22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 5/12/07 16:01 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 8 ARALIK 2007 CUMARTESİ Konser J&B’den Yılbaşı partisi Yeni solistle ilk konser ‘Start A Party’ kampanyası ile yola çıkan J&B, benzersiz bir yılbaşı partisine hazırlanıyor. 15 Aralık’ta 1001 Direk’te düzenlenecek geceyi, DJ Gregory unutulmayacak performansıyla renklendirecek. Dans müziğini dünyaya yaymayı amaçlayan The Glimmers ve elektronik müzikte kendini kanıtlamış Mabbas da sahneye çıkacak. 1001 Direk, o gece dev büyüklükteki disko topuyla tam bir parti alanına dönüşecek. www.startapartyhereturkey.com) Yüksek Sadakat, yeni solistleri Kenan Vural ile birlikte ilk konserini bu akşam Studio Live’da verecek. Şarkı yazarı ve bas gitarist Kutlu Özmakinacı tarafından 1997 yılında temelleri atılan Yüksek Sadakat grubu, kendi adını taşıyan ilk albümünü Ocak 2006’da çıkarmıştı. ‘Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer’ ve ‘Kafile’ gibi şarkılarıyla kısa bir sürede üne kavuşan topluluk, yeni solistleri Vural ile saat 22.00’de başlayacak konserde sevenlerini coşturacak. (0216 556 98 00, biletler 25 YTL) İbrahimova İş Sanat’ta Otuz yılı aşkın sanat yaşamını ‘Sahnede 30 Yıl’ albümüyle taçlandıran Yıldız İbrahimova, 11 Aralık Salı Ankara Swiss Otel’de, 13 Aralık Perşembe akşamı ise İş Sanat Kültür Merkezi’nde konser verecek. Caz müziğinin dünyaca ünlü sesi İbrahimova, içlerinde Bulgaristan’ın en önemli klarnet ustası Ivo Papazov’un da bulunduğu bir toplulukla sahneye çıkacak. Grup, Balkan havalarından, Çigan müziğine ve türkülerimize kadar geniş bir seçki sunacak. (0212 316 10 83, 0216 556 98 00, biletler 50, 35, 30, 25 ve 20 YTL) Atakoğlu Grammy yarışında S on olarak 2005 yılında “If” adlı albümünü yayımlayan piyanistbesteci Fahir Atakoğlu, iki yıllık aradan sonra “Istanbul In Blue” adını verdiği yeni bir albümle döndü. Kendi plak şirketi “Far & Here”den yayınlanan bu albümde sanatçıya dünyaca ünlü Kübalı ve Amerikalı müzisyenler eşlik ediyor: Davulda Horacio El Negro Hernandez, basta Anthony Jackson, gitarda Mike Stern ve Wayne Krantz, saksafonda ise Bob Franceschini. Atakoğlu, şubat ZÜLAL ayında Amerika’da da çıkacak olan “Enstrümantal Çağdaş KALKANDELEN albümüyle, Caz Albümü”, “Yılın Albümü” ve kzulal?yahoo.com “Enstrümantal Beste” kategorilerinde 51. Grammy’ye aday olmayı planlıyor. Yaşamını Amerika’da sürdüren Fahir Atakoğlu ile İstanbul Moda Deniz Kulübü’nde buluşup albümle ilgili ayrıntıları konuştuk. Albümde rock ile caz müzik formlarını Türk müziğine özgü öğelerle bir araya getiriyorsunuz. Bazı şarkılarda Ortadoğu ve Akdeniz coğrafyasına yayılan birçok kültürden esinlenmeler var. Küresel caz yaptığınız yorumlarına ne diyorsunuz? “Hesapsız, kendiliğinden ortaya çıkmış bir durum bu. Küresel caz nedir? ‘World music’ diye bir şey çıkıyor. Yani biz Mars’a mı müzik yapıyoruz? Bunlar müzik endüstrisinin koyduğu adlar. Ben içimden geleni yapıyorum. Küresel caz nedir bilmiyorum. Bütün dünyadaki müzisyenler zaten birbirleriyle çalmak ister. Şimdi de iletişim daha fazla ve kolay olduğu için dünya müzisyenleri daha çok bir araya gelebiliyor. Bu nedenle bütün yapılan müzik türleri de küresel oluyor.” Hayko’nun turnesi bitiyor ‘Sakin Olmam Lazım’ ve ‘Tanışma Bitti’ albümleriyle Türkiye’deki alternatif müzik piyasasına farklı bir boyut getiren Hayko Cepkin, 16 Aralık Pazar günü Bostancı Gösteri Merkezi’nde sevenleriyle buluşacak. Saat 17.30’da başlayacak konser, Cepkin’in ‘Tanışma Bitti’ turnesinin son konseri olacak. Cepkin ayrıca, 27 Aralık Perşembe akşamı da Babylon’da sahneye çıkacak. (0216 556 98 00, biletler 28.50 YTL) Fotoğraf: UĞUR DEMİR Aslı ile Hayal’e yolculuk Alternatif müziğin Türkiye’deki en önemli kadın söz yazarı, besteci ve yorumcularından Aslı, 13 Aralık Perşembe akşamı Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde olacak. Nisan ayında yayınladığı 3. stüdyo albümü ‘Söylediğim Şarkılarda Saklı’ ile müzik listelerinin zirvesinde yer almaya devam eden şarkıcı, konserde kendi şarkılarının yanı sıra beğenilen yerli ve yabancı parçaları da yorumlayacak. Saat 21.30’da başlayacak konser geç saatlere kadar devam edecek. (0212 244 25 58, biletler 20 YTL) GALATA KÖPRÜSÜ’NÜN HALA SÜREN ETKİSİ Sizce müzikte “modern füzyon” denilen kavramın algılanışında bir değişim oldu mu? 70’lerde daha çok rock yapan caz müzisyenleri için kullanılan bu ifade, artık bütün müzikal elementlerin içinde olabileceği bir tür olarak düşünülüyor. “Aslında tekrar geliyor yani bir canlanma söz konusu. Hafif bir farklılaşma var ama o sound ya da teknolojiden dolayı oluyor. Müzikler daha alenen birleştirildiği için oluyor belki. Diğer yapılan müzikleri düşünecek olursak, benim müziğimde büyük bir fark yok. Sadece Türkiye’de doğup büyüdüğüm için ister istemez zaten içimde var olan şeyleri katıyorum.” Bestelerinizi yorumlarken birlikte çalıştığınız müzisyenleri özgür bıraktığınızı söylüyorsunuz. Stüdyoda kayda girerken ne istediğinize ilişkin kesin bir fikriniz oluyor mu, yoksa kayıt sırasında sizi de şaşırtan açılımlar söz konusu mu? “İkisi de oluyor. Ben besteyi yaptıktan sonra kendim onu stüdyomda elektronik aletlerimle çalıyorum. Daha sonra örneğin Negro’ya hem kendi çaldığımı, hem de bütün vurmalı çalgıları çıkardığım ayrı bir versiyonu gönderiyorum. Bu benim düşündüğüm ama sen ne istiyorsan onu geliştir diyorum. Yoksa ben de biliyorum bas gitarı, ama önemli olan farklı yorumları, renkleri ortaya çıkarmak. Biz bu şekilde üç gün prova yaptık. Zaten çalıştığımız stüdyonun üstünde yatılı da kalınabiliyordu. Kayıt sırasında sürekli birlikte olabildik böylece. Üç gün de kayıt sürdü. Bu süre içerisinde herkesten ufak ufak fikirler geldi, hepsi müziği benimsedi. En çok hoşuma giden herkesin kendinden bir şey katması oldu. Tam bir ortak çalışma çıktı ortaya.” ‘Connection’ adlı şarkıyı yazarken Galata Köprüsü’nden etkilenmişsiniz. Çok sakin bir melodisi var. Aslında her zaman kalabalık ve kendine özgü bir telaş içindedir orası ama sizin o köprüyle ilgili farklı anılarınız olsa gerek. “Babam tüccardı. Ben küçükken Sultanahmet’teki iş yerine götürürdü beni. Vapura binerdik ve hep oradan yürürdük. Şarkıda duyulan melodi aklıma geldiğinde o anıları çağrıştırdı. Konuşsak çok daha derin yönleri var ama ona girmek istemem…” Neden? Nasıl bir felsefe var arkasında? “Babam her sabah o köprüden beni geçirirdi ve benim de kendisi gibi tüccar olmamı isterdi. Ben aslında köprünün diğer tarafında olmayı pek istemiyordum ama bir şekilde gidiyordum tabii. Hala Galata Köprüsü’nü her görüşümde bunu hatırlarım.” Bu durumda parçanın o kadar sakin olması ilginç aslında. “Evet, dingin bir müzik. Aslında köprüden ister istemez geçiyordum, fakat köprünün diğer tarafında yapacağım pek bir şey yoktu. O ‘connection’, yani bizi bir yerden bir başka yere bağlayan köprü, beni karşı tarafa götürmedi ama bu müziğe getirdi.” Albümde sizi esinlendiren başka temalar da var. İstanbul’daki çingeneler mesela… “Biliyorsunuz Ağır Roman’ın (dans tiyatrosu) müziklerini ben yaptım. Aysun Aslan’la birlikte yürüttüğümüz çok güzel bir deneyimdi. Senelerce çingene müzisyeni dediğimiz müthiş müzisyenlerle çalıştık. Amerikalıların nasıl soul, R&B müziklerini yaratan müzisyenleri varsa, bizim de müziğimizde böyle bir güç var. Ağır Roman’da yer alan iki temayı alıp burada biraz daha geliştirdim.” Albüme adını veren ‘Istanbul In Blue’ adlı parçanın temeli Nihat Durak’ın ‘İlk Aşk’ adlı filmi için yaptığınız müzik. Oldukça nostaljik bir parça. Buradaki nostaljiyi yaratan filmdeki aşk teması mı, İstanbul’un kendisi mi, yoksa ikisi de mi? “Aşk... Özlem de var, İstanbul da var. Filmin İstanbul’la bir ilgisi yok. Bir sandal sahnesi var. Birlikte bindikleri eski bir sandalı görüyorlar ve anıları canlanıyor. Orada bir melodi var, onun bir bölümünü aldım ama gerisini kullanmadım. Parçayı tamamlamam yine İstanbul’da oldu. Eşimi, oğlumu görmeyeli 10 gün olmuştu, çok özlemiştim. Hatta Sezen Aksu’nun Kanlıca’daki evindeydim. Denize sıfırdır onun evi, müthiş bir manzarası vardır. Orada onları düşünürken aklıma geldi. İstanbul’dayken onlara duyduğum özlemi yansıttım sanıyorum. Yoksa İstanbul’u mavi renge atfedilen hüzünle özdeşleştirdiğim için değil.” İstanbul rengarenk zaten. Gökkuşağı gibi. “Aynen öyle. Gökkuşağının bütün renklerini bir arada barındırıyor. Böyle bir şehir yok zaten. Düşünsenize, içinden deniz geçiyor!” Bir süredir Amerika’da yaşıyorsunuz. Müzikal anlamda besleniyor musunuz oradan? “Amerika’nın göçmen ülkesi olması cazip. Farklılıkların bir araya gelişi, bir sanatçı için yaratıcı anlamda kışkırtıcı. Aslında kendimi biraz da buradan uzaklaştırmak istedim. Kendi başıma kalayım, daha az tüketileyim diye. Seneler evvel bir röportajda, ‘İnsanın kanını emiyorlar’ demiştim. Onu da manşete çıkarıp çok yanlış yorumladılar. Demek istediğim, burada kalınca, film müziğiydi, o proje bu proje derken, işin içine para da girince iki senede bitersin. O nedenle bir ayağımın biraz uzakta olması daha iyi.” Pera Fest sürüyor Bu yıl altıncısı düzenlenen Pera Fest kapsamında, Beyoğlu’nun farklı mekanlarında etkinlikler yapılıyor. Bunlardan biri de 11 Aralık Salı akşamı saat 21.30’da Nardis Jazz Club’de düzenlenecek olan Swing A La Turc konseri. Önder Focan’ın Kalan Müzik etiketiyle piyasaya çıkardığı yeni albümünün de adı olan proje, bu yıl İstanbul Caz Festivali’nde de yer almıştı. Gece Önder Focan’a, Şenol Filiz, Şenova Ülker, Erdal Akyol ve Ediz Hafızoğlu eşlik edecek. (0212 244 63 27, biletler 20 ve 10 YTL) Mor ve Ötesi Antalya’da Dokuz konserlik yoğun Almanya turnesinden yeni dönen Mor Ve Ötesi, Antalyalı hayranlarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 15 Aralık Cumartesi akşamı Antalya Jolly Joker XL’de konser verecek topluluk konserlerine Sakin müzik topluluğunu konuk edecek. Saat 21.00’de kapıların açılacağı konserde, Sakin sahneye 22.00’de, Mor Ve Ötesi ise 23.00’de çıkacak. (0242 229 46 4345) Kemanla İstanbul melodileri Uluslararası keman sanatçımız Cihat Aşkın’ın, 19.yy’daki İstanbul Oyun Havaları’nı yorumladığı ‘İstanbulin’ adlı albüm Kalan Müzikten çıktı. Tarihte dans ve müziğin birlikteliği, dans müziğinin sanatsal düzeylere kadar ulaşmasını sağlamıştır. Bach’ın dans süitleri, Chopin’in polonezleri, valsleri, Stravinsky’nin ‘Bahar Ayini’ gibi sayısız örnek bulenterguden@yahoo.com bu bağlamda değerlendirilir. Türkiye’de ‘Oyun Havaları’ denildiğinde biraz deformasyona uğramış bir durumla karşılaşıyoruz. Ancak Cihat Aşkın bu tuzağa düşmemiş ve çok değerli İstanbul Oyun Havaları’nı özlerini hiç bozmadan geliştirebilmiş. Virtüozitesi ise eserlerin dinlenme zevkini oldukça artırıyor. BÜLENT ERGÜDEN GELENEKLERDEN KOPMAMAK ‘İstanbulin’, 19.yy’da yenileşme hareketleri içerisinde halkın görüntüsünü değiştiren unsurlardan biri; yakaları çeneye kadar uzanan ve düğmeyle iliklenen bir tür uzun ceket. Tanzimatla başlayan Batılaşma sürecinde yenilikçilerle tutucular arasındaki mesafe giderek açılmaktaydı. Her yıl binlerce kaftan kaybolurken, binlerce İstanbulin ortaya çıkmaktadır. İstanbulin yenilikçi olmakla birlikte, geleneklerden kopmamayı simgeler. Albümdeki oyun havaları bu dönemin tipik müzikleridir. Cihat Aşkın da İstanbulin döneminin müziklerini, bu giysinin sembolize ettiği anlayışa uygun bir biçimde yorumlamaya çalışmış; yani taklitçilik değil, ama yenilikçilik. Cihat Aşkın’ın yazdığı, ‘Aşkın Ensemble’ın seslendirdiği eşlik partisi ise oldukça naturel bir çizgide. Deneysel bir yaklaşım sözkonusu değil. ‘Ulusal Keman Okulu’ oluşturma amacı da olan Aşkın’ın oyun havalarının melodik yapısıyla hiçbir şekilde çatışmaya girmeyen, ancak kemanın kıvraklığını daha iyi gösterebileceği ritm ve renk ağırlıklı çok seslendirmesi oldukça tutarlı. İstanbul’un Demokrat Parti döneminde başlayan, günümüzde de süren taşralaştırılma, köyleştirilme sürecinde neredeyse kendine has bir kültürü de olduğu unutulma noktasına geldi. Her ne kadar İstanbul, hep birçok kültürün birleştiği bir kent olmuşsa da, kendine has giysileri, konuşma aksanı, yemekleri, müzikleri olan bir yerdi. Bugün İstanbul için bir dünya başkenti denilmekte, ama geçmişte dünyanın tek başkentiydi. İstanbul’a olan düşmanlık kenti yok etme anlayışı müziği de vurdu. İstanbul kökenli Türk müziği günümüzde müzelik bir halde. Böylesine bir süreçte Cihat Aşkın’ın bu çalışması oldukça anlamlı. Albümde gelmiş geçmiş en önemli tanbur ustası kabul edilen Tanburi Cemil Bey’den Çeçen Kızı, Nikris Longa, Nuri Halil Poyraz’dan Hicazkar Sirto, Santuri Ethem Efendi’den Şehnaz Longa yer almakta. Ancak, Çergah Oyun Havası, İstanbul Kasap Havası, Hicaz Mandıra gibi anonim eserler albümün genelinde çoğunlukta. Aşkın genelde bütün notaları yazılı olarak düşünmüş. Sadece taksimler doğaçlama olarak çalınmış. Klarinette Serkan Çağrı, kanunda Halil Karaduman, udda Gürdal Tokcan gibi ustalar albümün Türk müziği kökenli sanatçıları. Anonim eserlerin tekrar kısımları ise çeşitleme anlayışıyla geliştirilmiş. Cihat Aşkın’ın virtüoz tekniği ise oldukça hızlı ve hüner isteyen bir biçimde çalınması gereken oyun havalarına yepyeni bir canlılık sağlamakta. Cihat Aşkın’ın hızı (özellikle Nihavend Longa’da) ‘heavy metal’ gitarcılarını kıskandıracak düzeyde. Bu albümdeki eserler dünyanın en üst düzey kemancıları için bile zor eserler kategorisine girer. Cihat Aşkın bu müziklerin ulusal keman okulu oluşturulmasında eğitimsel olarak kullanılmasının da sözkonusu olduğunu düşünüyor. 19.yy İstanbul müziği ‘Balkan Müziği’ konsepti içinde değerlendirilebilir. Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin müzikleri İstanbulin albümündeki eserlerde oldukça etkili. Sirto, mandıra, çiftetelli gibi başlıklar Balkan konseptini açıkça ortaya koymakta. Çigan müziklerindeki ritmler ve kemanın virtüozce kullanımı da oyun havaları’na yansımakta. İSTANBUL TAŞRALAŞIYOR İstanbul’un çok kültürlülüğü içinde, belki de yanlış olarak ‘azınlık’ diye adlandırılan insanların etkisi büyüktü. 19.yy’ın İstanbul’unda Ermeni, Yahudi, Rum, Levanten, Gürcü, Kafkas, Makedonyalı gibi birçok insan rahatlıkla yer alabilmekteydi. Osmanlı’da, Bursa’da ortaya çıkmış olan Hayal PerdesiHacivat ve Karagöz de bile Arnavut, Zenne, köçek gibi İstanbul’la ilgili bu tarz karakterler yer bulmaktaydı. Osmanlı’nın ve Atatürk Türkiye’sinin önemli hiçbir sorun yaşamadığı bu durum 1950 sonrası Türkiye’si için maalesef sorun haline getirildi ve İstanbul’un taşralaşması süreci başladı. İstanbulin albümü 2010’daki İstanbul’un Avrupa Kültür başkenti olma projesine yönelik önemli bir adım. Cihat Aşkın, Türk Müziği Devlet Konservatuarı da okumuş olmasının getirdiği birikimle eserleri doğru yorumlamakta. Keman ekolleri için toprağa basma anlayışı önemlidir. Türk ulusal keman ekolünün oluşturulması için bir adım da sayılabilecek bu çalışma dans müziğini, dolayısıyla oyun havalarını küçümseyenleri bile şaşırtacak müzikalitede. O dönem bestecilerinin melodik zenginlikleri, Aşkın’ın virtüozitesi ve İstabulinle simgeleştirilmiş yenilikçi anlayış albümü fazlasıyla ilginç kılmakta. Cihat Aşkın’ın Minyatürler adlı albümü İstiklal Caddesi müzikleri arasına girmişti. Sanırım İstanbulin albümündeki müzikler de İstanbul’un kalbi olan Beyoğlu’nda yankılanacaktır. RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle