Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 03 5/10/06 15:20 Page 1 CUMARTESİ EKİ 3 CMYK 7 EKİM 2006 CUMARTESİ 3 televizyon dünyası ASLI SELÇUK The Russians are coming (Ruslar Geliyor/1966), In the Heat of the Night (Gecenin Sıcağında/1967), Fiddler on the Roof (Damdaki Kemancı/1971), Jesus Christ Superstar (1973), Rollerball (Ölüm Pateni/1975) filmleri etkili yapılarıyla yedinci sanatın klasiklerinde yerlerini aldılar. Değişik türlerde olan bu yetkin çalışmaların yaratıcısı usta Norman Jewison tam 44 yıldır etkin bir biçimde yönetmenliğiyle, yapımcılığıyla, eğitmenliğiyle sinemada. Komedi, romantik komedi, dram, politik dram, polisiye, müzikal, rock opera, taşlama, bilimkurgu gibi değişik türlerde çalışan yönetmen Jewison, hoşgörüsüzlüğü, ayrımcılığı, sosyal adaletsizliği, erk hırsını, açgözlülüğü sürekli eleştirdi. Televizyondan sinemaya geçen 80 yaşındaki bağımsız yaratıcı bir çok yıldız oyuncuyla, dev yapım şirketleriyle çalışmasına karşın filmlerinin denetimini koşulsuz elinde tutarak ödün vermeye yanaşmadı. 43. Antalya Altın Portakal Film Festival’inde onur ödülü verilen Norman Jewison bize başat konularını, sinemayı, ABD’yi, dünyayı anlattı. Kola, hamburger ve Kadınların örtünmesini anlayamıyorum Günümüz sinemasıyla, dünyasıyla ilgili düşünceleriniz neler? ‘‘Günümüzde ilginç filmler Hollywood’dan değil, İran, Çin, Japonya, Kore’den çıkıyor. Hollywood tam bir kargaşa, Oscar’lar ise apayrı bir komedi. Küçük bütçelerle daha iyi filmler yapılıyor. Örneğin ben The Statement’ı (İnsanlık Suçu/2005) çekerken Fransa, İngiltere ve Kanada’dan para aldım. Ben sanatçılara güvenirim, politikacılara ise hiç güvenmem. Çünkü sanatçılar doğruyu ararlar, günümüzde Gandhi, Kennedy, Martin Luther King gibi insanlıktan söz eden gerçek liderlere ihtiyacımız var. Atatürk önemli bir liderdi, özgür bir devlet kurdu, kadınlara haklar verdi. Çağdaş bir dünyada kadınların örtünmelerini hiç anlamıyorum. Başbakanınızın karısını görünce aman Tanrım dedim, böyle kapanmayı kabul eden birini görmek inanılmaz. Bu kadını ilerletecek bir durum değil. Yetmişlerde Çin’e gitmiştim, araba yoktu, herkes bisikletli ve üniformalıydı, tuhaf bir görünüm vardı ama herkes mutluydu, kimse aç değildi. Yirmi yıl sonra Çin’e geldiğimde lüks oteller yükselmişti. Çin sinemasına bir bakın şimdi komünist rejimi eleştiriyorlar, onlar da deri değiştirdiler. İyiye doğru sürekli değişmek gerekiyor. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyoruz: eğitim, ailesine bakmak, karnını doyurmak, barış.’’ orada yaşadım. Filmlerimi Avrupa’da, Yugoslavya’da, İsrail’de çektim. 1978’de anavatanım Kanada’ya döndüm. Son 17 yıldır kurucusu olduğum Kanada Film Merkezi’nde 700 sinemacı yetiştirdik, hepsi şu anda sektörde çalışıyorlar.’’ Filmlerinizin yeniden çevirimleri (The Thomas Crown Affair, John McTiernan/1998, Ölüm Pateni, John McTiernan/2000) yapıldı. Bunları izlediniz mi? ‘‘Hayır, görmedim. Henüz ölmedim ama ikinci versiyonları çoktan yapıldı. Biraz bekleseler olmazmıydı sanki.’’ Yenilerin sizinkilerle hiçbir ilgisi yok. ‘‘The Thomas Crown Affair, Steve McQueen’le Faye Dunaway arasındaki yoğun etkileşim üstüne kuruluydu. Faye’i yıllar sonra Antalya’da görmek çok hoş oldu. Zavallı McQueen ise aramızdan çok erken ayrıldı, henüz ellilerindeydi.’’ SAVAŞLAR GÜÇ İÇİN YAPILIYOR Bugünkü ABD hükümetine, Amerika’nın dünya politikasına dair düşünceleriniz.. AMERİKA IRKÇILIK ÜZERİNE KURULDU Irkçılığı, ayrımcılığı, hoşgörüsüzlüğü vurgulamaktan hiç caymadınız, neden? ‘‘Çünkü kuruluşundan beri ABD’nin karşılaştığı en büyük sorunlar bunlar. Bende bu konularla ilgili filmler (Gecenin Sıcağında, A Soldier’s Story, Hurricane, The Statement) yaptım. Irkçılık bence en önemlisi, değişik yönlerden Amerika ırkçılık üstüne kurulmuş bir ülke. Ta iç savaş yıllarında başlıyor olaylar, Kuzeylilere karşı Güneyliler. Ben insanların eşit yaratıldığına inanıyorum. Ellilerin sonunda bir Kanadalı olarak ABD’ye gittiğimde kendi gözlerimle oradaki ayrımcılığı gördüm, dehşete düştüm. Gecenin Sıcağında’yı çekmeye karar verdim. Zamanlamam doğru olduğundan filmin etkisi büyük oldu. Geçen hafta Toronto’ya çok popüler olan Bill Clinton, karısı Hillary, kızı Chelsea’yle birlikte geldi. Bağış kampanyası gecesinde Clinton etkileyici bir konuşma yaptı. Bir kaç yıl önce insan DNA’sının aynı olduğunu bulduklarını, her bireyin din, dil, renk ayrımı olmaksızın % 99.7 oranında aynı DNA’ya sahip olduğunun saptandığını açıkladı. Bu açıklamanın sonunda insanlıktan konuşmanın tam zamanıdır diye düşündüm. Artık ulusları, dinleri, kökenleri, renkleri bir yana bırakıp başka bir yöne gitmeliyiz dedim kendi kendime. Şu anda denetimi tam ele geçirmek amacıyla ‘‘Kendilerini giderek dünyanın geri kalanından ayırıyorlar. Bush başkan olmak için yetersiz biri. 11 Eylül’den sonra dünya Amerika için değişmeye başladı. Binlerce insan anında öldü, bu çok dramatikti. Ülkede birden vatanseverlik dalgası oluştu. Bu olaya verilen tepki yanlıştı, niye Irak’a savaşa gidildi? Gerçi Saddam Hüseyin’i sevmem, o da zalimin teki. Masum insanların canına kıyanlar bence gerçek dindarlar değil. Onların hiçbir şeye inançları yok. Onlar sadece gücü, denetimi, parayı ele geçirmek istiyorlar. Savaşlar her zaman güç, denetim, para için yapılır, dinle hiçbir bağlantısı yoktur.’’ Ölüm Pateni filminizde olduğu gibi.. savaşan liderlerin hırsı beni korkutuyor. Neyi denetim altına almaya çalışıyoruz. İşte bu yüzden bu konuları anlatmayı sürdüreceğim.’’ Filmler kuşağımızın yazınıdır, bir ülkenin sosyal vicdanını simgelerler diyorsunuz. düşüncelerini, duygularını yansıtıyorlar. Takva’daki adamın Allah korkusu çok etkileyiciydi, evrensel bir konuyu işliyordu.’’ Robert Kennedy ve Martin Luther King’in öldürülmesinden sonra ABD’den ayrılıp İngiltere’ye yerleştiniz. ‘‘Aynen öyle. Ölüm Pateni’nde gittikçe büyüyerek denetimi ele geçiren bir şirketler topluluğunu anlatıyorum. Şu anda böyle bir tehlikenin tam da içindeyiz.’’ Siz bunu 1975’te öngördünüz. ‘‘Bir ülkenin ruhu, sosyal vicdanı o ülkenin sanatının tam içindedir. Müziktedir, danstadır, edebiyattadır. Filmler kitlelere kolayca ulaşabiliyorlar. Televizyonla, DVD olarak, internetle cep telefonuyla filmlere ulaşabiliyorsunuz. Son 25 yıldır filmler genç kuşağın yazınına dönüştü. Gençler o kadar çok TV izliyorlar ki, salt görüntüler var. Filmler ülkelerin ‘‘Mizah duygumu, inancımı yitirdim, çok öfkelendim. Bobby’nin seçim kampanyasında çalışıyordum. Öldürüldüğü gece Melina Mercouri ile birlikte onu görmeye gidecektik. O gece ben buradan gitmeliyim dedim. İngilizlerin köklü bir sinema geçmişi olduğundan Londra’ya yerleştim, uzun yıllar ‘‘Evet, gelecekte ülkelerin olmayacağını söyleyebilirim. Yoksulluk olmayacak ama Cumartesi geceleri eğlenmek için Ölüm Pateni oynayacağız. Bu filmi 31 yıl önce çektim ama tam günümüzü anlatıyor. ABD’de TV kanalları aşırı sağcı, tutucu üç şirkete ait, film stüdyoları da öyle. Türkiye’ye geldim burada da aynı şirketler var, dünyanın her yerinde durum aynı, insanlar Coca Cola içip, McDonald’s yiyip CNN izliyorlar.’’ Şık, trendy ve rahat Mezun.com’dan ’nin 20062007 SonbaharKış koleksiyonu elegan görüntülü, erkeksi, yeni dinamikler ile klasik stillerin uyumlu karışımını sunan kusursuz çizgilerle boy gösteriyor. Kumaşlar, BİSSE erkeğinin gardrobuna sofistike parçalar sunacak şekilde İtalya’da yüzde 100 saf yün ve kaşmirin naturel karışımlarından üretilmiş. Koleksiyonda yer alan kareli ve tweed jakarlı kumaşlar aristokrat ruhu, ipek ve kadife ultra elegan görüntüyü, yün ve naturel deri ise rahatlığı yansıtıyor. BİSSE’de takım elbiseler günün moda renk ve çizgilerine göre tespit edilip vücudu saran ve rahatlıktan ödün vermeyen kalıplarla birleşiyor. Kaliteye en üst düzeyde dikkat edilen pantolonlar, trikolar, montlar ve pardesüler koleksiyonun en önemli bölümünü oluşturuyor. Sonbahar ve kış koleksiyonunu tamamlayan ve BİSSE’ye özel tasarlanan gömlekler ve kravatlar ise formal giyim tarzını şık bir yapıya büründürüyor. koleksiyonunda BİSSE kışın neşe ve enerji veren, insanın içini ısıtan çikolata, kahve ve konyak tonları; doğadan gelen gece mavileri ve orman yeşilleriyle buluşturuyor. Zümrüt, yakut, lapis, inci gibi değerli taşların tonları sıcak dokunuşlar sunarken, BİSSE Mezun Group’a demir, çelik, bakır, altın gibi maddelerin tonları soğuk dokunuşlarla koleksiyona zenginlik katıyor. Aksesuarlarıyla fark yaratan BİSSE, hızlı iletişim çağında hızlı hareket eden erkeği hedefliyor. Rahat ve şık ayakkabılar, limitli sayıda üretilen dikkat çekici kemerler öne çıkan aksesuarlar olarak göze çarpıyor. yıllık başarılarla dolu geçmişi boyunca ihraç edilen ilk Türk markası, dünyanın en önemli fuarlarında dünyanın önde gelen modelleriyle boy gösteren ilk Türk markası, yurt dışında toptan mağaza ve butikler açan ilk Türk markası, dünya moda merkezlerinde yer alarak dünya moda basınında yer alan ilk Türk markası gibi sayısız ilke imza atan BİSSE, 20062007 SonbaharKış koleksiyonunda da “BİSSE Modası”nın ayrıcalığını sunmayı hedefliyor. FÜSUN SAKA 30 Yeni Advertorial fsaka@optimumbrand.com Ali Hantal ortağı Serkan Sevim ile Ocak 2000’de mezun.com internet portalını hizmete sundu. Çünkü onlar, eğitim için gittikleri Amerika’da, bu alanda karşılaşılabilecek sorunları çok iyi tanıyor ve bunların çözümünde başkalarına yol gösterebileceklerini biliyorlardı. Yani, Türkiye’den Amerika’ya giderek eğitim almak ya da yeni bir yaşam kurmak isteyen kişilere yol göstermekti amaçları. Hızla işe başladılar. Ve mezun.com, ilk bir yılın sonunda Türkiye’den 50 bin, Amerika’dan ise 5 bin üyeye ulaşarak gerçek bir eğitim ve yaşam rehberi olma yolunda önemli bir başarı elde etti. (Mezun. com zengin içeriği ile 2001 yılında PC Magazine tarafından ‘yılın en başarılı eğitim sitesi’ seçilmişti). Mezun.com’un üye sayısının Türkiye ve Amerika’da yüksek seviyelere ulaşması ve kullanıcıların ihtiyaçları doğrultusunda, Amerika’daki üyelerine özel olarak da mezunusa.com portalı olarak hizmet verilmeye başlandı. Mezun.com ile Türkiye’den Amerika’ya gidecekler için gerekli bilgiler sunulurken; mezunusa.com ile Amerika’da yaşayanlara yönelik bir içerik oluşturuldu. ABD’de yaşamını sürdüren Türklere, sosyal aktivitelerden, kariyer olanaklarına kadar bilmek istedikleri her konuda zengin bir içerik sağlayan mezunusa.com aynı zamanda Amerika’daki Türkleri bir araya getiren bir iletişim platformu oldu. Ali Hantal ve arkadaşları devamında, 2003 yılında; mezun.com ve mezunusa.com portalları ile üyelerin her konuda yazışarak bilgi paylaşımını sağladıkları mezunforum platformunu oluşturdu. Aynı zamanda üyelerinin talebi doğrultusunda gelişen Mezun Greencard, Mezun Çiçek ve Mezun Callingcard ürünlerini de Mezun Group adı ile bir çatı altında topladı. Telekom ve internet alanında geliştirdiği ürün ve servisleri, bünyesinde bulundurduğu portalleri ile Mezun Group, 2003 yılında Maryland Eyaletinde ‘ciro bazında en hızlı büyüyen firma’ seçildi. 2004 yılında ise kurucular Ali C. Hantal ve Serkan Sevim, Ernst&Young’ın Amerika çapında düzenlediği ‘‘Yılın Girişimcisi Ödülü’’ için Maryland eyaletinde finalist seçildiler. Şirketin kurucusu genç iş adamı Ali Hantal ile bu başarı öyküsü üzerine konuştuk. Kısaca yaşam öykünüzden söz eder misiniz? ‘‘3 Aralık 1974’ de İstanbul’da doğdum. Önce Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümüne girdim. İlk senenin sonunda fakülte birincisi olarak İşletme bölümüne yatay geçiş yapmaya hak kazandım. 1997’de Amerika’ya MBA yapmaya gittim. 1999’da Baltimore Üniversitesi MBA programından mezun oldum ve üniversitede öğretim görevlisi olarak Pazarlamaya giriş ve Karar Verme Metodolojileri dersleri vermeye başladım. Aynı yıl hem Serkan Sevim ile Mezun Group’u kurduk. 7 yılda şirketler grubumuza Türkiye’de de bir tane olmak üzere bir çok yeni firma ekledik. Halen Mezun Group CEO’ su olarak görev yapmaktayım.’’ Bugünkü noktaya gelişinizde etken olan en önemli gelişme nedir? ‘‘Felsefe bölümüne girerek felsefi düşünce ve mistik dünya ile tanışmamdır.’’ Kendinizi nasıl bir iş adamı olarak tanımlıyorsunuz? ‘‘Bir işadamının karşısındaki en büyük tehlikelerden biri kendi beynidir. İyi bir işadamı fırsatları çok iyi görür fakat görmek ile uygulamak arasındaki farklar iş adamı için tehlike yaratır. Çünkü uygulayacak olan iş adamının kendinden çok sahip olduğu takımdır. İyi bir işadamı, operasyonları yürüteceği takım elemanları ile tek vücut olarak çalışabilmeli ve karar verirken kesinlikle bilgi alışverişinde bulunmalıdır.’’