22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 16/11/06 15:34 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Casino Royale Ian Fleming’in ölümsüz karakteri James Bond’un 21. sinema filmi Casino Royale, Daniel Craig’in 007’yi canlandıracağı ilk yapım. Martin Campbell’ın (Goldeneye, Zorro’nun Maskesi) yönetmenliği üstlendiği yapımda Bond kızını Eva Green (Cennetin Krallığı, Düşler, Tutkular & Suçlar) kötü adam Le Chiffre’yi ise Mads Mikkelsen (Kral Arthur, Wilbur Ölmek İstiyor) oynuyor. Bond’un kariyerinin ilk dönemini ele alan filmde kahramanımız dünya teröristlerine bankerlik yapan Le Chiffre’nin suç ağını çökertmekle görevlendirilir. Le Chiffre’yle Casino Royale’de yüksek bahisli bir poker oyununda karşılaşan 007, oynayacağı yüklü miktardaki paraya Hazine Dairesinden bir görevlinin göz kulak olacağını duyunca sinirlense de güzel memureyle tanışınca fikir değiştirir. Si ne ma Marazi bir aşk öyküsü 8 ??????????????????????????????????? SUNGU ÇAPAN Ve İzmir’den Sinop’a, Kars’a kadar taşranın Eleştirmen Uğur Vardan’ın döküntü pavyonlarında, izbe meyhanelerde, saptamasıyla, sinemamızdaki salaş otel odalarında, cigaralıkların peşpeşe dibe vurma hikâyelerinin döndüğü dumanlı, karanlık âlemlerde, yaşı nicedir en doğru adresi kuruya karıştırarak Uğur’un kulu kölesi olmayı olagelen Zeki Demirkubuz’un, sonuçları ve sürdürüyor sonuna dek. Vurulsa da, kovulsa yankıları bakımından hünez tazeliğini da, aşağılansa da, ancak Uğur’la birlikteyken yitirmemiş, iki ay kadar önceki Antalya yaşamının bir anlam kazandığı Bekir’in festivalinde en iyi film seçilen son eseri Kader, gözünde, ondan başka hiçbir şeyin değeri yok. yine 4 yabancı (Casino Royale, Harsh Times Bir çeşit yol filmi gibi süregelen Kader’in Acımasız Hayat, Severance Kanlı Mesaj, sonunda, elinde gece vakti nöbetçi eczaneden Nouvelle FranceUmutlar Ülkesi) ve 3 yerli çocuğuna aldığı ilaçlarla, Emine’yi bir kez daha filmin (Kader, İlk Aşk, Unutulmayanlar) yüzüstü bırakıp otobüse atlayarak Uğur’un gösterime girdiği yeni haftada öne çıkıyor. izini sürmeye geldiği Kars’ta buluyor kendini Kader’de, belki de sinamada en çok işlenegelen Bekir... o cılkı çıkarılmış aşk ve tutkulu kara sevda konusu üstüne kolları sıvamış Demirkubuz, on yıl kadar önce adını duyurup esaslı bir çıkış ARA SEVDA ÇEŞİTLEMESİ yaptığı, özellikle eleştirmenler nezdinde geniş Aşk, umutsuzluk, yalnızlık, suçluluk, ihanet, yankılar da uyandırmış ikinci filmi vb. gibi temaları kahramanlarının iç Masumiyet’in Haluk Bilginer’le Derya dünyalarını öne çıkararak ele alıp işlediği C Alabora’nın çarpıcı oyunlarıyla aklımıza Blok (1993), Masumiyet (1997), Üçüncü Sayfa kazınmış o iki unutulmaz kahramanının, yani (1999), Yazgı (2001), İtiraf (2001) ve Bekleme Bekir’le Uğur’un, Masumiyet’ten 20 25 yıl Odası’ndan (2003) sonra yedinci ve teknik önceki hallerini, durumlarını ve zamanla bakımdan en başarılı filmi Kader’de Masumiyet’teki Bekir’le Uğur’a dönüşecekleri yönetmenlikten senaristliğe, yapımcılıktan süreci anlatıyor, baştan özetlemek gerekirse. kameramanlığa ve montajcılığa kadar nerdeyse Vaktiyle Masumiyet’i görenlerin o filmin öncesi tüm sorumlulukları üstlenmiş, 1964 doğumlu olarak daha bir ilgiyle seyredecekleri Kader’in, Zeki Demirkubuz. Marazi bir aşk hikâyesi ya kuşkusuz görmeyenler için de apayrı bir film da karşılıksız bir kara sevda çeşitlemesi çekiciliğine sahip olduğunu da belirtmeli. niteliğindeki filmde, arabeskimsi bir Alışılmış devam filmi kavramını tersyüz ederek melodramın tuzaklarına düşmeden, bu kez Masumiyet’in başlangıç hikâyesini alabildiğine gerçekçi bir tavırla, hayatın anlatmaya girişen Demirkubuz, yıllardır barındırdığı rastlantılara, tersliklere ve çekilmeyi bekleyen Kader’de, Bekir’le Uğur’un karşıtlıklara da bolca yer vererek hikâyesini başlarında kavak yellerinin estiği gençlik kendine özgü, düz ve yalın biçimde anlatan yıllarına doğru yine sarsıcı bir yolculuğa Demirkubuz, her zamanki atmosfer ve karakter çıkarıyor bizi, iki saatliğine. Bakışlarıyla can yaratma becerisini örnekliyor yine. 1980’li yakan, işveli, cilveli, alımlı, hoppa yılların ortalarından başlayarak küçük mahalle yosması yaklaşık 10 yıl kadar Uğur’un (Vildan asistanlığını yaptığı, Atasever), ustası ve adaşı Zeki halıcı/mobilyacı Ökten’e adadığı babasının Kader’de dükkânında mantıktan çok uyuklayıp yoğun tutku ve duran utangaç duygular, çoğu delikanlı Bekir kez (Ufuk gerçekleşmeyen Bayraktar) ile beklentilerin (halı bakma neden olduğu hayal bahanesiyle) kırıklıklarından tanışmasıyla başlayıp kaynaklanan, belirgin bir Bekir’in bakış acı çekme hali öne açısından onun Yine argolu, Kader / Yapımcı, Yönetmen, Senaryo, çıkıyor. dünyasına daldığımız sövgülü diyalogların Kamera, Montaj: Zeki Demirkubuz / filmde, Uğur’un seyircide kırbaç gibi Oyuncular: Ufuk Bayraktar, Vildan Atasever, yatağa mahkum felçli Ozan Bilen, Engin Akyürek, Settar Tarıöğen, şakladığı, gerçekçi babası (Mustafa Erkan Can, Müge Ulusoy, Mustafa senaryosundan Uzunyılmaz, Güzin Alkan, Hikmet Demir, Uzunyılmaz), dertli durağanlığın kendine Gönül Çalgan / Türkiye 2006 (Özen Film). annesi (Müge Ulusoy) özgü bir tempoya eriştiği ve annesinin bitirim minimal ve sade dostu Cevat’ın (Engin üslubuna, karakterlerin işlenişinden dramatik Akyürek) kıraathanesinde çay getirip yapısına, başarılı oyuncu yönetiminden özenli götürürken kahvehane müdavimlerinin sık sık çerçevelemelerine ve akıcı montajına kadar sözlü, hatta pandikli tacizine uğrayan hırçın yürekten atan bir anlatım egemen filme. kardeşi gibi yakınlarını da tanıyoruz. Aklına Alışılmışın dışında dış mekân çekimlerine de estikçe dükkâna şöyle bir uğrayan fettan yönelmiş Demurkubuz’un bu kez müzik de Uğur’un hep uyuklarken bulduğu (hatta bir kullandığı Kader’de, Bekleme Odası’nda küçük keresinde oturup sessizce Bekir’in uyanmasını bir hırsız olarak tanıdığımız Ufuk Bayraktar, beklerken görürüz genç kızı, masum bir bebek etkileyici ve iz bırakan bir gönüllü kaybeden tevekkülü içinde), gittikçe Uğur’a körkütük portresi çiziyor, düşüşünü aşama aşama sevdalanan Bekir’de, genç kızı uykulu gözlerle, yansıttığı Bekir’de. Kutluğ Ataman’ın 2 Genç her gördüğünde hoşafın yağı kesiliyor. Aklına Kız’ıyla gencecik yaşında Altın gönlüne giren bir virüs gibi kapıldığı bu aşk, Portakallılanmış Vildan Atasever de başarıyla göz göre göre hayatını rayından çıkarıyor. oynuyor, adının tersine hikâyenin uğursuz, Çünkü aşkına karşılık alamıyor Bekir. Her ne bahtsız, meşum kadınıyken, başlangıçtaki kadar Bekir’in yoğun ilgisinden, sevgisinden hoppalığı, havailiği, bencilliği giderek hoşnut görünse de, Masumiyet’ten bildiğimiz, kendisininkiyle birlikte Bekir’in kaderini de mahallenin kötü çocuğu Zagor Orhan’a (Ozan üstlenen, vicdan sahibi, erdemli ve güçlü bir Bilen) âşık Uğur da. Aslında pek de âşık kadına evrilen Uğur’u, Masumiyet’e gönderme olunası biri değil Zagor, ama deli gönlün ne bir sahnede Haluk Bilginer’le Derya yapacağı, kime konacağı hiç belli olmaz, Alabora’nın unutulmaz kavgasını ekranda malum! Uğur’un çaycı çırağı kardeşi yüzünden seyreden otel sahibi Erkan Can’dan, sigaradan çıkan tartışmada, yanlış anlama sonucu, başka bir dünya nimeti olmayan yatalak babakahvehanesinde Cevat’ı bıçakladıktan sonra boynuzlu koca Mustafa Uzunyılmaz’a, kaçtığı İzmir’de iki polisi de öldürünce Bekir’in hoşgörülü babası Settar müebbet hapse mahkum olup cezaevine tıkılan Tanrıöğen’den Engin Akyürek, Müge Ulusoy, Zagor’un peşinden İzmir’e giderek pavyon Güzin Alkan gibi TV dizilerinden tanıdık yeni şarkıcılığı yapan Uğur’un peşinde de mıknatıs yüzlere kadar kimyası tutmuş oyuncu gibi çektiği, mahçup bıçkın Bekir var. Uğur, kadrosunun da katkılarıyla Demirkubuz’un Zagor’un yattığı hapishanelerin bulunduğu temaları bakımından benzer filmlerden oluşan şehirden şehre sürüklenirken ona bağlı olarak filmografisinde bir doruk olduğu söylenebilir yaşamayı seçen Bekir de gölgesi gibi peşinde. Kader’in. Bir yol ve oteller tragedyası olarak Âşık olunanın da âşık olan gibi acı çektiği da etiketlenebilecek, iç hesaplaşmaların dipsiz filmde müebbetlik Zagor’un ardında girdabına tutulmuşçasına yalpalayan, altkültür istenmeyen bir yığın erkekle geçirmek zorunda kökenli bu çiftin klinik vaka çizgisinde kaldığı, zorlu bir hayata yargılı Uğur, seyreden, ayrıca tüketilen çay ve sigaradan da delikanlıyı kendinden uzaklaştırmaya da içimizin kalktığı, dokunaklı hikâyesi, aşkın, çabalıyor. Ailesince görücü usulü baş göz edilip kara sevdanın ‘bad trip’lerinde, bir uçtan hiç tanımadığı Emine’yle (Güzin Alkan) ötekine savuruyor seyirciyi özetle. Beylik evlendirilerek çoluk çocuğa karışsa da bu hayat deyişle bu sarsıcı ve etkileyi Kader kuşkusuz, sensiz olmuyor diyerek Uğur’a dönüyor Bekir. haftanın filmi bizce. P K arfüm: Bir Katilin Öyküsü, yazar Patrick Süskind’in tüm dünyada çok satan fantastik kitabı Koku’dan uyarlandı. JeanBaptiste Grenouill’in 13. ve son kurbanı Laure Richis’e 16 yaşındaki güzel Rachel HurdWood yaşam veriyor. Kokuyu resmetmek Parfüm: Bir Katilin Öyküsü (Perfume: The Story of a Murderer), seri cinayetleri odağına koyan, görsellik, müzik ve estetik ile harmanlanan bir suç masalı... Kokuların efendisi ve antikahraman JeanBaptiste Grenouill’in saplantılı dünyasına açılan fantastik bir kapı... Bildik bir romandan uyarlanan, iyi ve sağlam oyuncuların güç kattığı bu film, gerçekten zor olan birşeyi, beyazperdede kokuyu resmetmeyi deniyor. Parfüm’ün yönetmen koltuğunda, Koş Lola Koş (Lola Rennt), Ölümcül Maria (Die Tödliche Maria), Perenses ve Şövalye (Der Krieger und die Kaiserin), Cennet (Heaven), Gerçek (True) ve Kış Uykusundakiler (Winterschläfer) adlı yapıtlarıyla haklı bir üne kavuşan Alman kökenli Tom Tykwer oturuyor. Tykwer’in, göze ve kulağa hitap eden sinema gerçeğinde, kokuya dair bir filmi kotarabilmesi her türlü övgüye ve alkışa değer (Birçok ünlü yönetmenin elini sürmeye dahi çekindiği göz önüne alınırsa)... Film, yazar Patrick Süskind’in tüm dünyada çok satan (sadece Almanya’da 15 milyon) fantastik kitabı Koku’dan (Das Parfüm) uyarlandı. Almanya, Fransa, İspanya ortak yapımı olan film, ne hikmetse İngilizce çevrilmiş. Filmin oyuncu kadrosunun çoğu İngiliz aktör ve aktrislerden oluşuyor. Parfüm’ün başkahramanı seri katil JeanBaptiste Grenouille’i 26 yaşındaki yeni yetme İngiliz oyuncu Ben Whishaw canlandırırken, yaşı yetmişe dayanan iki Oscarlı, hayat boyu başarı ödülü sahibi Dustin Hoffman, Fransız burjuvazisine güzel koku pazarlayan eski parfüm ustası İtalyan Giuseppe Baldini rolünde... Karısından sonra kızını da kaybetmemek için olağanüstü çaba sarfeden ama sonunda katilin önünde diz çöken Antoine Richis’e, ünlü İngiliz oyuncu Alan Rickman, katilin 13. ve son kurbanı Laure Richis’e ise 16 yaşındaki güzel Rachel HurdWood hayat veriyor. Filmin hikayesini ise bir başka ünlü İngiliz aktör John Hurt seslendiriyor. Pazar yerindeki doğum ve idam alanındaki “büyük orgazm” sahneleri, filmin en etkileyici ve en akılda kalıcı bölümleri... Toplu sevişme sahnesinde yer alan 800’ü aşkın kadın ve erkeğin performansları oldukça şaşırtıcı ve adeta görsel anlamda filmin yükünü çekiyor. Tüm dünyada gösterime giren filmi izlemek isteyen Türk sinemaseverler ise, 2007 yılının şubat ayını beklemek zorunda kalacak. 18. yüzyıl Paris’inde durum içler acısıdır. Fakir ve zengin arasındaki ALPER TURGUT uçurum inanılmazdır. Ayrıca aşk, ölüm ve devrimin kenti, kanalizasyon sisteminden de bihaberdir ve uzun zamandır her türlü pis kokuyla haşır neşirdir. JeanBaptiste Grenouille, farelerin, her cins böceğin cirit attığı, küfün, isin, pisin ve çürümenin tam ortasındaki pazar yerinde dünyaya gelir. Ölü balık satan pazarcı kadın, Jean’ı, tezgah altında kendi başına doğurur ve ölmesi için bir kenara atar. Ama Jean, kaderine lanet okur ve hayata tutunur. Ağlaması ortalığın karışmasına ve annesini ele vermesine neden olur. Ölüm ve yaşam hem içiçe geçmiştir, hem birbirini tetiklemiştir. Pazarcı kadın darağacına, dolaylı yoldan anasının katline sebebiyet veren bebek ise yetimhaneye gider. Kısaca yaşamdan ölüm, ölümden yaşam doğmuştur. Gerçi bu JeanBaptiste Grenouille (soyadı Fransızca Kurbağa demekmiş) için henüz hiçbir şeydir. Yaşadığı müddetçe yakınında bulunan herkese ölüm gelecektir. Yetimhanede kalan çocuklar, bebekte lanetli birşeyler bulunduğunu sezer ve onu boğmaya karar verirler. Ancak bebek Jean, yine kurtulur. Konuşmayı geç söken Jean, son derece hassas ve herşeyi ayırt edebilen koku alma duyusuna sahiptir, deyim yerindeyse dünyanın en iyi burnu ondadır. Büyüdükçe kahrolur, çünkü kendi kokusu yoktur. Yetimhanenin sorumlusu olan yaşlı kadın, tüm insanlardan uzak durmayı yeğleyen genç Jean’ı, para karşılığı deri işiyle uğraşan zalim bir adama satar. Deri işi, dünyanın en zor işlerinden biridir ancak Jean’ın koku sorununu çözmeden ölmeye niyeti yoktur. Üstelik dericilik, dışlanmışlar için iyi bir seçimdir. Yinede bu iş yüzünden hastalık kapar ve bedeninde kalıcı izler oluşur. Bir kez kente iner, kokusuyla kendisine yeni bir pencere açan genç ve güzel bir kadını katleder. Jean’da değişim başlamıştır. Fransız zenginleri, kötü kokulardan arınmak için çözümü parfümde bulmuştur. Artık JeanBaptiste Grenouille kararını vermiştir, parfümcü olacaktır. Parfümcü Bandini, artık üretemez durumda olan bir parfüm ustasıdır. Tekrar zengin olma düşünün, kokuların efendisi Jean tarafından gerçekleştirileceğini anlar ve onu himayesine alır. Binbir türlü aroma ile tüm çiçeklerin kokusunu damıtıp, harmanlayıp üstüne üstlük her hangi bir ölçek kullanmadan parfüm yaratmak tam Jean’a göredir. En iyi kokuları bulup çıkarmak, yeni yeni parfümler yaratmak bir süre sonra Jean’ı kesmez olur. O, bugüne dek hiç bulunmayan (Sadece eski Mısır’da firavunların kullandığı savlanan) kokunun peşine düşer. Her insanın farklı koktuğunun keşfi, onu psikopat bir katile çevirir. Önce kedileri deneylerine ortak eder sonra genç kızları... Jean, eninde sonunda düşünü gerçekleştirecek tüm dünyayı sarsacak o mükemmel kokuyu bulacaktır. Yönetmenliğini Nihat Durak’ın yaptığı İlk Aşk’ın başrollerini, Çetin Tekindor, Tarık Pabuççuoğlu, Vahide Gördüm, Erol Günaydın, Ayşen Gruda, Erdal Tosun ve Raffaele Çedolini paylaşıyor. Müziklerini Fahir Atakoğlu’nun bestelediği filmin çekimleri Foça’da yapıldı. Bir Ege kasabasının köklü ailelerinden Arifoğulları eski ihtişamlı günlerinden uzaktır. Tarlalar satılmış, 85 yaşındaki ailenin reisi Arif Arifoğlu işlerden elini çekince zeytinyağı fabrikası da işlemez hale gelmiştir. 40 yıl önce Kore Savaşı’nda öldüğü sanılan ailenin ortanca oğlu Asaf’ın dönüşü gizli birçok gerçeğin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. İlk aşkı çeşitli yaşlardaki karakterlerin perspektifinden anlatan film; ‘ilk aşk hayattaki tek aşk olabilir mi’ sorusuna yanıt arıyor. ? İlk Aşk Yeşilçam’ın altın döneminde yönetmenlik yapan Aziz, aşık olduğu kadın kalbini kırınca İstanbul’u terk eder ve 30 yıl boyunca farklı bir yaşam sürer. Geçirdiği rahatsızlık sonucu kendini eski sayfaları karıştırken bulan Aziz, ölmeden önce senaryosunu yazdığı filmi çekmek zorunda olduğunu fark eder. Varını yoğunu satarak tekrar İstanbul’a gelen yaşlı adam eski dostları sinema emekçilerini toplayarak projeyi hayata geçirmeye çalışır. Ancak ekip elemanlarının tümü artık farklı işler yapmaktadır ve bir filme başlamak kolay değildir. Aziz’in senaryoyu aşkı için yazdığını bilen arkadaşları başrol için Leyla’yı önerseler de inatçı adam buna karşı gelir çünkü İstanbul’u terk etmesinin sebebi Leyla’nın seks filmlerinde rol almasıdır. ? Unutulmayanlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle