ile kendi isteğiniz doğrultusunda oyun içinde daha hızlı hareket kabiliyetine sahip olabiliyorsunuz. Ayrıca hızlı ateş düğmesiyle de 1 ila 4 arası tıklama programlayıp peş peşe ateş edebiliyorsunuz. www.pcargestore.com ardesinden klavye 91 YTL’den, mause ise 84 YTL’den sipariş verilebiliyor. ? K2 Network’ten Türkçe oyunlar Devasa çoklu online oyunlar liderlerinden K2 Network’ün portföyünde bulunan 100 ülke arasında Türkiye birinci oldu. Türkiye’den 5 milyon kayıtlı oyuncusu bulunan K2 Network’ün oyuncu portföyünün yüzde 40’ını Avrupa oluşturken Türkiye burada yüzde 30’luk bir paya sahip. Türkiye’deki büyük ilgi üzerine İstanbul’da bir ofis açan K2 Network 2008 yılında İngilizce dışında ikinci dil olarak Türkçe oyunlar da piyasaya sürecek. K2 Network’ün İletişim Direktörü Jeannia Hong 100 ülkeden 16 milyon bilgisayar oyunları meraklısına Knight Online, War Rock, Golobal MU Online, Red Store, Sword of the World: Granado Espada gibi oyunlarla ulaştıklarını vurguladı. Hong Türkiye’yi överek “5 milyon kayıtlı kullanıcı ile Türkiye en büyük pazarlarımız arasında” dedi. ? İki yeni cevher ? Bu yılbaşı çok renkli geçecek ViewSonic, iPod ile kullanılabilen VX2245wm ve HDMI uyumlu VX2435wm monitörleri ile kullanıcılara farklı deneyimler sunuyor. ViewDock serisi VX2245wm, hareketli oyunlardan ve filmlerden maksimum keyif alınmasını sağlarken Windows Vista Premium sertifikalı VX2435wm kullanıcılara gerçek HD deneyimi yaşatıyor. ViewDock serisi VX2245wm monitöre bütünleşik gelen iPod yuvası, kullanıcıların iPod ekranlarından yaklaşık 65 kere daha büyük olan ekranlarda daha konforlu ve kaliteli bir şekilde izleme deneyimi elde etmelerini sağlıyor. 5 milisaniyelik tepki süresi, ClearMotiv teknolojisi, yüksek parlaklık ve 700:1 kontrast oranı, geniş görüş açısı ile VX2245wm, hareketli oyunlardan ve filmlerden maksimum keyif alınmasını sağlıyor. ÇEVİRİ EKSİKLİĞİ Derginin alta ayda bir yayınlanmasının sebebi daha çok sonbahar ve ilkbahar aylarında kitap basılması. Daha kısa ya da uzun aralıklarla yayınlamanın zor olduğunu çünkü Türkiye’de kitapların daha çok sonbahar ve ilkbahar aylarında basıldığını belirten Gürses, bu şekilde edebiyat ödüllerinine de yer verebildiklerini ekliyor. Yurtdışında da Türkiye’de de daha çok çeviri kitapların okunduğunu söyleyen Gürses, “Türk edebiyatını da yurtdışına tanıtıp yabancı dillere çevrilmesine ön ayak olmak istiyoruz. Pek çok değerli yazar adını duyuramıyor. Bu yüzden dergiyi daha çok yazarlar, editörler, türkologlar, çevirmenler ve üniversite kürsülerine gönderiyoruz çünkü bir kitabın çevirisinin kararında bu insanlar etkili oluyor” diyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle