19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 3/1/07 16:52 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 6 OCAK 2007 CUMARTESİ 20’sinde neyse D 60’ında da o “Köyde tek bir kişi yok/ Ne bir insan ne de bir taş/ Köyde kimse kalmadı/ Çocuklar yok kzulal?yahoo.com oldu/ Ve bir anne kendinden geçinceye kadar acıyla kıvranıp yas tutuyor/ Çelimsiz ufacık bebekler çamura gömüldü/ Ufacık, küçücük eller yollarda bulundu/ Savaş hedefini vurur/ Bombalar düşer/ Ne laf ama…/ Bayan Rice, Amerikalı yeni Ortadoğu’yu yarattı diye ciyak ciyak bağırıyor.” Bu çarpıcı ifadeler, “Punk rock’ın şairi” diye anılan sanatçı/yazar/şarkıcı Patti Smith’in 2006 yılında yazdığı yeni protest şarkı “Qana”nın sözleri. Saddam Hüseyin’in idam edildiği saatlerde New York’un ünlü konser salonlarından Bowery Ballroom’da Patti Smith’i dinlemeye gidenler arasındaydım. Salondakiler hep bir ağızdan bu şarkıyı seslendirirken, Patti Smith de kendisini o gece tuhaf hissettiğini söylüyordu. Konser mekanına gelirken yolda arabanın radyosundan almış haberi. “Saddam kötü ve korkunç biriydi. Fakat umarım biz bu idam haberini Amerika’da kutlamayız. Çünkü idam kutlanacak bir şey değil. Bizim Irak konusunda başka değerlendirmeler yapıp, yarattığımız o büyük kargaşayı düzeltmemiz gerek. Umarım bundan sonra Iraklılar kendileri için daha iyi bir gelecek yaratma fırsatı bulabilirler” dediğinde sözlerinin onaylandığını gösteren büyük bir alkış aldı. inleyin eğlenin ‘Electropop’ gecesi House, tekno ve elektronika denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Swayzak 2 cd’lik albümü ‘Route de la Slack’ın yayınlanmasının hemen ardından Babylon’da sahneye çıkıyor. Swayzak, 12 Ocak Cuma akşamı önücüsü oldukları ‘electroclash’ yani ‘electropop’ müzik türünün en iyi örneklerini dinleyicilere sunacak. Fisherspooner, Ladytron ve Adult gibi isimlerinden farklı olarak, Swayzak ‘minimal deep house’, ‘modern dub’ ve ‘techno’yu harmanlıyor. (0216 556 98 00, bilet 33,50 YTL) ZÜLAL KALKANDELEN bulmuştum. Artık bir marş haline gelen “People Have The Power” adlı şarkısını, Wall Street’teki New York Borsası’nın önünde kapitalist sistemi protesto eden binlerce insanla birlikte söylemişti. Dört yıl sonra aynı şarkıyı bu kez konserde dinledim. Diyeceğim şu ki, Patti Smith, güçlü sesiyle nice genç şanatçıya taş çıkartır; hiç ödün vermediği tavrıyla da aydın geçinen birçoklarını utandırır. Doğum günü 30 Aralık olduğu için, o gece saat 12’yi geçtiğinde 60 yaşına girdi Patti Smith. “Happy Birthday!” çığlıklarına biraz utanarak ama gülümsemeyle karşılık verdi. Hatta bir ara seyirciler arasına karışmak için sahneden aşağıya atlayıverdi. Bir de baktım ki, tam yanımda durmuş o da alkış tutuyor. Nasıl tutmasın? Sahnede onca yıldır kendisine eşlik eden grubu çalıyor. Basçı da kendi oğlu Jackson! Caz şarkıcısı Rubin İstanbul’da Vanessa Rubin 1013 Ocak tarihleri arasında JC’s İstanbul Jazz Center’da konser verecek. Cleaveland Ohio’da doğan ve büyüyen ünlü caz şarkıcısı, Ohio State Üniversitesi’nde gazetecilik üzerine doktora eğitimini tamamladıktan sonra müzikle uğraşmaya ve üniversitede her iki alanda da dersler vermeye başladı. 1982’den itibaren müzik çalışmalarını New York’da sürdürdü. Barry Harris ve Frank Foster’ın himayesinde Jazz Cultural Theather’da birçok büyük grupla birlikte sahne aldı. (0212 327 50 50, biletler 20 ve 25 YTL) POLİTİKALARA ELEŞTİRİ Patti Smith ve grubu, tam olarak iki saat süren konserde, 1988 albümü “Dream Of Life”ın tümünü çaldılar ve ayrıca yeni şarkılarından örnekler de verdiler. Yazımın başında sözlerinden bir bölümünü aldığım “Qana” adlı şarkı, Temmuz 2006’da İsrail tarafından bombalanan Lübnan’ın Kana Köyü’nde ölen insanları anlatıyor. Konserde çalınan bir diğer yeni protest şarkı ise, Smith’in, Amerika’nın Guantanamo Üssü’nde belirli bir suçu olmaksızın 4 yıl esir tutulan Türk vatandaşı Murat Kurnaz’ın hikayesinden esinlenerek yazdığı “Without Chains”di. İlk kez Eylül 2006’da Londra’da seslendirilen ve Amerikanİsrail politikalarını sert bir dille eleştiren bu şarkıların, New York’ta yaşları 2545 arasında değişen konser izleyicisi tarafından heyecanla alkışlanması da gecenin ilginç anlarındandı. Her şarkı arasında albümle ilgili ufak anekdotlar anlatan Smith, kimi zaman da taktı gözlüğünü, aldı eline kitabı ve başladı şiirlerini okumaya. İzleyiciyle sahneden sohbet ederek, son derece akıllıca espriler yaparak, dans ederek, gitar ve mızıka çalarak, hem kendisi zevk aldı hem de herkese çok güzel anlar yaşattı. İyi ki doğdun, sen çok yaşa Patti Smith! ROCK’IN EN BÜYÜKLERİNDEN Yıllar eskitemedi Patti Smith’i. Yüzüne düşen birkaç kırışıklık dışında, kot pantolonu, topuksuz sade çizmeleri, bir tarafı pantolonun belinden sarkan kareli gömleği, uzun düz saçları ve incecik bedeniyle görüntüsü hep aynı. Ama onunla ilgili değişmeyen en önemli şey, haksızlıklar karşısında ezilenden yana aldığı tavır. 32 yıl önce yayımladığı ilk albümü “Horses”tan bu yana, o tavrı hep şarkılarına da yansıttı. Hiçbir zaman ticari olarak büyük başarılar elde edemedi ama onun rock müzik tarihinin en önemli sanatçılarından biri olduğu gerçeğini kimse yadsıyamadı. Patti Smith’i 2002 yılında, Amerikan solunun önde gelen isimlerinden, başkan adayı Ralph Nader’ın büyük holdinglerin yolsuzluklarına karşı düzenlendiği protesto gösterisi sırasında da izleme fırsatı Balkan ezgili gece Avrupa’nın en gözde komedyeni Borat’ın film müziklerine imza atan Shantel, bu akşam Babylon’da sahneye çıkacak. Shantel, Güneydoğu Avrupa ve Balkan geleneksel melodilerini, elektronik müzikle sentezliyor. Bucovina Club serisi ile son yılların en ateşli, tutkulu ve duygu yüklü derleme albümlerini yaratan Shantel saat 23.00’de başlayacak gecede Balkan ezgileriyle herkesi dans ettirecek. (0216 556 98 00, biletler 33.50 YTL) Sting’den Rönesans şarkıları Eski rock topluluğu ‘The Police’in üyesi, dünyaca ünlü pop yıldızı Sting son albümü ‘Songs From the Labyrinth’le 17. yüzyıl başı, geç Rönesans müziğini yorumluyor. Dönemin lut müzikleriyle tanınan, İngiliz besteci John Dowland’ın şarkılarını, Bosnalı lut sanatçısı Edin Karamazov eşliğinde seslendirmekte. Sting’in, Karamazov’la birlikte ikili olarak lut çalması, Dowland’ın mektuplarından bazı bölümleri okuması ve Queen topluluğunu andıran dört sesli vokalleri (üst üste kaydedilmiş) albüme renk getiriyor. Gordon Summer’ın müzik kariyeri cazla ve bas gitar çalarak başladı. Bir yaz günü sarısiyah süveterini giyince bir arkadaşı ona arı iğnesi anlamına gelen ‘Sting’ adını taktı. Günümüzde hala bu adla tanınan müzisyenin ilk çıkışı rock topluluğu The BÜLENT ERGÜDEN Police’le oldu. Ardından topluluktan ayrılıp şarkıcı ve gitarist olarak popüler müziğe kaydı. 55 yaşındaki eski rockçı bu kez de lut çalmakta. Uzun yıllardır kendisiyle çalışan gitaristi Dominic Miller kendisine doğum gününde bir lut hediye etmiş. Sting böylece1980 yılından beri ilgi duyduğu, özel davetlerde söylediği Dowland’ın şarkılarına daha da yakınlaşma olanağı yakalamış. Dowland 17.yy’ın en tanınmış lavtacısı. Yani günümüzdeki Eric Clapton’a benzetilebilecek bir durum sözkonusu. Lavta eşlikli şarkıları ise o günün popüler parçalarıydı. Bu bakımdan Sting’in bu şarkıları söylemesi oldukça uygun. Dowland şarkıları herhangi bir ses içindi. Yani İtalyan operası geleneğinde olduğu gibi tenor ya da soprano ses için yazılmadı. Zaten ‘Bel canto’ tarzı yaklaşık yüz yıl sonra ortaya çıkacaktı. Sting bu şarkıları seslendirirken klasik müzik şarkıcılarına, konuyla ilişkili müzikologlara danışmış, ancak teknik konularda hiç kaygı duymamış. Bu şarkılar teknikle, vibratoyla, ses üretimiyle ilgili değil, daha çok melodi ve sözlerle ilgilidir. Doğallık Dowland müziğinin gereğidir. Temel duygu olan melankoli içselliğin yansıtılması ile ilgili. Günümüzde insanlar içselliği yansıtmaktan çekinmekte. İlk anda görünür olan değerli olmaktır. Politikacıların, sanatçıların yaptıkları işlerin doğruluğu önemliyken, doğruluk ölçütünü kullanamayacağımız içselliğin yansıtılması yok olma durumundadır. Bu bakımdan Sting’in 17.yy’da bestelenmiş bu ölümsüz şarkıları söylemesi tam da uygun bir zaman. Purple topluluğunun Londra Senfoniyle olan birlikteliği, John Lord ve Ritchie Blackmore’un Bach’a olan yakınlıkları, ‘Lazy’ adlı parçalarında kullanılan cazın ünlü ‘Swing’ ritmi doğrudan kaliteyle ilgiydi. Pink Floyd daha 60’larda avangard müziği yakalamış Yes, Emerson Lake and Palmer gibi topluluklar ise klasik müzik kökenli müzisyenlerden oluşmuştu. Queen’in opera tarzındaki vokalleri kullanması, Freddy Mercury’nin Caballe ile düeti gibi daha birçok örnek verebiliriz. Son dönemde ise Paul McCartney’in senfoni bestelemesi, Rod Stewart’ın caz standartlarını seslendirmesi ilk akla gelenlerden. Bir gecede iki isim Random Factor ve Zoo Brazil, bu akşam Dinamo 103.8 organizasyonuyla İndigo’da arka arkaya konser verecek. 1986’da müzikle uğraşmaya başlayan Carl Finlow, ‘Random Factor’ kimliğiyle müzikseverleri coşturacak. Ardından 2006’da çıkardığı ‘The Laid’ isimli albümle dikkatleri üzerine çeken Zoo Brazil sahne alacak. (0216 556 98 00, biletler 25 YTL) MÜZİĞİN KENDİSİ KONUŞULMALI Türkiye’deki rock müzisyenleri ise bu tarz açılımlara girememekte, tersine arabesk ve ticari pop’a kayma eğilimindeler. Bu durum kendilerinin de ticari ve arabesk anlayışta olmalarıyla ilgili. Sezen Aksu, Barış Manço gibi müzik açısından sıradan popüler figürler ve arabesk denilen ucube, açılım değil, rock müziği komedi haline getirir. Rock denilince uzun saç ve distorsiyon’lu gitar sesi (çatlatılmış, bozulmuş böylece uzayan ses) anlaşılması yani anlaşılamaması müzik kültürünün sığlığıyla ilgili. Rock müziğin özünün protest olarak konulması ise işin söylemsel yanı. 60’lı, 70’li yıllarda bile John Lennon, Jim Morrisson, Roger Waters gibi birkaç kişi dışında bilinçli protest rock müzisyeni bulamazsınız. Ancak milliyetçi, dindar ve ticari kişilikleriyle gündeme gelenleri bulmak daha kolaydır. Konserlerde bol bol Amerikan ve İngiliz bayrağı, haç ve sahnede ulaşılmaz rock ilahları görülür. Zaten protest anlayışı rock müziğin tekelinde görmek anlamsız. Sting günümüzde popçu olmasına rağmen ‘Yağmur Ormanları’nın yağmalanmasına karşı aktif eylemci olabiliyor. Klasikçilerin ve cazcıların içinde de çok sayıda bu anlayışta müzisyen var. Asıl konuşulması gereken konu müziğin kendisi. Sting’in müzik sanatını çok yönlü açılımlarla kullanması böylece kendisini ve dinleyicisinin geliştirmesi, girdiği risk ve başarılı sonuçları örnek bir durum oluşturmakta. Sting her zaman müzikte kaliteyle ilgili bir çağrışım yapar. Albümde Dowland’ın ‘In Darkness Let me Dwell’, ‘Comes Heavy Sleep’, ‘Flow my Tears’ gibi en tanınmış eserleri seslendiriliyor. Lutçu Karamazov’un zarif eşliği ve iyi bir şarkıcı olan Sting’in içten yorumu 23 parçadan oluşan albümün bir çırpıda dinlenebilmesini sağlamakta. Klasik müziğin belki de en prestijli firması olan Deutsche Grammaphon etiketiyle yayımlanan ‘Songs from the Labyrinth’ 500 yıl öncesinin popüler parçalarını günümüze taşımakta. Eskilik zamandan çok anlayışla ilgili bir kavram, Sting’in yorumladığı Dowland parçaları sanırım hepimiz için oldukça yeni. bulenterguden@yahoo.com Nardis’te caz ‘Neşet & Nükhet Ruacan Group’, bu akşam Nardis Jazz Club’de konser verecek. Vokalde Nükhet Ruacan, gitarda Neşet Ruacan, bas gitarda Erdal Akyol ve davulda Selim Selçuk’tan oluşan topluluk dinleyicilere caz dolu bir gece yaşatacak. 1974 yılında İsviçre’de caz şarkıcılığına başlayan sanatçı İsviçre ve Norveç’de Emin Fındıkoğlu Orkestrası’nda yer aldı. Daha sonra Tommy Dodd Orkestrası’nda Norveç’de çalıştı. Ruacan, Kültür Bakanlığı adına Çin’de ve Amerika’da konserler verdi. Hala Bilgi Üniversitesi Müzik bölümünde dersler veriyor. (0212 244 63 27, biletler 20 YTL) YAŞAM TRAJEDİ DEĞİL Melankoli ölümle, acılarla, karanlıkla ilgili. Ancak kesinlikle negatif bir duygu değil. Daha çok yok oluşla karşılaşma ve dışına çıkarak ruhsal olarak yükselme cesaretiyle ilgili. Yaşam bir trajedi değildir. Trajedi insanın yaşama bakışı ile ilgili bir kavram. Daha sonraları Schubert, Schuman ve Mahler’in şarkılarıyla zirveye çıkacak olan melankolik duygu müziğin sanatla buluştuğu yerlerde hep kendini gösterdi. Bu bağlamda Sting’in Dowland şarkılarına yaklaşımı çok doğru. Zaten lutçu Karamazov bu müziğin uzmanı ve otantizmi çok iyi yansıtmakta. Lavta sesinin geçmişi, Sting’in sesinin ise doğrudan günümüzü çağrıştırması eserleri oldukça güzel bir renge büründürmekte. Sting boş zamanlarında klasik müzik dinlemeyi tercih ediyor. Gitaristi Dominic Miller’le sürekli Bach parçalarını çalışıp birbirlerine dinletmekteler. Çağdaş müziğe özellikle de Lutoslawski’ye yakınlık duymakta. Albümleri 20 milyonun üzerinde satmasına karşın hala müzik öğrencisi olmayı sürdürüyor. Dowland şarkıları onun müzisyen, çalgıcı, şarkıcı ve insan olarak gelişimini sağlamakta ve bir sonraki albümünün ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırmakta. Blues’dan türemiş olan rock, geçmişte klasik müzik ve cazla ilgili müzisyenlerin sayesinde önemli açılımlar elde etmişti. Deep Bowie 60 yaşında Mars’ta yaşam olduğunun sinyallerini 70’lerde dünyaya yayma kararı alarak Ziggy Stardust kimliğine bürünen David Bowie, bugüne kadar yirmi üç stüdyo albümü kaydetti. Yüzden fazla filmde müzikleriyle, otuza yakın filmde ise şahsen rol alarak yer aldı. Resimleri ve fotoğrafları önemli galerilerde sergilendi ve sergilenmeye devam ediyor. Uzun Saçlı Erkeklere Kötü Davranılmasını Önleme Derneği’nin kurucusu olan Bowie, 8 Ocak 2007’de 60. yaşına basacak. Bowie’nin doğum günü Studio Live’da film gösterimleri, sürpriz hediyeler ve efsaneleşmiş kayıtların yer alacağı bir partiyle kutlanacak. (0216 556 98 00, biletler 15 YTL)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle