22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 05 5/10/06 15:20 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK 7 EKİM 2006 CUMARTESİ 5 Dünyanın filmleri İstanbul’da buluşuyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın bu yıl 5.’sini gerçekleştireceği Filmekimi, 13 Ekim’de başlıyor. İlk kez düzenlendiği 2002 yılından beri başarılı seçkisiyle öne çıkan festivale geçen yıl 28 bin sinemasever katılmıştı. Beyoğlu Emek Sineması’nda 7 gün boyunca sürecek Filmekimi’nde dünyanın dört bir yanında festivallerde gösterilen 21 seçkin film yer alacak. Biletleri bugün çıkan festivalde hafta içi 11.00, 13.30 ve 16.00 seansları 2,50 YTL (tek fiyat); hafta içi 19.00 seansı, hafta sonu tüm seanslar ve geceyarısı seansı tam 12,00 YTL, indirimli 7,50 YTL (öğrenci ve 65 yaşını geçmiş sinemaseverler), 21.30 galalar: 15 YTL (tek fiyat) olarak 1 fiyatlandırılmış. Biletler, BİLETİX ve Emek Sineması gişelerinden alınabilir. Filmekimi’nde gösterilecek bazı filmler şunlar: I Love You Paris Paris Je T’aime Dünyanın farklı ülkelerinden Joel & Ethan Coen, Alfonso Cuaron, Tom Tykwer, Gus Van Sant gibi yirmi yönetmenin, Paris’in on sekiz bölgesini kendi bakış açılarından anlattığı filmin ortak konusu aşk. İlk kez 2006 Cannes Film Festivali’nde seyirci karşısına çıkan filmde Marianne Faithfull, Natalie Portman, Steve Buscemi ve Juliette Binoche gibi isimler rol alıyor. İsimsiz Kahramanlar Indigenes Rachid Bouchareb’in yönettiği İsimsiz Kahramanlar bir FransaFasCezayirBelçika ortak yapımı. Daha önce hiç gelmedikleri Fransa’yı Nazi işgalinden kurtarmak için Kuzey Afrika’dan gelen 130 bin askerden dördü, kendilerini bir köyü Almanlara karşı savunurken bulurlar. Bu dört cesur askerin hikâyesini anlatan film, Fransa’daki göçmenlerin birçoğunun babalarının bir zamanlar Fransa’da kahraman olarak karşılandıklarını hatırlatıyor. Transylvania Tony Gatlif’in yönettiği Asia Argento, Amira Casar ve Birol Ünel’ün başrolleri paylaştığı film 2006 Fransız yapımı. İzleyicileri çingenelerin anavatanı Romanya’ya götüren Transylvania, bu yıl yarışma dışı gösterildiği Cannes Film Festivali’nin kapanış filmiydi. Sevdiği adamı dünyanın sonuna kadar izleyip bulmaya kararlı, güçlü bir kadının öyküsünü anlatan yapım, müzik ve aşkla dolu, hareketli bir yol filmi. Hamburger Cumhuriyeti Fast Food Nation Eric Schlosser’in aynı adlı kitabından uyarlanan Hamburger Cumhuriyeti, 2006 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışmıştı. Richard Linklater’in yönettiği filmin başrollerinde Greg Kinnear, Catalina Sandino Moreno ve Ashley Johnson bulunuyor. Kara mizahla örülü bu sert film, Amerika’nın ayaküstü yemek endüstrisinin karanlık sırlarını gözler önüne seriyor. Özgürlük Rüzgarı The Wind That Shakes The Barley S ahne tozu zuhalay@yahoo.com ERDEM KOCA Hamile, Los Angeles’ta Latin kökenlilerin yaşadığı bir mahallede, ırk ve sınıf çatışmaları ile geleneklerin buluşmasını ele alıyor. Asi Gençlik Brick Yönetmen Rian Johnson’dan etkileyici bir ilk film olan 2005 Sundance Jüri Özel Ödüllü Asi Gençlik, kara film estetiğini Güney Kaliforniya’daki bir lisede sahneliyor. Gregg Araki’nin Gizemli Ten’inde erkek fahişe rolünde oynayan Joseph GordonLevitt, kız arkadaşının öldürülmesinin ardından gerçeğe ulaşmaya çalışan yalnız dedektif Brendan rolünde. Cennete Kısa Bir Yolculuk A Little Trip To Heaven ‘Deniz’ ve ‘101 Reykjavik’ filmlerinin İzlandalı yönetmeni Baltasar Kormakur, 2006 Göteborg FIPRESCI Ödüllü Cennete Kısa Bir Yolculuk’da Forest Whitaker ve Julia Stiles’ı biraraya getiriyor. Yalan ve aldatmayla dolu sigortacılık dünyasını işleyen yönetmen kimlikler ve dürüstlük üzerine bir öykü anlatıyor. Timsah Il Caimano Yönetmen Nanni Moretti’nin tartışma yaratan filmi Timsah, İtalya’nın eski Başbakanı Berlusconi’yi konu ediyor. Moretti’nin ‘Aşk hakkında, sinemaya bir övgü ve aynı zamanda politik bir film’ olarak nitelendirdiği Timsah, 2006 Cannes Roma Kenti Ödülü’nün de sahibi. Habana Blues Günümüz Küba’sının canlı bir portresini çizen Habana Blues, geleneksel Küba müziği ile rap gibi modern türleri bir araya getiren Kübalı müzisyenler Ruy ve Tito’nun, Küba’yı terk ederek ünlü olma hayallerini anlatıyor. Yönetmen Benito Zambrano’nun filmi 2006 İspanya Spain Goya Ödüllerinde En İyi Kurgu ve En İyi Müzik ödüllerini aldı. Ben Eskiden Küçüktüm Ali Poyrazoğlu’nun yazıp yönettiği ve başrolünü oynadığı ‘‘Ben Eskiden Küçüktüm’’ bu yıl da tiyatroseverlerle buluşmaya devam ediyor. Palyaçoların, kuklaların, canlı müziğin ve dansın içiçe geçtiği güldürü, bir tiyatronun, perdesi, dekoru, kostümleri, anıları, kulise asılmış tiradları ve sahne tozu ile açık artırmaya çıkarılışının öyküsünü anlatıyor. İzleyicisine hayal gücünün en büyük zenginlik olduğunu hatırlatan ‘‘Ben Eskiden Küçüktüm’’ seyircilerini hayaller ülkesinde bir yolculuğa davet ediyor. Ali Poyrazoğlu, Özdemir Çiftçioğlu, Berrak Kuş, eser Ali, Onur Şeniy, Richard Lanieps, Murat Ilgar, Korhan Aydın, Cankat Esen ve Oylum Karakaş’ın oynadığı oyun 7,8 ve 12 Ekim tarihlerinde İş Sanat’ta sahnelenecek. Tel: 0 212 316 10 83 2 Usta yönetmen Ken Loach’un son filmi Özgürlük Rüzgarı, Cannes’da Altın Palmiye’ye layık görüldü. Cillian Murphy, Padraic Delaney ve Liam Cunningham’ı buluşturan film İngiltereİrlandaAlmanyaİtalyaİspanya ortak yapımı. Bağımsız İrlanda Cumhuriyeti’nin ve Kuzey İrlanda’nın ortaya çıkışıyla sonuçlanan olayları anlatan film, adanın henüz bir İngiliz kolonisi olduğu 1920’li yıllarda geçiyor. 3 Şölen Ye Yan Geçtiğimiz eylül ayında Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyeri yapılan ve 10. yüzyılda, karmaşa ve dış tehditlerle sarsılan Çin’de geçen film, yönetmen Feng Xiaogang’ın tutku, intikam ve hırs dolu serbest bir Hamlet uyarlaması. Zhang Ziyi, Ge You ve Daniel Wu’nun rol aldığı filmde yeni imparator, ağabeyini öldürerek tahta geçmiş ve imparatoriçe ile evlenmiştir. Bakire ve Hamile Quinceanera Yönetmenleğini Richard Glatzer ve Wash Westmoreland’ın paylaştığı film, Sundance Film Festivali’nde İzleyici Ödülü ile Jüri Büyük Ödülü’nü alan ikinci film olarak tarihe geçti. Emily Rios, Jesse Garcia ve Chalo Gonzalez’in başrolleri paylaştığı Bakire ve 4 Keşanlı Ali Destanı Haldun Taner’in eserinden uyarlanan ve ilk kez 1964 yılında Gülriz SururiEngin Cezzar Tiyatrosu tarafından sahnelenen, sonrasında birçok kez farklı tiyatroların repertuarında yer alan ‘‘Keşanlı Ali Destanı’’ bu kez İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahneye konuluyor. 1950’li yılların Türkiye’sini konu alan oyun, bir varoş semti olan Sineklidağ’ı ve burada yaşayan insanların öykülerini anlatıyor. Toplumsal bir bakış açısıyla Türkiye’yi irdeleyen oyun, güncel hayatın yanı sıra iktidar, çıkar ilişkileri gibi konulara da mizahi bir yaklaşımla değiniyor. Yücel Erten tarafından yönetilen ve Engin Alkan, Tuğrul Arsever, Hikmet Körmükçü, Meriç Benlioğlu, Can Ertuğrul, Murat Garibağaoğlu, Berna Oğuzutku Demirer, Serdar Örçin, Münir Kutluğ’un oynadıkları oyun, bugün, yarın ve 11, 12, 13, 15 Ekim’de Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde seyirci karşısına çıkıyor. Tel: 0 212 240 77 20 1 Timsah 2 Asi Gençlik 3 Habana Blues 4 Transylvania Barış Akarsu, rock müzik alanında düşmeden koşmaya çalışıyor Asla popçu olmadım Barış Akarsu bir televizyon kanalında yayımlanan ‘‘Akademi Türkiye’’ Yarışması’nda birinci olduktan sonra gittiği her yerde bir ‘‘star’’ gibi karşılanmaya başladı. Geçen yıl çıkardığı ‘‘Islak Islak’’ adlı ilk albümümde olduğu gibi Seyhan Müzik etiketiyle yayımlanan ‘‘Düşmeden Bulutlarda Koşmam Gerek’’ adlı yeni albümünde de rock müzik ısrarını sürdürüyor. Yarışma, popülaritesi nedeniyle bir türlü ‘‘rocker’’lardan kabul görmeyen Akarsu’nun geçen yıl Barışarock programına alınmasına tepki duyanlar da olmuştu. ‘‘Yalancı Yarim’’ adlı bir dizi filmde de rol alan Aksu ‘‘rockçıyım’’ dedikçe ‘‘popçu’’ nitelendirmeleriyle karşılaşıyor. ‘‘Düşmeden Bulutlarda Koşmam Gerek’’ albümüyle iddialı olan, ama gelecekte daha iyi işlere imza atacağını söyleyen Akarsu ‘‘Albümümü dinledikten sonra benim ne tür müzik yaptığıma karar versinler’’ diyor. Müzik dünyasında tanınmadan önce ne yapıyordunuz? ‘‘Ben Zonguldak doğumluyum. Çok küçük yaşta babamın işinden dolayı Amasra’ya yerleştik. Babam belediye işçisiydi. Çocukluğumu, okul çağlarımı, Amasra’da yaşadım.’’ Müziğe ilginiz ne zaman başladı? ‘‘İyi bir müzik dinleyicisiydim. Okulda da öğretmenlerim bana hep şarkı söyletirdi. İnsanlar sesimi beğenirdi bende de müziğe karşı bir eğilim oluştu. İlk başta klavye çaldım, Cem Karaca, Zülfü Livaneli, Ruhi Su, Rahmi Saltuk, Ahmet Kaya’larla büyüdüğüm için saza karşı bir merak başladı bende. Lise döneminde rock müziğe yöneldim. U2, Cat Stevens, Queen dinliyordum. Sonra gitara başladım. Benim müzik hayatım Amasra’da kumsalda şarkı söylerken başladı.’’ Amasra’dan ne zaman ayrıldınız? ‘‘Liseyi bitirir bitirmez Ankara’ya çalışmaya gittim. Garsonluk, barmenlik gibi işler yaptım. Yazları Antalya’da turistik yerlerde animatörlük yaptım. Ankara’da bir barda hem gitar çalıyordum, hem de barmendim. Gitarım, şarkı söylemem gelişti derken grup kurdum. 45 sene Karadeniz Ereğlisi’nde profesyonel anlamda bir barda müzik yaptık.’’ Yarışmaya nasıl katıldınız? ‘‘Bir dönem işten ayrılmıştım, bir ayım evde geçti. Bu sırada yarışmanın fragmanları dönmeye başlayınca diğerlerine benzemiyor diye düşündüm. Arkadaşlar da ‘katıl’ diye destek verdiler.’’ Rockçı profili çizmek istiyorsunuz, ‘‘rockçıyım’’ diyorsunuz ama rockçılar sizi kabullenemedi galiba. ‘‘Yarışma beni güzel bir yere getirirken bazı insanların önyargısını aldık. Onlara bir şey demiyorum çünkü ben de oralardan geliyorum. O kafa yapısını biliyorum. Yarışmaya girmeden önce ben de öyleydim, hala öyleyim, öyle kalacağım.’’ Nasıl kafalar? ‘‘Yıllardan beri yaptığımız en büyük yanlıştır bizim. Rocker adam arkada durur, cooldur, soğuktur, sadece kendilerine HATİCE TUNCER çalarlar. Hep geride kalma gibi bir düşünce olur. Kendimizi kilitledik kapının arkasına. Sadece kendimiz gibi olan insanlara kendimizi verdik. En büyük yanlış buydu ve başka insanlar türedi, pop müzik türedi. O kabuğu kıracağım ve rock müzik yapacağım. ‘Biz de varız’ diyeceğim. Ben asla popçu olmadım, yaşam standantlarımda da hiç pop şekilde yaşamadım. Ben işçi çocuğuyum, tabandan geliyorum. Buraya geldiysem tırnaklayarak geldim, Yeri geldi ezildik, yeri geldi Rock müzik anlayışından, rahat yaşadık.’’ felsefesinden ne anlıyorsunuz? ‘‘İnsanın İki albümünüzü müzikal olarak saçını uzatmasıyla farklı görünmesiyle değerlendirir misiniz? şekilcilikle rocker olunmuyor. Rock ‘‘Islak Islak yoğun bir döneme tamamen yürekte hissedilen bir şeydir. geldi, tam anlamıyla Barış Rocker insan dünyaya daha güzel bakar, Akarsu’yu yansıtmadı. Ama bakış açısı daha geniştir. Rockın özüne insanlara ulaşabildim. İkinci bakarsak isyandır. Haykırıyorsam, ‘insanlar albümde daha iyi oldu, üçüncü daha güzel yaşasın’ diye haykırıyorum. Bunu albümde daha da iyi olacak. müziğe döktüğünde rock müzik o zaman ‘Düşmeden Bulutlarda çıkıyor işte. Haykırmak şiddet değildir. Bence Koşmam Gerek’ bir rock insanın duygusunu en güzel ifade eden şey albümüdür. Bundan sonraki haykırmaktır. Çoğu zaman kendi başıma daha da rock olacak. Rocker kaldığım zaman bağırıyorum. Sevdiğim zaman ruhuyla yaşıyorsan asla da bağrıyorum. Ya da ne bileyim, duygularımı önyargılı olmamak gerekiyor. haykırarak ifade ediyorum.’’ Beni eleştirenler şu albümü Rock müziğe sizi yönlendiren ne oldu? alıp dinlesinler ondan sonra ‘‘Amasra’da yaşadığım için kendimi çok konuşsunlar. ‘Sen popçusun’ avantajlı hissediyorum. Benden yaşça büyük insanlarla yaşadım ve onlardan çok şey diyenler dinlesinler albümü, öğrendim. Biz Zonguldaklıyız, Zonguldak popçu muyum, rockçı mıyım, madencilerin şehridir. Çaycuma, Amasra, topçu muyum kendileri karar Bartın hala bozulmamış yapılardır. Amasra’ya versinler.’’ gelip doğal ve tarihi alanların belgesellerini Albüme neden böyle bir ad çekerler. Öyle insanları vardır ki onların verdiniz? belgesellerini çekmek gerek. Bizim Nazım ‘‘Müzik bir şey anlatmalı, Abi vardır, Süleyman Çil vardır.’’ benim için müzik sadece aşktan Demek isyan duygusu memleketten ibaret değil. Toplumsal bir olgu. geliyor? ‘‘Babam da ‘68 kuşağından, Ben yalnızca karşı cinse değil başka ‘kelaynak’ derler. Çocukluğum şeylere de aşığım. Gözümüzle 1 Mayıslar’da madenci göremediğimiz güzellikleri de fark yürüyüşlerinde geçti. Ben 13 yıldan etmek ve ettirmek istiyorum. Albümün beri gurbetteyim yani dışarıdayım, adını arkadaşlarımla birlikte koyduk. Amasra’da tanıdığım kadar ‘Düşmeden Bulutlara Tutunmak istiyorum’ samimi insanlar görmedim. diyoruz. Bulutlarda tutunmak zordur ve Amasra’nın öyle bir yapısı yaşadığımız dünyanın şartları da bulut gibi. vardır ki ister istemez Yaşamak da zor, tutunmak da zor. O bulutlarda denize karşı yürümek için çabalamak gerekiyor. Çalıştığın zaman haykırmak gelir bulutlarda bile yürüyebiliyorsunuz. Bütün zorlukların içimden. altından kalkabiliyorsun. Bu da böyle bir şey. Düşmeden bulutlarda koşmak gerek.’’ Dünyaya daha güzel bakmak.. Ölümsüzler Melih Cevdet Anday’ın yazdığı ‘‘Ölümsüzler’’ adlı oyun, Devlet Tiyatroları tarafından sahneye konuluyor. Tarih nedir? Tarihçilerin belgelerle oynadıkları bir oyun mu? Tarihin kahramanları insanlığın gerçek serüveni karşısında ne kadar kahramanlardır? Oyunda, ölümsüzleşmiş ama zaman dışı kalmış Sezar’ın günümüzde yaşadığı trajikomik olaylar anlatılıyor. Sönmez Atasoy’un yönettiği, Adnan Biricik, Hatice Aslan, Okday Korunan, Fikret Urucu, Hakan Meriçliler’in oynadıkları oyun, bugün ve 11, 12, 13,14 Ekim tarihlerinde Şişli Cevahir Sahnesi’nde seyirci karşısına çıkacak. Tel: 0 212 380 12 38 Dört Bölü Dört Tiyatro Z, yeni bir oyuna daha perde diyor. Cem Kenar’ın yazıp yönettiği ve Emek Büyükçelik, Esra Ruşan, Elif Sert, Nurcan Yanık’ın oynadığı oyunda, tanıdığımızı düşündüğümüz birinin iç dünyasını keşfetmek, bir fincan sıcak kahvenin yanında, sol omzundaki melek, sağ omzundaki melek ve içindeki asıl ‘‘ben’’le karşılaşma anlatılıyor. Oyun, 8, 9 ve 10 Ekim’de Tiyatro Z’de sahnelenecek. Tel: 0 212 249 16 65
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle