22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Si ne ma 10 30 küsur yıl kadar önce 1970’lerdeki o dehşetengiz Felaket filmleri furyasının yolunu açan (Beyond The Poseidon Adventure adlı devam filmi de 1979’da çekilen), gözalıcı özel efektleriyle vaktiyle epeyce seyirci toplamış, gişesi şişkin, namlıThe Poseidon AdventurePoseidon Macerası’nın (1973), Wolfgang Petersen eliyle ve yeni teknoloji cilası çekilmiş remake’i (yenidençevrimi) olan PoseidonPoseidon’dan Kaçış, bir dönemin Litvanya asıllı tanınmış İngiliz oyuncusu Laurence Harvey’in kızının gerçek yaşam öyküsünü anlatan, Tony Scott imzalı Domino, beylik romantik komedi türünün sularına yelken basarak farklı tatların peşinde, enginlere açılan İngiliz yapımı The One and OnlyYalnız Sen ya da ortalığın kan gölüne çevrildiği, 1974 Tobe Hooper yapımı korku klasiğinin, şiddet ve dökülen kan bakımından aslını fersah fersah geride bırakan, irkiltici ve ürkütücü yenidençevrimi The Texas Chainsaw MassacreTeksas Katliamı gibi dün gösterime giren, haftanın yeni filmlerinin en dişe dokunuru, (Japon sinemasının çağdaş ustası Takeşi Kitano’nun Takeshi’siyle birlikte), kuşkusuz Sundance festivalinde keşfedilmiş Bağımsız Amerikan yapımı ThumbsuckerBaşparmak ? bizce. 17 yaşında ? karşın UNGU ÇAPAN olmasına ? hala ? başparmağını ? ? emen bir oğulla ? onun bu davranış bozukluğunu takıntı yapan annesibabası ve yakın çevresinin başlıca karakterlerini oluşturduğu Başparmak, Sonic Youth, Beastie Boys, Pulp, vb. gibi müzik gruplarının albüm kapaklarını hazırladığı grafik tasarımcılığından kısa film, reklam ve video klip yönetmenliğine geçen, Los Angeles’lı Mike Mills’in ilk uzun film denemesi. Son dönemde seyrettiğimiz ve genelde tekinsiz Amerikan taşrasında geçen birtakım yeniyetme sorunlarını sık sık konu edinen Bağımsız yönetmen filmleri kervanına dahil edebileceğimiz Başparmak’ın senaryosunu, Walter Kern’ün aynı adı taşıyan romanından uyarlayan yönetmen Mike Mills yazmış ve Tilda Swinton’dan Keanu Reeves’e, Vincent D’Onofrio ‘dan Benjamin Bratt’a ve Vince Vaughn’a kadar uzanan saygın isimlerden oluşan parlak bir oyuncu kadrosunu toplamış öncelikle. Ailesini hayalkırıklığına uğratan, Justin adındaki 17’lik başkarakter için onlarca aday arasından bulup keşfedilen, kızoğlan kız görünüşlü, 1985 doğumlu genç yetenek Lou T.Pucci de çevresini kuşatan ünlü oyunculardan hiç de geri kalmadığını, 2005 Berlin film festivalinde ve Sundance’da en iyi oyuncu seçilmesini sağlayan başarılı Justine performansıyla gösteriyor. Jeff Buckley’nin yaşamı film oluyor Babası Tim Buckley gibi genç yaşta hayata veda eden Jeff Buckley’nin hayatı filme çekiliyor. Jeff Buckley, 1994 yılında çıkardığı Grace isimli albümüyle tüm eleştirmenler ve müzikseverler tarafından baş tacı yapıldıktan sonra 30 yaşında nehirde boğulmuştu. Robert Plant, Elton John, Bob Dylan ve Paul McCartney gibi birçok efsane müzisyenin bile methiyeler düzdüğü Jeff Buckley’nin beklenmedik ölümü müzik dünyasında büyük üzüntü yaratmıştı. Sanatçının hayatını anlatacak filmin yapımcıları Buckley’nin annesi Mary Guibert ve Michelle Sy. Filmi, Sundance Film Festivali’nde Steel City ile büyük ödüle aday olan Brian Jun yazıp yönetecek. Kaplanoğlu’na prodüksiyon desteği Semih Kaplanoğlu’nun ‘‘Bal Süt Yumurta’’ adını verdiği üçlemesinin ‘‘Süt’’ü, Berlin Film Festivali’ne bağlı World Cinema Fund’dan 50.000 Avro’luk prodüksiyon desteği aldı. World Cinema Fund jürisi başvuran 80 civarında proje arasından 5 projeye destek sağladığını açıkladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 270.000 YTL’lik önemli bir maddi destek sağladığı ‘‘Yumurta’’ ile Kaplanoğlu, 1 5 Temmuz tarihleri arasında Paris’te düzenlenen ve Fransa’nın öndegelen yapımcı, dağıtımcı ve televizyon kanallarıyla, bütün dünyadan seçilmiş 10 projeyi buluşturan ‘‘Paris Project’’ toplantılarına davet edildi. ‘‘Yumurta’’nın çekimlerine Ekim ayında başlanacak. ??????????????????????????????????? 17 yaşında olmasına karşın hâlâ parmağını emen bir oğul ve onun bu davranışını takıntı yapan anne baba... Yeniyetmeliğin engebeli arazisi Oscar ödüllü Miyazaki’nin son filmi ‘Yürüyen Şato’ Türkiye’de ‘Kara kuşak’ animatör Bugünlerde sinemalarda anlatıyordu. Birçok hikayesinde olduğu gibi bu sefer de ERDEM gösterimde bir animasyon filmi genç ve çocuk karakterlere önemli roller verdiği filmde, var; ‘Yürüyen Şato’ (Hauru no KOCA pis ruhların temizlenmek için geldiği banyolar, su ve ugoku shiro). Yapımından iki hava elementleri, ejderhalar, büyücüler, dev bebekler yıl sonra Türkiye’de gösterime Ruhların Kaçışı’nın inanılmaz dünyasını oluşturdu. giren animasyon sinemasının yaşayan en Miyazaki 2004 yılında ise bu aralar sinemalarımızda büyük ustası Hayao Miyazaki’nin son gösterimde olan Yürüyen Şato’yu (Hauru no ugoku shiro) yapıtı beyaz perdede. tamamladı. Diana Wynne Jones’un aynı adlı romanından Hayao Miyazaki 5 Ocak 1941’de dört uyarlanan film şapka yapan genç bir kızın kötü bir büyücü kardeşin ikincisi olarak Tokyo’da tarafından yaşlı bir nineye dönüştürülmesinden sonra büyüyü dünyaya geldi. Ailesi Japon savaş uçakları için bozmak için başka bir büyücünün kontrolündeki yürüyen bir malzeme üreten bir şirketin sahibiydi; genç şatoda temizlikçi olarak görev yapmasını anlatıyor. Miyazaki Hayao’nun uçma merakının nereden geldiğini her filmindeki gibi bu sefer de uçma temasını bolca işliyor. Ghibli Stüdyosunun Walt Disney’le dağıtım anlaşmaları tahmin etmek zor değil. Lise yıllarında ilk Japon olmasına rağmen, Miyazaki batılı yazarların kendisini uzun metraj animasyon filmi Hakuja Den’i Japonya’nın Walt Disney’i olarak adlandırmalarından hiç izlemesiyle hayatı değişti, 1963 yılında Toei hoşlanmıyor. Bunun sebebini anlamak hiç de zor değil. Animasyon stüdyosunda animatör Japon yönetmen özellikle son dönem yapıtlarında batılı olarak işe girdi ve o zamandan beri örneklerinden birçok alanda ayrılıyor. Miyazaki çizmeyi hiç bırakmadı. filmlerinde genelde hala klasik animasyon tekniklerini Miyazaki çeşitli projelerde tercih ediyor. Bir film için gerekli odun yanma animatör olarak görev aldıktan sonra sahnesini yaratacak animatörlerin daha önce gerçek ilk yönetmenlik denemesini 1979 hayatta bir odunun yanmasını hiç görmediklerini yılında Cagliostro Kalesi (Cagliostro öğrenince onları sokaklara geri gönderiyor. Yarattığı no Shiro) adlı filmle yaptı. Miyazaki karmaşık düzenek ve makineleri sadece gösteriş için çizgi romanla da ilgiliydi; 1982 süs objeleri olarak kullanmıyor, izleyicinin bu aletlerin yılında yarattığı Kaze no Tani no işlevlerini ve nasıl çalıştıklarını anlamalarına izin Nausicaa adlı mangayı iki yıl sonra veriyor. Doğa ve ekoloji sorunlarına her filminde yer sinemaya aktardı, filmin veriyor, bu değerlerin hayatımızdan yok olmalarını başarısından sonra Isao Takahata ile Studio fantastik sonuçlarıyla anlatıyor. Çalışan sınıflara ve Ghibli’yi kurdu. Ghibli büyük bir başarıya özellikle kadın emeğine hemen her filminde yer dönüştü, Miyazaki arka arkaya 5 film yönetti. veriyor ve onların toplum içindeki önemli rolünün 1997 yılında çektiği Prenses Mononoke altını çiziyor. Batı dünyasında alışıla gelmiş klişe iyi ve (Mononoke hime) ise kariyerinde bir kilometre kötü kavramları yerine çok daha karmaşık taşı oldu; film Japonya’da 150 milyon dolarlık motivasyonları olan karakterler yaratıyor, bu gişe geliri ile rekor kırdı ve Japonya’nın oskarı karakterler hikaye süresince değişmeye ve gelişmeye sayılan En İyi Film ödülünü aldı. açık oluyor. Filmlerinde en kötü karakterler bile Hayao Miyazaki birkaç yıllık emekliliğin insancıl yanlarıyla öne çıkabilirken iyi olarak tanıtılan ardından 2002 yılında Ruhların Kaçışı (Sen to karakterlerin çok da masum olamadıkları ortaya Chihiro no kamikakushi) ile geri döndü. Film çıkabiliyor. Miyazaki’nin filmleri mutlu sonla bitmiyor, Japonya’nın yanı sıra gösterildiği tüm basit bir çözümlemeyle seyircinin içini rahatlatmayı ülkelerde büyük ilgi gördü ve Altın Ayı ile En tercih etmiyor, bazı soruları cevapsız bırakıyor. Bütün iyi Animasyon Film Oskar’ı da dahil bir çok bu özellikleri ve hayatın gerçekliğine getirdiği fantastik ödül kazandı. Miyazaki filmde istemeden ve orijinal yorumlar Hayao Miyazaki’yi karşılaştıracak girdikleri bir ruhlar evinde aç gözlülükleri çok fazla animasyon yönetmeni bırakmıyor, bize de yüzünden domuza dönüşen anne ve babasını yeni filmini beklemek kalıyor. kurtarmaya çalışan küçük bir kızın hikayesini Sinema Thumbsucker / Yönetmen, senaryo: Mike Mills / Kamera: Joaquin BacaAsay / Müzik: Tim DeLaughter / Oyuncular: Lou Pucci, Tilda Swinton, Vincent D’Onofrio, Keanu Reeves, Vince Vaughn, Benjamin Bratt, Kelli Garner, Chase Offerle / ABD 2005 (Avşar Film1 Film) . Eksik yaşanmışlıkların kurgusu Gitme (Stay), eksik yaşanmışlıkların, vakitsiz ayrılıkların filmi... New York’un loş ve karanlık yüzünün renk kattığı, müthiş senaryosu, adeta mıhlayan müzikleri, sembolleri, ani kamera geçişleri, keyifli tekrarlarıyla bir nevi kurgunun şiiri... Son sahnesine dek sır perdesinin kolay kolay aralanmadığı düşsel bir yansıma... Bilinçaltıyla, zaman kaymasıyla, gerilimle harmanlanan, yetenekli oyuncuların performansıyla ruhunu bulan, bağır çağır bir af dileme öyküsü. Sonuçta Gitme, birkaç kere izlenildiği takdirde iyice sindirilebilen, detayları anlam yüklü, gerçeğin ve gerçeküstünün iç içe geçtiği iyi bir yapım, görsel bir şölen. 2005 ABD yapımı ve 99 dakikalık bir film olan Gitme, 14 Temmuz günü izleyicinin karşısına çıkacak. Filmin yönetmeni, Oscar kazanan ilk AfroAmerikan kadın olan Halle Berry’in mucizeler yarattığı Kesişen Yollar (Monster’s Ball) ile en iyi müzik dalında Oscar heykelciğini kapan Düşler Ülkesi’ni (Finding Neverland) kotaran Almanya doğumlu Marc Forster (37). Senaryo ise 25. saat (25th Hour) ve Truva’nın da (Troy) yazarı David Benioff’a ait. Gitme’nin başrollerini yıldız oldukları kadar iyi birer oyuncu da olan birçok filmin yüzakı namdiğer Jedi şövalyesi Ewan McGregor ve Mulholland ALPER TURGUT Çıkmazı’nın, 21 Gram’ın unutulmazı King Kong’un biricik aşkı güzeller güzeli Naomi Watts üstlenmişler. Diğer başrol oyuncusu ise İnançlı (The Believer) ile çıkışa Not Defteri (The Notebook) ile de uçuşa geçen 26 yaşındaki Kanadalı aktör Ryan Gosling. Kurt aktör Bob Hoskins ise filmin bir diğer artısı. Film, New York’lu psikiyatrist Sam Foster’in (Ewan McGregor) 21. yaşını doldurduğu gün intihar etmeyi düşünen hastası genç ressam Henry Lethem (Ryan Gosling) ile tanışmasıyla başlar. İşin ilginç yanı düdük pantolonlu, giyim özürlü Sam, eski hastası yeni sevgilisi olan ressam Lila Culpepper’i de (Naomi Watts) ölümün kıyısından döndürmüştür. Ama bu kez hikaye farklı, her şey daha zorludur. Sam, Henry’yi tedavi edeyim derken derinlere iner ve O’nun yaşamına girer. Pandora’nın kutusu açılmıştır bir kez. Bilinçaltı su yüzüne çıkmıştır. Bazen Sam, Henry olur. Gerçek kaybolur, hayal hayat bulur. Filmde, aldanmalar, sevgi, tutku, özlem yoğun bir şekilde hissedilir. Ölümün de izleri vardır filmde ve korkunun çıkmaz sokakları... Ve dikkat... Filmde yer alan herkesin final için bir anlamı var. Yönetmenin yorumu işe şu: ‘‘İzleyenler için şunun açık ve seçik belli olmasını istedim. İlk dakikadan son dakikaya kadar bu hikaye aslında gerçek değil... Ana karakterlerin bu sürreal hikaye içinde dolaşmalarını sağlayarak hayal ettiğimiz gerçeklik konusunda manipülasyon yapmadan hikayeye katılmalarını istedim...’’ Jeff Buckley Gitme (Stay) HAFTA SONU 10 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle