19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 16 31/8/06 16:06 Page 1 CUMARTESİ EKİ 16 CMYK Giysilerin ruhuna inanır mısınız? Eskiden hiç tanımadığınız birinin eskilerini giymek ayıp sayılır, ikinci el giyenlere ‘‘bitli’’ gözüyle bakılırdı. Oysa şimdi ikinci el giysi satan mağazaların sayısı hızla artıyor. Artık 40’lı 60’lı 70’li yıllardan fırlamış gibi görünen insanlara kıyafet balosundan çıkmış gözüyle bakılmıyor. Ünlü isimler ‘Nereden giyiniyorsunuz’ diye sorulduğunda göğüslerini gere gere ikinci el satan yerleri tercih ettiklerini söylüyorlar. Benim de yıllardır tercih ettiğim, söyleye söyleye dilimde tüy bitirdiğim ‘‘Klonlanmış gibi dolaşmayın, yaratıcılığınızı kullanıp yeni ile eskiyi karıştırın’’ uyarılarımı dikkate alıp artık siz de ikinci el mağazaları dolaşmaya başlayabilirsiniz. Aslında dolaşmaya çoktan başlamış olacaksınız ki, sokaklarda Ayhan Işık ve Belgin Doruk’ların sayısındaki artış dikkat çekici. Sanılanın aksine, ikinci el giysi; kullanılmış anlamına gelmiyor. Modası geçmiş dönemlere ait, hiç kullanılmamış giysi anlamına gelen ikinci el kıyafet bulmak hiç de kolay değil. Birinci dünya ülkelerinde modası geçmiş giysiler üçüncü dünya ülkelerine yardım amacıyla gönderiliyor. Fakat bu amacın dışında kıyafetler el altından pazarlanıyor. Bu yüzden açılmış dava sayısı da oldukça fazla. Türkiye’de de hiç kullanılmamışını bulmak zor ancak oldukça ilgi gören bu akım sonucunda ikinci el giysi satan, mağazalar çoğalmaya başladı. Peki onlar nereden buluyor bu giysileri? İşte size ‘‘Made in West Germany’’ etiketli eşofman üstünün Topkapı’ya nasıl düştüğünün öyküsü... SİNEM ERTEKİN İkinci el kokusu Aklım giyim kuşama erdiği ilk Nahıl zamanlardan itibaren eski dönemlere KEDV (Kadın Emeğini Değerlendirme ait kıyafetleri toplamaya, giymeye Vakfı), ikinci el bağış kampanyaları başlamışımdır. Arkadaşlarımın düzenleyerek kullanılmayan eskileri Nahıl’da satışa ‘‘ilk ikinci el gömleği sende sunuyor. Benim de 30 YTL.’ye 1970’lerden kalma bir gördük’’ dediği bendenizin 14 etek aldığım Nahıl’daki satışın geliri, yoksul yıldır gittiği Eminönü’ndeki bölgelerde kurulan yuvalar için kullanılıyor. Pala’dan başlayarak ikinci el Adres: İstiklal cad. Bekar sok No: 17 adreslerini teker teker Beyoğlu Tel: (0212) 292 26 72. vereceğim. Eminönü’deki İstanbul Ticaret Odası binasının karşı çaprazındaki Küçük Çukur Han’ın içinde Anabala yer alan Pala Gazi ikinci el’in ilklerindendir. Ondan Pasajı aldığımız deri ceketler Atlas Pasaj’nın üst olmasa Rock Bar’lara nasıl katındaki arka girerdik? kapıdan çıkıp sağa Berna: Ağırlıklı döndükten sonra olarak ünlü hemen ileride markaların ikinci elleri sağınızda ‘‘arka pasaj’’ satılıyor. Berna’da, Gucci, Eskici diye adlandırılan Versace, Prada, Anabala Pasajında Moschino ve Lacoste Aznavur Pasajı’nın zamanın durmuş markalı ürünleri çok içindeki Eskici’de olabileceğini ucuza bulabilirsiniz. yaklaşık 300 parça hissedeceksiniz. Sezonda 1 milyara kıyafet var. Pek popüler olan deri, süet satılan Gucci markalı bir ürün, Berna’da 150 milyona ve kadife ceketlerin kadar düşebiliyor. Adres: yanında, 70’lerin tarzını Dersane Sokak No:10 yansıtan gömlekler de Harbiye Tel: (0212) 246 var. Dokuz senelik 11 51 mağazada ayakkabı Dank: Konumuz Ve yok. Adres: İstiklal kıyafetti ama eğer Saire Caddesi, Aznavur eşyaların Pasajı Beyoğlu Tel: Sezon yaşanmışlığının (0212) 252 55 91 ürünlerinin ve kullanılmışyanı sıra ikinci lığının onlara bir el giysiler de kalite ve karakter satılıyor. Aralarında mankenlerin kattığına podyumda giydikleri tasarımlar inananlardansanız, da var. Channel, Armani ve ikinci el mobilyalarınızı Gucci’yi Ve Saire’de çok ucuza buradan alabilirsiniz. bulabilirsiniz. Yeni kıyafetler beyaz Mayadrom Pulp Adres: etiketle, ikinci el kıyafetler sarı Uptown Etiler Alışveriş etiketle belirtiliyor. İkinci el Merkezi P2 Garaj Katı Beyoğlu’nda olanlar sergilenmeye Tanburi Ali Efendi ikinci el başlamadan önce bakım Sokak, Etiler Tel: (0212) akımını başlatan ve onarımdan geçiyor. 352 60 44 Pulp, on yıldır Adres: Doktor Faruk Hergelen Meydanı: Atlas pasajında Ayanoğlu Caddesi, Harika Başkent Ankara’nın en eski ikinci el kıyafet Sokak, No: 31 Kalamış, İstanbul. uğrak yerlerinden olan satıyor. Adres: Tel: (0216) 338 35 40 Hergelen meydanında, paltodan İstiklal Cad. Atlas Black5: Dükkan gömleğe, ayakkabıdan broşa, Pasajı, üst kat sahipleri Tuna ve televizyondan merdaneli çamaşır No: 209/42 Tel: Sedat’ın ‘‘Müşterilemizin çoğu makinesine ikinci el adına ne ararsanız (0212) 244 34 artık modacılara ait değil de kendilerine özgü var. Ulus’tan aşağı doğru yürüdüğünüzde 20 moda yaratmak, standartların dışına çıkmak sağ tarafta kalan meydan gözünüze istiyorlar’’ diyerek bunu da ikinci el ürünler ile çarpacak. Cemil İpekçi’yi, Nejat Uygur’u, sağladıklarını belirtiyorlar. Adres: Billurcu sok. Billur Kalkavan’ı görürseniz sakın Saint Pulcherie Fransız Lisesi karşısı Taksim şaşırmayın! Tel: (0212) 293 73 11 [email protected] NEDEN BAŞKASINA VERDİN! Avrupalı, Amerikalı bizim gibi değil ki. Eski eşyasını, sıkıldığını ya kapı önüne koyuyorlar ya da kiliselere, hayır kurumlarına bağışlıyorlar. Oralarda bulunan işçilerimizin aklına bu eşyayı toplayıp Türkiye’de satmak geliyor ve sayelerinde ikinci el piyasamız oluşuyor. Eskiden sayıları daha çok olan koleksiyonerlerin (!) sayıları gittikçe azalmış. Hatta bir iki kişi kalmış bu işi yapan. Türkiye’de en çok tercih edilen kıyafetler 1970’ler ve 1980’lere ait olanlarmış. Siz de benim gibi annenize ‘‘Neden başkasına verdin, şimdi moda oldu bak’’ diye soruyor musunuz? Peki anne, babanızın gençlik fotoğraflarına bakıp ‘‘bu pantolonunu ne yaptın, üstündeki pardesüyü sakladın mı? deri ceketini kime verdin?’’ diye soruyor musunuz? Birazdan size sorduğunuz kıyafetleri bulacağınız adresleri vereceğim. Ondan önce ikinci el giysiler hakkında daha fazla bilgi almak ve vintage ile ikinci elin arasındaki farkın ne olduğunu öğrenmek için Esra Şener namıdiğer Vintage Esra’dan öğrendiklerimi aktarayım: ‘‘Genellikle ikinci el giyim mağazaları denildiğinde akla hep hor kullanılmış, yıpranmış, modası geçmiş giysilerin bulunduğu yerler; halk arasındaki tabirle ‘Bit Pazarları’ gelir. Bu tür yerlerin müşterileri de ikinci el mağazaları ucuzluğu dolayısıyla tercih etmiş dar gelirli kişiler olduğu düşünülür. Halbuki ikinci el kıyafetleri giyenler belirli bir kültüre sahip, entellektüel donanımı olan kişilerdir. Onlar, hayatın her alanında olduğu gibi alışveriş yaptıkları mekanlarda da farklılığı yakalayanlardır’’ diyen Esra Şener ‘‘Onlar için önemli olan istenilen döneme ve tarza uygun giysiyi almak’’ diye de ekliyor. ‘‘Peki nedir bu vintage?’’ diye sorduğumda ise ‘‘İngilizceden gelen ve belirli bir döneme ait şarap için kullanılan bu kelime 1980li yıllarda moda dünyasınca benimsendi. Vintage ve ikinci eli birbirinden ayırmak lazım. Dün aldığınız kıyafet bugün ikinci el olabilir. Ancak vintage tıpkı şarap gibi belli bir döneme ait, belli kalitedeki giysilerdir’’ diyerek eğlenelim öğrenelim bölümümüze katkıda bulunuyor. Başak Sayan, prodüktör olabilmek için her şeyi bir kenara bırakıp sıfırdan başlamış Hayalinin peşinde koşan bir oyuncu SABİHA KURTULMUŞ Bildiğimiz, tanıdığımız kadınlardan çok farklı bir kadın. ‘‘Hata yapmak doğal, insanlar öyle büyür, gökyüzü griyken bile mavi derim çünkü o renk hâlâ bulutların üzerinde bir yerdedir’’ diyen güzel oyuncu Başak Sayan, yaptığı işin mutfağına girmeye karar vermiş. İnsanlara söylemek istediği çok şey var ve sadece yaşamın anlamının peşinde. İnsanların zor, imkânsız, geç ya da erken diyerek yapmaya korktukları şeyleri yapabilecek cesareti göstermiş biri olarak şimdiki hayallerini ve kendisini konuştuk. Ekonomi okurken oyunculuk serüveni nasıl başladı? yaptım, istediğim insanlarla çalıştım, para kazandım. Ama şimdi hayallerim değişti. Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. 29 yaşındayım ve hayattan beklentilerim, ilişkilere bakış açım değişti. Su an yapmak istediğim bir iş daha var, prodüktörlük. Hayatta başka hiçbir şeyi bu kadar büyük bir tutkuyla istediğimi hatırlamıyorum. Güzel projeler ortaya çıkarmak, yeni yüzlere, özellikle kadınlara fırsat tanınmasını sağlamak istiyorum. Bu kararımla birlikte Med Yapım’da çalışmaya başladım. Fatih Aksoy bana bu konuda çok yardımcı oldu. Benim için de Med Yapım çok doğru bir yerdi. Stajyer olarak başladım, asistanlıkla devam ettim ve böyle böyle çıkıyor.’’ Zorlukları oldu mu, çünkü ters bir yol izlemişsiniz oyunculuktan prodüktörlüğe doğru.. ‘‘Fırat dizisini İbrahim Tatlıses çekiyordu o dönemin en popüler dizisiydi, orada başladım. Sonra birkaç yıl ara verdim sadece okul devam etti. Okul bittikten sonra tekrar setlere geri döndüm. İlk olarak Osman Yağmurdereli’nin dizisi Nilgün’de, sonra da her sezon bir dizide oynamaya devam ettim. Oyunculuk benim birçoklarında olduğu gibiçocukluk hayâlimdi. Yapmak istediğim tek işin oyunculuk olduğuna karar verdim. Tabii şans da her zaman yanımda oldu.’’ Kendinizi hangi rollerde daha başarılı buluyorsunuz? ‘‘Ben bugüne kadar hiç güzel kadın rolü oynamadım. Değişik, birbirinden farklıydı. Aptal, çok akıllı, zor konuşan ya da fettan bir kadını da oynadım ama hiçbiri güzel bir kadın rolü değildi. İki sezon önce Bir Dilim Aşk diye bir dizi çektik orada çok aptal ve saf olmam gerekiyordu. Yönetmenin tereddütleri oldu inandırıcı olabilir miyim diye, sanırım görüntüm pek inandırıcı gelmedi. Ama inanılmaz başarılı oldum ve çok güzel tepkiler aldım. Uzun Gece Yürüyüşü’nde Tarık Akan’la yine bir mahallede geçen inanılmaz rüküş, çirkin, patavatsız bir karakteri oynamam gerekiyordu orada da tereddüt konusu oldum. Ben sadece güzel kadın rolleri oynamak istemiyorum.’’ Sadece güzel kadın olmak yeterli mi, eğitimin yeri nedir oyunculukta? olmak da var tabii ama Türkiye için güzelsen star olabiliyorsun, yeteneğinin olup olmaması o kadar önemli değil. Ama benim amacım star olmak değil. Ben bu işi sevdiğim için yapıyorum. Bir şeyi hayal ettim ve o hayale ulaşmak için çok çalıştım. Bu işi yapmak isteyen milyonlarca insan var ama çok azı yapabiliyor demek ki güzellik yetmiyor, zekâ çok önemli. Kendi karakterinizi bırakıp tamamen başka bir karakter olmak, onun mimiklerini, beklentilerini, umutlarını, arzularını ekrana yansıtabilmek gerekiyor. Medyaya yansıyan yüzünüz varsa, mankenseniz bir şekilde teklif geliyor. Çünkü yapımcıların da şöyle bir kaygısı var. İyi işler ve iyi isimlerle yapılan projeler çoğu kez tutmuyor. İnsanlar daha light şeyler seyretmeyi seviyor. Reyting kaygısı da olunca popüler yüzleri ekrana getirme gibi bir çabaları oluyor. Bir şarkıcıyı oynatmak, ya da hiç oyunculuk yeteneği ve deneyimi olmayan birine başrol vermek gibi. Bazen gerçekten çok iyi yetenekler de çıkıyor, reytingle alakalı bir mesele. Yetenek ve zeka bir arada ise bir şekilde kalıcı oluyorsun ya da biriki sezonda silinip gidiyorsunuz.’’ Oyunculukta istediğiniz noktaya geldiğinizi düşünüyor musunuz, hedefiniz nedir? ‘‘Belli bir yerdesin, belli bir kariyer yapmışsın.. Her şeyi bir köşede bırakıp en dipten, sıfırdan başlamaya karar veriyorsun. Sette çay getirip götürdüm, alışveriş yaptım, yönetmene sigara aldım. Gerçekten ilk gün bir an işi bırakıp yapamayacağım dedim. Fatih Aksoy’u arayıp zorlandığımı söylediğimde bana 29 yaşında aynı benim gibi stajyer asistan olarak başladığını ve yaşadığı zorlukları anlattı. Bu bana güç verdi ve ‘tamam, ben de yapabilirim’ dedim.’’ Oyuncunun kuralları olmalı mı, sizin var mı? ‘‘Amacınız star olmaksa, güzel kadın rolleri oynayarak star olursunuz. Avrupa’da ve Amerika’da da bu böyle. Hem güzel, hem de iyi karakter oyuncusu ‘‘İlk hayallerimi gerçekleştirdim ben. Oyunculuk ‘‘Aslında olmaması gerekiyor. Nasıl bir manken askıysa bir oyuncu da karakteri gerektiği gibi yansıtmak zorundadır. Kritik nokta şudur. Soyunman gereken bir sahne varsa, hedefe hizmet ediyorsa soyunulması şarttır ki bu duygu geçsin. Ama bazen hiç gerekli değildir soyunma ve öpüşme sahnesi sadece dikkat çeksin diye yapılıyorsa ben buna karşıyım.” Kimleri başarılı buluyorsunuz? ‘‘Çağan Irmak’ı çok başarılı buluyorum. Zeki Demirkubuz’u da.. Ferzan Özpetek ve Fatih Akın çok beğendiğim yönetmenler Ve Cannes’da yarışan Nuri Bilge Ceylan’ın, Uzak filmini büyüleyici bulmuştum. Sanem Çelik’in oyunculuğunu çok beğeniyorum. Şener Şen’e hayranım. Son zamanlarda en parlak çıkış yapan Timuçin Esen ama ben onu Gurbet Kadınları’nda ve Gönül Yarası’nda daha başarılı buluyorum. Yabancı sinamadan ise en çok Nikita Mikhalkov’u beğeniyorum, The Barber Of Siberia (Sibirya Berberi) izlediğim en olağanüstü film, çok etkilenmiştim.’’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle