18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 05 3/1/07 16:46 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK 6 OCAK 2007 CUMARTESİ 5 Onun zekâsı hangisi? Bir çocuk düşünün. Sözel derslerde çok başarılı ama en basit matematik problemlerini bile çözemiyor. Ya da sayısal derslerde sınıfının birincisi ama öteki derslerin hiçbirinde başarılı olamıyor. Bunlar kafanızı karıştırmasın. Önemli olan çocuğunuzun zekâsının hangi alanlarda yoğunlaştığını bilmek ve ona uygun davranmak. Prof. Howard Gardner’ın ortaya koyduğu “Çoklu Zekâ Kuramı”na göre yedi zekâ türü bulunuyor. Üstelik herkes bu yedi zekâya sahip. Ancak “kalıtımsal ve çevresel rastlantılar ve bunların etkileşimine bağlı olarak, aramızda tam olarak aynı oran ve karışımda bir zekâ bileşimi sergileyen iki kişi’’ bulunmuyor. Bu zeka türleri şöyle sıralanıyor: ? SözelDilsel Zekâ: Yazma/konuşma/espriler yapma/okuma MantıksalMatematiksel Zekâ: Problem çözme/sorgulama/hesap verme/deney yapma ? GörselAlansal zekâ: Boyama/çizme/harita okuma/motif çizme/örnek yaratma ? BedenselKinestetik Zekâ: Dans/egzersiz/spor yapma/mümkün olduğunca hareket etme ? MüzikselRitmik Zekâ: Şarkı söyleme/tempo tutma/müzik dinleme/enstrüman çalma ? Sosyal Zekâ: Gruplarla çalışma/aracılık etme/birinin duygularını anlama ? Kişiye Dönük Zekâ: Derin düşünme/hayal kurma/hedef koyma/yalnız kalma Prof. Gardner’a göre, IQ testleri, kişilerin yetenek ve beceri, neler yapabilecekleri, nasıl düşündükleri, hayal güçleri ve yaratıcılıkları hakkında bilgi vermiyor. Çünkü, birçok yetenek ve yetenekler birleşimi bulunuyor ve bunları kalıplaşmış sınavlar ile ölçmek mümkün değil. Sonuç olarak, IQ değerleri farklı olsa bile çeşitli niteliklere sahip kişiler, toplumda başarılı olabiliyorlar. FİGEN ATALAY Görsel, alansal ? Net zihinsel imaj gördüğünü söyler ? Harita, çizelge, şemaları rahatlıkla okur ? Yaşıtlarından daha hayalcidir ? Sanat etkinliklerinden zevk alır ? Görsel gösterimleri sever ? Boz yap ve bul oyunlarını sever ? Okurken kelimelerden çok resimlerden öğrenir ? Sayfaları farkında olmadan resimler Mantıksal, matematiksel ? Herhangi bir şeyin nasıl çalıştığını sorgular ? Aklından hesabı çabuk yapar ? Matematik etkinliklerini sever ? Strateji oyunlarını sever ? Mantık oyunlarını, yap bozları sever ? Üst düzey düşünce becerilerini kullanır Sosyal ? Yaşıtları ile konuşmaktan zevk alır ? Doğal bir lider olarak davranır ? Sorunları olan arkadaşlarına önerilerde bulunur ? Kulüplere, komitelere ve diğer organizasyonlara katılır ? Başka çocuklarla oynamayı sever ? Bir veya birden fazla yakın arkadaşı vardır ? Başkalarına ilgi gösterir ? Pratik yaşam tecrübesi vardır (sokak yaşamını kıvırır) Bedensel ? Bir veya birden fazla sporda başarılıdır ? Uzun süre oturunca kıpırdanır, elini ayağını sallar vs. ? Bir şeyleri parçalayıp tekrar birleştermeyi sever ? Yeni şeyleri eller ? Kendini dramatik şekilde ifade etmeyi sever ? Hikâyeler anlatır, espriler yapar, olaylar uydurur ? Hafızası iyidir ? Kelime oyunlarını sever ? Okumayazmayı sever ? Yaşına göre sözcük dağarcığı zengindir Dilsel figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 ? Detone müziği tanır, melodileri hatırlar ? Koroda söyler veya bir enstrüman çalar ? Ritmik şekilde konuşur veya hareket eder ? Çalışırken ritmik tempo tutar ? Çevre seslerine duyarlıdır ? Müziğe olumlu tepkiler verir Müziksel Kişiye dönük ? Bağımsızlık gösterir ? Kuvvetli yönlerini gerçekçi olarak bilir ? Kendini yönlendirebilir ? Grup ile çalışmaktansa yalnız çalışmayı tercih eder ? Özgüveni ve öz tanımı yüksektir Rock’ın senfonik hali: Almora Orkestrası APTÜLKADİR ELÇİOĞLU Müzik dünyasında 60’lı ve 70’li yıllardaki kadar yenilikçi fikirleri pek göremez olduk. Bunda teknolojik gelişmelerin yolaçtığı yabancılaşmanın payı olduğu kadar tüketimi hızla körüklemek için durmaksızın derinliksiz türler icat eden müzik sanayinin de rolü var. Arada olumlu çabalarla karşılaşabiliyoruz ancak bunlar da hakim yapının dışında, sessiz ve sedasız kendini varedebiliyor. Ülkemizi son dönem heavy rock topluluklarından Almora da bunlardan biri. DİRSEK TEMASI 90’ların sonuna doğru rock grupları yeni yollar denemek zorunda kalmışlardı. Bir yanda alternatif tarzlar denenirken, heavy toplulukları da klasik müzikle dirsek temasına başladılar. Kimileri daha gotik tarzlar içinde opera vokallerini bünyesine kattı. Böylece biri “temiz” biri “sert” olmak üzere iki vokalistli topluluklar türemeye başladı. Bu yeni gelişmenin yansımalarından bir başkası da klasik müzik enstrümanlarının sert rock dörtlüsünün içine yerleşmesiydi. Hâttâ Therion, Hagard gibi topluluklar işi iyice azıtarak bir senfonik orkestra halinde sahneye çıkmaya başlayacaklardı. Heavy Metal içinde gelişen bu yenilikçi tavırlardan üçüncüsü de “power metal” adıyla şekillenendi. Bunlar ise diğer iki örneğin aksine alışılmış rock topluluğu enstrüman düzenini koruyarak, klasik müzik ögelerini müziklerine yansıtıyorlardı. 90’ların sonundaki “Power” grupları daha çok Rainbow, Malmsteen gibi 80’lerin gitar önderlikli, klasik müzik nizamını yansıtan öncü heavy sanatçılarını, yer yer de 70’lerin senfonik rockçılarını andırır gibiydi. Son örnek eski rock dinleyicisine daha yakın gibi görünse de bütün bunlar “eklektik” olmanın ötesine geçemeyen çabalar gibi geliyordu. Niyetler samimi, müzikal yetenek virtiözite düzeyinde olsa da hani o “Zaman değişti, o ileri taşıyabildiler. Kapak tasarımına dek titizlik gösterilen ilk albümün başarısı bir yıl sonra gelen “Kalihora’s Song”la devam edecekti. İkinci albümün sürprizi ise gitaristleri ve grubun müzikal mimarı olan Soner’in bir parçada bir Türk müziği enstrümanı olan yaylı tamburu da Almora müziğine katmasıydı. Üçüncü albüm olan “Shehrâzad”da ise grubun yanına bir oda orkestrasının katılmasına şahit olacaktık. Geçen yıl çıkan son albüm “1945”de ise tenor Hakan Aysev’i görecektik. Bu klasik müzikçinin albüme konuk olmasının ötesinde çok ciddi bir şekilde rock vokalisti halinde yeralması da şaşırtıcıydı. 4 albümün sonunda Almora’nın müzikal gelişiminin yanında şarkı sözlerindeki toplumsal bakışın artışı ve sağlamlığı da dikkat çekiciydi. MÜZİK YELPAZESİ Klasik müzikle buluşan yeni dönem rock, metal grupları için yukarda sarfettiğim “eklektik olma” eleştirisini Almora’nın kırabildiğini düşünüyorum. Bu tavrın isim sahibi örneklerine önderlik eden gotik anlayışken Almora’nın barok ağırlığından daha geniş müzikal yelpazeye dağılabilmesi daha ayrıcalıklı ve de eski birikimleri de bünyesinde taşıyabilen bir durum yakalamasına neden oluyordu. Topluluğun tüm seceresine baktığımızda; klasik rock ile her daim bütünlüklü olabilen barokla da sınırlı kalmayarak İngiliz folk, Türk müziğiyle de dirsek temasını görürüz. Bu sayede Almora, Batı’daki örneklerin aksine 70’lerin progressive rock tarzının birikimini daha fazla hissettirebiliyor. Topluluğun bu yanı dinleme olanağını yakayabilen (çoğunlukla da tesadüf eseri) eski kuşak rock dinleyicisinin de ilgisini çekebilmesine neden oluyor. Bu gece (6 Ocak 2007) Almora ile tanışma olanağınız var. İstanbul Studio Live’da topluluk saat 22.00’de konsere çıkacak. Üstelik bu konsere Almora ile birlikte yaylı çalgılardan müteşekkül bir kuartet yeralırken ünlü tenorumuz Hakan Aysev’i de rock vokalisti olarak göreceğiz. günlerin büyüsü daha farklıydı” deyiminde gizlenmiş bir kuşkuyu taşıttırıyordu. İşte Almora bu zaman diliminde Türkiye’de ortaya çıktı. Özgün rock dörtlüsüne klasik müzikten gelen ama rock’a da pek yabancı olmayan bir flütçü ve kemancıyı katıverdi. İlk albümünü “Gates Of Times” adıyla 2002’de yapan Almora, geçen çok kısa zaman dilimine 4 albümü sığdırabilecekti. Albüm sayısının fazlalığına rağmen şaşırtıcı bir şekilde de monotonluğa düşmeden, her yeni çalışmada müzikal fikirlerini daha
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle