18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 Bu satırları yazarken büyük bir heyecan içindeyim. Bilgisayarla değil de el yazısı ile yazıyor olsam bunu anlardınız; çünkü titreyen ellerim nedeniyle harflerim yamuk yumuk olabilirdi. Neyse ki, bilgisayar klavyesinde bu sorun ortadan kalkıyor ve herkes gördüğünü okuyabiliyor. ZÜLAL Heyecanlıyım; çünkü Cumhuriyet’in yayınlamaya KALKANDELEN başladığı bu haftalık ekte ben de yazıyorum. Heyecanlıyım; çünkü gelecek hafta Morrissey konser vermek üzere İstanbul’da olacak. 1980’lerin alternatif rock akımının en önemli gruplarından The Smiths’in vokalisti Morrissey, grubun dağıldığı 1987 tarihinden bu yana kariyerine tek başına devam ediyor ve başarılarıyla hala müzik dergilerinin kapaklarında yer alıyor. İstanbul, kültür ve sanat etkinlikleriyle giderek artan bir şekilde dışa açılan önemli bir metropol. Bu şehirde yaşamanın getirdiği birçok sıkıntı var, ama bana sorarsanız, böyle büyük kentlerde yaşamanın en olumlu yanı, bu ayağımıza gelen kültür ve sanat etkinliklerine katılma olanağı. Morrissey konseri de bu olanaklardan biri. Neden bu kadar önemli Morrissey? Böyle düşünmemin bazı kişisel nedenleri olabilir. Örneğin, onun protest ve melankolik şarkılarını seviyor olabilirim ya da Morrissey 11 yaşından beri bir vejetaryen ve aktif bir hayvan hakları savunucusu olduğu için ona yakınlık duyabilirim. Fakat bunun çok daha ötesinde dile getirilmesi gereken önemli nedenler var. Bu yüzden, bu nedenleri sıralayarak şu soruyu yanıtlamaya çalışacağım: ‘‘Neden Morrissey müzik tarihinde ayrı bir yere sahiptir?’’ Kolaycılığa hiç kaçmadığı için, Sosyal konulara, politikaya ve çevrenin korunmasına karşı duyarlı olduğu ve tavır aldığı için, Politik konularda her zaman aktif olmaktan vazgeçmediği ve İngiliz Kraliyet ailesine, Margaret Thatcher’a, Tony Blair’e ve George W. Bush’a karşı görüşlerini, FBI ve İngiliz Gizli Servisi MI5 tarafından sorgulanmasına yol açacak kadar sorun olsa da hiç çekinmeden dile getirdiği için, 2004 yılında Amerika’daki başkanlık seçiminden önce kendi internet sitesinde bir mesaj yayınlayarak, George W. Bush’un Amerika’yı bu gezegendeki en terör saplantılı ülke haline getirdiğini söyleyerek, Amerikan vatandaşlarına John Kerry’e oy vermeleri çağrısında bulunduğu için, ‘‘Mexico’’ adlı şarkısında Amerika’da daha iyi yaşam koşulları arayan Meksikalıları desteklediği için, 2004 yılında İngiltere’de aşırı sağcı faşist partilere karşı kampanya yapan ‘‘Unite Against Fascism’’ adlı siyasi grubun bildirisini imazaladığı için, 2004 yılında yayınlanan ‘‘America Is Not The World’’ adlı şarkısında, Amerikan başkanlarının hiçbir zaman siyah ırktan, kadın ya da gay olmadığını, bunun tersi gerçekleşene kadar da Amerika’nın özgürlükler ve fırsatlar ülkesi olduğuna inanmayacağını söyleyip, ‘‘Neden Estonya’da Amerika için şişko domuz dendiğini merak etmiyor musun?’’ diye sorduğu için, Bu yıl yayınlanan yeni şarkısı ‘‘I Will See You In Far Places’’ adlı şarkısında Amerikan bombalarıyla ölen Ortadoğulu insanları konu edindiği için, Kanada’daki fok avını protesto için bu ülkede konser vermeyeceğini açıkladığı için, Kendisini MTV şarkıcılarına değil, İngiltere’nin kuzeyindeki yoksul müzisyenlere daha yakın hissettiğini söylediği için, Amerikan tarihindeki herhangi bir başkan için verilen oylardan daha fazla oyun kullanıldığı ‘‘Pop Idol’’ gibi şov programlarının ve ödül sisteminin müziğe zarar verdiğini, ödül peşinde koşan müzisyenlerin pazarlamacıdan farkı kalmadığını düşündüğü için, Kendi özel hayatı hakkındaki bir haberin herhangi birisine faydası olabileceğini sanmadığını söyleyip, bu konudaki soruları yanıtlamayı reddettiği için, Kafasına uymayan yerlerde yaşamaya boyun eğmeyip, İngiliz köklerini inkar etmese de, tası tarağı toplayıp yaşadığı ülkeyi değiştirecek kadar cesaretli olduğu için, ‘‘Seks, uyuşturucu ve rock’’ üçgenini kırmayı başarıp, birçok rock müzisyeninin tersine, müzikte yükselirken diğer ikisinin tuzağına düşmemeyi başarabildiği ve kendisine yöneltilen eleştirilere, ‘Kafamın içinde çılgın, vahşi bir adam olsa da sağlığıma önem veriyorum; ilkelerim var. İçip içip sahne ortasında yığılmayı hiçbir zaman hoş bulmadım. Benim tüm hayatım sanatçı olmak adına yapılan bir özveridir. Bu da benim lanetim,’ diyerek gülüp geçtiği için, Yalnızlığını, müzik endüstrisinde ve toplum içinde daima dışlanan biri oluşunu, ‘‘Ben kendimin en iyi dostuyum. Her gece yatağa kendimle gidiyorum, kendimle uyanıyorum. Ben ve kendim asla boşanmayacağız ve hep iyi vakit geçireceğiz. Şanslıyım,’’ diyecek kadar büyük bir olgunlukla ve akılcı bir şekilde karşıladığı için?. Bütün bu yukarda saydıklarıma karşın Morrissey, kendi tanımıyla, ‘‘sadece Manchester’lı bir müzik hayranı’’ ve 10 Haziran Cumartesi günü Maslak Park Orman’da Efes Pilsen One Love Festivali kapsamında İstanbullulara merhaba diyecek. İlk merhaba Politik duruşu nedeniyle FBI ve MI5’in sorguladığı sanatçı ilk heyecan ve Morissey Morrissey İstanbul’da Siz hiç gece müze gezdiniz mi? Gezmediniz mi? Oysa gezebilirdiniz. Müzeler gece açık olmaz mı? Evet ama bazen olur? Nasıl mı? Örneğin, İstanbul Modern Sanat Müzesi 20 Mayıs 2006 Cumartesi günü gece saat 1’e kadar açıktı. Üstelik giriş herkese bedavaydı. Hem de müzede devam eden ‘‘Cumhuriyet’in Işığında: Othmar Pferschy fotoğrafları’’ başlıklı sergi ve Modern Türk Resmi’ni konu edinen ‘‘Kesişen Zamanlar’’ adlı sürekli sergiye ek olarak, iki gün önce, 18 Mayıs’ta 20. yüzyılın ilk kuşağını temsil eden Fahrelnissa Zeid ile Cumhuriyet’in ilk kuşağını temsil eden oğlu Nejad Devrim’in eserlerini ilk kez bir araya getiren bir sergi başlamıştı. Müzenin bu uygulamasını bir elektronik posta ile haber aldığımda çok sevindim. Çünkü daha önce hiç gece vakti müze gezmemiştim. Bu sayede farklı bir deneyimi yaşamak olanağı doğmuştu ve yeni bir de sergi görecektim. ‘‘Acaba çok kalabalık mı olur? Hafta içi işten zaman bulamayanlar ve girişin ücretsiz olduğunu duyanlar müzeye akın mı ederler?’’ diye düşünerek, gece saat 10 sıralarında müzeye gittim. Fakat müzede 1.5 saat kadar kalmama karşın, 13 milyon nüfuslu kentimiz İstanbul’un tek modern sanat müzesinde ziyaretçi olarak toplam sekiz kişi ile karşılaştım. Demek ki, ne zaman ne de para müzelere olan ilgisizliğin nedeniydi. Oysa müzeye giderken yolda yanından geçtiğim barlar, restoranlar ve eğlence yerleri hiç de boş değildi. Hemen müzenin girişinde yer alan ve nargile içilip kağıt oyunları ve tavla oynanan kafeler de tıka basa doluydu. Cumartesi akşamıydı, hava çok güzeldi. O havada müze gezilmez miydi? Gezilirdi. Gezildi. Bir yandan resimlere rahatça bakma olanağını bulurken, diğer yandan da ilgi azlığının nedenleri üzerine düşünüp hayal kırıklığına uğradım. Yurtdışındaki müzelerin bedava giriş sağladıkları günlerde kilometrelerce uzayıp giden kuyruklar gördüm, yeni sergi açıldığında içeri girmek için saatlerce bekleyenlerle karşılaştım. Belki de iyi niyetle düşünürsek, bizim insanımız gece müze gezmeyi o kadar da heyecanlı bulmuyordur. Umarım İstanbul’daki Modern Sanat Müzesi’nin önünde de o kuyrukları görmek mümkün olur. Modern sanatımızın öncülerinden Fahrelnissa Zeid ve Nejad Devrim’in sergisi 27 Ağustos’a kadar sürecek. İstanbul Modern Sanat Müzesi, gece değilse de gündüzleri ziyaretçilerini bekliyor. Sahne tozu Küresel dünyaya yeni bir bakış William Shakespeare’in yapıtı ‘‘Fırtına’’ Semaver Kumpanya’nın yorumuyla bugün saat 20.30’da Çevre Tiyatrosu’nda sahnelenecek. Shakespeare yapıtında, 17. yüzyılın hemen başında gelenekselden moderne, aristokrasiden burjuvaziye, karanlıktan aydınlığa doğru yol alan bir gemiye benzetmişti dünyayı... Dünya artık global kapitalizme ce küresel sömürgecilige demir atmış bir gemi gibi görünüyor. Shakespeare metnini tersine çevirerek, bügünkü küresel dünyaya Semaver Kumpanya’ya yeni bir bakış. Oyunun yönetmenliğini Işıl Kasapoğlu üstleniyor. (Bilet fiyatı: 25 ytl, oyun 100 dakika sürüyor, ara yok) Bir şeyleri bilmek iyi olurdu Yeşim Özsoy Gülan’ın yazıp yönettiği ‘‘Ve Diğer Şeyler Topluluğu”nun oyunu ‘‘Son Dünya’’ bugün saat 18.00’de Atatürk Kültür Merkezi Aziz Nesin Sahnesi’nde sahnelenecek. ‘‘Adam: Neredeyim diyorum. Başka kimse var mı? Kadın: Ortak düşenceler... Beynimi biraz daha zonlarsam... Bir şeylere birilerine ulaşabilirim belki... Adam: Bir işaret olsa. Şu ya da bu dilde yızılmış bir tabela. Ne bileyim. Bilirdim. Bir şeyleri bilmek iyi olurdu. Üçüncü şahıs: Bir yerlerde asılı kalmış olmalıyım yerle gök gerçekle hayal arasında uçaktaydık düşüyorduk ve sonra işte buradayım.” (Bilet fiyatı 25 ytl, oyun 60 dakika sürüyor, ara yok.) Dünyaya son bakış Japonya Tiyatrosu ‘Shızuoka Performing Arts Center’ın sahnelediği Anton Cehov’un oyunu ‘IVANOV’ Tadashi Suzuki yönetiyor. Suzuki 20. yüzyıl tiyatrosunu en çok etkileyen yönetmenlerinden. Suzuki tiyatrosunda bir yandan teori, pratik, eğitim, yönetim gibi somut değerleri barındırmayı, IVANOV bir yandan da yerleşmiş kalıpların dışına çıkmayı hedefliyor. Yönetmen Çehov’un ilk dönem oyunlarından ‘IVANOV’ u sahnelerken çöküş sürecindeki kahramanın dünyaya bakışını ve iç hesaplaşmasını ele alıyor. Oyunun müziklerini ise Pullitzer ödüllü Amerikalı besteci Roger Reynolds üstleniyor. (Bilet Fiyatları 65, 45 ve 25 ytl, öğrenci ise 15 ytl) Ördeklerin alışkanlıkları ? David Mamet’in yazdığı, Zeynep Avcı’nın çevirdiği, Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği ‘Ördek Muhabbetleri’ bugün saat 17.00 ve 20.00’de Aksank Sanat Prodüksiyon Tiyatrosu’nda sahnelenecek. Bir parkta kanepeye oturmuş sohbet eden, Emil ve George, ördeklerin alışkanlıklarından yola çıkarak geliştirdikleri sohbet ilerledikçe daldan dala atlarlar. Konu kendi yaşamlarına, başkalarının alışkanlıklarına, hayatın cilvelerine uzanırken parktaki yaban yaşamının insan yaşamına benzerlikleri yavaş yavaş belirginleşir. Sanki önemsiz konulardan söz edermiş gibi ilerleyen sohbet aslında yaşama dair önemli birçok konuyu ele alır. (Bilet fiyatı: 12 ytl, öğrenci 6 ytl.) HAFTA SONU 14 CMYK kzulal?yahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle