18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 1 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ Müziğin İstanbul’a seyahati İsmet Sıral Yaratıcı Müzik Atölyesi İstanbul’da Kuruluyor ZÜLAL KALKANDELEN Bu yılki İstanbul Caz Festivali’nin programına bakanların mutlaka dikkatini çekmiştir; 8 Temmuz akşamı Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde son derece ilginç bir konser var. ‘‘Creative Music Journey: Woodstockİstanbul’’ başlıklı bu konserde kimler yok ki? İlk kez birlikte sahne alacak olan Mercan Dede, Ömer Faruk Tekbilek ve Mısırlı Ahmet, Brezilyalı çılgın ritim ustası Cyro Baptista, trompetçi Graham Haynes, Afrika ve Hindistan vurmalı çalgıları konusunda uzmanlaşan perküsyoncu Tani Tabbal, ünlü kompozitör, piyanist ve vibrafoncu Karl Berger ve daha birçok sanatçı o gece ‘‘yaratıcı müzik’’ zemininde buluşacak. Aslında bu konser, İstanbul’da kurulan İsmet Sıral Yaratıcı Müzik Atölyesi’nin (İsmet Sıral Creative Music StudioISCMS) bu yılki etkinliklerinin kapanış konseri. Evet, İstanbul’da bu yıl bir yaz okulu kuruluyor. Bu okulun amacı, dünyadan ve Türkiye’den müzik ustalarını bir araya getirerek birikimlerini birbirleriyle ve genç yeteneklerle paylaşacakları uzun soluklu, uluslararası bir öğrenim ve üretim merkezi yaratmak. Bu kapsamda, 678 Temmuz tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde atölye çalışmaları ve konserler düzenlenecek. Bu heyecan verici proje hakkındaki sorularımı ISCMS Direktörü Dost Kip yanıtladı. İsmet Sıral Yaratıcı Müzik Atölyesi ile ilgili projeyi siz yürütüyorsunuz. Projenin tam olarak ne olduğunu anlatır mısınız? ‘‘Aslında bu, ülkemizin ilk caz orkestrası kurucularından İsmet Sıral’ın hedeflediği bir projeydi. Bu okul, her şeyden önce bir yaz okulu. Fakat okul deyince insanların aklına birkaç katlı bina, konservatuvar gibi konseptler geliyor, fakat bu o tarz bir oluşum değil. Mobil olmaya çok açık; eğitimler bir gün bir yerde, bir başka gün başka bir yerde yapılabilir. Çünkü içeriği yerinden çok daha ön planda olan, daha çok ufuk açmak için gelinen bir okul. Proje henüz başlamadan nasıl böyle konuşabilirim? Çünkü tarihten aldığımız belli bir modelimiz var. O da, 197184 yılları arasında New York, Woodstock’ta faaliyet gösteren Creative Music Studio (CMS). Bu öyle bir okul ki, bugün dünyanın önemli müzik festivallerinde konser veren, caz ve etnik müzik alanlarında tanınan belli başlı müzisyenlerin çok büyük bir bölümü oradan gelip geçmiş. Gerçekten bir yıldızlar geçidi gibi ama tabii bugünkü gibi ticari anlamda yıldızlar değil. O kadar mütevazı bir oluşum ki, sanatçılarla okula devam edenler arasında ustaçırak ilişkisi yaşanıyor, birlikte çamaşır yıkayıp yemek yiyorlar. Zaten öğretmen diye tanımlamıyoruz bu müzisyenleri, rehber sanatçı diyoruz.’’ Aslında bu sanatçılar açısından da yaratıcılığı geliştirici bir süreç olsa gerek. ‘‘Kesinlikle. Öyle olduğu çok açık. Orada ders verip de bir şey öğrenmediğini iddia eden yok, hatta daha çok öğrendik diyorlar.’’ Proje nasıl ve ne zaman başladı? ‘‘Babam Ali Kayral Kip de eski cazcılardandır. Kendisi İsmet Sıral’la ilk orkestra deneyimini yaşamıştı. Benim içinse aile dışındaki en önemli figürdü İsmet Sıral. 2001 Aralık ayında bir belgesel çalışması yapmak üzere konu ararken, babam, onun hayat hikayesini önerdi. Onu bir portre olarak çizmek bile ağır bir çalışmaydı; yurtdışı boyutunu hiç düşünmemiştim. Araştırmaya başlayınca gördüm ki, Türk caz tarihi diye bir şey de yok ortada. Türkiye’deki araştırmaları bitirdikten sonra, Woodstock kısmını da yoklamayı düşündüm. Orası hakkında kitap yazan bir yazar aracılığıyla okulun kurucusu Karl Berger’e ulaştım ve kendisinden çok olumlu bir tepki aldım. Onun aracılığıyla diğer müzisyenlere de ulaştık. Sonra Woodstock’a gidip birçok müzisyenle görüştüm. Toplam 60 saatlik bir görüntü var şu an elimde. Henüz kurgu aşaması tamamlanmadı ama 8 Temmuz tarihinde verilecek konserden önce bu görüntülerden bir bölümünü izleyicilere göstereceğiz. Sonuçta sanatçılardan çok büyük destek alınca rotayı okul projesine çevirdim. Belgeseli okul projesini kapsayacak hale getirirsek daha da ilginç olur diye düşündüm.’’ ‘‘Örneğin Karl Berger, CMS deneyiminin bütün özünü ortaya koyan ‘‘Kutunun Dışına Çıkmak’’ başlıklı bir seminer verecek, hem çalacak hem anlatacak. Trilok Gurtu, Hint müziği, doğaçlama ve caz bağlantısı üzerine yine uygulamalı olarak bir workshop düzenleyecek. Bunun gibi katılan bütün müzisyenler çeşitli seminerlerde konuşup çalacaklar.’’ Etkinliklere katılmak isteyenlerin ne yapması gerekiyor? ‘‘Bunun için www.iscms.org adresindeki internet sitemizde bir başvuru formu yayınladık. O formu dolduran adaylar arasından ancak olumlu yanıt verilenler katılabilecek etkinliklere. Ortak dil İngilizce olacağı için, başvuranlarda İngilizce bilme koşulu aranacak. 8 Temmuz akşamı verilecek konser hariç, üç günlük etkinliklerin tümüne katılım ücreti 200 YTL.’’ Böyle bir projeyi hayata geçirmek için hangi kuruluşlardan destek aldınız? ‘‘Normalde 56 büyük sponsorla yürütülebilecek bir proje aslında, çapı onu gerektiriyor. Projeyi düzenleyen ve ana sponsorluğu yapan Argos Kültür Sanat. Bir de benim sahip olduğum Ataşehir’deki Çorba da Çorba adlı bir restoran var, bütçeyi denkleştirebilmek için onu da işin içine katmak durumunda kaldık. Boğaziçi Üniversitesi mekanlarını açarak desteğini verdi. Caz Festivali’nde birlikte çalıştığımız için İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın desteği söz konusu. Bir de MAS Matbaaları basım işlerimizi yapıyor. Güral Porselen’e bağlı olan Art Craft ta katkı sponsorluğu yaptı.’’ Çaresizlik Tiyatro Z’yi doğurdu ÖZNUR OĞRAŞ Bengü Heval Öz ve Cem Kenar’ın kurduğu Tiyatro Z, 15. Ululararası İstanbul Tiyatro Fesitivali’ne MEDEA adlı oyunla katıldı. Eski bir demir atölyesi olan Tiyatro Z’de bir sahne yok oyuncular ‘kutu’ diye tanımlayabilecemiz derinliği olan bir alanda oynuyorlar. Dekor ve aksesuar yok diyebileceğimiz kadar az, yani burada oyuncuya biraz daha fazla görev düşüyor. MEDEA’da anlatıcı karakterinde oynayan Beyti Engin oyundaki performansıyla tüm dikkatleri üstünde toplamayı başardı. Kıpır kıpır diye tanımlayabileceğimiz sempatik oyuncuyla MEDEA ve tiyatro hakkında konuştuk. Mimar Sinan Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun olan Engin, tiyatroyu, ‘‘Hayatımızda bazı sorunlar yaşadığımızda, olaylara dışarıdan bakamazsak çözemiyoruz. Fakat bir arkadaşımız tek bir cümleyle sorunumuza çözüm bulabiliyor. Sahnede, başka karakterlerin sorunlarını çözerken kendi sorunlarıma da bir cevap buluyorum. Tiyatro benim için böyle bir şey’’ diye tanımlıyor. Tiyatro belirli bir zaman diliminde başka biri olmak, Engin’de bu zaman diliminde Beyti olmamaktan çok keyif aldığını, onun yapamadıklarını yaptı için daha özgür olduğunu söylüyor. MEDEA 2 bin 440 yıl önce yazılmış. Oyunu günümüze, yönetmen Cem Kenar uyarlamış. O dönemde büyücü olan MEDEA, günümüzde ise hırslı bir iş kadını olarak karşımıza çıkıyor. Günümüz MEDEA’sının konusunu, belki arkadaşlarımızdan, televizyonda dinlediğimiz ya da gazetelerin üçüncü sayfalarında okuduğumuz haberlerden anımsıyoruz. Oyun, aldatılan ve terkedilen bir iş kadını olan MEDEA’nın hırslarını ve kocasından öc almak uğruna çocuklarını bile öldürdürebileceğini anlatıyor. Oyunda bugünkü MEDEA’nın dışında başka bir MEDEA daha var. Diğer MEDEA eski MEDEA’ya başka bir boyuttan bakıyor. Engin, ‘‘ MEDEA bugüne uyarlandığında çok başka yerlere ve günümüzdeki insanlar arasındaki çelişkilere oturan bir düzene geldi. Benim karakterim herşeyin farkında ve her şeyin daha önce yaşandığını görmüş ve bunu bilerek anlatıyor. Seyirciye ip uçları veriyor ama çok da altını çizmiyor. Ciddi olmayan bir tavır sergilediği için de sempatik bir adam gibi görünüyor’’ diyor. Oyunda, halkımızın, ülkemizde yaşanan sorunlara ya da olaylara ne kadar sığ baktığına bir eleştiri de görüyoruz. Engin, ‘‘Cem’in göstermek istediği çok güzel bir şey vardı. Benimde çok hoşuma gitti. Oyunda benim oynadığım karakterin kola içip mısır yemesi, bizim her sabah kahvaltıda haberleri izlediğimizde olaylara hiç bir tepki vermediğimizi gösteriyor’’ diyor. Tiyatro Z’nin alışılmışın biraz dışında olması yani bir sahnesinin olmaması farklı bir atmosferi de beraberinde getiriyor. Sahnenin olduğu yere seyirciyi, seyircinin olduğu yerede sahneyi alabilirsiniz. O yüzden şu an göründüğü kadarıyla buraya ‘kutu sahne’ diyebiliriz. Engin, ‘‘Kullanma biçimlerinize göre değişebilen bir yer bence. Biz, Krapp ve MEDEA’da öyle kullanmayı tercih ettik ama daha farklı bir seyirci düzeneğiyle daha farklı boyutlarda kullanılabilir. Çok alternatif bir yer, çok dar bir sahne ve küçük fakat çok güzel bir atmosfer yaratabiliyorsun. MEDEA yı başka bir sahnede oynasaydık bu etkiyi yakalamayabilirdik. Çünkü mekan da insana bir gerginlik verebiliyor’’ diyor. Aynı zamanda dublaj sanatçısı olan Engin’in bir çok filmde seslendirmeleri de var. İSMET SIRAL Burada kurulacak olan okul, İsmet Sıral’ın bir dönem ders verdiği New York, Woodstock’taki Creative Music Studio’nun devamı niteliğinde mi olacak? ‘‘Evet, o okul 1984 yılına kadar devam etti. Şimdi yeniden İstanbul’da canlanmış olacak. CMS, şu anda şöhretinin zirvesinde olan sanatçıların zamanında gelip geçtiği ve gönülden bağlı oldukları bir okul. Bu projenin altyapısında böyle yüzlerce büyük sanatçının bulunması ve hepsinin destek vermesi çok önemli.’’ Bu yıl yapılacak etkinliklerden söz eder misiniz? İnternet sitenizdeki programda birçok atölye çalışması, panel ve konser yer alıyor. ‘‘Bu yılki etkinlikler sadece üç gün sürecek. Daha çok tanıtım gibi olacak aslında. Gelecek yıldan itibaren etkinlikler en az bir haftaya, on güne, sonra giderek iki haftaya ve İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti seçildiği 2010 yılında bir aya yayılacak. Her yıl farklı sanatçılar gelecek ama sürekli katılacak müzisyenler de olacak. Bu yıl 23 sanatçı katılıyor. CMS’nun kurucusu Karl Berger geliyor. John Coltrane ile birlikte ‘‘Om’’ albümünden beri var olan, çok büyük müzisyenlerle çalmış yıldız isimlerden biri Carlos Ward var. En ünlü isimlerden bir diğeri efsanevi kontrbasçı Henry Grimes. Hintli perküsyoncu Trilok Gurtu, bu yılın belki de en büyük yıldızı diyebiliriz. Mısırlı Ahmet, Erkan Oğur, Mercan Dede, Ömer Faruk Tekbilek, Hacı Ahmet Tekbilek, Erol Parlak Bağlama Beşlisi de katılıyor. Bu sanatçılar hem atölye çalışmaları yapacaklar, hem de 6 ve 7 Temmuz’da Boğaziçi Üniversitesi kampusünde, 8 Temmuz’da ise Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde konser verecekler.’’ Programda yer alan atölye çalışmalarının başlıkları neler? Caz camiasının bir numaralı şefi Türkiye’nin ilk profesyonel caz orkestrası kurucularından, saksofon, flüt ve ney ustası İsmet Sıral, 1950’lerden 60’lara uzanan süreçte İstanbul caz camiasının bir numaralı orkestra şefiydi. 196266 yılları arasında orkestrasıyla Avrupa’ya açıldı. 1960’ların sonundan itibaren Mevlevi felsefesine ve Anadolu’nun müzikal zenginliğine yönelerek Türk müziği ile caz arasında köprüler kurduğu çalışmalarına başladı. 1969 yılında uluslararası bir müzik okulu kurmak amacıyla Marmaris Turunç’ta bir arazi satın aldı ve Neyzen Aka Gündüz’den ney çalmayı öğrenerek deneysel çalışmalarına başladı. 197880 arasında New York’taki Creative Music Studio’da dünya müziğinin dev isimleriyle birlikte dersler ve konserler verdi ve oradaki caz ustalarını Türk müziği ile tanıştırdı. 198087 arasında Marmaris İçmeler’e yerleşerek okul projesine yöneldi, ancak kurduğu yanlış ortaklıklar nedeniyle arazisi elinden çıktı. En büyük hayalini yitirmenin acısına dayanamayarak 1987 yılında yaşamına kendi eliyle son verdi. HAFTA SONU 14 CMYK Fotoğraf: UĞUR DE MİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle