Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 08 5/10/06 15:19 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? ArAf ? Gecenin Sesi (The Night Listener) Si ne ma 8 Bilebildiğimiz kadarıyla, dördü Amerikan (Şeytan Marka Giyer, Sen Ben ve Dupree, Gecenin Sesi, Kahraman Pilotlar), biri İtalyan (Elveda Aşkım), biri Fransız (İki Kız), biri Gürcü (13), biri de Türk yapımı (Araf) olmak üzere dün tam 8 filmin gösterime girdiği yeni haftada, biraz mecburiyetten biraz da Owen Wilson filmi olduğu için tercih ettiğimiz Sen, Ben ve Dupree çıktı kısmetimize. Son yıllarda, özellikle boy gösterdiği ikincil rollerde yeteneğini konuşturduğu, yeni moda Hollywood komedileriyle parlayarak son kuşak Amerikalı oyuncular arasında öne çıkan, Wilson kardeşlerin sarışını ve küçüğü olan, sevimli ve canayakın Owen Wilson’un artık baş role çıktığı You, Me and Dupree’nin yönetmen koltuğundaysa, CNBCE televizyonunda nicedir yayımlanan Arrested Development dizisinin Emmy ödüllü yönetmenleri Anthony ve Joe Russo kardeşler oturuyor. Eski Hollywood güldürülerinden etkilenme ve esinlenmeler içeren senaryosunu Michael LeSieur’ün yazdığı film, yeni evli bir çiftin yuvasına bir kaç günlüğüne konuk edilmişken, giderek bisikleti, iri boynuzlu geyik başı ve iki parça döküntü eşyasıyla eve postu seren, kocanın sokağa düşmüş, işsiz güçsüz, tembel, dalgacı, cingöz ve ‘tatlı bela’ arkadaşının kırdığı cevizler ve yol açtığı çeşitli kaotik durumlar üstüne gelişiyor. Yaşlandıkça babasını daha çok andıran Michael Douglas ‘ın canlandırdığı, aşırı tutkun olduğu kızına cennet gibi bir Hawaii adasında şık bir evlilik töreni düzenleyen ancak damadından da pek hazzetmeyen, zengin inşaatçı kayınpederinin yanında çalışan Carl’ın (Matt Dillon) düğündeki sağdıcı en iyi arkadaşı Randy Dupree (Owen Wilson). Carl’ın barda kahvede bilardoda, maganda erkek muhabbeti yaptığı bir arkadaş çevresi de var doğal olarak. Düğüne izin almaksızın katıldığı için işini kaybedip evinden de çıkarılan ve bar köşelerinde yatıp kalkan Dupree’ye acıyıp onu kısa zamanda darmadağın edeceği evine, öğretmen karısı Molly’ye (Kate Hudson) de hiç sormaksızın, bir kaç günlüğüne buyur eden yeni damat Carl’ın başına tam bir bela gibi çöküyor Dupree. Sürekli devirdiği çamlarla, henüz daha cicim aylarındaki Carl Kısa film ve reklam kökenli yönetmen Biray Dalkıran, ilk uzun metraj çalışması ArAf ile kürtaj gerçeğini konu alıyor. Korku türündeki filmin başrollerinde Akasya Aslı Türkmen, Murat Yıldırım ve Kubilay Tunçer bulunuyor. Genç dans öğrencisi Eda yaşadığı ilişki sonucu gebe kalır ancak 4 aylık bebeğini aldırır. Yıllar sonra yeni bir hayata başlayan Eda, anlam veremediği kâbuslar görmeye başlar. Ona bağlı olan kocası Cenk bile Eda’ya yardım edemez. Yıllar önce kürtajla aldırdığı kızı, intikam için geri dönmüştür. Patrick Stettner’ın yönettiği Gecenin Sesi, Robin Williams (Uyanışlar, Can Dostum), Toni Collette (6. His) ve Rory Culkin’i (Igby Goes Down, İşaretler) biraraya getiren bir dram gerilim filmi. Gabriel Noone, sevgilisiyle ilişkisini yeni bitirmiş, yazılarında ve radyo programında kötü bir döneme girmiş bir yazardır. Editörünün okuması için verdiği, 13 yaşındaki Pete Lomax isimli aile içi cinsel tacize uğramış bir çocuk tarafından yazılan bir roman taslağından fazlasıyla etkilenir. Pete’i bulmak için yaşadığı yere giden Gabriel, bu gizemli aile dramını çözmek için her yolu dener. ??????????????????????????????????? Arkadaşın belalısı, oyar evliliğin altını SUNGU ÇAPAN ??????????????????? Sen, Ben ve Dupree You, Me and Dupree / Yönetmen: Anthony ile Joe Russo / Senaryo: Michael LeSieur / Kamera: Charles Minsky / Müzik: Rolfe Kent / Oyuncular: Owen Wilson, Kate Hudson, Matt Dillon, Michael Douglas, Seth Rogen, Amanda Detmer, Jason Winer / ABD 2006 (UIP) ERDEM KOCA İzmirli Jedi’lar Molly çiftinin dirlik düzenliğini bozan, huzurunu ve mutluluğunu kaçırtan, sempatik zoraki misafire, anaçlığı tutan taze gelin Molly, bir kütüphanede çalışan, Mormon bir sevgili bile ayarlıyor. Ancak tereyağına buladığı, bize nedense açık seçik gösterilmeyen, erkek kolleksiyoncusu, ateşli Mormon sevgilisiyle takılırken Dupree’nin evin birinci katının yanmasına sebeb oluşu, bardağı taşırıyor. Ona daha fazla katlanamayan CarlMolly çifti Dupree’ye, hayatımızı mahvettin yeter artık, çek git’i bastırıyor nihayet. Zaten kayınpederiyle limoni ilişkisinden muzdarip Carl’ın, iyice samimileşen karısıyla en iyi arkadaşı tarafından kendi evinde dışlandığı paranoyasıyla içine düştüğü kıskançlık bunalımı sonucunda arkadaşına saldırıp yuvasından koparak aynen filmin başındaki Dupree gibi sokağa düştüğü finalde beklendiği ve alışıldığı gibi, beylik bir mutlu sona çıkıyor hikaye. TV’de sık sık seyrettiği Roma Tatili klasiğinin ve Audrey Hepburn’ün sıkı hayranı, çenesi düşük, bencil, sakar ve haybeci Dupree’nin elinde olmaksızın, mutluluklarına limon sıktığı çifti yeniden biraraya çabalarının nerdeyse göz yaşarttığı(!), her zamanki gibi yine aileyi yüceltici bir finale bağlanan Sen, Ben ve Dupree, büyük stüdyo yapımı, oyuncu kadrosuyla gözalıcı, iddialı ve cilalı bir güldürü, şık şıkırdım, matrak bir Hollywood eğlenceliği sonuçta. Altın kalpli berduş Dupree’nin, hayatın tüm darbelerine karşı, yıkılmayın kendiniz olun! mealindeki masajını kafamıza kakan, o klişe mi klişe final sonrası bölümünü bir yana, yönetmen Russo kardeşlerin büyük ölçüde Owen Wilson’ın sevimliliğine, çocuksu çekiciliğine dayanan, gıcık, sinir durumlarla birtakım gülünç anların birbirini kovaladığı, taze, yeni yüzlerle de renkli kılınmış Sen,Ben ve Dupree’si özetle kolayca tüketilen, hazmı kolay, hafif ama tempolu, canlı ve şirin bir güldürü izlenimi bırakıyor. Matt DillonOwen Wilson’ın yanısıra Goldie Hawn’ın çizgi dudak kızı Kate Hudson’ın da olanca seksiliğini sergilediği bu film, eski tutmuş Hollywood komedisi reçetesinin günümüze uyarlanmış, modern bir çeşitlemesi sayılabilir sonuçta. Sıra dışı bir öğretmenin mücadelesi ALPER TURGUT Nelson’ın İkilemi (Half Nelson), yoksul ve koyu renkli öğrencilerle dolu sıradan bir Amerikan okulunda, öğretmek adına adeta çırpınan iyi yürekli bir eğitimcinin hikâyesi... Çarpık ve bozuk düzen nedeniyle nefes dahi alamayan ve herhangi bir çıkış bulamayıp uyuşturucuyla yaşamını kahreden bir adama dair... Yoz Amerikan kültürü, bozuk eğitim sistemi, parçalanmış aileler, uyuşturulan ve kaybolan hayatlar, sorunlu kişilikler, ırkçılık, yabancılaşma... Ne ararsan var filmde. Kasmadan ve katiyen zorlamadan... İşçiler, isyancılar, eşcinseller, cezaevleri... Her türlü durum ve sorun, uygun bir dozda filme yedirilmiş. Üstüne üstlük siyasi mesajlar ve sistemi eleştiren göndermeler ise zeki bir dille bir çırpıda verilmiş. Son Antalya Film Festivali’nde ilk gösterimi yapılan Nelson’un İkilemi, genç yönetmen Ryan Fleck’in elinden çıkma gerçekten özgün, sarsıcı ve etkileyici bir eser. Yapım, Fleck’in iki yıl önce çektiği 19 dakikalık kısa film Gowanus, Brooklyn’in yeniden harmanlanmış ve uzun metrajla onurlandırılmış hali... Fleck, Nelson’un İkilemi’nin senaryosunu ise ayrılmaz ikili haline geldiği Anna Boden ile birlikte kotardı. Bu yıl çekilen 104 dakika uzunluğundaki film (Half Nelson, güreş sporunda yapılan bir harekete verilen isim) şimdiden 8 ödül kazandı. İnançlı (The Believer), Not Defteri (The Notebook), Gitme (Stay) derken sinema kariyeri denen merdivenin basamaklarını hoplaya zıplaya tadında değişen sahneler... Sonuçta, Nelson’un İkilemi (adıyla tezat) sizi asla izlesek mi izlemesek mi gibi bir ikilemde bırakmayacak kadar iyi bir film... Uyuşturucunun her türevine sıkı sıkıya bağlı olan Dan Dunne bir parça komünist, hayli uçuk kaçık ve sıra dışı bir tarih öğretmenidir. Brooklyn’deki bir ortaokulda çalışır, öğrencilerinin çoğu zenci ve hispaniklerden (Latin kökenli) oluşur. Depresyonun doruğunda bocalayan beyaz Amerikalı Dan, aynı zamanda okulun kız basketbol takımının da koçudur. Sınıfta ve spor salonunda uyuşturucunun tesirinde (kafası hep güzeldir) olsa da öğretmek için çabalar durur. Zıtlıklara başvurarak onlara eşitliği anlatır, yeni ve farklı bir dünyanın kapılarını aralamalarını ister. Zamanla uyuşturucunun dozunu bilerek arttıran Dan, yaşamının altüst olmasından bir nevi keyif duyar. Eski sevgilisi Rachel (Tina Holmes) ile aynı okuldaki meslektaşı İsabel (Monique Gabriela Curnen) ise çalkantılı özel hayatının en önemli unsurlarıdır. Dan, bir akşam okulun tuvaletinde uyuşturucu kullanırken 13 yaşındaki kız öğrencisi Drey’e (Shareeka Epps) yakalanır. Drey’in ağabeyi uyuşturucu kaçakçılığından içerdedir ve ağabeyinin içinde bulunduğu şebekenin lideri küçük kızı da bu illete bulaştırmak istemektedir. Bu bir dönüm noktasıdır ve beraberinde büyük bir dostluğu getirir. Her türlü önceliğini ve sorununu bir yana bırakan Dan, kendisine aşık olan Drey’i kurtarmak için harekete geçer. (alperturgut@cumhuriyet.com.tr) çıkan 26 yaşındaki Kanadalı aktör Ryan Gosling, Nelson’un İkilemi’nde mükemmele yakın bir performans sergiliyor ve oyunculuğuna hayran bıraktırıyor. Mimik ve jestlere odaklanan yakın çekimler, filmin ruhuna anlam katan müzikler, bulanık görüntü, ağır ama şiir Uzun zaman önce, çok uzak bir galakside... diye başlar Star Wars filmleri. 2007’de 30. yılını kutlayacak George Lucas’ın altı bölümlük bilim kurgu destanı, 4 milyar 327 milyon dolar gişe hasılatı yaparak sayısız hayran kazandı. Hatta Star Wars fanatikleri, filmlerin üzerine kurulduğu hikâyeleri ve evreni o kadar çok sevdi ki Jedi dinini yarattı. Dünyanın dört yanında yüz binlerce Jedi olunca kaçınılmaz olarak Yıldız Savaşları bir filmden çok giyimiyle, jargonuyla, diniyle bir kültüre dönüştü. Ülkemizde de geniş bir bilim kurgu seyircisi tarafından ilgiyle takip edilen Star Wars hakkında, bu sefer çok çok uzak bir galaksiden değil, İzmir’den heyecan verici bir haber geldi. Yurtdışı örneklerine sıklıkla rastladığımız Fan Film’lerinden biri, Star Wars temalı Sonun Başlangıcı, İzmir’e elli kilometre uzaklıktaki Menemen’e bağlı Buruncuk köyünde çekildi. Tamamen amatör bir teknik ekip ve oyuncu kadrosunun emeği olan filmin fragmanındaki görüntüler hiç de amatöre benzemiyor. Genelde sosyal bir aktivite olarak düşünülen ve çok ciddiye alınmadan çekilen kısa hayran filmlerinden farklı olarak, 6 aylık bir çekim takvimine yayılmış Sonun Başlangıcı, makyajından bilgisayar efektlerine, senaryosundan kostümüne kadar titizliklik gösterilmiş bir yapım. Filmin yönetmenliğini ve başrol oyunculuğunu üstlenen Cenk Düzgit, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu bir pratisyen hekim. İlk kez 2003 yılında internette Yıldız Savaşları’yla ilgili araştırma yaparken filmin hayranlarınca çekilen kısa filmlerle karşılaşan Düzgit, çok geçmeden çocukluğundan beri izlediği filmlerin Türkçe filmini çekmeye karar vermiş. İnternet üzerinden diğer Star Wars hayranlarıyla temasa geçen Düzgit, filmin görsel efekt yönetmeni İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü öğrencisi Can Büyükberber ile tanışmış. İkili yapım öncesi ve sonrasında; senaryonun oluşturulması, çekimler, montaj, görsel ve işitsel efektler gibi birçok konuda ortak çalışmış. Düzgit, Sonun Başlangıcı’nın orijinal filmlerin geçtiği zaman aralığından bin yıl öncesinde kurgulamasını, etkilendiği Darth Bane karakterine bağlıyor. ‘‘Yıldız Savaşları filmlerinin haricinde kalan, Genişletilmiş Evren olarak adlandırılan kısımda yer alan bu karakterin özelliklerini vurgulamak için senaryo çalışmalarına başladım. Hikâyesini tamamladığım senaryoyu, Can Büyükberber ile beraber çekim senaryosu haline getirdik. Filmimizin ana karakteri Darth Bane’in, inanılmaz bir plan kurup Jedi Düzeni’nden intikam almak için bin yıl saklanmayı bile göze alması konsept olarak ilgimi çekti.’’ Filmin yapım maliyetlerine mümkün olduğu kadar pratik ve ekonomik çözümler bulan ekip tamamen kendi imkânlarını kullanmış ve kimseden maddi yardım almamış: ‘‘Hali hazırda iki ev bilgisayarımız ve biri ödünç olmak üzere iki adet Mini DV el kameramız bulunmaktaydı. Bunların haricinde tüm oyuncularımız kendi kostümlerini kendileri diktirdi. Işın kılıcı kabzaları, kemerler ve diğer aksesuvarlar eldeki malzemelerin değerlendirilmesiyle oluşturuldu.’’ Bilim kurgu filmlerinin vazgeçilmez unsurlarından bilgisayar efektlerinden sorumlu Can Büyükberber, konu hakkından gerçek bir eğitimi olmamasına rağmen profesyonelleri aratmamış. ‘‘Konuyla ilgili teknikler hakkındaki bilgimiz; çok sayıda kamera arkası belgeseli izlememiz, kişisel gözlemlerimiz, internet üzerinden yaptığımız araştırmalar ve bilgisayarlarımız karşısında uzun saatler geçirerek yaptığımız denemelerden gelmekte. Pek çok farklı öğeyi bir araya getirip görsel bir kompozisyon oluşturduğumuz ve sadece bir kaç saniye süren sahnelerimiz için bilgisayarlarımız karşısında günlerce vakit geçiriyoruz.’’ İki kilometrelik zorlu bir tırmanışla ulaşılan çekim mekanı, Steadicam, Dolly ve profesyonel ışıklandırma gibi teknik olanaklardan yoksunluk ve çakışan takvimler, kamera arkasını ve oyuncuları zorlasa da ekip çekimleri bitirmeyi başardı. Altı aylık sürece yayılmış 12 çekim gününde tamamlanan Sonun Başlangıcı, şu an post prodüksiyon aşamasında ancak filmin fragmanı ekibin web sitelerinde (www.sonunbaslangici.com) izlenebiliyor. Sonbaharda filme son halini vermeyi planlayan ikili, 30 dakika olarak öngördükleri filmlerini yine web sitelerinde izlemeye sunacak. Yaratım ekibi, bağımsız sinemayı daha da mümkün kılan dijital teknolojiler sayesinde, Sonun Başlangıcı’nın aldığı eleştiri ve teşviklere göre gelecekte filmler çekmeye devam etmek amacında.