Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 06 10/10/07 16:31 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 13 EKİM 2007 CUMARTESİ Mevsim değişiminde ‘mini beyne’ dikkat! ZUHAL AYTOLUN Soğuk havanın kendini yavaş yavaş göstermeye başladığı şu günlerde artık sağlığa farklı bir özen göstermek gerekiyor. Soğuk aylarda mikroplarla savaşabilmek için beslenmeye ve yaşam biçimine dikkat etmek ve en önemlisi spor yapmak alınabilecek önlemlerin en basitleri. Bu dönemde değişen gıdalar ve azalan hareketliliğin mide ve bağırsak hastalıklarını tetiklediğini söyleyen Memorial Hastanesi Gastroenteroloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Feryal İlkova, soğuk havalarda bizi bekleyen hastalıklar ve çözüm önerileri konusunda sorularımızı yanıtladı. Mevsim geçişlerinde en sık görülen hastalıklar arasında mide ve bağırsak ülserleri yer alıyor. İlkova, bazı aspirin ve ağrı kesicilerin tetikleyici olma özelliklerinin yanı sıra aslında sebebin bir bakteriden kaynaklandığını hatta Türkiye’de bu mikroba yüzde 80 oranında rastlandığını söylüyor. İlkova’nın verdiği bilgiye göre, Türkiye gibi tansiyonu yüksek ülkelerde sıkça rastlanılan ülser, kişiye rahatsızlık vermediği sürece zararsız ancak kişinin herhangi bir şikayeti varsa mutlaka bir doktora başvurması gerekiyor. Her bireyi farklı farklı etkileyen ülser, besin yoluyla geçebildiği gibi kişiden kişiye de bulaşabiliyor. Eğer kişinin mide şikayetleri varsa ve bulgusu da mevcutsa tedavi yoluna gitmek gerekiyor. acebook adlı meret, insanların, sanal halkalar şeklinde hiç durmadan uzayan bir zincir gibi birbirine bağlanmasını ve tabirimi mazur görün, çekirge sürüsü gibi çoğalmasını sağlıyor. Zaten tüketim çağında, “çok sıkıldım yahu”, “baydı”, “yalan oldu” gibi anlamsız kelime ve kelime grupları, özellikle gençlerimizi esir Mark almış durumda… Onlar, hızla tüketecekleri, olur Zuckerberg olmaz her yerde kullanacakları yeni oyuncaklarını çoktan buldular. Türkiye’de de yaklaşık iki haftadır, 2007 yılının bombası diyebileceğimiz facebook’a ALPER yönelik çığ gibi büyüyen bir katılım TURGUT var. Argo olacak ancak facebook adlı hala tam anlamıyla keşfedemediğim soyut zamazingoya, “yüz rehberi” diyen de var, “feyz book” diye göklere çıkaran da… Öte yandan muhtarlık ve dedektiflik bürosu işlevi gördüğü de kesin… Sezona damgasını vuran çılgınlık F Facebook’ta yaş, medeni durum, din, tuttuğun takım… Her şey sere serpe… Koruma kalkanı yok… Maillerini, telefon numaralarını verenler mi ararsınız? Fotoğraflarını ve videolarını sürekli güncelleyenleri mi? Ve yalana asla tahammülü yok. BESLENME ÖNEMLİ Mevsim geçişlerinde ve özellikle kış aylarında yoğun kuru gıda tüketimi mide ve bağırsak sistemini etkiliyor. Kuru gıda tüketimiyle birlikte bağırsak fonksiyonlarının da yavaşladığını söyleyen İlkova, sağlıklı beslenmenin bir parçası olarak lif bakımından zengin beslenmenin önemine dikkat çekiyor: “Mide ve bağırsağa ‘mini beyin’ diyoruz. Beyindeki kadar sinir hücresini bulunduruyor bünyesinde ve pek çok faktörden etkilenebiliyor. Ancak dengeli beslenmenin bir parçası olarak lifli gıda alımı ile mide ve bağırsakların temizlenmesi sağlanabilir. Bunun yanı sıra bol su tüketimi ile hareket öneriyoruz.” Çay ve kahvenin bazı yararlarından bahsedilse de fazlasının zararlı olduğunu ve onların yerine su tüketilmesini, tatlı ihtiyacının da şekeri daha geç kana karıştığı için meyve ile karşılanmasını öneriyor İlkova. Bir takım rahatsızlıklar için gerekmediği takdirde büyük diyetlerin uygulanmaması gerekiyor. Gün içinde öğün aralarını açmadan, ara öğünlerle destek sağlamak, geceleri de yemek yemeyi daha aza indirmek sağlık için yararlı. HERŞEY SERE SERPE “Hangimizin arkadaşı daha çok” saplantısı, saçma sapan bir rekabeti beraberinde getiriyor. Yalnızlık, kentlerimiz kalabalıklaştıkça çoğalıyor. Hatırlanılmak istiyor insan, bir başına kalma korkusu, fark edilmeme endişesi, aynı zamanda sürüden kopmama telaşı… Örneğin vapurda sürekli cep telefonlarıyla oynayan hüzünlü bir nesil ile yolculuk ediyorum. Büyük bir umutla mesaj gelmesini veya son model telefonlarının çalmasını bekliyorlar. Ve gündüzün kırılgan ve apolitik gençleri, geceleri ayrı bir kimliği benimsiyorlar. Çünkü onlar, büyük bir enerjiye ve dinmeyen bir coşkuya sahipler… Tereddüt etmeden, tüm duyguların etkisini yitireceği maskelerin ardına gizleniyorlar. Karmakarışık insan ruhunu salıvermek için… Marjinal, sapkın, psikopat diye nitelendirilme riskini yok sayarak... Ve böyle hareket etmeyi, özgürlük sanarak… Yani aldanarak… Ama insan oyuncak değil… Hem yaralıyor, hem de yaralanıyorlar. İşte, psikolojisi çokça bozuk yeri geldiğinde de tepetaklak olan günümüz insanlarının, internet üzerindeki yansıması… Kimse üstüne alınmasın, benim gözlemim bu… Ancak facebook’a gelince işler biraz karışıyor. Yaş, medeni durum, din, tuttuğun takım… Her şey sere serpe… Koruma kalkanı yok… Üstüne üstlük herkes birbirine burun kıvırıyor, modern bir kimlik niteliğindeki sayfalarıyla dalga geçiyor. Abartanlar uyarılıyor, “bil ki seni tanıyoruz” denilerek… Maillerini, telefon numaralarını verenler mi ararsınız? Fotoğraflarını ve videolarını sürekli güncelleyenleri mi? Hakkını vermek lazım… İlginç bir site facebook… Bildiğimiz herhangi Kimin arkadaşı daha çok? Facebook’ta, lakap, nick, uyduruk fotoğraflar hak getire… Ve ‘Büyük Birader’ bu yüzden çok mutlu, herkes bilerek ve isteyerek kartını açık oynadığı için… İlkokul arkadaşını buluyor biri, diğeri eski sevgilisini… Kavgalılar uzlaşıyor, küskünler barışıyor. Bir yanda facebook’a bodoslama dalanlar, diğer yanda da moda olduğu gerekçesiyle uzak duranlar var. Meşhur tipler, medyatikler, televoleciler de burada... Hayranı oldukları ünlüler için gruplaşanlar, siyaset adına örgütlenenler de… TV ağzıyla söylersek, facebook, “sezona damgasını vuruyor.” Sanal çılgınlık, gerçek hayatta yankısını buluyor. Yanlış anlaşılmalar ise gırla… İsim karışıklıkları, istemediğin bir kişiye sobelenmek ve dahası… Erkek öfkesi, kadın kıskançlığı şimdiden başladı. Patron kızıyor, eşler kıskanıyor… Geçmişe özlem adına bir araya gelenler, çok sayıda gruba bölünüyorlar ve bu topluluklar, şaka değil binlerce üyeyi ağırlıyor. Nostaljinin bile suyunu çıkarıyorlar, ahlar ve vahlar arasında… Filmler, konserler, şarkılar öneriliyor, kitaplar eleştiriliyor. Davetler, randevular, çeşitli organizasyonlar… Sıkılanlar oyunlara dadanabiliyor. Sanal da olsa, duble rakı, çiğ köfte, fava, börülce, yan masadan ikram edilebiliyor. Herkesin ortak noktası ise sanırım merak… Eski eş, sevgili, dost, arkadaşların, yeni haline, statüsüne, medeni haline, ulaştıkları mertebeye göz atılıyor. Bu nedenle içtenlikten uzak “merhabalar” bazen sırıtıyor. Gelelim başta söylediğimiz, hangimizin arkadaşı daha çok meselesine… Adamın bin arkadaşı var niye benim elli tanecik diye düşünürseniz yandınız. (yazıyı yazarken benim arkadaş sayısı 93’e ulaştı, bir kısmını çok iyi tanımıyorum bile…) Ve anlayamadığım ve asla anlayamayacağım bir insanın tüm hayatı boyunca bin tane dostu olur mu? Şayet politikacı değilseniz tabii… Son olarak diyeceğim o ki, sevmek ve nefret etmek arasında bocalamak istiyorsanız, buyurun facebook’a… “Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” diye mırıldanmak şartıyla… ARA ÖĞÜNLERDE KURU MEYVE İlkova, ara öğünlerde mideyi yoracak ürünlerin yerine taze meyve yenmesi gerektiğini, olmadığı durumlarda da kuru meyve ile takviye yapılabileceğini belirtiyor. Meyvedeki şeker kana geç karıştığı için hem o andaki ihtiyaç karşılanıyor hem de mide boş kalmamış oluyor. Bu yolla da bağırsakların daha düzenli çalışması sağlanıyor. Besin değeri açısından yüksek ve tüketimi pratik olan kuru meyve çabuk sindirildiği için de önerilen ara öğünler arasında. Bunun yanı sıra kişiye herhangi bir yan etkisi yoksa yoğurt ile de bu ihtiyaç giderilebiliyor. Spor sağlıklı yaşamın garantisi Kendisi de spora düşkün olan İlkova, iş yoğunluğundan ya da başka nedenlerden dolayı sporun aksatılmaması ve spora mutlaka zaman yaratılması gerektiğini söylüyor. Yürüyüş, koşu, powerplate, kayak ve yazları da su sporları yapıyor İlkova. Bu zamanları da daha çok ailesiyle değerlendirmeye özen gösterdiğini, aile ile birlikte geçirilen vakitlerin kişinin ruh sağlığı için önemli olduğunu belirtiyor. Sağlıklı yaşamak ve ileriki yaşlarda da zinde olabilmek için, beslenmenin yanı sıra spor yapmak şart. Hareket etmenin en önemli etken olduğunu belirten İlkova, “En azından yürümek, asansör ve yürüyen merdivenlerden uzak durmak gerekiyor. Biz çeşitli nedenlerden dolayı çok çabuk yaşlanan bir toplumuz. Yaşlanınca sistemler değişiyor. Bunu bilmek ve buna özen göstermek gerekiyor” diyor. bir şeye benzemiyor. Ve yalana asla tahammülü yok. Kısaca değinelim, Harvard’lı 19 yaşındaki Mark Zuckerberg, 2004 yılında öğrenci arkadaşları için Facebook’u yarattı. Genç adam nereden bilsin, geçen 3 yıl içinde, her kıtadan, farklı ülkelerden ve değişik yaş gruplarından 43 milyon insanın (bu sayı sürekli artıyor) adeta hücumuna uğrayan dünyanın en büyük sosyal ağına imza atacağını… Paranın, reklâmın, yatırımın kokusunu iyi alan internet ve bilişim devleri Microsoft ve Yahoo, zaman kaybetmeden Facebook’a gözlerini dikti bile... Sitenin ederi şimdilik 13 milyar dolar… Öldürülen gazetecilere adanan konser iDANS Uluslararası Çağdaş Dans Festivali programında yer alan konserlerden ikincisi dünyada öldürülen tüm gazetecilere adanıyor. Lübnan’ın yetiştirdiği en önemli çağdaş müzik bestecilerinden Zad Moultaka’nın eserlerinin seslendirileceği konserde ayrıca bestecinin dansçı Yalda Younes ile birlikte gerçekleştirdikleri bir dans parçası da var. “No” adlı eser cinayete kurban giden Lübnan’lı gazeteci Samir Kassir anısına yaratılmış. Dans eğitimine Beyrut’ta bale ile başlayan Yalda Younes’un hayatı içindeki flamenko tutkusu ile bütünleşmiş. Sanatçının dansında Doğu’lu köklerinin flamenko ile buluşmasından doğan güçlü bir varlık dikkat çekiyor. Her telden İstanbul şarkıları İstanbul İl Özel İdaresi tarafından hazırlanan İstanbul Şarkıları albüm serisi İstanbul’un tarihine mal olmuş ve zaman içinde sadece klasik Türk müziği formatıyla yorumlanmış şarkı ve türküleri bir araya getiriyor. Her yaştan ve her müzik zevkine sahip insanların dinleyebilmesi amacıyla hazırlanan albümlerin prodüktörlüğünü Ahmet Özden üstlenmiş. Pop, caz, rock, senfonik, alaturka fantezi ve folklorik tarzların birarada sunulduğu 6 albümlük seri, bir dünya şehri ve kültür başkenti olan İstanbul’u ziyaret eden turistlerin de İstanbul müziğini ve melodi zenginliğini tanıyabilmesi için vokalli ve enstrümantal olarak düzenlenmiş. Tam bir arşiv niteliği taşıyan albüm serisinde vokallerde; alaturka fantezide Ferah Demiralp, Şehnaz Tanılkan, Belma Şahin, İpek Çaltı ve Ayla Çelik, cazda Pınar Hatipoğlu ve Murat Azir, rockta Seda Mete ile Tolga Öğüt, folklorik müzikte Neşe Demir, Polat Akarçay, popta Açelya Kılıç, İpek Çaltı ve Gizem Kömürcü ile senfonik müzikte Eda Yıldırım ve Pınar Hatipoğlu yer alıyor. Her hikayesi dilden dile dolanan Kız Sen İstanbul’un Neresindensin şarkısından Beyoğlu’nda Gezersin’e, Ah Güzel İstanbul’dan Üsküdar’a Giderken’e dek sevilen İstanbul şarkılarının müzikseverlere sunulduğu albümün müzisyenlerinin arasında da Erdem Sökmen, Türker Dinletir, Muzaffer Şenyaylar, Engin Görkey gibi başarılı isimler yer alıyor. DOĞU KÜLTÜRÜNÜ İRDELEMEK 1967 Lübnan doğumlu Zad Moultaka uzun yıllardır çağdaş batı müziğiyle geleneksel Arap müziğinin kendine özgü karakterini birleştirmeye çalışan bir sanatçı. Moultaka’nın iDANS Festivali, konserin tamamını ise bütün dünyada suikasta kurban giden tüm gazetecilere adıyor. Bugün Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi Uçaksavar Kampüsü’nde gerçekleşecek konserde Lübnanlı sanatçı Yalda Younes’in dansına vokalde Fransız sanatçı Françoise Kubler, klarnette Fransız sanatçı Armand Angster, kemanda Lübnanlı müzisyen Gilbert Yammine, flütte İtalyan sanatçı Mario Caroli eşlik edecek. Moultaka’nın bu müzisyenleri bir araya getirmesindeki amacı doğu kültürünü ve bu kültürün canlı belleğini irdelemek ve ona batının açtığı yeni ufukları sunarken batı müzik dilinin düşünsel temelini Zad Moultaka zenginleştirmek. ÖNCÜLERE DİKKAT Alarme eden rahatsızlıkları göz ardı etmemek gerektiğini söylüyor İlkova. Mide ve bağırsak hastalıklarında kilo kaybı, koyu renk dışkı veya dışkıda kan görmek, yemek yerken zorlanmak, gıdanın mideye daha zor iletilmesi ve tuvalet alışkanlığının birden bire değişmesi gibi uyarıları dikkate alarak hemen bir doktora başvurulmasında yarar var. ‘Hastalık yoktur, hasta vardır’ ilkesiyle hareket ettiklerini belirten İlkova, kişi bazında yapılan değerlendirmelerin ardından tedavi sürecine girilmesi gerektiğini söylüyor.